Uzmanlar açıkladı! Gökçeada depremi İstanbul'a uyarı mı?
Gökçeada açıklarında meydana gelen, kısmi yaralanmalara ve hasara neden olan 6.5 şiddetindeki depremin Kuzey Anadolu Fay hattında mı, bağımsız...
Gökçeada açıklarında meydana gelen, kısmi yaralanmalara ve hasara neden olan 6.5 şiddetindeki depremin Kuzey Anadolu Fay hattında mı, bağımsız mı tartışmalarını deprem uzmanları anlamsız buluyor, Marmara depremi için alarm olarak değerlendiriyor. Hürriyet'ten Ali Dağlar'ın haberine göre; Deprem Kuzey Anadolu fay hattında ve tehlike çok yakın.
İşte son depremle ilgili görüşler:
KUZEY ANADOLU FAYI DİYOR Kİ!
TÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür:
“Bu deprem, Kuzey Anadolu fay kuşağının, Kuzey Ege çukurluğu kesiminde olmuştur. Demek ki burası enerji biriktiren bir yerdi. Fay burayı kırdı, enerjiyi boşalttı, burada rahatladı. Şimdi araştırmalar sonucu bildiğimiz, fayın sıkıntısının olduğu iki yer daha var. Biri Marmara’nın altı, tümü. Marmara’nın altı aynen önceki gün kırılan Kuzey Ege çukurluğunun kırılmadan önceki durumunda ve sıkıntılı. Böyle bir yer daha var, Yedisu fayının olduğu yer, Erzincan’la Bingöl arası. Depremler enerjinin biriktiği, sıkıntının olduğu yerlerde fayın orayı kırarak kendisini rahatlattığı yerlerdir. Dünkü depremle Kuzey Anadolu Fayı diyor ki; ben sıkıntılı olduğum bir yeri daha kırdım, rahatladım. O yer neresi, Kuzey Ege çukurluğu. Şimdi sıkıntı Marmara, orayı da kıracağım diyor. Yedisu’yu Erzincan bölgesinde kıracağım diyor ama hangisini kıracağını ben bilmiyorum. Deprem geliyor, bu kuşak kendi kendini kırarak rahatlıyor. 1939’dan bu yana 8’den fazla 7 ve üzeri deprem üretti bu fay, enerjisini boşaltmak için. Bu bir alarmdır.
MARMARA NE ZAMAN KIRILACAK, SÖYLEDİK
Herkesin anlaması gereken şu: Kuzey Anadolu Fayı’nın belirli yerlerinde enerji birikimi var. Bilim adamları iki yere parmak basıyor, Marmara ve Yedisu. Bu üçüncü bölgeyi (son deprem) yeterince bilmiyorduk, demek ki burası da varmış. Kırılıyor birer birer. Marmara da kırılacak. Ne zaman kırılacak, onu da aşağı yukarı bir periyot vererek söyledik, 1999 artı 30, artı-eksi 10-15 sene dedik. Yedisu’yu da söyledik, uyardık. Bilim bu kadarını söyleyebiliyor. Bu belliyse, tetikledi, tetiklemedi niye tartışıyoruz. Biz bu gelecek depremin zararlarını önleyebilmek için ne yapıyorsak daha da hızlı yapalım. Deprem yorumlanmaz, araştırılır. Bir orta oyunu oynanıyor. Araştırma yapanımız yok. AFAD’dan bir beyefendi çıkıyor, Marmara depremi olacak diyor. AFAD’ın bugün deprem araştırmaları yapabilecek bir konumu, bir olanağı, yapılanması, yetişmiş, yeterli elemanı yok ama bütün bütçeler oraya gidiyor. Araştırmaları yapan kim, biz, İTÜ’den Naci Görür ve ekibi. 1999’dan bugüne bizim dışımızda tek bir deniz araştırması yapıp fay incelemiş kimse yok. Hükümetlerin desteği olmadan, AB fonlarıyla bu araştırmaları yapıyoruz. Hükümet hiçbir şekilde görmüyor bizi. Bir orta oyunu oynanıyor, bu ülkede artık sap saman karışmış, kaotik bir durum.
