Yuh yuh, yuh yuh soyanlara
Soyup kaçıp doyanlara
İnsana kıyanlara
Yuh nefsine uyanlara, yuh
Ne demek efendim, bey ve amele, bey ve amele
Fakir soymak yakışır mı kemale?
Rüşveti hak bilip bilip her dakika hile
Yapıp yapıp inkâr inkâr ettiysem yuh…
YUH BE YOLDAŞLAR.
YUH BE SIRDAŞLAR.
YUH BE KADERDAŞLAR.
YUH BE EMEKDAŞLAR.
Mail kutum, mesaj dolu.
Gazeteciler isyanda.
Gazeteciler feryatta.
Gidecekleri bir kapı, derdini anlatabilecekleri bir insan, sığınacakları bir liman kalmamış.
Hepsi derdini bana emanet etmiş.
Neden?
Çünkü olacakları aylar öncesinden söyledim, uyardım.
Gazeteciler açlığa mahkum ediliyor dedim.Ve öyle oldu.
Artık bu felaket senaryosu gerçekleşti yoldaşlar.
Çok üzgünüm.
Sesimizi kimse duymadı, derdimizi kimse dinlemedi.
Amma ben yılmam.
Yapıştım patronların yakasına.
Dertlerinizi gözlerine gözlerine sokacağım.
O nedenle artık peşreve bir son veriyorum ve bana gönderdiğiniz bazı mailleri,
kişisel bilgilerinizi gizli tutarak yayımlıyorum.
BUYURSUN MEDYA YÖNETİCİLERİ VE PATRONLARI İNSANLARI DÜŞÜRDÜKLERİ HALİ GÖRSÜN.
Mesaj 1:
15 yıllık gazeteciyim, bir haber kanalında editörlük yapıyorum. Maaşım neredeyse artık çaycının ücretiyle aynı. Kimsenin ekmeğinde gözümüz yok ama artık biz gazetecilere bu uygulanan artık zulümdür. Sesimizi duyurun.
Teşekkürler
Mesaj 2:
Sayın Keskin Kalem,
Biz bir internet sitesinde çalışan bir grup genç gazeteci: Kazandığımız parayla karnımız ancak doyuyor, bir cafeye gidip çay içmek için bile yüz kere düşünüyoruz. Maaşlarımız kuş kadar ama mesaimiz çok ağır, ne tatil var ne belirli bir mesai saati. sürekli iş yükleniyor, fazla mesai yapıyoruz ama karşılığı kimsenin umurunda değil. Bir şeylerin düzeleceğinide düşünmüyoruz yol yakınken bu mesleği bırakmak en iyisi... Mail adresimizi vermeden yayınlayacağına inanıyoruz.
Mesaj 3:
Keskin Kalem,
Kalemin kılıç kadar keskin olsun. Sen ki bizim dertlerimize ses oluyorsun, Allah sana dert yüzü göstermesin. Özellikle yaşını başınI almış yıllatını vermiş gazetecilerin derdini başkası da zor anlar zaten.
Diyeceğim şu: 25 yıllık gazeteciyim, evimi geçindirmek için ek iş yapıyorum. Gece gündüz demeden afedersin it gibi çalışıyorum. Eşim çalışmıyor... Belki bunu birileri okur da utanır. Çocuğumu devlet okuluna gönderiyorum. Ona bile param yetişmiyor, okul kantinine bile para yetiştiremiyorum yani... Gerisini siz düşünün.
