UYGUNSUZ YAZI!.. GAZETECİ BELEŞÇİDİR. BUGÜN PAZAR PARA VERİP GAZETE ALMAZ. BU YAZIYI DA OKUMAZ!..'
Türk gazeteci gazeteye para vermez, bakkaldan almaz, işyerinde beleşe okur. Bugün hem sıcak hem de pazar, gazeteciler bu yazıyı okumayacağına göre tepki de vermez... Internet'e de girmezler, üşenirler o zaman ben okurlarımla dertleşebilirim
Engin Ardıç 'bu yazıyı kimse okumaz' dedi. Okuduk. 'İnternet'e girmez' dedi girdik. Geriye işin polemiği kaldı...
Uygunsuz yazı
Neden mi uygunsuz? Çünkü Türk gazetecisi gazeteye para vermez, bakkaldan almaya yüksünür, işe gittiği gün beleşe okur... Bugün hem çok sıcak hem de pazar, hiçbir basın mensubu bu yazıyı okumayacağına göre tepki de vermeyecek, Internet'e de girmezler, üşenirler, eh o zaman ben de kimseyle tepişmeden 'teamüle' uymayan bir şey yapar, asıl okurlarımla dertleşebilirim.
Başbakan anket yaptırmış, AKP'nin oy oranı yüzde 33 kadar görünüyormuş, bir dönem daha iktidar çantada keklik; CHP de taş çatlasa yüzde 12'yı bulamıyor, ötekiler barajın altında... Bu durumda 'barajı indirmeyi düşünebilirlermiş', meclise birkaç milletvekiliyle birkaç küçük parti daha girsin, iyice bölünsünler...
Hah hah hah, nem yüzünden 44 gibi hissedilen 37 derece sıcakta ne ilginç bir konu, değil mi?
İktidar partisi de düşsün düşsün de yüzde 30'a düşsün, birkaç enayi gazeteci 'halkın artık bilinçlenmeye başladığını' ileri sürsün...
Başbakan asla ve asla yüzde 50 oy ve 500 milletvekili istemez. Hele hele 'tulum çıkarmak' falan ona kabus gibi gelir.
Çünkü o zaman çanlar çalar!
Hükümet kuracak, rahat güvenoyu alacak ve cumhurbaşkanı seçecek koltuk sayısı ona yeterlidir.
Bu arada birçok matbuat garibanı da, kimisi sağ birleşsin, kimisi sol birleşsin şeklinde olmak üzere, ağlayacaktır.
Bu arkadaşlar beni çok eğlendiriyorlar. Yazılarını birer Kemal Sunal 'klasiği' gibi izliyorum.
Muhalefeti 'hiçbir alanda siyaset ve proje üretememekle' suçluyorlar. MHP bütün varlığını yabancı düşmanlığı üzerine, DYP de köylü tepkisi üzerine kurmuş, diğer küçük partiler zaten sayılmazlar, fakat Deniz Baykal CHP'nin başından bir gitse, ah yok mu ya, bir gitse... CHP silkinip 'laik oyları' toplayacak ve işi bitirecek!
Yazık. Bu adamlar bizim piyasada 'imza' olarak dolaşıyorlar...
Arkadaşlar, muhalefet siyaset ve proje üretemiyor, çünkü üretilebilecek siyaset ve proje yoktur!
'Başıboş kapitalizmle vahşi kalkınma' dışında hiçbir yola giremez Türkiye... Çünkü gele gele ancak bu aşamaya, Batı'nın iki yüz yıl önce geçtiği noktaya varabilmiştir. Batı'nın bugün ulaştığı düzenlemeleri henüz yapamaz.
Gerçek demokrasi, sosyal adalet, insan hakları, hoşgörü, düşünce özgürlüğü, bilinçli vatandaşlık, falan filan ancak 2200 yılında sağlanır Türkiye'de.
Bundan fazla yatırım yapılamaz, çünkü özel sektörde sermaye birikimi bu kadarcıktır, devlet de amansız bir dış borç yükü altındadır. Siyasi rengi ne olursa olsun, iktidara her gelen bu borcu ödeyecektir. Ancak nasyonal sosyalistler, savaşı göze alıp birtakım efelenemeler peşinde koşabilirler, memleketi büsbütün batırmak üzere, fakat onların da esamileri okunmuyor.
Kaldı ki böyle bir nüfus patlamasına, bu kadar geniş bir köylü ayaklanmasına, bu kadar yaygın bir lumpen saldırısına, ne en sert komünizm çare bulabilir, ne en vahşi faşizm, ne en yumuşak liberalizm, ne de en çelebi dindarlık...
