Uzmanından deprem uyarısı: Telefonla aramayın, mesaj atın

İstanbul'daki depremden sonra telefon hatlarında yaşanan yoğunluk sebebiyle birçok kişi yakınlarına ulaşamadı.

İstanbul, Marmara Denizi’nde Silivri’nin 23,94 kilometre açığında meydana gelen 5,8 büyüklüğündeki depremle sarsıldı. Depremin ardından yakınlarından haber almak isteyen birçok vatandaş telefonlara sarıldı. Fakat baz istasyonlarında oluşan yoğunluk sebebiyle çok sayıda insan telefon görüşmesi yapamadı.

Böyle durumlarda telefonla aramak yerine mesaj atılmasını öneren Altınbaş Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü ve Rektör Danışmanı Prof. Dr. Oğuz Bayat, “Böyle acil ve kapasiteyi aşma durumu olduğunda tüm kullanıcıların aktif kullanımını engelleyerek sadece ihtiyacı olan kişilerin acil yardım servislerine telefon ile erişebilmelerini sağlamak gerekir” dedi.

KAPASİTE AŞIMI OLDU

Dün yaşanan problem hakkında bilgi vererek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Bayat, “Kalabalık bir grubun aynı anda bir kapıdan geçmeye çalışması nasıl bir yoğunluk veya trafik oluşturuyor ise haberleşme sistemlerinde aynı şekilde ‘trafik problemi’ karşımıza çıkıyor. Dün yaşanan problem de nerede olduğunu önceden bilemediğimiz ciddi bir haberleşme sistemlerinde yoğunluk oluşması, insanların aynı anda heyecanla telefona sarılmasından dolayı oluşan bir kapasite aşma problemidir. Bu durumlarda telefonla arama yapmak isteyen kişiler ‘call-drop’ dediğimiz telefonla görüşme imkanı sunamayacak hale geldikleri için iletişim sisteminin çalışmadığını düşündü. Aslında bu problem, kapasite probleminin yanı sıra optimizasyon problemiyle birlikte ele alınması gereken bir sorundu” dedi.

WIFI VEYA WHATSAPP’I TERCİH EDİN

Kendi ailesi ile WhatsApp üzerinden iletişim kurduğunu belirten Prof. Dr. Bayat, “Dün Mahmutbey kampüsünde öğrencilerle beraberdim. Depremden sonra herkes sevdiklerine hızlıca ulaşmak istedi. Biz kendi ailemiz arasında bir WhatsApp grubu oluşturmuştuk. Oradan hızlıca birbirimize ulaştık ve acil durumu haberleşerek çözümleyebildik. Bunun yanı sıra SMS atma da yine iyi bir tercih olabilir. Çünkü SMS attığınızda o trafikte bir kuyruğa giriyor ve trafik açıldığında mutlaka karşı tarafa ulaşıyor. Alternatif olarak ev ve işyerlerinizdeki kablolu telefon hatlarını veya WIFI’yı kullanabiliriz. Bunları uygularsak zaten baz istasyonlarına yüklenmeler epey azalır. Ama bir baz istasyonunun yaklaşık olarak 200 kişiye hizmet sunması üzerinden örnek verirsek, 201’inci kişi bu servisi alamıyor. Kapasite problemini almak için, öncelik ile kullanıcılara acil durum haberleşmesi için iyi bir eğitim vermek gerekir” diye konuştu.

“İHTİYACI OLAN KİŞİLER TELEFONA ULAŞABİLMELİ”

“Bu tam kapasite ile kullanılan bölgeler ve deprem bölgelerinin olduğu lokasyonlar birlikte incelenerek daha iyi bir çalışma yapılabilir” diyen Prof. Dr. Bayat, “Dünyada, baz istasyonlarının dizaynı yapılırken belirli standartlara göre yapılır. Dolayısı ile sesli görüşme veya veri iletişimi kapasitesi her cihazın bellidir. Böyle acil durum ve kapasiteyi aşma durumu olduğunda her kullanıcıların yüklenme yapmasını engelleyerek sadece ihtiyacı olan kişilerin önceden belirlenmiş acil telefon numaralarına erişmelerini sağlamak gerekir. İtfaiye, ambulans gibi acil ulaşılması gereken numaralara izin verilebilir. Onun dışında günlük kullanım yapmak isteyen kişilerin iletişimi kısa süreliğine engellenebilir. Bu tip saha çalışmaları dünyada yapılıyor” ifadelerini kullandı.

“ACİL DURUM MODUMUZ YOK”

Telefon operatörlerinin bu gibi acil durumlarda yapabileceklerine dair örnekler veren Prof. Dr. Bayat, konuşmasını öyle sürdürdü:

“Operatörlerin zaten Performans/RF optimizasyon departmanları var ve bütün hedefleri daha kaliteli servis sağlamak üzerinedir. Servis kalitesi (QoS) segmentleri sunan bir network üzerinde yapılan GSM hizmetin nasıl sağlandığı incelenir ve genel olarak daha kaliteli servis sunmaya çalışılır. Binlerce parametre üzerinde optimizasyon yapılarak radyo girişim azaltılması, kapasite arttırılması gibi fonksiyonel ve performans (KPI) metrikleri hesaplanır ve izlenir. Yeni açılacak baz istasyonlarının veya mobil baz istasyonlarının lokasyonları belirlenir ve mevcut baz istasyonlarının daha verimli çalışması sürekli geliştirilir.

En önemli nokta ise acil durum sağlanması yeterli bir düzeyde değildir. Mobil iletişimi sağlayabilecek mobil baz istasyonları mevcut. Bunları acil bölgelere hızlıca ulaştırıp kapasitenin anlık olarak genişletilmesi sağlanabilir. Önceden acil durum için belirlenen toplanma noktalarında planlama yapılarak bu problem aşılabilir. Mobil baz istasyonlarının ise deprem anında veya acil durumlarda hemen anlık hizmet verebilecek bir kapasitede olmadığını da görüyoruz. Acil durum toplanma alanları tespit edilerek ve yatırım yapılarak ek baz istasyonları veya mobil baz istasyonları hızlıca sahaya geçirilebilir.”

ACİL DURUM BAZ İSTASYONLARI YAYGINLAŞTIRILMALI

Baz istasyonlarının insana verebileceği zararlar hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Bayat, “Metro tipi baz istasyonlarına 9 metreye kadar yaklaşıldığında insan sağlığına zararlı olabileceğini ölçümler ile gösterilmiştir ancak ‘small-cell’ dediğimiz düşük güç yayan baz istasyonlarının sağlığa zararı yoktur” dedi.

Benzer bir durumun yaşanması halinde olabilecekler hakkında konuşan Prof. Dr. Bayat, “Operatörler, öncelikle yaşanan senaryodaki veri yükü, telefon çağrısı ve sms kullanımını, acil durum kullanım sınırlaması (QoS), acil durum lokasyon verileri ve diğer network KPI parametreleri ile birlikte analiz ederse yaşanan sorunları aza indirgeyebilir. Büyük yatırımlar yapmadan haberleşme ağlarında geliştirme yapılabilir. Gelecekte kullanılması standart olmasını beklediğimiz acil durum mekanizmaları sahada yayılırsa iletişim problemi çözümlenebilir” diye konuştu.