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN DEPREMLE İLGİSİ YOK, RANT OLAN YERDE
İstanbul depreme hazırlanıyor diyorlar, karşımıza kentsel dönüşüm çıkıyor. İstanbul’da oturan her fert, her bina bu depremden etkilenecek. O binalarda oturan vatandaş olarak neden bizim burada kentsel dönüşüm yok, nerede neden olacağına kim karar veriyor, niye bana sıra gelmiyor, çoluk çocuğumun hayatı, can ve mal güvenliğim ne olacak, bir karar verip bizi gözden mi çıkardılar diye sorma hakkımız var. Kentsel dönüşüm olan yerlere bakıyorum; zafiyetin en fazla olduğu değil, en fazla rantın olduğu yerler. Arkasında devlet yok, müteahhitler dosya dolaştırıyor, vatandaşı zorla ikna ediyor, tehdit ediyor, evleri yıkıyor. Yıkılan evler ne ölçüde sağlam, çürük kimse bilmiyor. İstanbul’da 1 milyon 600 bin bina var. Kim oturup karar verdi, çürüklerini, sağlamlardan hangi bilgi ve beceriyle ayıkladı. Bunca binayı onlarca senede yapamazsınız, yüzlerce ekip koysanız belki 3-5 senede. Yaptınız mı, hayır. Bilim adamları yok. Gazeteleri açın, onlarca sayfa renk renk gökdelen, rezidans, yabancı dilde projeler. İstanbul’da 15-16 milyon insanın can güvenliğini sağlamak için bizim rezidansa, gökdelene mi ihtiyacımız var? Bizim en hızlı, en ekonomik ve bütün insanları kapsayan, her ferdi güvence altına alabilecek hızlı bir yapı sistemine, bir modele ihtiyacımız var. Bu dönüşümün içinde halk var mı? Yok.
KUZEY ANADOLU FAY ZONU İÇİNDE BİR DEPREM BU
İ.Ü. Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu:
“Kuzey Anadolu fay zonu içinde bir deprem bu. Gediz depremi bağımsız bir faylanma sistemi içindedir ve bu depremle alakası yoktur. Bu depremle, bizim beklediğimiz depremin ortak özelliği, mekanizmaları oluşu, yanal atımlı oluşu, aynı fay üzerinde olmaları. Ama birbirlerini etkileme konusu fizik olarak güç. Öyle olsaydı 1999 depreminde 7.6 ile tetikleme olur, fay kırılır, kurtulurduk. Böyle tetikleme etkisi olarak değerlendirmek yanlıştır. 1912’de ve sonra bir büyük depremimiz var orada. Oradaki enerji boşaldı ama Doğu’ya doğru bir enerji aktaramadı, aşamadığı için Marmara’da 100 yıllık bir enerji birikti. Niye, çünkü oradaki kırılacak seviyeye gelmedi. Kırılma Batıya doğru devam etti, bildiğimiz kadarıyla Batı’da bir yerde Kuzey Anadolu fayı özelliğini kaybedecek. Aynen Karlıova’da olduğu gibi. Bir ucu Yunanistan’a uzanan fay zonu bu. Karlıova bir kavşak, başlangıcı oradan zonun, oradan da bitire bitire geliyor ama tehlike orada bitmiyor, çünkü yan kulvarı var. Gemlik’ten geçen çok ciddi bir alt kolu var Kuzey Anadolu fayının. Ama bütün bu işler bir zon içinde devam ediyor.
BU FAY, GERÇEK BİR KUZEY ANADOLU FAYI
İ.Ü. Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy:
“Bu fay, gerçek Kuzey Anadolu fayıdır. Kuzey Ege’de Gökçeada açıklarındaki bu deprem 1912’de Gökçeada’da başlayıp, Silivri çukuruna kadar uzanan bir fayın oluşturduğu depremin devamını ifade eder. 1912’de 7.4 şiddetinde kırılan 140 kilometrelik fayın iki ucunda sürekli 5’lik depremler olmaktaydı, biri Gökçeada açıklarında, biri Ereğli açıklarında, Silivri çukurunda. Yani 1912’de kırılan fayın iki ucunda olan depremlerdi. Bu fay aynı zamanda 1766’da kırılmış faydır. Bundan sonra olacak deprem, diri olan Kuzey Ege, Semadirek uzamında olan depremdir. Bizi ilgilendiren Marmara’daki kesimi, Ereğli-Kumburgaz arasındaki faydır ama bu fayla, Silivri çukuru arasında fay arasında bir tetikleme gözükmüyor. Ereğli açıklarında olan depremlerin Kumburgaz’daki faya bir enerji aktardığının verisi yok. 1999 depreminden sonra Marmara’da 8.1, 7.8, 7.6 gibi büyük depremler bekleyen arkadaşlar, Marmara’da fayın 1766’dan beri kırılmadığı temelinde bir varsayım içinde. Oysa 1912’de Batı’da Tekirdağ çukuru kesimi, 60 kilometrelik kesimi kırılarak buradaki stresi boşaltmış. 1999 depreminden evvel ise 1894’te Çınarcık çukuru kesimindeki 50 kilometrelik fay kırılmış. Böylece Marmara’da kırılmamış olan Ereğli-Silivri çukuru arasında 30-35 kilometrelik, Kumburgaz açıklarındaki fay kaldı ve o faya etkin bir stres aktarımı izlememekteyiz. 250 yılda bir kırılacak diye 1999’dan beri söylenenler var, oysa yumurtadan civciv çıkmış, artık o yumurtada deprem bekleyemezsiniz. 1912’de kırılan fay, 1896’da kırılan fay Marmara’daki 1999 öncesi stresini boşaltmış faydır. Dünkü depremin olduğu fayın devamı güneye doğru dönecek, Marmara’ya değil, Yunanistan’a doğru giden bir hat. Bozcaada ve Ezine hattında aktivite söz konusudur.
