VAY BECERİKLİ FEHMİ VAAAYYY!
Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru, bu kez bir başka yazarın diline fena düştü!
Akşam Yazarı Oray Eğin, Fehmi Koru’nun son yıllarda önlenemez yükselişi olduğunu iddia ederken, ona bir de tavsiyede bulunmadan edemedi!
İşte Oray Eğin’in soyadını kullanmadan Fehmi Koru’yu topa tuttuğu yazısı:
Demek ki genç Fehmi kolonya kokularıyla büyüdüğü İzmir’deki Bahri Baba Parkı’nda bir aşağı bir yukarı dolanıp dururken hayaller kurarmış... ’Zengin olacağım, ünlü olacağım, çok para kazanıp çok para saçacağım, ünlülerle dolaşacağım, yalıda oturacağım, lüks arabalara bineceğim’ diye aklından geçirirmiş... Ve yıllarca bu amaca ulaşmak için uygun zamanı beklemiş...
Sonunda iktidar sırası ona gelince yüzü güldü. Şimdi keyfine diyecek yok. İçinde ne kadar çok açık kalmış ve ne kadar yıl eksik yaşamışsa kapatmak için var gücüyle çalışıyor.
Artık o Papermoon’da ’masası olan sanatçı’ konumunda... Yıllarca camından baktığı restoranın sonunda içine girebilmiş olmanın keyfini yaşıyor.
Baktı ki İstanbul eliti büyük evlerde oturuyor, kiminin evi ’manzaralı’ hemen kendine ev buldu. Ne yapıp edip, Beykoz Belediye Başkanı’na övgü dolu satırlar yazıp karşılığında garibanın gecekondusunu yalıya dönüştürdü.
Altına hemen en lüksünden bir BMW de çekmiş. Geçen yaz da ’Zenginler böyle tatil yapıyor’ diye öğrendiğinden Göcek’te bir tekne kiraladığı konuşuluyordu. Eğer hala keşfetmediyse, gömlek cebine koca bir puro koymasına da az kalmıştır.
Ne meraklıymış zenginlerin hayatına...
Ve şöhrete... Amma seviyormuş televizyonda görünmeyi... ’Beş TV, üç gazete’ derken 105 bin TL’lik gelire de ulaştı ya bir de...
Ha unutmadan... Sonunda kendine ’ünlülerden’ oluşan bir çevre de kurdu. Tabii vizyon sınırlı olduğu için, ’şöhretler’ de ortalama. Toplanıp kendi dünyalarında ünlü olduklarını düşündükleri Samime Sanay’ı dinliyor arkadaşlarıyla.
Geçenlerde de ’İstanbul eliti hep ev davetlerinde’ diye biri çıtlatmış olmalı ki gecekondudan bozma yalısını açmış çevresine.
Bu işler eskiden Otağtepe’de dönüyordu, şimdi Beykoz’da gecekonduya doluşuyor yandaşlar.
Tabii bir de kıskanma faktörü var. Biz birkaç gazeteci son zamanlarda ev davetlerinde bir araya geliyoruz, medyada da zaman zaman bu buluşmalar yansıyor... Yazık, aklı kalmış, ’Ben onlardan daha iyisini yaparım’ demiş ama öyle pek A-List isim de toplayamamış çakma yalısına...
Ah Fehmi ah...
Paran olabilir. Yalıda da oturabilirsin. BMW’ye de binebilirsin, Papermoon’a rezervasyonsuz gittiğinde sana yer de açabilirler. Pahalı otellere davet edilirsin, kafaladığın THY yönetimi, seni oraya buraya bedavaya da uçurur.
Hepinizin istediği buysa neden dürüstçe söylemiyorsunuz da samimi Müslümanları kandırıyorsunuz, yakışıyor mu?
Bir de ne yazık ki ne kadar uğraşırsanız uğraşın, siz ne kadar sınıf atladığınızı düşünürseniz düşünün ama hiçbiriniz gusto sahibi değilsiniz. Hiçbir zaman da olmayacaksınız. Çay içilen fasıl davetleri de, gecekondudaki ’alt düzey’ medya buluşması da çok sakil, çok zorlama. Hayatınız renkli değil ki davetleriniz renkli olsun!
Hep bir yanıyla yama ve öykünme olmaya mahkum...
Neyse, eğlenmenize bakın. Zira son bir sene... Bir sene sonra hepiniz gideceksiniz. O yüzden ne yapın edin bu bir seneyi iyi kullanın. Bol bol davet verin, bol bol televizyonlara çıkın, bol bol bedavaya gezdirsinler sizi.
O içkici arkadaş da götürebildiği kadar isli viski içsin, zira bir sene sonra biraya dönmek zorunda kalacak.
Hesabınızı, planınızı ona göre yapın. Bir bakmışsınız o nereden finanse edildiği belirsiz televizyon kanalları kapanmış, açıkta kalmışsınız.
Aman sakın gaza gelip Hocaefendi’ye de sallamayın kapalı kapılar ardında. İleride yine bir tek onun televizyon kanalları ayakta kalınca belki yine bir tek onlara çıkabilirsiniz. Arayı bozmamanızda fayda var.
