''VARSA BABAYİĞİT PATRON.. '' UĞUR DÜNDAR İLK KEZ KONUŞTU!
Star TV'nin Doğuş Grubu'na satılmasının ardından Doğan Grubu ile olan tüm bağlarını koparan Uğur Dündar Sözcü Gazetesi'ne konuştu. Peki neler söyledi?
Star TV’nin Doğuş Yayın Grubu’na satılmasının ardından Doğan Yayın Grubu’ndan ayrılan Uğur Dündar ilk geniş kapsamlı röportajını Sözcü Gazetesi’ne verdi.
Hande Zeyrek’in sorularını yanıtlayan Uğur Dündar, ‘Bugüne kadar hiçbir güç odağının karşısında eğilmedim. Bu nedenle gelmiş geçmiş bütün iktidarların hışmına uğradım’ diyor.
Aydın Doğan’ın patronluğunda özgür bir çalışma ortamına sahip olduklarını ifade eden Dündar, ‘Ne zaman ki vergi cezaları geldi Aydın Bey strese girdi. Her birimize kıdem tazminatımız verildi. Ben de 120 bin TL kıdem tazminatı aldım’ diye konuştu.
VARSA BABAYİĞİT PATRON..
Star TV’den ayrıldıktan sonra ekranlara geri dönüp dönmeyeceği sorusuna ise Dündar, ‘Varsa babayiğit patron ekrana geri dönerim’ diye cevap verdi.
Sözcü Gazetesi’ndeki bu röportajın son kısmında yarına anons geçilen başlık ise oldukça dikkat çekici: ‘SİYASETE Mİ ATILIYOR?’
İşte o röportajın tamamı...
Uğur Dündar medyadan tasfiye sürecini ve planlarını SÖZCÜ’ye anlattı
Varsa babayiğit patron
ekrana geri dönerim
Star TV’nin satışının ardından görevinden ayrılmak zorunda kalan usta haberci Uğur Dündar sessizliğini ilk kez bozdu
“Hiçbir siyasi odağa hizmet etmem, objektif yayın yaptırabilecek bir patron bana ‘gel’ derse mesleğimi yaparım...”
Uğur Dündar...Soruşturmacı televizyon gazeteciliğinin efsane ismi... 45 yıllık meslek hayatında, ilk başladığı günden bugüne ortaya çıkardığı yolsuzluklarla bakanların, milletvekillerinin, bürokratların koltuklarını salladı, mafyanın korkulu rüyası oldu. Mesleğinin zirvesinde Star Haber Genel Yayın Yönetmeni’yken bir sabah işinden ayrılmak zorunda kaldı. Sustu...
Bu suskunluğunu SÖZCÜ için bozan Uğur Dündar’la müdavimi olduğu İstanbul Yeşilköy’deki Yüksel Balıkçısı’nda buluştuk. “Star TV’den ayrılmamla ilgili ilk ve son kez konuşacağım. Şunun özellikle bilinmesi isterim; Star TV’nin satışının ardından Aydın Doğan beni kovmadı, ben ayrıldım” diyerek söze başladı... Hem medyayı, hem de Türkiye’yi anlattı.
“Keyfiniz nasıl?” diye başlayalım...
Uzun zamandan beri ilk kez istediğim gibi spor yapabiliyorum. Kendime zaman ayırabiliyorum. Güneş batmadan evime gidebiliyorum. Çocuklarımı yatağa yatmadan görebiliyorum. Çünkü benim eve gelmem akşam 9’u geçiyordu ve çocuklarımı yarı uyur buluyordum.
Ölüyü dirilten
bir süreç yaşadık
Star TV Ana Haber Bülteni’ni zirveye taşıdınız. Ancak geçtiğimiz günlerde bir satış süreci yaşandı ve ayrılma kararı aldınız. Olaylar nasıl gelişti?