İşte son depremle ilgili görüşler:
KUZEY ANADOLU FAYI DİYOR Kİ!
TÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür:
“Bu deprem, Kuzey Anadolu fay kuşağının, Kuzey Ege çukurluğu kesiminde olmuştur. Demek ki burası enerji biriktiren bir yerdi. Fay burayı kırdı, enerjiyi boşalttı, burada rahatladı. Şimdi araştırmalar sonucu bildiğimiz, fayın sıkıntısının olduğu iki yer daha var. Biri Marmara’nın altı, tümü. Marmara’nın altı aynen önceki gün kırılan Kuzey Ege çukurluğunun kırılmadan önceki durumunda ve sıkıntılı. Böyle bir yer daha var, Yedisu fayının olduğu yer, Erzincan’la Bingöl arası. Depremler enerjinin biriktiği, sıkıntının olduğu yerlerde fayın orayı kırarak kendisini rahatlattığı yerlerdir. Dünkü depremle Kuzey Anadolu Fayı diyor ki; ben sıkıntılı olduğum bir yeri daha kırdım, rahatladım. O yer neresi, Kuzey Ege çukurluğu. Şimdi sıkıntı Marmara, orayı da kıracağım diyor. Yedisu’yu Erzincan bölgesinde kıracağım diyor ama hangisini kıracağını ben bilmiyorum. Deprem geliyor, bu kuşak kendi kendini kırarak rahatlıyor. 1939’dan bu yana 8’den fazla 7 ve üzeri deprem üretti bu fay, enerjisini boşaltmak için. Bu bir alarmdır.
MARMARA NE ZAMAN KIRILACAK, SÖYLEDİK
Herkesin anlaması gereken şu: Kuzey Anadolu Fayı’nın belirli yerlerinde enerji birikimi var. Bilim adamları iki yere parmak basıyor, Marmara ve Yedisu. Bu üçüncü bölgeyi (son deprem) yeterince bilmiyorduk, demek ki burası da varmış. Kırılıyor birer birer. Marmara da kırılacak. Ne zaman kırılacak, onu da aşağı yukarı bir periyot vererek söyledik, 1999 artı 30, artı-eksi 10-15 sene dedik. Yedisu’yu da söyledik, uyardık. Bilim bu kadarını söyleyebiliyor. Bu belliyse, tetikledi, tetiklemedi niye tartışıyoruz. Biz bu gelecek depremin zararlarını önleyebilmek için ne yapıyorsak daha da hızlı yapalım. Deprem yorumlanmaz, araştırılır. Bir orta oyunu oynanıyor. Araştırma yapanımız yok. AFAD’dan bir beyefendi çıkıyor, Marmara depremi olacak diyor. AFAD’ın bugün deprem araştırmaları yapabilecek bir konumu, bir olanağı, yapılanması, yetişmiş, yeterli elemanı yok ama bütün bütçeler oraya gidiyor. Araştırmaları yapan kim, biz, İTÜ’den Naci Görür ve ekibi. 1999’dan bugüne bizim dışımızda tek bir deniz araştırması yapıp fay incelemiş kimse yok. Hükümetlerin desteği olmadan, AB fonlarıyla bu araştırmaları yapıyoruz. Hükümet hiçbir şekilde görmüyor bizi. Bir orta oyunu oynanıyor, bu ülkede artık sap saman karışmış, kaotik bir durum.
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN DEPREMLE İLGİSİ YOK, RANT OLAN YERDE
İstanbul depreme hazırlanıyor diyorlar, karşımıza kentsel dönüşüm çıkıyor. İstanbul’da oturan her fert, her bina bu depremden etkilenecek. O binalarda oturan vatandaş olarak neden bizim burada kentsel dönüşüm yok, nerede neden olacağına kim karar veriyor, niye bana sıra gelmiyor, çoluk çocuğumun hayatı, can ve mal güvenliğim ne olacak, bir karar verip bizi gözden mi çıkardılar diye sorma hakkımız var. Kentsel dönüşüm olan yerlere bakıyorum; zafiyetin en fazla olduğu değil, en fazla rantın olduğu yerler. Arkasında devlet yok, müteahhitler dosya dolaştırıyor, vatandaşı zorla ikna ediyor, tehdit ediyor, evleri yıkıyor. Yıkılan evler ne ölçüde sağlam, çürük kimse bilmiyor. İstanbul’da 1 milyon 600 bin bina var. Kim oturup karar verdi, çürüklerini, sağlamlardan hangi bilgi ve beceriyle ayıkladı. Bunca binayı onlarca senede yapamazsınız, yüzlerce ekip koysanız belki 3-5 senede. Yaptınız mı, hayır. Bilim adamları yok. Gazeteleri açın, onlarca sayfa renk renk gökdelen, rezidans, yabancı dilde projeler. İstanbul’da 15-16 milyon insanın can güvenliğini sağlamak için bizim rezidansa, gökdelene mi ihtiyacımız var? Bizim en hızlı, en ekonomik ve bütün insanları kapsayan, her ferdi güvence altına alabilecek hızlı bir yapı sistemine, bir modele ihtiyacımız var. Bu dönüşümün içinde halk var mı? Yok.
