Ünlü spor spikeri iddialı konuştu: Annem ve eşimin namusu gibi Erdoğan'a güveniyorum, o sesler montaj!
Beyaz TV Spor Müdürü ve ünlü spor spikeri Ertem Şener Medyaradar’ın usta röportajcısı Alev Gürsoy Cimin’e bomba açıklamalar yaptı. İşte Ertem Şener’in Medyaradar’a verdiği o çok çarpıcı röportajı…
Spor dünyasından bir isimle siyaset konuşmak çok keyifliydi. Bu röportajın hikâyesi aslında bir tweet ile başladı. Ertem Şener’i ben spor dünyasından tanıyorum, işini de çok iyi yaptığını düşünüyorum. Geçtiğimiz günlerde bir tweet attı kendisi. Başbakan’a “Usta-Reis” diyor ve “yalnız” olmadığını söylüyordu. Çok şaşırdım doğrusu. “Biz gazeteciler biraz daha tarafsız olmalıyız” diye bir tweetle karşılık verdim. Belki de hata yaptım. Bilemiyorum. Çünkü artık “Gazeteci nasıl olmalı?” sorusuna yanıtım yok. İnanın kafam çok karışık. Kare kare sorular çözüyor, kündüne koyamıyorum. Medyayı da artık çok anladığımı söyleyemem. Ertem bana güzel bir yanıt verdi, “Herkes fikrini açıklıyor da ben neden susayım” dedi. Ben de bu röportajı yapmayı teklif ettim. Sağ olsun kırmadı. Çok da açık sözlü, lafı gediğine oturtuyor. İlk başta tereddüt ettim acaba nasıl karşılar diye ama çok misafirperverdi. Beyaz TV’de yaptık bu çarpıcı röportajı.
Onu dinlerken aklıma “Ben Onu Çok Sevdim” dizisi geldi. Menderes için çekilen o güzel dizi. Ertem, Başbakan Erdoğan’ı çok seviyor, öyle ki artık bunu kendisine bir dava edinmiş. Erdoğan’dan söz ederken gözleri doluyor, duygulanıyor. Hatta heyecanlanıyor. Şaşırdım bu büyük sevgiye. Başbakan’dan “Beyefendi” diye söz ediyor. Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen ses kaydı için ise net konuşuyor. “Montaj” diyor. Ve hatta ekliyor: “Eşim ve annemin nâmusuna ne kadar güveniyorsam, Başbakan’a da o kadar güveniyorum” diyor. Cemaat konusuna gelecek olursak; 17 Aralık sonrası bağlarını koparmış. Artık Türkçe Olimpiyatları'na gitmeyecekmiş. Başbakan’ı çok sevdiği için “yalaka” ilan edilmesine de isyan ediyor. "Evet, seviyorum hem de çok seviyorum" diye meydan okuyor.
Tabii sadece siyaset değil spor dünyasını da konuştuk. Bana mesleki kariyerindeki en büyük ayıbı da anlattı. Şike sürecine nasıl baktığını da... Her kelimesi manşet, her sözü vurucuydu. Çok heyecanla dinledim. Şimdi o aynı heyecanla hemen aradan çekiliyorum çünkü sözü gene çok uzattım ve derhal sizi bu röportajla başbaşa bırakıyorum. Buyurun tanımadığınız yönleriyle size bir başka Ertem Şener…
Sevgiyle kalın, hep umutlu olun.
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
Twitter: @gazetecialev
Mail: alevgursoy2008@gmail.com
****************************************************
Ertem sence spor dünyası mı daha karışık şu sıralar siyaset dünyası mı?
Bence siyaset dünyası daha karışık. Spor dünyasının kurtarılabilir bir yanı var ama siyaset dünyası için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Spor 90 dakika ile sınırlı kalıyor ama siyaset böyle değil. Siyaset her dakika karşı ataklar ve sürekli heyecanla geçiyor şu sıralar.
Türkiye neyi yaşıyor sence?
Türkiye bence kabuğundan çıkıyor.
“DARBE GİRİŞİMİ VAR”
Hakikaten bir darbe girişimi var mı, Başbakan’ın dediği gibi?
Kesinlikle öyle... Darbe girişimiyle beraber Türkiye’nin kabuğundan çıkmaya çalıştığını düşünüyorum. Eskiden askerlerin darbe yapmasına şahit olurduk. Ben 39 yaşındayım ve şimdilerde YARGI DARBE girişimi görüyorum ve ben buna çok üzülüyorum. Bürokrasi ve yargıdaki bazı kadrolar sayın Başbakan’ı içeri atmak istedi. Bu çok açık…
“ERDOĞAN’I İÇERİ ATMAK İSTEYEN PARALEL BİR YAPI VAR”
Darbeyi yapmak isteyen o sivil yapıdan kasıt kim ya da kimler? Ve bu paralel yapı nedir?
Ben bunun ABD ve İsrail kökenli olduğunu düşünüyorum. Herkes bir isim söylüyor ama şu bir gerçek bir paralel yapı var.
“CEMAAT ERDOĞAN’I İSTEMİYOR”
Cemaat mi bu paralel yapı?
Şu anda cemaatin Başbakan’ı istemediği çok açık. Ben Başbakan’ın çok samimi olduğunu ve ülkesi için, milleti için bu yola başkoyduğunu düşünüyorum.
“BAŞBAKAN’I ÇOK SEVİYORUM”
Başbakan’a “reis ve usta” diyorsun sen, neden çok mu seviyorsun?
Evet, hem de çok seviyorum, çok kıymet veriyorum. Bakın odamda Sayın Başbakanımız ve eşinin fotoğrafı duruyor. Çok değer verdiğim bir fotoğraf. Ben “Ustanın Hikâyesi”ni sunduğumda bu fotoğraf beyefendinin önünde duruyordu. Ben kendisinden rica ederek aldım.
“İLK ELEKTRİKLENME BAŞKANKEN OLDU”
Nereden geliyor bu sevgi, özel bir nedeni mi var, yoksa sadece siyasi tarzından dolayı mı?
Ben filmi isterseniz başa sarayım. Bir gün Gaziosmanpaşa’dayım, bir baktım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan geliyor. Bir meydandayız. Ben onu görmeyi çok istedim, çünkü çok merak ediyordum. Sonrasında baktım ki inanılmaz pozitif. O kalabalığın içinde göz göze geldik. Eliyle başımı tuttu. Ben o zaman üniversitedeydim. İlk o zaman kendisinin insanları ne kadar sevdiğine ve sıcaklığına tanık oldum.
“BAŞBAKAN İÇİN AĞLADIM, ONUN İÇİN ÇOK DUA ETTİĞİM OLDU”
Ya sonra?
Aradan yıllar geçti. Kendisi Pınarhisar Cezaevi’ne girdi. Şu an Kral FM Genel Yayın Yönetmeni olan Gezegen Mehmet bana dedi ki: Seni ziyarete götüreyim mi? Çok heyecanlandım. Ama görüş için savcılıktan bir kâğıdım yoktu. “Gidelim” dedim. Gittik. Ancak ben içeri giremedim, Gezegen Mehmet girdi. Giremediğim için ağlamıştım. Onu ziyaret edemedim diye çok üzüldüm. Ama selamını almak yetti. Mehmet Abim bana en güzel hediyeyi vermişti o gün. Okuduğu şiir nedeniyle cezaevine girmesi beni çok etkiledi. Mektup bile yazdım kendisine. Ben çocukluğumdan beri zaten inançlı biriyim. Başbakan’a çok dua ettiğim oldu. Bakın benim dünüm de aynı bugünüm de. Bu konuda o dönemimi Gezegen Mehmet’e, Afrikalı Ali’ye sorabilirler. Hatta CNN Türk ve Kanal D yıllarımı da Rasim Ozan anlatsın.
Muhafazakâr mısın?
Ne kadar muhafazakârım bilemiyorum ama çocukluğumdan bu yana çok inançlıyım. Demokrat bir insanım karşı tarafa da çok saygılıyım ama benim düşünceme saygı duyulmadığında çileden çıkıyorum.
“BAŞBAKAN ERDOĞAN İÇİN HEP DUA ETTİM”
Peki, Başbakan seni seviyor mu, senin onu sevdiğin kadar? Farkında mı senin?