15 Mart 2008’de ekrana çıkmamla başlayan Star Ana Haber Bülteni serüvenimde, eski patronum Aydın Doğan’ın da ifadesiyle “Ölüyü dirilten” bir süreç yaşadık. Patronumuzun damadı Mehmet Ali Yalçındağ bize bu görevi verdiğinde başarılı olup olmayacağımız konusunda çok kuşkuluydu. Bize “8 ay tüm medya gücümüzle sizi destekleyeceğiz. Grup arkanızda olacak. Bu 8 ayda başarılı olursanız, bizi mutlu edersiniz” dedi. Ben bülteni sunmak için canlı yayına çıktıktan sonra Yalçındağ, “Biz 8 ay demiştik ama Uğur Bey sekizinci saniyede bu işi halletti!” dedi. O günden görevi bıraktığımız güne kadar Star Haber tüm önemli günlerde, seyircinin güvenerek haber alma isteğinin doruğa ulaştığı olaylarda hep birinci oldu.
Peki satış sürecinde neler oldu?
Satış sürecinde beni ve arkadaşlarımı kıran, üzen ve hiç de hak etmediğimize inandığımız bazı kaba davranışlar sergilendi. Bizimle bu süreç konusunda hiçbir bilgi paylaşımı olmadı. Hatta ben ve Yılmaz Özdil odalarımızı toplarken profesyonel bir yönetici gelip de, o güne kadar bu televizyonu sırtında taşımış ekibin liderlerine “Yahu nereye gidiyorsunuz?” bile demedi. Ben en sonunda o güne kadar çok sevdiğim, saydığım patronum Aydın Doğan’la görüşmeye karar verdim. Holding binasına gidip görüştüm.
Kendisi sizi arayıp satışa dair bir konuşma yapmadı mı? O görüşmede neler konuşuldu?
Hayır, ben aradım. Aydın Bey ve onun yetkilendirdiği kişiler, geçmişte Star Televizyonu’nun Akın İpek’e satışı konusunda görüşmeler yapmışlardı... O dönemde bana “Uğur sen yıllardır bizim güvendiğimiz, başarıyla çalışan ve ailemizin ferdi gibi değerlendirdiğimiz bir arkadaşımızsın. Sen hiç endişe etme, biz yolumuza birlikte devam ederiz” demişti.
Aydın Bey’le neler konuştunuz?
İzin verirseniz özel olanları paylaşmayayım. Aydın Bey’le konuşmamıza “Buraya sizden bir talepte bulunmak için gelmedim” diyerek başladım... O görüşmede Aydın Bey “Uğur hakikaten ölüyü dirilttin. Star TV ölmüştü, canlandırdın. Sen Türkiye’nin 1 numaralı televizyoncususun. En başarılı televizyoncu sensin. Dürüstsün. Düzgün bir aile hayatın var. Ailem de seni ve aileni çok sever, ama...” diyerek benim hiç beklemediğim, şaşırdığım, hayal kırıklığına sürüklendiğim bazı düşüncelerini peş peşe sıralamaya başladı. “Artık ben bu televizyonu sattım Uğur” dedi. “Peki ötekiler?” dedim. “Valla ötekilerde de seni getireceğim pozisyonlar dolu. Sen Hürriyet’teki yazılarına devam et” dedi. “Ama ben Hürriyet’te asıl işimi yapmıyorum. Hobim olan spor yazıları yazıyorum. Anladığım kadarıyla asıl işini, yani televizyon haberciliğini yapma, hobinle idare et diyorsunuz!” dedim.
Önceden verilmiş
kararı tebliğ ettiler
Siz bu yanıtı verdiğinizde Aydın Bey’in tavrı ne oldu?
Anladım ki, benim bildiğim, tanıdığım, herkesin yüzüne karşı düşündüklerini açıkça söyleyebilen Aydın Bey, çok büyük bir sıkıntı içinde... Bu tespitimi onunla da paylaşarak “Anlıyorum ki sizin sıkıntınız büyük!” dedim. “Ben bu televizyonu sattım. Öteki televizyonlarda da seni getireceğim pozisyonlar dolu!” şeklindeki mazeretlerin, önceden verilmiş bir kararın tebliğinden ibaret olduğunu anladım... Demek ki bir karar verilmiş, Aydın Bey onu bana tebliğ ediyor.
Doğan’a baskı yapılmış olabilir mi?