Bir de temennim var: Umarım, bugünlerde her yaptığınız kitabına uygundur da bir sene sonra orada burada yaptıklarınızın hesabını vermek zorunda kalmazsınız.
İyi eğlenceler, daha ne diyeyim.
İşte Oray Eğin’in soyadını kullanmadan Fehmi Koru’yu topa tuttuğu yazısı:
Demek ki genç Fehmi kolonya kokularıyla büyüdüğü İzmir’deki Bahri Baba Parkı’nda bir aşağı bir yukarı dolanıp dururken hayaller kurarmış... ’Zengin olacağım, ünlü olacağım, çok para kazanıp çok para saçacağım, ünlülerle dolaşacağım, yalıda oturacağım, lüks arabalara bineceğim’ diye aklından geçirirmiş... Ve yıllarca bu amaca ulaşmak için uygun zamanı beklemiş...
Sonunda iktidar sırası ona gelince yüzü güldü. Şimdi keyfine diyecek yok. İçinde ne kadar çok açık kalmış ve ne kadar yıl eksik yaşamışsa kapatmak için var gücüyle çalışıyor.
Artık o Papermoon’da ’masası olan sanatçı’ konumunda... Yıllarca camından baktığı restoranın sonunda içine girebilmiş olmanın keyfini yaşıyor.
Baktı ki İstanbul eliti büyük evlerde oturuyor, kiminin evi ’manzaralı’ hemen kendine ev buldu. Ne yapıp edip, Beykoz Belediye Başkanı’na övgü dolu satırlar yazıp karşılığında garibanın gecekondusunu yalıya dönüştürdü.
Altına hemen en lüksünden bir BMW de çekmiş. Geçen yaz da ’Zenginler böyle tatil yapıyor’ diye öğrendiğinden Göcek’te bir tekne kiraladığı konuşuluyordu. Eğer hala keşfetmediyse, gömlek cebine koca bir puro koymasına da az kalmıştır.
Ne meraklıymış zenginlerin hayatına...
Ve şöhrete... Amma seviyormuş televizyonda görünmeyi... ’Beş TV, üç gazete’ derken 105 bin TL’lik gelire de ulaştı ya bir de...
Ha unutmadan... Sonunda kendine ’ünlülerden’ oluşan bir çevre de kurdu. Tabii vizyon sınırlı olduğu için, ’şöhretler’ de ortalama. Toplanıp kendi dünyalarında ünlü olduklarını düşündükleri Samime Sanay’ı dinliyor arkadaşlarıyla.
Geçenlerde de ’İstanbul eliti hep ev davetlerinde’ diye biri çıtlatmış olmalı ki gecekondudan bozma yalısını açmış çevresine.
Bu işler eskiden Otağtepe’de dönüyordu, şimdi Beykoz’da gecekonduya doluşuyor yandaşlar.
Tabii bir de kıskanma faktörü var. Biz birkaç gazeteci son zamanlarda ev davetlerinde bir araya geliyoruz, medyada da zaman zaman bu buluşmalar yansıyor... Yazık, aklı kalmış, ’Ben onlardan daha iyisini yaparım’ demiş ama öyle pek A-List isim de toplayamamış çakma yalısına...
Ah Fehmi ah...
Paran olabilir. Yalıda da oturabilirsin. BMW’ye de binebilirsin, Papermoon’a rezervasyonsuz gittiğinde sana yer de açabilirler. Pahalı otellere davet edilirsin, kafaladığın THY yönetimi, seni oraya buraya bedavaya da uçurur.
Hepinizin istediği buysa neden dürüstçe söylemiyorsunuz da samimi Müslümanları kandırıyorsunuz, yakışıyor mu?
Bir de ne yazık ki ne kadar uğraşırsanız uğraşın, siz ne kadar sınıf atladığınızı düşünürseniz düşünün ama hiçbiriniz gusto sahibi değilsiniz. Hiçbir zaman da olmayacaksınız. Çay içilen fasıl davetleri de, gecekondudaki ’alt düzey’ medya buluşması da çok sakil, çok zorlama. Hayatınız renkli değil ki davetleriniz renkli olsun!
Hep bir yanıyla yama ve öykünme olmaya mahkum...
Neyse, eğlenmenize bakın. Zira son bir sene... Bir sene sonra hepiniz gideceksiniz. O yüzden ne yapın edin bu bir seneyi iyi kullanın. Bol bol davet verin, bol bol televizyonlara çıkın, bol bol bedavaya gezdirsinler sizi.
O içkici arkadaş da götürebildiği kadar isli viski içsin, zira bir sene sonra biraya dönmek zorunda kalacak.
Hesabınızı, planınızı ona göre yapın. Bir bakmışsınız o nereden finanse edildiği belirsiz televizyon kanalları kapanmış, açıkta kalmışsınız.
Aman sakın gaza gelip Hocaefendi’ye de sallamayın kapalı kapılar ardında. İleride yine bir tek onun televizyon kanalları ayakta kalınca belki yine bir tek onlara çıkabilirsiniz. Arayı bozmamanızda fayda var.
Bir de temennim var: Umarım, bugünlerde her yaptığınız kitabına uygundur da bir sene sonra orada burada yaptıklarınızın hesabını vermek zorunda kalmazsınız.
İyi eğlenceler, daha ne diyeyim.