Mesaj 4:
Sevgili Keskin Kalem,
Show Haber merkezinde çalışan emekçiler adına sesimizi duyurmanı istiyorum. Yıllardır devam eden bir sorunumuz var; düşük maaş. Özellikle bu yıl bu sorun daha da büyüdü. Maaşlarımız yattığı gibi erimeye başladı. 5-10 yıl bu haber merkezine emek veren ama hala 15 -17 bin lira arasında maaş alan muhabirler, kameramanlar var. Son olarak bir mesai düzenlemesi yapıldı. Belki 2-3 bin lira mesai alırız dedik ama ne yazık ki o da olmadı. Bu ay yatan maaş çoğumuzun elinde kupkuru kaldı. Özellikle kendi haber merkezimizde büyük bir çaba, emek, gayret var. Diğer haber merkezi çalışanları gibi haftalık 2 gün iznimiz yok. Haftada bir gün izin yapıp, normal mesaimizde bile sabah 09:30-10:00 akşam 19:00-20:00 arası çalışıyoruz. Bu yoğun tempoya rağmen kimileri bir şekilde kazanırken, kimileri kaybediyor. Bu da hepimizin gözüne gözüne sokuluyor. Bir ay sonra zam beklentimiz var. Ama duyulan rakamlar, oranlar gerçekten pes dedirtici. İstifayı düşünen onlarca arkadaşımız var. Ama yönetimin buna engel olacak bir çabası var mı? Tabii ki yok. Ne de olsa biri gidiyor, diğeri geliyor. Olan biz başarılı habercilere oluyor sanılsa da hayır kuruma oluyor. Kalite her zaman olduğu gibi düşüyor. Yapılan bu haksızlığa, emeğimizin harcanmasına dur demek istiyoruz. Basın emekçilerinin sesi artık duyulsun, herkes hak ettiğini kazansın istiyoruz.
İLETİŞİM BAŞKANLIĞI’NA AÇIK ÇAĞRI
Bunlar hem yazılı hem de sözlü şikayetler sırdaşlar..
Ne rezillikler yaşanıyor bir bilseniz.
Koca siyasetçilerin karşısına çıkan muhabirler, resmen açlık seviyesinde yaşıyor.
Sağlıklı beslenemiyor.
İşin stresi, baskısı cabası.
Kimse gazetecilikte bir gelecek görmüyor.
Medyada yıllardır çalışanlar artık amele maaşı bile alamıyor.
Kocaaa medya kuruluşlarının kapısında bekleyen özel güvenlik, yıllarını üniversite diplomasına, mesela grafik eğitimine, yurt dışı master yapmış gençlerle aynı maaşı hatta fazlasını alıyor.
Kısacası üniversite mezunu gazeteciler, lise mezunları kadar para alamıyor.
Dil bilenler, hak ettiği değeri görmediği için medyada yabancı dil krizi her gün büyüyor.
"Havaryu nevaryu" ingilizcesiyle 550 kelimenin anlamını bilenler kendini dış haber uzmanı diye lanse ediyor...
Bu iş mi?
Bu adalet mi?
Bu mesleği bitirmeye yemin mi ettiniz?
Daha önce de seslenmiştim.
Bir kez daha sesleneceğim.
Sevgili İletişim Başkanı Fahrettin Altun.
Lütfen bu meseleye bir el atın.
Bu sorun o kadar derin ki, ve o kadar derinleşecek ki, bu yetersizlik, bu liyakatsizlik ve vasıfsız insan kaynağı gün gelir, kara propoganda yapacak kötü niyetli şebekelere zemin olur.
Terör örgütleri istedikleri her yalanı ve kara propoganda operasyonunu; her gün büyüyen bu tehlikeli yetersiz, açlıkla sınanan naylon haberci kitlesini kullanarak yapar.. Açık ve örtülü Türkiye düşmanları medyadaki bu kalitesiz insan kaynağını iç ve dış manipülasyonlar için kullanır...
Bu durum uzun vadede bir ulusal güvenlik tehlikesi bile yaratabilir.
Açlıkla imtihan edilen medya her tür melanete açık hale gelmiştir...
Benden uyarması..
Bu iş maliyeti azaltmaktan ve karını büyütmekten başka derdi olmayan kimi medya patronlarının insafına bırakılamaz.
Devletin el atması gerekiyor.
Umarım bu çığlıkları duyarsınız.
Hürmetler,
Keskin Kalem