Aydın Bey bize hep özgür bir çalışma ortamı sağladı. Ama ne zaman ki bu vergi cezası gündeme geldi, ondan sonra çok büyük sıkıntı ve stres içine girdi. Biz de onun ruh halini anlayışla karşılıyorduk. Bu televizyonun değeri 80 milyona kadar düşmüştü. Şimdi Aydın Bey 320 milyon dolara sattı. Adeta mucize...Böyle bir başarının ardından taltif beklerken işinizi yapamaz duruma getiriliyor, bir anlamda tasfiye ediliyorsunuz! Ben ve arkadaşlarım satış sonrası işsiz kaldık. Her birimize kıdem tazminatı verildi. Bana da 120 bin lira verdiler.
Sizin ayrılmanızın ardından Star Ana Haber reytinglerde dibe vurdu...
Haber, güven meselesidir. İnsanlar sizi ezici bir çoğunlukla seyrediyorsa güven nedeniyledir. İşini başarıyla ve objektif olarak yapan o kişi, haksız bir şekilde görevden alıkonur ve mağdur edilirse, seyircinin vicdanı harekete geçer ve onu mağdur edenlere karşı tavır alır... Sonuçta bu televizyon Doğuş Grubu’nun oldu. Hayırlı olsun. Onların nasıl bir habercilik yapacaklarını, NTV’nin geldiği yere bakarak görebilirsiniz.
Ferit Şahenk beni
neden isteyemez?
“NTV’de Can Dündar yok, Ruşen Çakır yok, Banu Güven yok, Çiğdem Anad yok. Bunların olmadığı bir ekranın patronu Uğur Dündar ile Yılmaz Özdil’i istemez. Devletle işi olduğu için isteyemez!”
Kanal satıldıktan sonra Doğuş Grubu’ndan teklif gelmedi mi?
Ben Kanal D’ye ilk geldiğimde televizyon Doğuş Grubu’nundu. Merhum Ayhan Şahenk iyi, bonkör bir patrondu. Oğlu Ferit de bana çok saygı duyar, yere göğe sığdıramazdı. Satış sürecinde bekledim ki, o arayıp benimle ilgili düşüncesini söylesin. Adımın spekülasyon malzemesi yapılması üzerine Ferit Şahenk’le konuşarak “Ferit senden rica ediyorum, arkadaşların adımı spekülasyon konusu yapmasın!” diye rica ettim.
Ferit Şahenk, size kalmanız konusunda bir öneride bulundu mu?
Hayır ama zaten NTV’de yaşananları gören biri olarak böyle bir beklenti içinde değildim. Ferit’i hâlâ severim. O ayrı ama, NTV ekranında Can Dündar yok, Ruşen Çakır yok, Banu Güven yok, Çiğdem Anad yok. Hatta Mehmet Barlas ve Emre Kongar’ın tartışma kültürü açısından ekol yarattıkları harika programları bile yok. Bunların olmadığı bir ekranın patronu Uğur Dündar ile Yılmaz Özdil’i istemez. Bize karşı olduğu, bizi istemediği için değil, devletle işi olduğu için isteyemez!
Patronlar artık sizden korkuyor mu?
Ben bugüne dek hiçbir güç odağının önünde eğilmedim. Bu nedenle gelmiş geçmiş tüm iktidarların hışmına uğradım.
SÖZCÜ demokrasi için büyük teminat
Sizden haber bekleyen vatandaşlara ne söylersiniz?
Cumhuriyet Bayramı gecesi ailecek Bağdat Caddesi’ne gittik. Sevgili Yılmaz Özdil de oradaydı. Sevgi gösterisinde bulunan kutlayıcıların ortak dileği SÖZCÜ’de yazmam şeklindeydi. Ama hemen karar vermeyeceğim.
