"VALLAHİ LEZBİYEN FİLAN DEĞİLİM,BEN ASLINDA GAZETECİYİM"!...

İstanbul'un artık bir lezbiyen barı var. Ancak erkekler giremiyor. Milliyet'in üç bayan muhabiri lezbiyen barda 'inceleme' yaptı.Milliyet de bu haberi, "Bizim kızlar lezbiyen barda" başlığıyla okuyucularına ulaştırdı.

Saat neredeyse 00.00 olmak üzereyken Bigudi'nin önündeyiz. Kapıda duran "badikadın" bizi içeri buyur ediyor. Dar bir koridorda ilerlemeye başlıyoruz. Belli etmemeye çalışıyorum ama önyargılarımdan ve mekana kimliğimizi gizleyerek girmiş olmamızdan ötürü tedirginim.

İçerisi henüz sakin. Bizim haricimizde 15-20 kadar kişi var. Bir kısmı müşteri bir kısmı Bigudi çalışanı. Hiçbiri birbirine benzemiyor. Mesela gerçek adı Arzu olan DJ Des'ree kafasında beresi, üstünde omuzları şeritli klasik siyah Adidas tişörtüyle ortamı yavaş yavaş ısıtmaya çalışan minik bir erkek çocuğu gibi. Onun tam önünde duran hafif toplu, bol pantolonlu, kafalarıyla müziğe ritim tutan kadınlarsa mekanın en maskülenleri.

Barmaid fazla dikkat çekmeyen hoş bir kız. Garsonsa bol jean'inin üzerine giydiği kısa kollu gömleğini desenli bir kravatla renklendirmiş, tek omzu aşağıda yürüyüşüyle oldukça erkeksi biri.

İçeridekilerin yaşları 20 ile 40 arasında değişiyor. Çoğu grup halinde. Tek olan yok. Bigudi'nin giyim tarzı genelde bol pantolon üzerine atlet. Mekanda aralarında feminenliğiyle dikkat çeken sadece iki kadın var. İkisi de mini etekli, ikisi de topuklu çizmeli. Birinin kafasında şapka, diğerinin yüzünde maske var. Her giren çıkanla tedirgin edici bir samimiyet içindeler.

Duvardaki büyük ekranda gösterilen filme takılıyorum. İzlediğim şey, aynı evde yaşayan dört kızın tutkulu aşk hikayesi. Ama mekanda, filmdeki yakınlaşmalara benzer şeyler yaşanmıyor. Aksine ortam sanki sezon sonunda boşalan tatil köyü diskoları gibi. Tek fark burada kenarlara çekilip etrafı süzenler erkek değil kadın.

Rezil olmaktan korkmadan eğlenmek

Saat 01.00'e doğru içerisi hareketleniyor. Bara gelenlerin sayısı arttıkça Aylin'in kısmetlerinin sayısı da artıyor. Bense erkek gibi giyinmiş kilolu bir kadınla sürekli göz göze geliyorum. Gözlerimi ondan kaçırmaya çalışırken başka bir kıza yakalanıyorum ve kız bu bakışmanın üzerine bana doğru gelmeye başlıyor. Beni alıyor bir panik!

Yanıma yaklaşıyor ve bir şeyler içmek isteyip istemediğimi soruyor. Ben tam her şeyi itiraf edecek, "Vallahi lezbiyen filan değilim, ben aslında gazeteciyim" diyecekken, kızın boş bardakları toplamaya başladığını fark ediyorum ve anlıyorum ki o da aslında bir Bigudi çalışanı. Onu gece boyunca birkaç kez bana bakarken yakalasam ve arkamdan geçerken birkaç kez varlığını hissetsem de bu samimiyetin işinin bir parçası olduğunu anlıyorum.

İlerleyen saatlerde hem alkolün hem de geçen zamanın yatıştırıcı etkisiyle daha rahatız. Hatta bir ara kendimizi
"I am proud to be gay" (Eşcinsel olmaktan gurur duyuyorum) şarkısına zıplayarak eşlik ederken buluyoruz...

Bu arada içeride hiç erkek olmaması insana garip bir his veriyor. Mesela dans ederken insan saçmalamaktan veya dağıtmaktan çekinmiyor. Kısaca rezil olmayı pek umursamıyoruz. Bir de kendimizi oldukça güvende hissediyoruz. Bir tatsızlık çıksa, nasılsa herkes kadın, güçler eşit.
Saat 02.20 civarında Bigudi yavaş yavaş boşalmaya, içerideki müşteriler çalışanlarla birlikte Be Club'a geçmeye başlıyor. Tabii biz de arkalarından... Burası ise erkekli kadınlı bir gay kulübü olduğu için sanki çok daha gerçek bir dünya gibi görünüyor.

Benim için iki tane dansçı kız getirdiler

Bizim de bir lezbiyen barımız olduğunu duyunca -ki kendileri kadın kulübü diyorlar- görmezsek, yazmazsak olmaz dedik.

Böyle bir kulübe gideceğimizi duyan tüm