Üsteğmenden, emrini dinlemeyen kursiyerlere küfür

- FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulunda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözleşmeli subay adaylarının da bulunduğu 164 kişinin yargılandığı dava, sanık savunmalarıyla devam etti- Sanık Uluçam, komutanlarının kendilerini kandırarak "güvenli bölge" diye Genelkurmay...

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulunda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözleşmeli subay adaylarının da bulunduğu 164 kişinin yargılandığı dava, sanık savunmalarıyla devam etti.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki mahkeme salonunda görülen davanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan sanık Fatih Uluçam, emirlerine uymadıkları bir darbeci üsteğmenin kendilerine silah doğrultarak küfür ettiğini iddia etti.

Astsubaylıktan subaylığa geçiş için birçok kez sınava girdiğini, başarılı olmasına rağmen mülakatlarda elendiğini söyleyen Uluçam, girdiği son sınavda 96 puan alarak yüzlerce kişi içinde üçüncü olduğunu söyledi.

Mülakatta verilen düşük puana rağmen 30. sırada subay olmaya hak kazandığını anlatan Uluçam, "FETÖ üyelerinin bu tür sınavlarda rahatlıkla geçtiği biliniyor. Sınav geçmişime bakıldığında bu örgüte üye olmadığım ortadır. Kaldı ki şu an jandarma astsubay olarak hala görevimdeyim. Bu yapıyla ilişkimin olmadığının başka bir delilidir." ifadelerini kullandı.

Darbe girişiminin yaşandığı akşam Harp Okulunda büyük bir kargaşanın hakim olduğunu belirten Uluçam, tanımadığı bir yarbayın, kursiyerleri helikopterlerle güvenli bölgeye götüreceklerini söylediğini ifade etti.

Güvenli bölge diye Genelkurmay Başkanlığına getirildiklerini sonradan fark ettiklerini savunan Uluçam, kısa bir süre sonra karanlık bir iş için sürüklendiklerini anlamaya başladıklarını söyledi.

Üsteğmen Hasan Ali Seyrek'in kendilerine "kandırıldıklarını, karargahtan hızlı bir şekilde çıkmaları gerektiğini" söylediğini aktaran Uluçam, kaçmaya çalıştıkları sırada sanık eski Üsteğmen Salim Başaran'ın kendilerine engel olduğunu kaydetti. Bunun üzerine üsteğmen Seyrek ile Başaran arasıda arbede yaşandığını anlatan Uluçam şöyle devam etti:

"Üsteğmen Başaran olduğunu teşhis ettiğim kişi, karargahın ön taraflarının boş olduğunu söyleyerek, biz kursiyerlerin oraya dağıtılmasını istedi. Bunun üzerine Hasan Ali Üsteğmen de 'Verdiğiniz emirler kanunsuzdur, tabur komutanında emir aldım, kursiyerler bir yere gitmiyor' dedi. Başaran Üsteğmen de 'Ne kanunu kardeşim?' dedi ve silahını doğrultu. Bize de bakarak 'Ulan o.ç'ler siz subay olmayacak mısınız?' dedi. Bu sırada Hasan Ali Üsteğmen koşmamızı istedi, biz de koşarak telleri kesilmiş korkulukları aşarak TÜİK binasına sığındık."

- "Sivillere ateş ediyorlardı"

Sanık sözleşmeli subay adayı Fatih Demir de 15 Temmuz akşam saatlerinde yat içtiması alındıktan kısa bir süre sonra alarm verildiğini, kendisinin de aralarında bulunduğu kursiyerlerin şarjörsüz tüfekleri alarak tören alanında toplandıklarını söyledi.

Bu sırada savaş uçaklarının alçaktan uçtuğunu, silah seslerinin gelmeye başladığını anlatan Demir, Volkan isimli bir yüzbaşının kendilerini güvenli bölgeye sevk edeceklerinin belirterek, herkesin helikoptere binmesi emirini verdiğini aktardı.

Kısa bir süre sonra helikopterin kendilerini çatışmaların yaşandığı bir alana indirdiğini ifade eden Demir, "Güvenilir bölge diye getirildiğimiz yer, çatışmaların yaşandığı Genelkurmay Başkanlığı Karargahı olduğunu gördüm. İndirme yapıldıktan sonra helikopterden bize ateş açılması üzerine korunmak için duvar dibe kendimi attım." dedi.

Yarbay ya da binbaşı rütbesi olan bir subayın Genelkurmay Başkanlığı önünde darbecileri proteste eden sivillere doğru ateş ettiğini gördüğünü anlatan Demir, bu gelişmeden sonra kanunsuz bir işe alet olmamak için arkadaşlarıyla saklandıklarını iddia etti.

Sabah saatlerine doğru Üsteğmen Seyrek'in yanlarına gelerek, "Bunlar bizi kandırdı, kanunsuz emirler veriliyor, bunlara uymayacağız. Bir yolunu bulup kaçacağız" dediğini aktaran Demir, "Seyrek Üsteğmenin çabasıyla oradan ölümü göze alıp kaçarak polise sığındık. Ancak gözaltına bulunduğumuz sırada kötü muameleye maruz kaldık. Mühimmat almadım, silah kullanmadım, bizleri kandırarak ölüme attılar." savunmasını yaptı.