KUZEY ANADOLU FAY ZONU İÇİNDE BİR DEPREM BU
İ.Ü. Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu:
“Kuzey Anadolu fay zonu içinde bir deprem bu. Gediz depremi bağımsız bir faylanma sistemi içindedir ve bu depremle alakası yoktur. Bu depremle, bizim beklediğimiz depremin ortak özelliği, mekanizmaları oluşu, yanal atımlı oluşu, aynı fay üzerinde olmaları. Ama birbirlerini etkileme konusu fizik olarak güç. Öyle olsaydı 1999 depreminde 7.6 ile tetikleme olur, fay kırılır, kurtulurduk. Böyle tetikleme etkisi olarak değerlendirmek yanlıştır. 1912’de ve sonra bir büyük depremimiz var orada. Oradaki enerji boşaldı ama Doğu’ya doğru bir enerji aktaramadı, aşamadığı için Marmara’da 100 yıllık bir enerji birikti. Niye, çünkü oradaki kırılacak seviyeye gelmedi. Kırılma Batıya doğru devam etti, bildiğimiz kadarıyla Batı’da bir yerde Kuzey Anadolu fayı özelliğini kaybedecek. Aynen Karlıova’da olduğu gibi. Bir ucu Yunanistan’a uzanan fay zonu bu. Karlıova bir kavşak, başlangıcı oradan zonun, oradan da bitire bitire geliyor ama tehlike orada bitmiyor, çünkü yan kulvarı var. Gemlik’ten geçen çok ciddi bir alt kolu var Kuzey Anadolu fayının. Ama bütün bu işler bir zon içinde devam ediyor.
BU FAY, GERÇEK BİR KUZEY ANADOLU FAYI
İ.Ü. Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy:
“Bu fay, gerçek Kuzey Anadolu fayıdır. Kuzey Ege’de Gökçeada açıklarındaki bu deprem 1912’de Gökçeada’da başlayıp, Silivri çukuruna kadar uzanan bir fayın oluşturduğu depremin devamını ifade eder. 1912’de 7.4 şiddetinde kırılan 140 kilometrelik fayın iki ucunda sürekli 5’lik depremler olmaktaydı, biri Gökçeada açıklarında, biri Ereğli açıklarında, Silivri çukurunda. Yani 1912’de kırılan fayın iki ucunda olan depremlerdi. Bu fay aynı zamanda 1766’da kırılmış faydır. Bundan sonra olacak deprem, diri olan Kuzey Ege, Semadirek uzamında olan depremdir. Bizi ilgilendiren Marmara’daki kesimi, Ereğli-Kumburgaz arasındaki faydır ama bu fayla, Silivri çukuru arasında fay arasında bir tetikleme gözükmüyor. Ereğli açıklarında olan depremlerin Kumburgaz’daki faya bir enerji aktardığının verisi yok. 1999 depreminden sonra Marmara’da 8.1, 7.8, 7.6 gibi büyük depremler bekleyen arkadaşlar, Marmara’da fayın 1766’dan beri kırılmadığı temelinde bir varsayım içinde. Oysa 1912’de Batı’da Tekirdağ çukuru kesimi, 60 kilometrelik kesimi kırılarak buradaki stresi boşaltmış. 1999 depreminden evvel ise 1894’te Çınarcık çukuru kesimindeki 50 kilometrelik fay kırılmış. Böylece Marmara’da kırılmamış olan Ereğli-Silivri çukuru arasında 30-35 kilometrelik, Kumburgaz açıklarındaki fay kaldı ve o faya etkin bir stres aktarımı izlememekteyiz. 250 yılda bir kırılacak diye 1999’dan beri söylenenler var, oysa yumurtadan civciv çıkmış, artık o yumurtada deprem bekleyemezsiniz. 1912’de kırılan fay, 1896’da kırılan fay Marmara’daki 1999 öncesi stresini boşaltmış faydır. Dünkü depremin olduğu fayın devamı güneye doğru dönecek, Marmara’ya değil, Yunanistan’a doğru giden bir hat. Bozcaada ve Ezine hattında aktivite söz konusudur.