VATAN GAZETESİ HANGİ YAZARINI "YAZILARINI KISA YAZ" DİYE UYARDI?
Yazılarını kısa yazması konusunda uyarılan ünlü yazarın yönetime tepkisi ne oldu?
Numaratör
On yazıda ne anlatılır diye kendi kendime bir oyuna girişmiştim. Bir mekan, üç kitap yorumu, iki sağlık-güzellik yazısı, bir cenaze sızısı, bir tane ortaya karışık yanar dönerli, bir ilkokul deneyimi, bir cumhurbaşkanlığı ziyareti, bir konser daveti, bir İsmet Özel şiiri, bir Nursel yazısı ve mektubu paylaşılmış okurla...
Hayat işte.. Kısa, abidik gubidik bir oyun... “Var saydığımız.”
Kimsenin kendini ciddiye aldığı kadar “ağır” değil yani...
Baksanıza kilogram bile ağırlığından kaybetmiş. Öyle diyor gazeteler, ajanslar. Yeni bir ağırlık birimi bulunabilir diyorlar...
Varsayımlar da çuvallıyor gerçeğe vurduğunda... Bir gün estetikten bahsederken ertesi gün arkadaşını yolcu ediyorsun cami avlusunda.
Sonra bir ilkokulu ziyaret edip çocuklara kitap okurken iki gün ardından devletin başına dosya sunuyorsun... On yazıya hiçbir şeymiş gibi duran her şey sığıyormuş aslında...
Sadece bunu görmek istemiştim Ayten... On yazı kaç incir çekirdeğini doldurur?
Ve bak bakalım alınyazında kaç yazıyor?
Önümüzde daha kaç kişi var? Daha ne kadar bekleyeceğiz? Beklerken ne yapacağız?
Ayşe’ye çooook selam söyle bu arada...
KISA YAZ
“Yazılarını daha kısa yaz” dedi editörüm. “Olur” dedim. Bilmiyorum gazete üzerinde hangi sayfadan sesleneceğim size bugün... İnternetten okuyanlar için çok şey fark etmiyor aslında... Alışkanlığı varsa tıklıyor. Yoksa, zaten oralı bile olmuyor.
İşte bu noktada kimin kimden ayrıldığı, kimlerin giysilerinin kiminle pişti olduğu, hangi siyasetçinin hastaneye gidip tedavi olması gerektiği, hangi köşe yazarının hangi haberciyle kafa bulduğu, hangi partinin kimi neden aday göstermeyi planladığı... Çok önemli mi? Ne yazılır ki? Berlusconi televizyonda sunucuya fırça atmış, Kiler halka açılmış ve onüç kat fazla talep görmüş, Rusya’da havaalanında patlama, Wikileaks’den Filistin-İsrail bombası...
Uğur Mumcu ile igili “yeni” ne yazacağım? Kimin söyleyecek yeni bir sözü var? Kaç senedir aynı yazıları yazıyoruz?
Hırant Dink için ne olacak sanıyoruz?
Benim umudum filan yok bugünlerde.
Yönetim haklı: Yazılarını kısa yaz...
NOTLAR
- Bugünlerde okumakla daha iyi geçiyor zaman. Hem yarışmanın adayları (Hayatımın Kitabı) hem de merak ettiklerim birikince... Mesela dün gece Anjelika Akbar’ın İçimdeki Türkiyem isimli kitabını bitirdim.
Keşke arkadaşı olsaydım Anjelika Akbar’ın. Türkiye ve insanlarıyla ilgili tespitlerine, kişisel yaşamına, anılarına daha çok yer vermesi için baskı yapardım. Anlattıkları bana az geldi. Daha çok olsa daha çok okurdum. Belki ikinci bir kitap yazar. Bu kitap onun habercisi gibi...
- Juri üyesi olduğum yarışmayla ilgili iletmem gereken bir durum var bu arada. Bize kitapların isimleri ve eser sahiplerinin kimlikleri açıklanmıyor. Sadece numaralanmış dosyaları okuyoruz. Bu konuda gelen kimi sorulara yanıt vermek gerektiğini düşündüm. İlgilenenlerin bilgisine!
- Geçtiğimiz hafta kot kumlama işçileri adına taleplerimizi iletmek için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyaret ettiğimiz ekibi sayarken Star gazetesi yazarı çok kıymetli Hidayet Şefkatli Tuksal’ı atlamışım. Yazıyı gönderdiğim gece tam uykuya dalarken hatamı fark edip yerimden zıpladım ama çok geçti. Kendisinden tüm emeği ve teri karşısında mahcubiyetle özür diliyorum.
