"ÜZERİNE BAYRAK SARILI BİR TABUTA SARILAN ANNENİN ACISINI YAŞADIN MI SEZEN?" HINCAL ULUÇ KÜRT AÇILIMI'NI YAZDI!..

Ülke çok ama çok kritik, çok ince bir köprüden geçiyor. Yanlış atılmış tek adım, yanlış edilmiş tek söz bir çuval inciri berbat edebilir, bizi yeniden en başa döndürebilir..

Ana acılarının dinmesini sahiplenmek..


"Kürt Açılımı" diyorlar.. "Kürt" lafından hoşlanmayan, ya da tepki duyulmasından korkanlar "Demokrasi açılımı" diye çeviriyorlar..
Önemli değil.. Adı önemli değil.. Önemli olan bir tek şey var..
Bu ülkede anaların acılarının artık dinmesi..
30 yıldan beri oğulları "Şehit" ya da "Etkisiz hale getirilmiş" anaların acılarının dinmesi.. Düne kadar bıyığı terleyen, eli silah tutacak hale gelen, ya da silah altına alınma yaşına gelen oğluna gururla bakan ve "Benim aslan oğlum" diyerek, ona layık kız aramaya çıkan Anadolu analarının bugün kefen bezleri hazırlayarak "Bugün yarın cenazesini kaldırırım" duyusu, dehşeti, terörü içinde yaşar olmalarına son vermek
İşte mesele bu..
Kim çözecek meseleyi..
Hepimiz.. Bu mesele çözülürse hep birlikte çözeriz..
İşte hepimizden biri, bu ülkenin her kesiminde, her etnik gurubunda en sevilen kişilerinden biri, belki de birincisi Sezen'in dünkü SABAH'ın manşetinde yer alan sözleri. "Annem ve babamla da konuştum.
Açılımı ailece destekliyoruz. Sürecin karşısında duranları iki cihanda lekeli kabul ediyoruz. Bizim ayrımız gayrımız yok, olamaz da.." diyor..
Sorunun çözülmesinde en büyük rol sanatçılara düşüyor.. Onlar ayrılık gayrılık olmadan herkesin sevgilisi.. Ferhat Göçer'i, Volkan Konak'ı, Tarkan'ı, İbrahim Tatlıses'i, Serdar Ortaç, Kenan Doğulusu ile hepsi bu açılımın içinde yer almalılar.. Ama anlayışlı, ama hoş görülü olarak..
Sezen'in "Karşıda duranları iki cihanda lekeli kabul ediyoruz" deyişi yanlış mesela..
Aslan gibi oğlu, mürüvvetini beklediği, yıllarca büyütüp, vatan görevine yolladığı oğlu yerine, üzerine bayrak sarılı bir tabuta sarılan annenin acısını yaşadın mı Sezen?.. O ananın senin, benim bugün söylediklerimi "Pat" diye kabullenmesini nasıl beklersin, onu nasıl "Lekeli" ilan edersin?..
O bizim anamız.. Onun acısına, öfkesine, tepkisine saygı duyacağız.. Bitmez tükenmez bir sabırla, onu ikna etmeye çalışırken..
"Bak, sen yandın.. Başka analar da yanmasın" diye bu savaşı bitirmek için kollarımızı sıvadığımızı, mümkün olan en yumuşak dille, tekrar tekrar anlatacağız..
Bu işe niye yaptığımıza ikna edeceğiz onları.. Edebilirsek.. Edemezsek de aslan gibi oğlunu vatana veren anaya saygı duyup elini öpeceğiz, gene..
Açılıma en sert karşı çıkan MHP'ye, DTP başkanı Ahmet Türk'ün tavrına dikkatli bakın..
"Çözüm için MHP'ye de ihtiyacımız var. Onları karşıya iterek, köşede sıkıştırarak çözüme varamayız.. Onlarla da görüşmeli, anlaşmalıyız" diyor..
Kime diyor?..
Yıllardır, DTP'nin kapısını çalmayan ve parti Başkanı Ahmet Türk'ün uzattığı eli sıkmayan Başbakan'a.. AKP lideri sıfatıyla da olsa Meclis çatısı altında Türk'le buluşarak, çözümün yerini işaret eden Recep Tayyip Erdoğan'a..
Erdoğan da çifte standart içinde çünkü.. Çünkü çabuk sinirleniyor ve sinirlenince ipin ucu kaçıyor..
Bu bir demokratik açılımsa, "Demokrasi" den söz ediyorsak eğer Baskın Oran Hocam haklı.. Kürtlerin ayrılıkçı parti kurmalarına dahi izin vermeliyiz.. "Ben demokrat değil, cumhuriyetçiyim" deyişimin ne anlama geldiği nihayet anlaşılmıştır, sanırım..
Benim gibi cumhuriyetçi değil, yürekten demokratsan eğer, her türlü fikre, eyleme saygılı olacaksın.. Her türlü oyu kabulleneceksin..
"Biz ayrılıp ayrı devlet kuralım" diyen Kürtlerin de partisi olabilecek.. "Ne mozaiği ulan" diye bağıranların da..
Şimdi "Demokrasi Açılımı" diye eyleminin adını koyan Recep Tayyip Erdoğan, pişmeye başlamış aşa, buz gibi su katan ve hatta DTP başkanı Ahmet Türk'ü bile kızdırıp "Sürece yara verecek laflar etmeyelim" dedirtecek kadar sert ve garip laflar eden bazı DTP ileri gelenlerine "Rica ediyorum.. Sözlerine dikkat etsinler.. Sürece yara vermesinler lütfen" diye tam bir anlayış, tam bir demokrat kafa ile hitap ediyor..
Ayni Erdoğan, "Açılım"la ilgili şüpheleri olan ve partilerinin varlık sebebi içinde itiraz eden MHP'lileri ise "Hezeyan içindesiniz" diye aşağılayıp, Başkanları Devlet Bahçeli'ye "Haddini bil" diye bas bas bağırıyor..
Böyle tek yanlı demokrasi, böyle tek gözle bakan demokrat kafa olur mu?.
Milletvekilinin haddi olmaz.. Olmasın diye anayasamız "Dokunulmazlık" zırhını getirmiştir. "Milletvekili isen, düşündüğünü korkmadan söyle, sana kimse dokunamaz" demiştir..
Şimdi bir milletvekiline, hem de bir parti liderine "Haddini bil" diyerek "Demokratik açılım" yapılabilir mi?..
Ülke çok ama çok kritik, çok ince bir köprüden geçiyor. Yanlış atılmış tek adım, yanlış edilmiş tek söz bir çuval inciri berbat edebilir, bizi yeniden en başa döndürebilir..
Hepimiz çok dikkatli olmalıyız.. Daha da önemlisi.. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bu ülkenin gerçek demokratları başta olmak üzere hepimiz, eylem ve söylemleri ile bu sürece karşı olduklarını gösterenlere, çok hoş görülü, çok anlayışlı ve bıkmadan, usanmadan Hazreti Eyüp sabrı ile ikna edici olmak zorundayız..
Anaların acısının bitmesini yürekten istiyorsak, eğer..

Hıncal Uluç/Sabah