Benim onu ne kadar çok sevdiğimin farkında, bence biliyor. Samimiyetimi biliyor Beyefendi. Ben onun için hep dua ettim, etmeye de devam edeceğim. Bana insanlar diyor ki “Neden CNNTürk’deyken, Star’dayken bu görüşlerini belli etmiyordun?” Ben size soruyorum şimdi: Beni bilen biliyordu zaten. Benim nasıl bir insan olduğumu. Ben hiçbir şeyi saklamam. Ben de eskiden içki içtim. Ben de günahlar işledim. Ama yıllar önce tövbe ettim. Şimdi içmiyorum. Çok şükür elimden geldiğince iyi bir insan olmaya çalışıyorum. Allah’ın beni devamlı gördüğünü bildiğim için ona göre yaşıyorum.
"BEN DE İÇKİ İÇTİM, GÜNAHLAR İŞLEDİM AMA TÖVBE ETTİM"
Ben de tam bu noktada sana Beyaz TV’ye geçtin diye mi görüşlerin bu hale geldi diye soracaktım?
Asla böyle bir şey yok. Bu çok saçma bir soru. Ben Beyaz TV’ye gelmeden önce de buydum. Bu kanala 1,5 yıl önce geldim. 17 ay önce ne Başbakan ile ilgili bir sıkıntı yaşanıyordu ne de Başbakan birileri ile ilgili bir sıkıntı yaşıyordu. Gezi olayları 30 Mayıs 2013’te başladı. Ben o tarihte gelmedim buraya, 2012 ‘de geldim. Ben o zamanlarda da Beyefendi’ye olan sevgimi her daim dile getirdim. Beni çok iyi tanıyanlar Beyefendi'ye olan sevgimi ve dava aşkımı bilirler. Yukarıda belirttiğim isimlere sorabilirler.
“USTA’NIN HİKÂYESİ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİYDİ”
“Usta’nın Hikâyesi” programını da ona olan sevgim nedeniyle sundum. Sayın Osman Gökçek o büyük sevgimi bildiği için, beni layık gördü programı sunmaya. Ne kadar teşekkür etsem azdır kendisine. Çünkü ben o programı sunmayı çok istiyordum. Ben günlerce o program için çalıştım. Hayatımın en önemli anlarından biriydi o üç saat. Ben buraya gelmeden önce Gezi olayları yoktu. Hükümet ile cemaat arasında bir sıkıntı yoktu. Ben yaşanmamış bir şey için ne söyleyebilirdim, nasıl bir tweet atabilirdim ki? Star’da, CNN’deyken sorun yoktu çünkü. Ben o zaman twitter da kullanmıyordum bu kadar sık. Ben şu an elbette sosyal medyadan istediğim fikri paylaşırım. Diktatör dedikleri adama bak. Adama her türlü hakaret ediliyor. Adamın ailesine dil uzatılıyor, düşüncelerine dil uzatılıyor. Adamı “hırsız” yapıyorlar, bunu tırnak içinde söylüyorum çünkü asla inanmıyorum. Adama öldü diyorlar, her şeyi yapıyorlar. Tüm bunlara sesini çıkarmıyor. Sonra gelip buna diktatör diyorlar. Bana dünyada böyle bir diktatör gösterin adımı değiştireceğim. İstediğiniz ismi koyacağım. Diktatörün tanımını biz mi bilmiyoruz.
“BANA BİR DİKTATÖR GÖSTERİN İSMİMİ DEĞİŞTİRECEĞİM”
Bence de bir ülkenin başbakanına bu ağır ifade kullanılmamalı... Eleştiri elbette olur ama hakaret ve küfür asla…
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı bu adam ve herkes bu kişiye saygı duymak zorunda.
“BAŞBAKAN DÖRT DÖRTLÜK BİRİ”
Ben röportajcıyım ve tarafsız olmak zorundayım. Sadece soru sormakla yetkiliyim. Sence Başbakan’ın da hiç eleştirilecek tarafları yok mu? Kimse dört dörtlük değildir netice itibariyle değil mi?
Benim bildiğim benim tanıdığım kadar yok. Ve ben Başbakanımızı çok da iyi tanıyorum. Dört dörtlük diye bir tanım varsa Başbakan için yaparım. İstanbul’daki Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden tutun, bugün 12 yıllık iktidar döneminde hala tanıyamadık mı? Sorun tanınamayanda değil tanıyamayandadır. Başbakanın her şeyi şeffaf. İftiralarla, dublaj ile montaj ile kul hakkına girmeyin. Yeter artık.
"BU MEDYA BAŞBAKAN'I AVUCUNDA OYNATACAK SANDI"
Medyaya yönelik tutumu çok ağır değil mi?
Bakın benim de bir süre içinde bulunduğum medya Başbakan’a zamanında “Muhtar bile olamaz” dedi. Bu medya Sayın Başbakanı birileri ile karıştırdı, bu medya Başbakan’ı avucunda oynatacak sandı. Bakın güçlü olduğunu düşündükleri zamanlarda herkes Sayın Başbakan’ın yanında. Zayıf olduğu bir anda mesela montajlar, dublajlar çıkıyor o zaman herkes hurra Sayın Başbakan’a vurmaya çalışıyor. Ben medyada çok samimi insan görmüyorum. Yahu bu Başbakan kim, ne yaptı, biri bana söylesin.
“YANDAŞ DEĞİLİM BAŞBAKANIMIZIN YANINDAYIM”
Yandaş mısın?
Yandaş değilim sadece Başbakanımızın yanındayım. Bunun adı yandaşlık da değil, yalakalık da değil. Fenerbahçe Taraftarı Aziz Yıldırım’ı çok seviyor. Aziz Yıldırım yalakası mıdır? Galatasaray taraftarları Drogba’yı çok seviyor diye Drogba yalakası mı oluyorlar?
“İSTER YALAKA DESİNLER İSTER YANDAŞ, BAŞBAKAN’IN YANINDAYIM”
Sana “Yalaka” demelerinden rahatsız oluyor musun?
Neyin yalakası Allah aşkına. Benim üç çocuğum var. Ben bir babayım, aile reisiyim. Bakın bu uğurda ister yalaka desinler, ister yandaş. Ben Başbakan’ın yanındayım. Sonu ne olursa olsun elimi taşın altına koydum. Şartlar ve düşünce ne olursa olsun ben Beyefendi’nin yanındayım. Benim ne CHP ne de MHP-BDP liderine karşı tek bir hakaretim, tek bir terbiyesiz tweetim de olmamıştır. Ben savunduğumu yazıyorum. Ben Başbakan’ı çok seviyorum.
“BAŞBAKAN’DA KENDİMİ GÖRÜYORUM”
Hayran mısın acaba?
Ben Başbakan’ı gördüğümde, ona baktığımda kendimi görüyorum. Ona baktığım zaman aynı dili konuştuğumuzu görüyorum. Bugüne kadar 11 yıldır susan bir adamı ne hale getirdiniz? 11 yıldır bu adamı mahvettiniz, her türlü hakareti ettiniz. Girmediğiniz özeli kalmadı. Bırakın da bu adam da bugün sinirlensin. Ağzından birkaç istenmeyen kelime çıksın. Ölmüş annesi ile ilgili geçen gün bir video paylaştım. “İşte Sayın Erdoğan’ın ses kaydı” diye. Kendisi Kuran okuyor. Ne ölüye, ne diriye, ne de Kuran-ı Kerim’e saygıları var. Bu kadar alçak bir insan topluluğu olmuşuz. Yemediğim küfür kalmadı.
“KEŞKE TWITTER KAPANSA”
Bugün twitter olmasa ben bu işlerin bu kadar ilerleyeceğini sanmıyorum. Keşke twitter kapansa. Keşke ben de kapatsam.
Yok artık. O kadar da değil. Zaten yeni internet düzenlemesi de yapıldı. Sosyal medya çok önemli.
Ya bana her gün küfrediliyor. Yalan haber yayılıyor. Bakın ben şu an twitterımı açayım; adam benim her şeyime küfrediyor. Bu twitter benim özel sayfam değil mi? Benim beynim, benim düşüncelerim. Benim yazdıklarıma kimsenin müdahale etmeye hakkı yok. Mesela sizinle de bu röportajın başlangıcı twitter’dı. Benim beynimdeki, benim Allah ile aramda olanları buraya yazıyorsam bu benim en doğal hakkımdır. Ben Başbakan’a olan sevgimi yazıyorum buna laf söylemeye kimin ne hakkı var?
