"UZAN TARZI GAZETECİLİK VE KORUNMA YÖNTEMLERİ"...MEHMET YILMAZ, "MUHTEMEL KURBANLARA" SESLENDİ!!!
Hürriyet yazarı Mehmet Y.Yılmaz, "Uzan tarzı gazetecilik" sonucunda "medya şantajına" muhatap olabilecek yöneticilere hangi tavsiyede bulundu? Uzan tarzı gazetecilik neydi,nasıl yapılırdı?
Medya aracılığıyla yapılan tehdit ve şantaja boyun eğmeyin
Geçen gün "Uzan tarzı gazetecilik" ile ilgili olarak bazı endişelerimden söz etmiştim.
Bu tarzı şöyle tarif edebilirim: Hoşa gitmeyen kararlar veren bürokratları yayın yoluyla taciz etmek, peşlerine kamera takmak, "ileride lazım olur" diyerek haberleri saklamak, reklam vermeyen şirketlerin ürünlerini yalan haberlerle kötülemek, tehditle reklam almak, işlerini kolayca yürütebilmek için yayın organlarını bir tür şantaj silahı haline getirmek.
Dün bazı gazeteci arkadaşlar kendi köşelerinde bu konuya değinen yazılar yazdılar.
Demek ki uyarım etkili olmuş diye düşündüm.
Umarım, köşelerinde yazdıklarına sadık kalırlar ve mesleğimizden artık def edildiğini düşündüğüm bu eski hastalık yeniden hortlatılmaz!
Bugün konunun bir başka yönüne dikkatinizi çekmek istiyorum.
"Uzan tarzı gazetecilik" bir dönem etkili olduysa, bunda tehdit ve şantaja boyun eğmekten başka çare bulamayan ve bu hastalıkla savaşmaktan kaçınan "kurbanların" da rolü oldu.
"Kurbanlar" korkuyla sindikçe, o tarz giderek azgınlaştı ve TMSF baskınlarında ele geçirilen şantaj dosyaları kabardı, sayıları arttı.
Bugün bu köşede bu tür "medya şantajına" muhatap olacak olan resmi ve özel kurumların yöneticilerine bir çağrı yapmak istiyorum.
Böyle bir tehditle karşılaşınca korkup, sinmeyin.
Bu davranışı kamuoyunda teşhir etmekten, saldırganı kendi silahıyla vurmaktan çekinmeyin.
Bu tür olaylarla karşılaşan herkese bu köşenin açık olduğunu belirtmek istiyorum.
Şantajcı ile mücadelelerinde yalnız kalmayacaklarını bilsinler ve biz gazetecilere, bu tür eğilimler taşıyan meslektaşlarımızı bu piyasadan silme olanağını versinler.
Ve şunu da söylemeliyim ki elbette bu mesleğin temiz kalması için en büyük görev biz gazetecilere düşüyor.
Şantaja alet olmayı reddedin.
"İşimi kaybederim" korkusuyla zamanında bu şantaj makinesinin bir dişlisi olmak zorunda kalanların eninde sonunda o korktukları duruma düşeceklerini örnekleriyle gördük, yaşıyoruz.
Geçen gün "Uzan tarzı gazetecilik" ile ilgili olarak bazı endişelerimden söz etmiştim.
Bu tarzı şöyle tarif edebilirim: Hoşa gitmeyen kararlar veren bürokratları yayın yoluyla taciz etmek, peşlerine kamera takmak, "ileride lazım olur" diyerek haberleri saklamak, reklam vermeyen şirketlerin ürünlerini yalan haberlerle kötülemek, tehditle reklam almak, işlerini kolayca yürütebilmek için yayın organlarını bir tür şantaj silahı haline getirmek.
Dün bazı gazeteci arkadaşlar kendi köşelerinde bu konuya değinen yazılar yazdılar.
Demek ki uyarım etkili olmuş diye düşündüm.
Umarım, köşelerinde yazdıklarına sadık kalırlar ve mesleğimizden artık def edildiğini düşündüğüm bu eski hastalık yeniden hortlatılmaz!
Bugün konunun bir başka yönüne dikkatinizi çekmek istiyorum.
"Uzan tarzı gazetecilik" bir dönem etkili olduysa, bunda tehdit ve şantaja boyun eğmekten başka çare bulamayan ve bu hastalıkla savaşmaktan kaçınan "kurbanların" da rolü oldu.
"Kurbanlar" korkuyla sindikçe, o tarz giderek azgınlaştı ve TMSF baskınlarında ele geçirilen şantaj dosyaları kabardı, sayıları arttı.
Bugün bu köşede bu tür "medya şantajına" muhatap olacak olan resmi ve özel kurumların yöneticilerine bir çağrı yapmak istiyorum.
Böyle bir tehditle karşılaşınca korkup, sinmeyin.
Bu davranışı kamuoyunda teşhir etmekten, saldırganı kendi silahıyla vurmaktan çekinmeyin.
Bu tür olaylarla karşılaşan herkese bu köşenin açık olduğunu belirtmek istiyorum.
Şantajcı ile mücadelelerinde yalnız kalmayacaklarını bilsinler ve biz gazetecilere, bu tür eğilimler taşıyan meslektaşlarımızı bu piyasadan silme olanağını versinler.
Ve şunu da söylemeliyim ki elbette bu mesleğin temiz kalması için en büyük görev biz gazetecilere düşüyor.
Şantaja alet olmayı reddedin.
"İşimi kaybederim" korkusuyla zamanında bu şantaj makinesinin bir dişlisi olmak zorunda kalanların eninde sonunda o korktukları duruma düşeceklerini örnekleriyle gördük, yaşıyoruz.