Şöyle iki üç ay sektörden uzak durup, daha sonra kararımı vereceğim. SÖZCÜ’de çok değerli meslektaşlarım var. Başta Emin Çölaşan olmak üzere onlar, SÖZCÜ’nün bugünlere gelmesini sağladılar. Genç sahibi Burak Akbay da sadece gazete patronluğu yaparak gelirini sağladığı için, dimdik duruyor. SÖZCÜ demokrasimizin sağlıklı gelişimi ve medyada haksızlığa uğrayanlar için çok büyük teminat. Başarılı yolculuğunun devamını dilerim. Bundan sonra bana objektif yayın yapılabilecek bir televizyonun patronu gel derse, öyle bir babayiğit çıkarsa, tabii ki mesleğimizi yapacağız. Şu ana kadar böyle bir davet gelmedi. Ben de kimseyi aramadım. Ben hiçbir siyasi odağa hizmet etmem, kesinlikle düşman olamam ama yandaş da olamam.
İktidarlar dürüst gazeteci istemez
45 yıllık gazetecisiniz, daha önce böyle bir durumla karşılaştınız mı?
Tek kanallı televizyon döneminde sansüre karşı çıkarak TRT’den iki kez ayrıldım. Özel televizyonlarda çalışırken siyasetçiler işten atılmamı istedi, adım ölüm çetelerinin infaz listelerine yerleştirildi. Binbir tehlikeden sıyrılıp dimdik bu günlere geldik.
Yarım asra yaklaşan meslek hayatımda şunu gördüm. Yalnız bu iktidar değil, gelmiş geçmiş tüm iktidarlar tarafsız, dürüst gazetecilikten hoşlanmıyor. Kendilerinin övülmesini istiyor. Herkes şunu bilmeli basın özgürlüğünün olmadığı ülkede demokrasiden söz edilemez. Gazetecilik de “can çekişen bir meslek!” haline gelir.
Basında tasfiyeler sizce devam eder mi?
Gazeteciliğin yanı sıra başka işler de yapan medya patronları zaman içinde tasfiye olacaklar. Ya da küçülüp, bambaşka bir yolu tercih edecekler. Bağımsız, ve sadece gazetecilik yapan patronlar yaşayacak.
Medyanın bugününü geçmişle kıyaslarsanız...
Ben geçmişte birçok labirentlerin içinden çıkmayı başarmış, dimdik yoluna devam etmiş bir gazeteciyim... Ama bu dönem öteki dönemlere hiç benzemiyor. Bu dönem bambaşka. Bu dönemin mühendislik hesapları hiçbirine benzemiyor. Çok radikal.
Yandaş medya kavramına katılıyor musunuz?
Her demokratik ülkede iktidarı veya muhalefeti destekleyen gazeteler vardır. Fakat gazetecinin yandaş veya candaş olma hakkı yoktur...
Hande Zeyrek’in sorularını yanıtlayan Uğur Dündar, ‘Bugüne kadar hiçbir güç odağının karşısında eğilmedim. Bu nedenle gelmiş geçmiş bütün iktidarların hışmına uğradım’ diyor.
Aydın Doğan’ın patronluğunda özgür bir çalışma ortamına sahip olduklarını ifade eden Dündar, ‘Ne zaman ki vergi cezaları geldi Aydın Bey strese girdi. Her birimize kıdem tazminatımız verildi. Ben de 120 bin TL kıdem tazminatı aldım’ diye konuştu.
VARSA BABAYİĞİT PATRON..
Star TV’den ayrıldıktan sonra ekranlara geri dönüp dönmeyeceği sorusuna ise Dündar, ‘Varsa babayiğit patron ekrana geri dönerim’ diye cevap verdi.
Sözcü Gazetesi’ndeki bu röportajın son kısmında yarına anons geçilen başlık ise oldukça dikkat çekici: ‘SİYASETE Mİ ATILIYOR?’
İşte o röportajın tamamı...
Uğur Dündar medyadan tasfiye sürecini ve planlarını SÖZCÜ’ye anlattı
Varsa babayiğit patron
ekrana geri dönerim
Star TV’nin satışının ardından görevinden ayrılmak zorunda kalan usta haberci Uğur Dündar sessizliğini ilk kez bozdu
“Hiçbir siyasi odağa hizmet etmem, objektif yayın yaptırabilecek bir patron bana ‘gel’ derse mesleğimi yaparım...”