“BAŞBAKAN’A SAYGI DUYAN HERKESE BEN DE SAYGI DUYUYORUM”
Ertem Şener deyince akla spor geliyor. Sen siyasi rengini belli ettiğinde insanlar şaşırıyor olamaz mı?
Niye etmeyecek mişim? Neden etmeyeyim? Türkiye’de hangi takımı tutuğunu söyleyen ilk spor spikeri benim. Ben “Beşiktaşlıyım” dedim. Başım dimdik hem de. Milyonların önünde söyledim. Ben hiçbir şey saklamam. Ben eşimle tanıştığımda beş dakika içinde evlenme teklifi eden bir adamım. Ben ateşli bir adamım. Ruhu bedenine sığmayan bir adam hem de. Ben içimdeki düşüncelerimi, fikirlerimi yansıtırım. Elinde bayrakla gezen bir adamım.
“FİKİR HOLİGANIYIM”
Ben fikir holiganı bir adamım ama bunu yaparken insanları kırmıyorum. Tırnak içinde söylüyorum Gezi Parkı’ndaki “İyi niyetli insanlar”a da saygı duyuyorum. Ben bugün Güneydoğu’da hakkını savunan Kürtlere de saygı duyuyorum. Ben Ermeni vatandaşlarımıza da saygı duyuyorum. Ben Türkiye Cumhuriyeti ve bayrağını savunan herkese saygı duyuyorum. Ben Başbakan’a saygı duyan herkese saygı duyuyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na saygı duymayan adama saygı duymuyorum. Bu insanın oğullarına, kızlarına, düşüncelerine yıllardır hakaret ediyorlar. Kimse ağzını açmıyor. Şimdi bırakın da biraz Başbakan konuşsun. Adam sustu bugüne kadar. Bu ülkede kötü giden bir şey söyleyin bana.
“ALKOL DÜZENLEMESİ DE NORMAL, KIZLI-ERKEKLİ ÇIKIŞI DA”
Bu konuda sana katılmıyorum çünkü bütün liderler her gün meydanlarda konuşuyor Başbakan da buna dâhil.
Bakın Marmaray diyorlar karşı çıkılıyor. 3. köprü diyorlar karşı çıkılıyor. Havalimanı diyorlar karşı çıkıyorlar. Bakın ben bu havalimanı ile ilgili çok özel bir şey söyleyeceğim. Ben araştıran bir insanım. Bir kütüphanem var. Ben sadece spor üzerine konuşmuyorum. Futboldan anlayan sadece futboldan anlamaz. Sadece futboldan anlayan futbolu da anlamaz. Futbolun dışında bir şeyler bilmezseniz futbolu konuşamazsınız. 3. havalimanı Türkiye’ye yılda bir milyon dolar para kazandıracak. Türkiye’de her şey güzel gidiyor. Artık herkes özgür. Diyoruz ki gece 22’den sonra alkol satışı yapılmayacak. Gençler bir anda ayağa kalkıyorlar. Şu an bunu okuyan insanlara soruyorum: Sizin gece 10’dan sonra çoluğunuzun çocuğunuzun içki almasına gönlünüz razı olur mu? Dünyanın birçok ülkesinde var bu alkol düzenlemesi. Kapalı alanlarda sigara içimi yasaklandı, bundan daha güzel bir şey var mı? Eskiden ben Malatya’ya giderdim. 18 saat boyunca otobüste yanımdaki adam babam sürekli sigara içerdi. Ben “Baba sigara içme diyemezdim” Malatyalı bir çocuk babaya karşı gelebilir mi? 18 saat boyunca benim ciğerlerim parçalanıyordu. Şimdi takside bile sigara içemiyorsun. Kızlı-erkekli denen bir şey çıktı. Yahu benim iki oğlum bir kızım var. Benim o çocuklarım büyüdüğü zaman ben onların kızlı erkekli kalmasını istemem. Kalamazlar. Biz Türkiye’yiz. Biz Türk’üz. Örf-adet geleneği olan bir toplumuz biz. Bunları bu Başbakan söylüyor diye tartışıyorlar.
“ANNEM VE EŞİMİN NAMUSU GİBİ ERDOĞAN’A GÜVENİYORUM. O SESLER MONTAJ”
Velev ki başbakan ve oğluna ait olduğu iddia edilen o ses kaydı doğru çıktı. Tabii asla böyle bir düşüncemiz olamaz ama farz edelim ki öyle. Düşüncelerin değişir mi, sevgin, saygın?
Biraz ağır olacak ama anneme ve karıma nasıl güveniyorsam, Başbakanımıza da o kadar güveniyorum. Annemin ve eşimin namusuna ne kadar güveniyorsam hem Sayın Erdoğan hem de Bilal Bey’e o kadar güveniyorum. Ben 29 Aralık’ta bir tweet atmıştım “Bilal Erdoğan’ın alnı secdeli, adam gibi adam. Bu ülke için dertli mi dertli” niye rahatsız oldular? Bu konuda beni bazı kötü niyetli insanların önüne atanlarla önce bu dünyada adalet önünde hesaplaşacağız.Hadi bu dünya neyse de kalbimi kıranları Allah’a havale ettim bu işin bir de öbür dünyada hesabı var.
Gelinen süreçte hala o tweetin arkasında mısın?
Sonuna kadar hem de... Ben eşime nasıl güveniyorsam onlara da öyle güveniyorum. Benim maaşımı Başbakan vermiyor ki, ben Başbakan’ı görmüyorum bile. Ben nasıl yalakalık yapayım? Bunlar benim en samimi duygularım.
“ANNEM VE BABAMI DA AK PARTİLİ YAPTIM”
Ailen de mi AK Partili? Mesela annen, baban, eşin. Onlarda da bu sevgi var mı?
Annemle babamı ben AK Partili yaptım. Karımı da yine öyle. Babam CHP, annem MHP’liydi. Ama son iki dönemdir onlar da benden daha koyu AK Partili oldu, eşim de.
Sence seçimlerde AK Parti’nin oy oranı ne olur?
Türk insanı mağdur olandan yanadır. Şu anda Başbakanımızı bir karalama kampanyası var. Bu oyları artıracak.
“CEMAATE YAKINLIĞIM 17 ARALIK’LA BİTTİ”
Cemaate yakınlığın var mı? Gülen Cemaati konusunda düşüncelerini merak ettim doğrusu?
Evet, cemaate yakınlığım vardı. Vardı!.. Artık bitti… Onların da benim ile…
“DAHA DA GİTMEM TÜRKÇE OLİMPİYATLARINA”
Bu kavganın kazananı ya da kaybedeni kim olur?
Ben Başbakanımızın çok samimi olduğunu düşünüyorum. Bana diyorlar ki: “Daha düne kadar Türkçe Olimpiyatları’nda sen de Hocaefendi’yi övüyordun.” Evet övüyordum. Ama artık Türkçe Olimpiyatlarına da gitmeyeceğim. Hiçbir bağım kalmamıştır cemaatle. 17 Aralık’tan sonra tarafımı belli ettim. Başbakanımıza haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Benim tarafım Başbakanımızın yanı.
“BENİM TARAFIM BAŞBAKAN'IN TARAFI, BU ARTIK BENİM İÇİN BİR DAVA”
Cemaate dokunan yanar diyorlar. Bu doğru mu?
Bilmiyorum. Benim bir açığım varsa yanayım. Ne açığım var ki niye yanacakmışım? Cemaatten bazı arkadaşlar benim şimdiki tavrımı bir kusur olarak görüyor. Ben kendilerine de söyledim; ‘Sizin kusur olarak gördüğünüz şeyi ben dava olarak kabul etmişim’. Artı benim Gezi’den bu yana rotam hiç değişmedi. Ben hep Başbakan’ın yanındayım. Sonradan değişen ben miyim yoksa, neyse… Uzatmayalım.