- "Korkuluklardan atlayarak polislere sığındık"

Sanık sözleşmeli subay adayı Fatih Gül ise içtima alanında toplandıklarında Üsteğmen Atilla Kahraman'ın yüksek sesle, sıkıyönetimin ilan edildiğini duyurduğunu bildirdi.

Uçakların alçak uçmaya başlamasıyla yemekhaneye alındıklarını, buraya gelen komutanlarının can güvenliklerinin olmadığını söyleyerek, kendilerini daha güvenli bir bölgeye sevk edileceklerini belirttiklerini aktaran Gül, "Saat 02.00'de tören alanına alındık, 'can güvenliğiniz yok sizleri güvenli bölgeye alıyoruz çocuklar' denilip helikopterlere bindirildik. İndiğimizde Genelkurmay Karargahına geldiğimizi fark ettim." diye konuştu.

Silahlarında mühimmat olmadığını savunan Gül, çatışmalarda vurulmamak için bir duvar dibinde beklemeye başladığını ifade etti. Daha sonra Üsteğmen Seyrek'in "Bizi oyuna getirdiler, kandırdılar" dediğini iddia eden Gül, "Seyrek Üsteğmen bizi hizmet binasının bodrum katına aldı. Telefon görüşmeleri yaptı. Genelkurmay'dan çıkacağımız sırada, tam teçhizatlı bir asker bizi vurmakla tehdit ederek çıkmamızı engelledi. Daha sonra bir yolunu bulup korkuluklardan atlayarak polislere sığındık." savunmasını yaptı.

- "Komutanlardan şikayetçiyim"

Sanık sözleşmeli subay adayı Gökhan Aydın, iddianamede, "sivil halkın katledilmesi için Genelkurmay karargahına götürüldüklerine" yönelik suçlamayı kabul etmediğini belirterek, "Üzerimizde tek bir mühimmat yoktu. Kandırıldığımızı anladığımızda karargahtan kaçmak için çaba harcadık. Buna rağmen katliam yapmakla suçlanıyoruz." dedi.

Darbede yer alan ve kendilerini kandırarak ölüme terk eden komutanlarından şikayetçi olduğunu ifade eden Aydın, "Eski Kara Harp Okulu Kurmay Başkanı Albay İlhami Polat, darbeden sonra elini kolunu sallayarak oradan kaçtı. Darbecilerle aynı safta yer alamamak için ölümü göze aldık ama bizden sorumlu komutanlar ne hikmetse o gece okula gelmedi." iddiasında bulundu.

- "Halkın içeriye girmesini engelleyin"

Sanık sözleşmeli subay adayı Gökhan Yıldız, Üsteğmen Ahmet Önder Biberoğlu'nun alarm verdiğini, herkesin kamuflajını giyip içtima alanına gelmesi için emir verdiğini söyledi.

Toplanma alanına gittiğinde rastgele oluşturulan grupların helikopterlere bindirildiğini, kendisinin de binmesi için zorlandığını savunan Yıldız, diğer arkadaşları gibi getirildikleri yerin Genelkurmay Başkanlığı olduğunu sonradan fark ettiğini savundu.

Burada bir rütbelinin üzerlerinde şarjör olamadığını görünce kendilerine kızdığını iddia eden Yıldız, "Bu rütbeli bizi başka bir bölgeye götürerek sivil halkın gelmesi halinde bağırarak onları engellememizi istedi. O gittikten sonra bir duvarın dibine çekildik. Bizi bırakan helikopter, önce halka sonra da bize ateş etti." dedi.

Sanık Metin Atak da Genelkurmay Başkanlığı Karargahına getirildiklerinde ortamın savaş alanını andırdığını belirterek, tanımadığı bir subayın içeri girmek isteyen sivilleri ayaklarından vurmaları için emir verdiğini söyledi. Söz konusu subayın üzerlerinden mühimmat olmadığını görünce kendilerini orada bırakıp gittiğini söyleyen Atak, savunmasını şöyle tamamladı:

"Arkadaşımız Oktay Şahin polis akrabasıyla konuştu. Burada tuzağa düştüğümüzü, nasıl kaçabileceğimizi sordu. Demir parmaklıkların kesilmesiyle vurulmayı göze alarak Üsteğmen Seyrek'in de çabalarıyla oradan kaçtık. Darbeye karşı komutanlarımız bizi arayıp bir yönlendirme yapmadı. Süleyman Demirel'in söylediği gibi 'yapacak bir şey vardı da biz mi yapmadık?' Bulabildiğimiz ilk fırsatta oradan kaçtık. Albay İlhami Polat, Tabur Komutanı Dilaver Uysal başta olmak üzere darbe planını uygulayan herkesten şikayetçiyim."

Sanıklardan Fatih Acar, İdris Gündüz ve Eyüp Akdemir'in de savunmalarını alındıktan sonra duruşmaya yarına ertelendi.