İclal Aydın/Vatan
On yazıda ne anlatılır diye kendi kendime bir oyuna girişmiştim. Bir mekan, üç kitap yorumu, iki sağlık-güzellik yazısı, bir cenaze sızısı, bir tane ortaya karışık yanar dönerli, bir ilkokul deneyimi, bir cumhurbaşkanlığı ziyareti, bir konser daveti, bir İsmet Özel şiiri, bir Nursel yazısı ve mektubu paylaşılmış okurla...
Hayat işte.. Kısa, abidik gubidik bir oyun... “Var saydığımız.”
Kimsenin kendini ciddiye aldığı kadar “ağır” değil yani...
Baksanıza kilogram bile ağırlığından kaybetmiş. Öyle diyor gazeteler, ajanslar. Yeni bir ağırlık birimi bulunabilir diyorlar...
Varsayımlar da çuvallıyor gerçeğe vurduğunda... Bir gün estetikten bahsederken ertesi gün arkadaşını yolcu ediyorsun cami avlusunda.
Sonra bir ilkokulu ziyaret edip çocuklara kitap okurken iki gün ardından devletin başına dosya sunuyorsun... On yazıya hiçbir şeymiş gibi duran her şey sığıyormuş aslında...
Sadece bunu görmek istemiştim Ayten... On yazı kaç incir çekirdeğini doldurur?
Ve bak bakalım alınyazında kaç yazıyor?
Önümüzde daha kaç kişi var? Daha ne kadar bekleyeceğiz? Beklerken ne yapacağız?
Ayşe’ye çooook selam söyle bu arada...
KISA YAZ
“Yazılarını daha kısa yaz” dedi editörüm. “Olur” dedim. Bilmiyorum gazete üzerinde hangi sayfadan sesleneceğim size bugün... İnternetten okuyanlar için çok şey fark etmiyor aslında... Alışkanlığı varsa tıklıyor. Yoksa, zaten oralı bile olmuyor.
İşte bu noktada kimin kimden ayrıldığı, kimlerin giysilerinin kiminle pişti olduğu, hangi siyasetçinin hastaneye gidip tedavi olması gerektiği, hangi köşe yazarının hangi haberciyle kafa bulduğu, hangi partinin kimi neden aday göstermeyi planladığı... Çok önemli mi? Ne yazılır ki? Berlusconi televizyonda sunucuya fırça atmış, Kiler halka açılmış ve onüç kat fazla talep görmüş, Rusya’da havaalanında patlama, Wikileaks’den Filistin-İsrail bombası...
Uğur Mumcu ile igili “yeni” ne yazacağım? Kimin söyleyecek yeni bir sözü var? Kaç senedir aynı yazıları yazıyoruz?
Hırant Dink için ne olacak sanıyoruz?
Benim umudum filan yok bugünlerde.
Yönetim haklı: Yazılarını kısa yaz...
NOTLAR
- Bugünlerde okumakla daha iyi geçiyor zaman. Hem yarışmanın adayları (Hayatımın Kitabı) hem de merak ettiklerim birikince... Mesela dün gece Anjelika Akbar’ın İçimdeki Türkiyem isimli kitabını bitirdim.
Keşke arkadaşı olsaydım Anjelika Akbar’ın. Türkiye ve insanlarıyla ilgili tespitlerine, kişisel yaşamına, anılarına daha çok yer vermesi için baskı yapardım. Anlattıkları bana az geldi. Daha çok olsa daha çok okurdum. Belki ikinci bir kitap yazar. Bu kitap onun habercisi gibi...
- Juri üyesi olduğum yarışmayla ilgili iletmem gereken bir durum var bu arada. Bize kitapların isimleri ve eser sahiplerinin kimlikleri açıklanmıyor. Sadece numaralanmış dosyaları okuyoruz. Bu konuda gelen kimi sorulara yanıt vermek gerektiğini düşündüm. İlgilenenlerin bilgisine!
- Geçtiğimiz hafta kot kumlama işçileri adına taleplerimizi iletmek için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyaret ettiğimiz ekibi sayarken Star gazetesi yazarı çok kıymetli Hidayet Şefkatli Tuksal’ı atlamışım. Yazıyı gönderdiğim gece tam uykuya dalarken hatamı fark edip yerimden zıpladım ama çok geçti. Kendisinden tüm emeği ve teri karşısında mahcubiyetle özür diliyorum.
İclal Aydın/Vatan