“GÖKÇEK’İ DE ÇOK SEVİYORUM, BU ÜLKE İÇİN BAŞINI ORTAYA KOYDU”
Melih Gökçek’in de ses kaydı yayınlandı. O ses kaydının kendine ait olduğunu kabul etti. Sence CHP afişlerinin yayınlanmaması normal mi, gazeteci olarak yanıt istiyorum? Onun da arkasında mısın, onu da seviyor musun?
Tabii ki çok seviyorum. Tabii ki Melih Bey’in sonuna kadar arkasındayım. Gücüm yettiğince. Dualarımla. Geziden bu yana elini değil, kolunu değil, başını, bedenini taşın altına koydu bu ülke için…Sayın Başbakan ve Sayın Gökçek bir dava arkadaşı. Onlar sırt sırta vermiş gönül arkadaşları. Başbakanımız gibi, Melih Gökçek, bu ülkeyi çok seven bir insan. O bir vatan sevdalısı. Hak dostu. Onunla oturup bir bardak çay içmek lazım onu tanımak için. Çok başka biri.
“MELİH GÖKÇEK YÜZDE BİR TRİLYON ANKARA’YI ALIR”
Ankara’yı alır mı sence?
Ceketi yeter. Yüzde yüz değil yüzde bir milyon alır. Bu röportajı saklayın yüzde bir milyon bile belki eksik söylüyorum yüzde bir trilyon alır. Allah’ın izni ile.
“OYUM ELBETTE AK PARTİ’YE”
Oyun zaten çok açık AK Parti’ye değil mi?
Çok net belli değil mi? Elbette. Ben çalışanın yanındayım. Her şey çok güzel gidiyor.
“YENİDEN YARGILAMADAN YANAYIM”
Dinlemeler diyoruz, montaj diyoruz. Başbakan mağdur, iktidar mağdur peki ya yıllardır Silivri’de yatanlar ne? Onların günahı ne, tarafsız bir şekilde soruyorum?
Ben çok net herkesin tekrar yeniden yargılanmasını istiyorum. Bugün herkes yeniden yargılansın. Aziz Yıldırım da. FB’li yöneticiler de.Silivri’de yatanlar da. İlker Paşa da. Bu yeniden olmalı. Suçlu tabii ki cezasını çeksin ama bilerek kalem kırmaya, idam etmeye tahammül edemem.
"BAŞBAKAN’I SEVİYORUM DİYE ARKADAŞLARIM BENİ TWİTTERDAN VE YÜREĞİNDEN SİLİYOR"
Medyayı nasıl buluyorsun?
Maalesef medya bölünmüş durumda. Kutuplaşmalar var. Medyada arkadaşlıklar da bozuldu. Ben Başbakan’ı seviyorum diye eski çalıştığım kurumlardaki arkadaşlarım, medya dışından dostlarım, çocukluk arkadaşlarım beni yüreğinden, twitterdan siliyor.
“BAŞBAKAN'I SEVİYORUM DİYE ÖZEL SUNUMLARA BİLE ÇAĞIRMIYORLAR ARTIK”
Çok garip değil mi bunlar? Bakın ben de çok şeyler yaşadım. Öyle ki bizler dışarda da özel işler alabiliyoruz. Reklam seslerinden tutun, özel sunumlara kadar her şey durdu. Kestiler. Sebep; Başbakanımızın yanında olmam ve fikirlerimi açıkça belli etmem. Olsun. Çok şükür. Hani diyorlar ya bana ‘çıkarları için menfaatleri için, para için Başbakan’ı savunuyor’ diye. Tam aksi aslında. Çıkarlarım için hareket etseydim şu anda 3-4 kat daha fazla kazanıyordum. Ama ben halimden memnunum. Benim için para değil inandığım değerler önemli. Ben sonuna kadar Başbakanımızın yanında olmaya devam edeceğim.Yanımda medyadan, ailemden kimse kalmasa da tek başıma olsam da Başbakanımızın yanında olacağım.
“MAHALLE BASKISI YAŞIYORUM”
Mahalle baskısı yaşadın mı mesela?
Şu anda yaşadığımın adı tam da bu. Ben bugün Beyaz TV’de söylediklerimi yarın Star’a gittiğimde de söylerim. Ben Başbakan’ı savunduğumu söylüyorum bunu söylemek de bir demokrasi. Bütün gazeteciler fikirlerini saklasın ben de saklayacağım söz veriyorum.
O zaman gazetecilik yapılmaz ki?
O zaman bana neden susun diyorsunuz?
Susun demiyorum eleştirilecek hiç mi bir tarafı yok diyorum?
Neden o zaman fikirlerimi saklayayım. Twitterımı bir gün size vereyim emin olun dayanmazsınız. O küfürlere katlanamazsınız.
“BAŞBAKAN OLSAM BEN DE ARARDIM”
Mesela Başbakan’ın Fatih Saraç’ı arayıp bir alt yazıya müdahale etmesi doğru mu?
Futbolun da siyasete karıştığı dönemler oldu. Biz de şimdiye dek şike konuştuk, FB cephesinde yaşananları konuştuk ama ben tek bir gün Başbakan’ın arayıp da bize müdahale ettiğini görmedim. Burada suçlu Başbakan değil bence. Benim fikirlerim biraz serttir. Ben bunları bir birikim olarak görüyorum. Başbakan olsam belki ben de arardım. Yetmez mi? Sen de seninle ilgili bir haber olsa ararsın.
“MEDYANIN SORUNU SAYGISIZLIK”
Sence medyanın en büyük sorunu ne?
Saygısızlık.
Gülen ile şu süreçte röportaj yapmak ister miydin?
Hayır istemezdim. Artık hiçbir şeyi merak etmiyorum çünkü.
Muhalif cepheden beğendiğin gazeteciler kimler?
Yok.
“YANDAŞ BASIN DEĞİL VATANSEVER BASIN”
Peki, yandaş basından?
Niye yandaş diyorsunuz? Ben öyle demiyorum. Onların adı yandaş basın değil. Ben bu ifadeyi kabul edemiyorum. Diğerleri de düşman cephe mi? Bana göre yandaş basın değil “Vatan millet uğruna canını ortaya koyan bir basın.”
Ben Cem Küçük, İbrahim Karagül, Ali Bayramoğlu, Sevilay Yükselir, Rasim Ozan, Nagehan Alçı (yazar değil ama Mehmet Ali Önel) ve Turgay Güler’i çok seviyorum. Yandaş ve candaş basın diye bir ifadeyi de kabul etmiyorum. Ben size sorayım; yandaş diyorlar ya, neye göre yandaş diyorlar?
“MENFAATÇİ BASIN”
İktidara yakın medya kuruluşlarına diyorlar. Muhalif kesime de candaş diyorlar. Doğru olmasa da…
Esas yandaş birileri varsa Başbakan karşıtları yandaş... Onlara da menfaatçi basın diyelim o zaman… Ben doğruları söylüyorsam bunun adı yandaşlık değil.
"KABATAŞ OLAYINA İNANIYORUM"
Mesela Kabataş görüntüleri inandırıcı mı?
Kabataş ile yayınlanan görüntüleri izlerken kanım dondu.Darpa uğramış hanımefendinin elinde rapor var.’Dayak yedim’ raporu. Ben yayınlanan görüntülerin eksik olduğuna inanıyorum. Hanımefendi'nin aldığı rapor benim için önemlidir. Yazık. Bundan bile prim yapmak isteyen zihniyet var. Bir anne çocuğunun yanında hakarete uğruyor, dayak yiyiyor,zulme uğruyor. Sonra da bir kare görüntü ile işte gerçek deniliyor.Yazıklar olsun. Bütün görüntüler yayınlansın. Tek bir kare değil. Tek bir açı değil. O zaman inanalım. Ben rapora inanırım. Raporda gerçekler yazıyor.
Kılıçdaroğlu Başbakan için “Baş çalan” diyor. Ne düşünüyorsun?
Çok büyük ayıp. Çok ağır bir itham. Türkiye’nin seviyesine bakar mısınız? Belden aşağı vurmalar, iğrenç montaj kasetleri. Bunlar ne AK Partiliye ne CHP’liye ne MHP’liye yapılsın.
"KİMBİLİR DUBLAJDAN SONRA NE ÇIKAR?"
Sen dinlendiğini düşünüyor musun?