Uğur Dündar...Soruşturmacı televizyon gazeteciliğinin efsane ismi... 45 yıllık meslek hayatında, ilk başladığı günden bugüne ortaya çıkardığı yolsuzluklarla bakanların, milletvekillerinin, bürokratların koltuklarını salladı, mafyanın korkulu rüyası oldu. Mesleğinin zirvesinde Star Haber Genel Yayın Yönetmeni’yken bir sabah işinden ayrılmak zorunda kaldı. Sustu...
Bu suskunluğunu SÖZCÜ için bozan Uğur Dündar’la müdavimi olduğu İstanbul Yeşilköy’deki Yüksel Balıkçısı’nda buluştuk. “Star TV’den ayrılmamla ilgili ilk ve son kez konuşacağım. Şunun özellikle bilinmesi isterim; Star TV’nin satışının ardından Aydın Doğan beni kovmadı, ben ayrıldım” diyerek söze başladı... Hem medyayı, hem de Türkiye’yi anlattı.
“Keyfiniz nasıl?” diye başlayalım...
Uzun zamandan beri ilk kez istediğim gibi spor yapabiliyorum. Kendime zaman ayırabiliyorum. Güneş batmadan evime gidebiliyorum. Çocuklarımı yatağa yatmadan görebiliyorum. Çünkü benim eve gelmem akşam 9’u geçiyordu ve çocuklarımı yarı uyur buluyordum.
Ölüyü dirilten
bir süreç yaşadık
Star TV Ana Haber Bülteni’ni zirveye taşıdınız. Ancak geçtiğimiz günlerde bir satış süreci yaşandı ve ayrılma kararı aldınız. Olaylar nasıl gelişti?
15 Mart 2008’de ekrana çıkmamla başlayan Star Ana Haber Bülteni serüvenimde, eski patronum Aydın Doğan’ın da ifadesiyle “Ölüyü dirilten” bir süreç yaşadık. Patronumuzun damadı Mehmet Ali Yalçındağ bize bu görevi verdiğinde başarılı olup olmayacağımız konusunda çok kuşkuluydu. Bize “8 ay tüm medya gücümüzle sizi destekleyeceğiz. Grup arkanızda olacak. Bu 8 ayda başarılı olursanız, bizi mutlu edersiniz” dedi. Ben bülteni sunmak için canlı yayına çıktıktan sonra Yalçındağ, “Biz 8 ay demiştik ama Uğur Bey sekizinci saniyede bu işi halletti!” dedi. O günden görevi bıraktığımız güne kadar Star Haber tüm önemli günlerde, seyircinin güvenerek haber alma isteğinin doruğa ulaştığı olaylarda hep birinci oldu.
Peki satış sürecinde neler oldu?
Satış sürecinde beni ve arkadaşlarımı kıran, üzen ve hiç de hak etmediğimize inandığımız bazı kaba davranışlar sergilendi. Bizimle bu süreç konusunda hiçbir bilgi paylaşımı olmadı. Hatta ben ve Yılmaz Özdil odalarımızı toplarken profesyonel bir yönetici gelip de, o güne kadar bu televizyonu sırtında taşımış ekibin liderlerine “Yahu nereye gidiyorsunuz?” bile demedi. Ben en sonunda o güne kadar çok sevdiğim, saydığım patronum Aydın Doğan’la görüşmeye karar verdim. Holding binasına gidip görüştüm.
Kendisi sizi arayıp satışa dair bir konuşma yapmadı mı? O görüşmede neler konuşuldu?
Hayır, ben aradım. Aydın Bey ve onun yetkilendirdiği kişiler, geçmişte Star Televizyonu’nun Akın İpek’e satışı konusunda görüşmeler yapmışlardı... O dönemde bana “Uğur sen yıllardır bizim güvendiğimiz, başarıyla çalışan ve ailemizin ferdi gibi değerlendirdiğimiz bir arkadaşımızsın. Sen hiç endişe etme, biz yolumuza birlikte devam ederiz” demişti.
Aydın Bey’le neler konuştunuz?