Bundan fazla iş ve aş sağlanamaz. Bundan çok eğitim ve sağlık hizmeti verilemez.
Bu çorbayla hiçbir siyaset ve proje başa çıkamaz.
Türkiye 'mucizeyle kurtarılabilir' olmaktan çoktan çıkmıştır.
Uygunsuz yazı
Neden mi uygunsuz? Çünkü Türk gazetecisi gazeteye para vermez, bakkaldan almaya yüksünür, işe gittiği gün beleşe okur... Bugün hem çok sıcak hem de pazar, hiçbir basın mensubu bu yazıyı okumayacağına göre tepki de vermeyecek, Internet'e de girmezler, üşenirler, eh o zaman ben de kimseyle tepişmeden 'teamüle' uymayan bir şey yapar, asıl okurlarımla dertleşebilirim.
Başbakan anket yaptırmış, AKP'nin oy oranı yüzde 33 kadar görünüyormuş, bir dönem daha iktidar çantada keklik; CHP de taş çatlasa yüzde 12'yı bulamıyor, ötekiler barajın altında... Bu durumda 'barajı indirmeyi düşünebilirlermiş', meclise birkaç milletvekiliyle birkaç küçük parti daha girsin, iyice bölünsünler...
Hah hah hah, nem yüzünden 44 gibi hissedilen 37 derece sıcakta ne ilginç bir konu, değil mi?
İktidar partisi de düşsün düşsün de yüzde 30'a düşsün, birkaç enayi gazeteci 'halkın artık bilinçlenmeye başladığını' ileri sürsün...
Başbakan asla ve asla yüzde 50 oy ve 500 milletvekili istemez. Hele hele 'tulum çıkarmak' falan ona kabus gibi gelir.
Çünkü o zaman çanlar çalar!
Hükümet kuracak, rahat güvenoyu alacak ve cumhurbaşkanı seçecek koltuk sayısı ona yeterlidir.
Bu arada birçok matbuat garibanı da, kimisi sağ birleşsin, kimisi sol birleşsin şeklinde olmak üzere, ağlayacaktır.
Bu arkadaşlar beni çok eğlendiriyorlar. Yazılarını birer Kemal Sunal 'klasiği' gibi izliyorum.
Muhalefeti 'hiçbir alanda siyaset ve proje üretememekle' suçluyorlar. MHP bütün varlığını yabancı düşmanlığı üzerine, DYP de köylü tepkisi üzerine kurmuş, diğer küçük partiler zaten sayılmazlar, fakat Deniz Baykal CHP'nin başından bir gitse, ah yok mu ya, bir gitse... CHP silkinip 'laik oyları' toplayacak ve işi bitirecek!
Yazık. Bu adamlar bizim piyasada 'imza' olarak dolaşıyorlar...
Arkadaşlar, muhalefet siyaset ve proje üretemiyor, çünkü üretilebilecek siyaset ve proje yoktur!
'Başıboş kapitalizmle vahşi kalkınma' dışında hiçbir yola giremez Türkiye... Çünkü gele gele ancak bu aşamaya, Batı'nın iki yüz yıl önce geçtiği noktaya varabilmiştir. Batı'nın bugün ulaştığı düzenlemeleri henüz yapamaz.
Gerçek demokrasi, sosyal adalet, insan hakları, hoşgörü, düşünce özgürlüğü, bilinçli vatandaşlık, falan filan ancak 2200 yılında sağlanır Türkiye'de.
Bundan fazla yatırım yapılamaz, çünkü özel sektörde sermaye birikimi bu kadarcıktır, devlet de amansız bir dış borç yükü altındadır. Siyasi rengi ne olursa olsun, iktidara her gelen bu borcu ödeyecektir. Ancak nasyonal sosyalistler, savaşı göze alıp birtakım efelenemeler peşinde koşabilirler, memleketi büsbütün batırmak üzere, fakat onların da esamileri okunmuyor.
Kaldı ki böyle bir nüfus patlamasına, bu kadar geniş bir köylü ayaklanmasına, bu kadar yaygın bir lumpen saldırısına, ne en sert komünizm çare bulabilir, ne en vahşi faşizm, ne en yumuşak liberalizm, ne de en çelebi dindarlık...
Bundan fazla iş ve aş sağlanamaz. Bundan çok eğitim ve sağlık hizmeti verilemez.
Bu çorbayla hiçbir siyaset ve proje başa çıkamaz.
Türkiye 'mucizeyle kurtarılabilir' olmaktan çoktan çıkmıştır.