Olabilir. Ben dinlensem ne olur, ses kaydım çıksa ne olur. Benim tek bir kişi var hesap vereceğim o da Allah. Ben bakın o kadar açık ve mertim ki daha düne kadar olimpiyatlara gittim ama artık gitmeyeceğim diyorum. Sesim dinlenir.Dinlenebilirim.Ama sonrasındaki montaja bakmak lazım.Dublajdan sonra ne çıkar onu bilemem! Ülkenin haline bak. Koskoca Başbakan ile Adalet Bakanı dinleniyor. Koskoca Türkiye’nin uluslararası alandaki itibarı ancak böyle yerlere serilir.Dalga geçiyorlar Türkiye ile.Bu ayıp bize yeter! Yazıklar olsun. Hadi dinle onu geçtim de sonrasında montaj, dublaj ve senaryoya ne demeli. Sıkıldım geçelim bu konuyu.
“AZİZ YILDIRIM TEKRAR YARGILANSIN”
Peki… Biraz da spor konuşalım… Orada da ortalık karışık. Fenerbahçe şike yaptı mı sence?
Şike tek başına yapılmaz. Sadece Fenerbahçe’nin adının ön planda tutulması rahatsızlık verici. FB eğer şike yaptıysa birçok kulüp de yapmıştır. Ben Aziz Yıldırım'ın tekrar yargılanması gerektiğine yürekten inanıyorum.
“VİCDANIM ÇOK RAHAT”
Süreçte masumiyet karinesi hiç dikkate alınmadı. Peki, Aziz Yıldırım konusunda senin vicdanın rahat mı? Yazıp çizdiklerin konusunda?
Benim vicdanım çok rahat. Çıkıp da televizyon programımda şike var demedim. Şike var ya da yok demedim. Ama tapeleri okuduğumda çok rahatsız olduğum yerler var. Tekrar yargılamadan yanayım diyorum.
Aziz Yıldırım’ın sürekli laiklik, Atatürk’ten dem vurması…Siyasete atıfta bulunması var. Sence iktidar ve cemaat bu işin içinde mi?
Aziz Yıldırım’ın ve Fenerbahçe yönetiminin rahatsız olduğu şeyler var. O tapelerdeki nokta nokta yazılanları ben görmek isterim. Eğer şike yaptıysa bedeli ödensin ama ya yapmadıysa o zaman mağduriyeti giderilsin. İşin içinde başka bir şey varsa yazık değil mi Aziz Yıldırım’a? Yazık değil mi Fenerbahçe’ye. Yazık değil mi Trabzonspor’a?
“EVET, ŞİKE BİR SUÇTUR”
Spordan çok anlamam ancak merak ettiğim bazı sorular var. Bu adamlar hırsızlık yapmamış, adam öldürmemiş. Peki, şike yapmak bu kadar ağır bir suç mudur?
Bundan 10 yıl öncesine kadar kapalı alanlarda sigara içmek yasak değildi ama şimdi yasa çıktı, para cezası var. Şimdi şike yapmak 2011’e kadar yasak değildi, yani cezai bir müeyyidesi yoktu. Ama sonrasında hapis cezası geldi yasak oldu. Devletin kanunu bunun karşılığında hapis cezası deniyorsa hapis yatmalı insanlar. Biz buna karşı çıkamayız. Ama insanlar oyun içinde oyun yapmamalı. Aziz Yıldırım’a gerçekten bir oyun yapıldıysa bu ortaya çıkmalı ama Aziz Yıldırım bir oyun yaptıysa bunun bedelini ödemeli. Ben 23 duruşmaya da gittim, takip ettim hatta Rıdvan Dilmen beni tebrik etti. Ben merakımdan gittim. Hiçbir yöneticinin aleyhinde yorum yapmadım. O insanların masumiyet karinesine zarar vermedim. Onların ailelerini de düşündüm. Onlar cezaevinde olsa da onların ailesine saygı duymalıyız.
“SPORDA TARAFSIZ OLMAK ZORUNDAYIM AMA SİYASETTE DEĞİL”
Candaş medya candaş medya oluyor da peki kulüp basını olur mu? Ne demek Fenerbahçe basını, Galatasaray basını, Beşiktaş basını? Dünyada böyle şeyler var mı?
Evet, maalesef var. Dünyada da bunun örnekleri var. Futbol bir endüstri olduğuna göre normal. Bir kulübün gazeteleri, dergileri çıkıyorsa TV’lerin olması da normal. Muhabirleri de, yazarları da olur. Ama bu program moderatörleri için spor müdürleri için aynı geçerlilikte olmamalı. Biz sporda tarafsız olmak zorundayız. Alev Hanım, Siz bana dediniz ya twitterda “tarafsız olun” diye. Ben evet sporda tarafsız olmak zorundayım ama siyasette tarafsız olmak zorunda değilim. Siyasi fikirlerimi herhangi bir gazetenin köşesinde dile getirmiyorum ama spor dünyası ile ilgili görüşlerimi paylaşırken o mikrofonu elime aldığım anda tarafsız olmalıyım. O an takım bile tutmamalıyım.
“REYTİNG KAYGISI YAŞIYORUZ”
Peki, hiç reyting kaygısı taşıdığın oluyor mu?
Hep yaşıyorum benim için hayat reyting demek.
“AYDUNUS OLAYI MESLEKİ KARİYERİMDE BİR AYIPTIR”
Mesela hakem Fırat Aydınus’un kapısına kamera ile dayanmak da mı reyting kaygısı ile yapıldı ve pişman mısın?
Bakın her bant reyting içindir. Siz bu röportajı da reyting için yapıyorsunuz! Hayatın kendi reyting olmuş zaten. Mesleki anlamda bir yanlış olduğunu düşünüyorum bunun. Benim Beyaz TV’deki ilk çalışma günümdü. Ben buradan Mustafa Çevik isimli arkadaşıma dedim ki “Fırat Aydınus’un evine gidiyorsun. Aşağıdan zile basıyorsun, mikrofonu megafona tutuyorsun. Fırat Aydınus sana efendim diyecek. Sende diyeceksin ki Sayın Aydunus röportaj için geldik. O da diyecek ki ‘Hayır’ Ben de diyecektim ki Fırat Aydınus dış dünyaya kapılarını kapattı. Kimseyle konuşmak istemiyor. Hatta ve de hatta bunu orada anons olarak da yap dedim. Ama bizim Mustafa biraz heyecanlı olduğu için kapısına kadar çıkmış, defalarca zili çalmış. Eşi kapıyı açmış ve bu çok büyük bir hata olmuş.
“FIRAT AYDUNUS VE EŞİNDEN TEKRAR ÖZÜR DİLİYORUM”
Ben bir kez daha eşinden özür diliyorum. Fırat Aydınus’tan da bir kez daha özür diliyorum. Bu benim mesleki kariyerimde bir ayıptır. Bunu ben değil benim elemanım olan arkadaşım yapmış olsa da o hatayı bu kanalın spor müdürü olduğum için ben üzerime alıyorum. O bandı izlemeden yayına koydum ben. Çekin bu bandı yayından diyemedim. Fırat Aydınus’un eşinin avukatını yayına aldık ve canlı yayında özür diledik. Bakın ilk kez söyleyeceğim bana gelen istihbarat Aydınus’un eşinden ayrıldığı ve ayrı yaşadığı eve gittiğimizi biliyordum. Mustafa ve ben bu kadar karaktersiz bir adam değiliz. Mustafa kapıda eşini görünce zaten çok şaşırıyor. Pişman oldu zaten. Ama bize gelen bir istihbarata göre; Aydınus eşinin yaşadığı evin aidatlarını ödemiyor ve maddi anlamda yardımcı olmuyor dendiği için Mustafa da orada aidatları sormuş. Ayıp mı oldu çok ayıp oldu. Tekrar her ikisinden de özür diliyorum. Ben bu ayıbı temizlemek için havalimanına gittim. Hoca’ya çiçek bile verdim. Gazeteci olarak ayıp ettim ben çünkü. Seyretseydim o bandı yayına sokmazdım çok pişmanım.
“İLKER YASİN BU İŞİ YAPMAMA SEBEP OLAN KİŞİDİR”
Bir İlker Yasin tarzın var. Özellikle mi yapıyorsun?