İzin verirseniz özel olanları paylaşmayayım. Aydın Bey’le konuşmamıza “Buraya sizden bir talepte bulunmak için gelmedim” diyerek başladım... O görüşmede Aydın Bey “Uğur hakikaten ölüyü dirilttin. Star TV ölmüştü, canlandırdın. Sen Türkiye’nin 1 numaralı televizyoncususun. En başarılı televizyoncu sensin. Dürüstsün. Düzgün bir aile hayatın var. Ailem de seni ve aileni çok sever, ama...” diyerek benim hiç beklemediğim, şaşırdığım, hayal kırıklığına sürüklendiğim bazı düşüncelerini peş peşe sıralamaya başladı. “Artık ben bu televizyonu sattım Uğur” dedi. “Peki ötekiler?” dedim. “Valla ötekilerde de seni getireceğim pozisyonlar dolu. Sen Hürriyet’teki yazılarına devam et” dedi. “Ama ben Hürriyet’te asıl işimi yapmıyorum. Hobim olan spor yazıları yazıyorum. Anladığım kadarıyla asıl işini, yani televizyon haberciliğini yapma, hobinle idare et diyorsunuz!” dedim.
Önceden verilmiş
kararı tebliğ ettiler
Siz bu yanıtı verdiğinizde Aydın Bey’in tavrı ne oldu?
Anladım ki, benim bildiğim, tanıdığım, herkesin yüzüne karşı düşündüklerini açıkça söyleyebilen Aydın Bey, çok büyük bir sıkıntı içinde... Bu tespitimi onunla da paylaşarak “Anlıyorum ki sizin sıkıntınız büyük!” dedim. “Ben bu televizyonu sattım. Öteki televizyonlarda da seni getireceğim pozisyonlar dolu!” şeklindeki mazeretlerin, önceden verilmiş bir kararın tebliğinden ibaret olduğunu anladım... Demek ki bir karar verilmiş, Aydın Bey onu bana tebliğ ediyor.
Doğan’a baskı yapılmış olabilir mi?
Aydın Bey bize hep özgür bir çalışma ortamı sağladı. Ama ne zaman ki bu vergi cezası gündeme geldi, ondan sonra çok büyük sıkıntı ve stres içine girdi. Biz de onun ruh halini anlayışla karşılıyorduk. Bu televizyonun değeri 80 milyona kadar düşmüştü. Şimdi Aydın Bey 320 milyon dolara sattı. Adeta mucize...Böyle bir başarının ardından taltif beklerken işinizi yapamaz duruma getiriliyor, bir anlamda tasfiye ediliyorsunuz! Ben ve arkadaşlarım satış sonrası işsiz kaldık. Her birimize kıdem tazminatı verildi. Bana da 120 bin lira verdiler.
Sizin ayrılmanızın ardından Star Ana Haber reytinglerde dibe vurdu...
Haber, güven meselesidir. İnsanlar sizi ezici bir çoğunlukla seyrediyorsa güven nedeniyledir. İşini başarıyla ve objektif olarak yapan o kişi, haksız bir şekilde görevden alıkonur ve mağdur edilirse, seyircinin vicdanı harekete geçer ve onu mağdur edenlere karşı tavır alır... Sonuçta bu televizyon Doğuş Grubu’nun oldu. Hayırlı olsun. Onların nasıl bir habercilik yapacaklarını, NTV’nin geldiği yere bakarak görebilirsiniz.
Ferit Şahenk beni
neden isteyemez?
“NTV’de Can Dündar yok, Ruşen Çakır yok, Banu Güven yok, Çiğdem Anad yok. Bunların olmadığı bir ekranın patronu Uğur Dündar ile Yılmaz Özdil’i istemez. Devletle işi olduğu için isteyemez!”
Kanal satıldıktan sonra Doğuş Grubu’ndan teklif gelmedi mi?
Ben Kanal D’ye ilk geldiğimde televizyon Doğuş Grubu’nundu. Merhum Ayhan Şahenk iyi, bonkör bir patrondu. Oğlu Ferit de bana çok saygı duyar, yere göğe sığdıramazdı. Satış sürecinde bekledim ki, o arayıp benimle ilgili düşüncesini söylesin. Adımın spekülasyon malzemesi yapılması üzerine Ferit Şahenk’le konuşarak “Ferit senden rica ediyorum, arkadaşların adımı spekülasyon konusu yapmasın!” diye rica ettim.
Ferit Şahenk, size kalmanız konusunda bir öneride bulundu mu?