İlker Ağabeyi çok severim. Benim mesleki anlamda bu işi yapmama sebep olan kişidir. Bu kapıları bana açan Ümit Aktan’dır. O kumaşı alıp bir şekle sokan da İlker Yasin’dir. Ona çok şey borçluyum. Kendisi Halit Kıvanç’tan sonra Türkiye’de bu işin en büyük üstadıdır. Keşke onun gibi olabilsem.
"RASİM OZAN'I ÇOK SEVİYORUM"
Rasim Ozan ile programda sık sık neden tartışıyorsunuz, anlaşamıyor musunuz?
(Gülüyor) Rasim ile çok tartışmıyoruz. Katılmıyorum. Birbirimizi çok seviyoruz. Anlaşıyoruz. Hem de çok iyi anlaşıyoruz. Aile içinde eşler bile birbiriyle tartışıyor. Çok normal. Sadece program içinde kendini kaptırıyor. Ben de susturmak için ricada bulunuyorum. Bir keresinde olmaması gereken bir tartışma yaşadık. Olmasaydı keşke. Ama o programdan sonra çıktık çorbacıya gittik. Rasim’i severim. Çok severim. Benim servisimin en renkli isimlerinden.
“BENİ MESLEĞİMLE ELEŞTİRSİNLER BAŞBAKAN SEVGİMLE DEĞİL”
Ağzına yüreğine sağlık. Çok fazla vaktini aldım. Çok açık sözlüsün çok teşekkür ediyorum. Son bir mesajın varsa buradan duyuralım okuyucularımıza.
Bakın bana hep diyorlar ki ; ‘kariyerini bitiriyorsun, senin işin siyaset değil spor, yazma, yorum yapma.’ Ben de diyorum ki ‘bu iş kariyerden çıktı, spordan da çıktı, bu bir istiklal mücadelesi. Ya şimdi konuşursun ya da sonsuza kadar susarsın. Ben ülkem için, bayrağım için, tam bağımsız Türkiye için, 2023 için hep konuşacağım, inandığım adam Başbakanımızın yanında olacağım.’
"BU İŞ KARİYERDEN ÇIKTI, SPORDAN ÇIKTI, İSTİKLAL MÜCADELESİ"
İnsanlardan rica ediyorum. Lütfen herkesin herkese saygısı olsun. Beni mesleğimle eleştirsinler. Ben Başbakan’ı seviyorum diye seveceklerse hiç sevmesinler daha iyi.
Çok teşekkür ediyorum farklı bir Ertem tanıdım bugün. Güzel bir röportaj oldu. Ağzına sağlık...
Onu dinlerken aklıma “Ben Onu Çok Sevdim” dizisi geldi. Menderes için çekilen o güzel dizi. Ertem, Başbakan Erdoğan’ı çok seviyor, öyle ki artık bunu kendisine bir dava edinmiş. Erdoğan’dan söz ederken gözleri doluyor, duygulanıyor. Hatta heyecanlanıyor. Şaşırdım bu büyük sevgiye. Başbakan’dan “Beyefendi” diye söz ediyor. Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen ses kaydı için ise net konuşuyor. “Montaj” diyor. Ve hatta ekliyor: “Eşim ve annemin nâmusuna ne kadar güveniyorsam, Başbakan’a da o kadar güveniyorum” diyor. Cemaat konusuna gelecek olursak; 17 Aralık sonrası bağlarını koparmış. Artık Türkçe Olimpiyatları'na gitmeyecekmiş. Başbakan’ı çok sevdiği için “yalaka” ilan edilmesine de isyan ediyor. "Evet, seviyorum hem de çok seviyorum" diye meydan okuyor.
Tabii sadece siyaset değil spor dünyasını da konuştuk. Bana mesleki kariyerindeki en büyük ayıbı da anlattı. Şike sürecine nasıl baktığını da... Her kelimesi manşet, her sözü vurucuydu. Çok heyecanla dinledim. Şimdi o aynı heyecanla hemen aradan çekiliyorum çünkü sözü gene çok uzattım ve derhal sizi bu röportajla başbaşa bırakıyorum. Buyurun tanımadığınız yönleriyle size bir başka Ertem Şener…
Sevgiyle kalın, hep umutlu olun.
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
Twitter: @gazetecialev
Mail: alevgursoy2008@gmail.com
****************************************************
Ertem sence spor dünyası mı daha karışık şu sıralar siyaset dünyası mı?
Bence siyaset dünyası daha karışık. Spor dünyasının kurtarılabilir bir yanı var ama siyaset dünyası için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Spor 90 dakika ile sınırlı kalıyor ama siyaset böyle değil. Siyaset her dakika karşı ataklar ve sürekli heyecanla geçiyor şu sıralar.
Türkiye neyi yaşıyor sence?
Türkiye bence kabuğundan çıkıyor.
“DARBE GİRİŞİMİ VAR”
Hakikaten bir darbe girişimi var mı, Başbakan’ın dediği gibi?
Kesinlikle öyle... Darbe girişimiyle beraber Türkiye’nin kabuğundan çıkmaya çalıştığını düşünüyorum. Eskiden askerlerin darbe yapmasına şahit olurduk. Ben 39 yaşındayım ve şimdilerde YARGI DARBE girişimi görüyorum ve ben buna çok üzülüyorum. Bürokrasi ve yargıdaki bazı kadrolar sayın Başbakan’ı içeri atmak istedi. Bu çok açık…
“ERDOĞAN’I İÇERİ ATMAK İSTEYEN PARALEL BİR YAPI VAR”
Darbeyi yapmak isteyen o sivil yapıdan kasıt kim ya da kimler? Ve bu paralel yapı nedir?
Ben bunun ABD ve İsrail kökenli olduğunu düşünüyorum. Herkes bir isim söylüyor ama şu bir gerçek bir paralel yapı var.
“CEMAAT ERDOĞAN’I İSTEMİYOR”
Cemaat mi bu paralel yapı?
Şu anda cemaatin Başbakan’ı istemediği çok açık. Ben Başbakan’ın çok samimi olduğunu ve ülkesi için, milleti için bu yola başkoyduğunu düşünüyorum.
“BAŞBAKAN’I ÇOK SEVİYORUM”
Başbakan’a “reis ve usta” diyorsun sen, neden çok mu seviyorsun?
Evet, hem de çok seviyorum, çok kıymet veriyorum. Bakın odamda Sayın Başbakanımız ve eşinin fotoğrafı duruyor. Çok değer verdiğim bir fotoğraf. Ben “Ustanın Hikâyesi”ni sunduğumda bu fotoğraf beyefendinin önünde duruyordu. Ben kendisinden rica ederek aldım.
“İLK ELEKTRİKLENME BAŞKANKEN OLDU”
Nereden geliyor bu sevgi, özel bir nedeni mi var, yoksa sadece siyasi tarzından dolayı mı?
Ben filmi isterseniz başa sarayım. Bir gün Gaziosmanpaşa’dayım, bir baktım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan geliyor. Bir meydandayız. Ben onu görmeyi çok istedim, çünkü çok merak ediyordum. Sonrasında baktım ki inanılmaz pozitif. O kalabalığın içinde göz göze geldik. Eliyle başımı tuttu. Ben o zaman üniversitedeydim. İlk o zaman kendisinin insanları ne kadar sevdiğine ve sıcaklığına tanık oldum.
“BAŞBAKAN İÇİN AĞLADIM, ONUN İÇİN ÇOK DUA ETTİĞİM OLDU”
Ya sonra?
Aradan yıllar geçti. Kendisi Pınarhisar Cezaevi’ne girdi. Şu an Kral FM Genel Yayın Yönetmeni olan Gezegen Mehmet bana dedi ki: Seni ziyarete götüreyim mi? Çok heyecanlandım. Ama görüş için savcılıktan bir kâğıdım yoktu. “Gidelim” dedim. Gittik. Ancak ben içeri giremedim, Gezegen Mehmet girdi. Giremediğim için ağlamıştım. Onu ziyaret edemedim diye çok üzüldüm. Ama selamını almak yetti. Mehmet Abim bana en güzel hediyeyi vermişti o gün. Okuduğu şiir nedeniyle cezaevine girmesi beni çok etkiledi. Mektup bile yazdım kendisine. Ben çocukluğumdan beri zaten inançlı biriyim. Başbakan’a çok dua ettiğim oldu. Bakın benim dünüm de aynı bugünüm de. Bu konuda o dönemimi Gezegen Mehmet’e, Afrikalı Ali’ye sorabilirler. Hatta CNN Türk ve Kanal D yıllarımı da Rasim Ozan anlatsın.
Muhafazakâr mısın?
Ne kadar muhafazakârım bilemiyorum ama çocukluğumdan bu yana çok inançlıyım. Demokrat bir insanım karşı tarafa da çok saygılıyım ama benim düşünceme saygı duyulmadığında çileden çıkıyorum.
“BAŞBAKAN ERDOĞAN İÇİN HEP DUA ETTİM”
Peki, Başbakan seni seviyor mu, senin onu sevdiğin kadar? Farkında mı senin?
Benim onu ne kadar çok sevdiğimin farkında, bence biliyor. Samimiyetimi biliyor Beyefendi. Ben onun için hep dua ettim, etmeye de devam edeceğim. Bana insanlar diyor ki “Neden CNNTürk’deyken, Star’dayken bu görüşlerini belli etmiyordun?” Ben size soruyorum şimdi: Beni bilen biliyordu zaten. Benim nasıl bir insan olduğumu. Ben hiçbir şeyi saklamam. Ben de eskiden içki içtim. Ben de günahlar işledim. Ama yıllar önce tövbe ettim. Şimdi içmiyorum. Çok şükür elimden geldiğince iyi bir insan olmaya çalışıyorum. Allah’ın beni devamlı gördüğünü bildiğim için ona göre yaşıyorum.
"BEN DE İÇKİ İÇTİM, GÜNAHLAR İŞLEDİM AMA TÖVBE ETTİM"
Ben de tam bu noktada sana Beyaz TV’ye geçtin diye mi görüşlerin bu hale geldi diye soracaktım?
Asla böyle bir şey yok. Bu çok saçma bir soru. Ben Beyaz TV’ye gelmeden önce de buydum. Bu kanala 1,5 yıl önce geldim. 17 ay önce ne Başbakan ile ilgili bir sıkıntı yaşanıyordu ne de Başbakan birileri ile ilgili bir sıkıntı yaşıyordu. Gezi olayları 30 Mayıs 2013’te başladı. Ben o tarihte gelmedim buraya, 2012 ‘de geldim. Ben o zamanlarda da Beyefendi’ye olan sevgimi her daim dile getirdim. Beni çok iyi tanıyanlar Beyefendi'ye olan sevgimi ve dava aşkımı bilirler. Yukarıda belirttiğim isimlere sorabilirler.
“USTA’NIN HİKÂYESİ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİYDİ”
“Usta’nın Hikâyesi” programını da ona olan sevgim nedeniyle sundum. Sayın Osman Gökçek o büyük sevgimi bildiği için, beni layık gördü programı sunmaya. Ne kadar teşekkür etsem azdır kendisine. Çünkü ben o programı sunmayı çok istiyordum. Ben günlerce o program için çalıştım. Hayatımın en önemli anlarından biriydi o üç saat. Ben buraya gelmeden önce Gezi olayları yoktu. Hükümet ile cemaat arasında bir sıkıntı yoktu. Ben yaşanmamış bir şey için ne söyleyebilirdim, nasıl bir tweet atabilirdim ki? Star’da, CNN’deyken sorun yoktu çünkü. Ben o zaman twitter da kullanmıyordum bu kadar sık. Ben şu an elbette sosyal medyadan istediğim fikri paylaşırım. Diktatör dedikleri adama bak. Adama her türlü hakaret ediliyor. Adamın ailesine dil uzatılıyor, düşüncelerine dil uzatılıyor. Adamı “hırsız” yapıyorlar, bunu tırnak içinde söylüyorum çünkü asla inanmıyorum. Adama öldü diyorlar, her şeyi yapıyorlar. Tüm bunlara sesini çıkarmıyor. Sonra gelip buna diktatör diyorlar. Bana dünyada böyle bir diktatör gösterin adımı değiştireceğim. İstediğiniz ismi koyacağım. Diktatörün tanımını biz mi bilmiyoruz.
“BANA BİR DİKTATÖR GÖSTERİN İSMİMİ DEĞİŞTİRECEĞİM”
Bence de bir ülkenin başbakanına bu ağır ifade kullanılmamalı... Eleştiri elbette olur ama hakaret ve küfür asla…
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı bu adam ve herkes bu kişiye saygı duymak zorunda.
“BAŞBAKAN DÖRT DÖRTLÜK BİRİ”
Ben röportajcıyım ve tarafsız olmak zorundayım. Sadece soru sormakla yetkiliyim. Sence Başbakan’ın da hiç eleştirilecek tarafları yok mu? Kimse dört dörtlük değildir netice itibariyle değil mi?
Benim bildiğim benim tanıdığım kadar yok. Ve ben Başbakanımızı çok da iyi tanıyorum. Dört dörtlük diye bir tanım varsa Başbakan için yaparım. İstanbul’daki Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden tutun, bugün 12 yıllık iktidar döneminde hala tanıyamadık mı? Sorun tanınamayanda değil tanıyamayandadır. Başbakanın her şeyi şeffaf. İftiralarla, dublaj ile montaj ile kul hakkına girmeyin. Yeter artık.
Medyaya yönelik tutumu çok ağır değil mi?
Bakın benim de bir süre içinde bulunduğum medya Başbakan’a zamanında “Muhtar bile olamaz” dedi. Bu medya Sayın Başbakanı birileri ile karıştırdı, bu medya Başbakan’ı avucunda oynatacak sandı. Bakın güçlü olduğunu düşündükleri zamanlarda herkes Sayın Başbakan’ın yanında. Zayıf olduğu bir anda mesela montajlar, dublajlar çıkıyor o zaman herkes hurra Sayın Başbakan’a vurmaya çalışıyor. Ben medyada çok samimi insan görmüyorum. Yahu bu Başbakan kim, ne yaptı, biri bana söylesin.
“YANDAŞ DEĞİLİM BAŞBAKANIMIZIN YANINDAYIM”
Yandaş mısın?
Yandaş değilim sadece Başbakanımızın yanındayım. Bunun adı yandaşlık da değil, yalakalık da değil. Fenerbahçe Taraftarı Aziz Yıldırım’ı çok seviyor. Aziz Yıldırım yalakası mıdır? Galatasaray taraftarları Drogba’yı çok seviyor diye Drogba yalakası mı oluyorlar?
“İSTER YALAKA DESİNLER İSTER YANDAŞ, BAŞBAKAN’IN YANINDAYIM”
Sana “Yalaka” demelerinden rahatsız oluyor musun?
Neyin yalakası Allah aşkına. Benim üç çocuğum var. Ben bir babayım, aile reisiyim. Bakın bu uğurda ister yalaka desinler, ister yandaş. Ben Başbakan’ın yanındayım. Sonu ne olursa olsun elimi taşın altına koydum. Şartlar ve düşünce ne olursa olsun ben Beyefendi’nin yanındayım. Benim ne CHP ne de MHP-BDP liderine karşı tek bir hakaretim, tek bir terbiyesiz tweetim de olmamıştır. Ben savunduğumu yazıyorum. Ben Başbakan’ı çok seviyorum.
“BAŞBAKAN’DA KENDİMİ GÖRÜYORUM”
Hayran mısın acaba?
Ben Başbakan’ı gördüğümde, ona baktığımda kendimi görüyorum. Ona baktığım zaman aynı dili konuştuğumuzu görüyorum. Bugüne kadar 11 yıldır susan bir adamı ne hale getirdiniz? 11 yıldır bu adamı mahvettiniz, her türlü hakareti ettiniz. Girmediğiniz özeli kalmadı. Bırakın da bu adam da bugün sinirlensin. Ağzından birkaç istenmeyen kelime çıksın. Ölmüş annesi ile ilgili geçen gün bir video paylaştım. “İşte Sayın Erdoğan’ın ses kaydı” diye. Kendisi Kuran okuyor. Ne ölüye, ne diriye, ne de Kuran-ı Kerim’e saygıları var. Bu kadar alçak bir insan topluluğu olmuşuz. Yemediğim küfür kalmadı.