Hayır ama zaten NTV’de yaşananları gören biri olarak böyle bir beklenti içinde değildim. Ferit’i hâlâ severim. O ayrı ama, NTV ekranında Can Dündar yok, Ruşen Çakır yok, Banu Güven yok, Çiğdem Anad yok. Hatta Mehmet Barlas ve Emre Kongar’ın tartışma kültürü açısından ekol yarattıkları harika programları bile yok. Bunların olmadığı bir ekranın patronu Uğur Dündar ile Yılmaz Özdil’i istemez. Bize karşı olduğu, bizi istemediği için değil, devletle işi olduğu için isteyemez!
Patronlar artık sizden korkuyor mu?
Ben bugüne dek hiçbir güç odağının önünde eğilmedim. Bu nedenle gelmiş geçmiş tüm iktidarların hışmına uğradım.
SÖZCÜ demokrasi için büyük teminat
Sizden haber bekleyen vatandaşlara ne söylersiniz?
Cumhuriyet Bayramı gecesi ailecek Bağdat Caddesi’ne gittik. Sevgili Yılmaz Özdil de oradaydı. Sevgi gösterisinde bulunan kutlayıcıların ortak dileği SÖZCÜ’de yazmam şeklindeydi. Ama hemen karar vermeyeceğim.
Şöyle iki üç ay sektörden uzak durup, daha sonra kararımı vereceğim. SÖZCÜ’de çok değerli meslektaşlarım var. Başta Emin Çölaşan olmak üzere onlar, SÖZCÜ’nün bugünlere gelmesini sağladılar. Genç sahibi Burak Akbay da sadece gazete patronluğu yaparak gelirini sağladığı için, dimdik duruyor. SÖZCÜ demokrasimizin sağlıklı gelişimi ve medyada haksızlığa uğrayanlar için çok büyük teminat. Başarılı yolculuğunun devamını dilerim. Bundan sonra bana objektif yayın yapılabilecek bir televizyonun patronu gel derse, öyle bir babayiğit çıkarsa, tabii ki mesleğimizi yapacağız. Şu ana kadar böyle bir davet gelmedi. Ben de kimseyi aramadım. Ben hiçbir siyasi odağa hizmet etmem, kesinlikle düşman olamam ama yandaş da olamam.
İktidarlar dürüst gazeteci istemez
45 yıllık gazetecisiniz, daha önce böyle bir durumla karşılaştınız mı?
Tek kanallı televizyon döneminde sansüre karşı çıkarak TRT’den iki kez ayrıldım. Özel televizyonlarda çalışırken siyasetçiler işten atılmamı istedi, adım ölüm çetelerinin infaz listelerine yerleştirildi. Binbir tehlikeden sıyrılıp dimdik bu günlere geldik.
Yarım asra yaklaşan meslek hayatımda şunu gördüm. Yalnız bu iktidar değil, gelmiş geçmiş tüm iktidarlar tarafsız, dürüst gazetecilikten hoşlanmıyor. Kendilerinin övülmesini istiyor. Herkes şunu bilmeli basın özgürlüğünün olmadığı ülkede demokrasiden söz edilemez. Gazetecilik de “can çekişen bir meslek!” haline gelir.
Basında tasfiyeler sizce devam eder mi?
Gazeteciliğin yanı sıra başka işler de yapan medya patronları zaman içinde tasfiye olacaklar. Ya da küçülüp, bambaşka bir yolu tercih edecekler. Bağımsız, ve sadece gazetecilik yapan patronlar yaşayacak.
Medyanın bugününü geçmişle kıyaslarsanız...
Ben geçmişte birçok labirentlerin içinden çıkmayı başarmış, dimdik yoluna devam etmiş bir gazeteciyim... Ama bu dönem öteki dönemlere hiç benzemiyor. Bu dönem bambaşka. Bu dönemin mühendislik hesapları hiçbirine benzemiyor. Çok radikal.
Yandaş medya kavramına katılıyor musunuz?
Her demokratik ülkede iktidarı veya muhalefeti destekleyen gazeteler vardır. Fakat gazetecinin yandaş veya candaş olma hakkı yoktur...