“KEŞKE TWITTER KAPANSA”
Bugün twitter olmasa ben bu işlerin bu kadar ilerleyeceğini sanmıyorum. Keşke twitter kapansa. Keşke ben de kapatsam.
Yok artık. O kadar da değil. Zaten yeni internet düzenlemesi de yapıldı. Sosyal medya çok önemli.
Ya bana her gün küfrediliyor. Yalan haber yayılıyor. Bakın ben şu an twitterımı açayım; adam benim her şeyime küfrediyor. Bu twitter benim özel sayfam değil mi? Benim beynim, benim düşüncelerim. Benim yazdıklarıma kimsenin müdahale etmeye hakkı yok. Mesela sizinle de bu röportajın başlangıcı twitter’dı. Benim beynimdeki, benim Allah ile aramda olanları buraya yazıyorsam bu benim en doğal hakkımdır. Ben Başbakan’a olan sevgimi yazıyorum buna laf söylemeye kimin ne hakkı var?
“BAŞBAKAN’A SAYGI DUYAN HERKESE BEN DE SAYGI DUYUYORUM”
Ertem Şener deyince akla spor geliyor. Sen siyasi rengini belli ettiğinde insanlar şaşırıyor olamaz mı?
Niye etmeyecek mişim? Neden etmeyeyim? Türkiye’de hangi takımı tutuğunu söyleyen ilk spor spikeri benim. Ben “Beşiktaşlıyım” dedim. Başım dimdik hem de. Milyonların önünde söyledim. Ben hiçbir şey saklamam. Ben eşimle tanıştığımda beş dakika içinde evlenme teklifi eden bir adamım. Ben ateşli bir adamım. Ruhu bedenine sığmayan bir adam hem de. Ben içimdeki düşüncelerimi, fikirlerimi yansıtırım. Elinde bayrakla gezen bir adamım.
Ben fikir holiganı bir adamım ama bunu yaparken insanları kırmıyorum. Tırnak içinde söylüyorum Gezi Parkı’ndaki “İyi niyetli insanlar”a da saygı duyuyorum. Ben bugün Güneydoğu’da hakkını savunan Kürtlere de saygı duyuyorum. Ben Ermeni vatandaşlarımıza da saygı duyuyorum. Ben Türkiye Cumhuriyeti ve bayrağını savunan herkese saygı duyuyorum. Ben Başbakan’a saygı duyan herkese saygı duyuyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na saygı duymayan adama saygı duymuyorum. Bu insanın oğullarına, kızlarına, düşüncelerine yıllardır hakaret ediyorlar. Kimse ağzını açmıyor. Şimdi bırakın da biraz Başbakan konuşsun. Adam sustu bugüne kadar. Bu ülkede kötü giden bir şey söyleyin bana.
“ALKOL DÜZENLEMESİ DE NORMAL, KIZLI-ERKEKLİ ÇIKIŞI DA”
Bu konuda sana katılmıyorum çünkü bütün liderler her gün meydanlarda konuşuyor Başbakan da buna dâhil.
Bakın Marmaray diyorlar karşı çıkılıyor. 3. köprü diyorlar karşı çıkılıyor. Havalimanı diyorlar karşı çıkıyorlar. Bakın ben bu havalimanı ile ilgili çok özel bir şey söyleyeceğim. Ben araştıran bir insanım. Bir kütüphanem var. Ben sadece spor üzerine konuşmuyorum. Futboldan anlayan sadece futboldan anlamaz. Sadece futboldan anlayan futbolu da anlamaz. Futbolun dışında bir şeyler bilmezseniz futbolu konuşamazsınız. 3. havalimanı Türkiye’ye yılda bir milyon dolar para kazandıracak. Türkiye’de her şey güzel gidiyor. Artık herkes özgür. Diyoruz ki gece 22’den sonra alkol satışı yapılmayacak. Gençler bir anda ayağa kalkıyorlar. Şu an bunu okuyan insanlara soruyorum: Sizin gece 10’dan sonra çoluğunuzun çocuğunuzun içki almasına gönlünüz razı olur mu? Dünyanın birçok ülkesinde var bu alkol düzenlemesi. Kapalı alanlarda sigara içimi yasaklandı, bundan daha güzel bir şey var mı? Eskiden ben Malatya’ya giderdim. 18 saat boyunca otobüste yanımdaki adam babam sürekli sigara içerdi. Ben “Baba sigara içme diyemezdim” Malatyalı bir çocuk babaya karşı gelebilir mi? 18 saat boyunca benim ciğerlerim parçalanıyordu. Şimdi takside bile sigara içemiyorsun. Kızlı-erkekli denen bir şey çıktı. Yahu benim iki oğlum bir kızım var. Benim o çocuklarım büyüdüğü zaman ben onların kızlı erkekli kalmasını istemem. Kalamazlar. Biz Türkiye’yiz. Biz Türk’üz. Örf-adet geleneği olan bir toplumuz biz. Bunları bu Başbakan söylüyor diye tartışıyorlar.
“ANNEM VE EŞİMİN NAMUSU GİBİ ERDOĞAN’A GÜVENİYORUM. O SESLER MONTAJ”
Velev ki başbakan ve oğluna ait olduğu iddia edilen o ses kaydı doğru çıktı. Tabii asla böyle bir düşüncemiz olamaz ama farz edelim ki öyle. Düşüncelerin değişir mi, sevgin, saygın?
Biraz ağır olacak ama anneme ve karıma nasıl güveniyorsam, Başbakanımıza da o kadar güveniyorum. Annemin ve eşimin namusuna ne kadar güveniyorsam hem Sayın Erdoğan hem de Bilal Bey’e o kadar güveniyorum. Ben 29 Aralık’ta bir tweet atmıştım “Bilal Erdoğan’ın alnı secdeli, adam gibi adam. Bu ülke için dertli mi dertli” niye rahatsız oldular? Bu konuda beni bazı kötü niyetli insanların önüne atanlarla önce bu dünyada adalet önünde hesaplaşacağız.Hadi bu dünya neyse de kalbimi kıranları Allah’a havale ettim bu işin bir de öbür dünyada hesabı var.
Gelinen süreçte hala o tweetin arkasında mısın?
Sonuna kadar hem de... Ben eşime nasıl güveniyorsam onlara da öyle güveniyorum. Benim maaşımı Başbakan vermiyor ki, ben Başbakan’ı görmüyorum bile. Ben nasıl yalakalık yapayım? Bunlar benim en samimi duygularım.
“ANNEM VE BABAMI DA AK PARTİLİ YAPTIM”
Ailen de mi AK Partili? Mesela annen, baban, eşin. Onlarda da bu sevgi var mı?
Annemle babamı ben AK Partili yaptım. Karımı da yine öyle. Babam CHP, annem MHP’liydi. Ama son iki dönemdir onlar da benden daha koyu AK Partili oldu, eşim de.
Sence seçimlerde AK Parti’nin oy oranı ne olur?
Türk insanı mağdur olandan yanadır. Şu anda Başbakanımızı bir karalama kampanyası var. Bu oyları artıracak.
“CEMAATE YAKINLIĞIM 17 ARALIK’LA BİTTİ”
Cemaate yakınlığın var mı? Gülen Cemaati konusunda düşüncelerini merak ettim doğrusu?
Evet, cemaate yakınlığım vardı. Vardı!.. Artık bitti… Onların da benim ile…
Bu kavganın kazananı ya da kaybedeni kim olur?
Ben Başbakanımızın çok samimi olduğunu düşünüyorum. Bana diyorlar ki: “Daha düne kadar Türkçe Olimpiyatları’nda sen de Hocaefendi’yi övüyordun.” Evet övüyordum. Ama artık Türkçe Olimpiyatlarına da gitmeyeceğim. Hiçbir bağım kalmamıştır cemaatle. 17 Aralık’tan sonra tarafımı belli ettim. Başbakanımıza haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Benim tarafım Başbakanımızın yanı.
“BENİM TARAFIM BAŞBAKAN'IN TARAFI, BU ARTIK BENİM İÇİN BİR DAVA”
Cemaate dokunan yanar diyorlar. Bu doğru mu?
Bilmiyorum. Benim bir açığım varsa yanayım. Ne açığım var ki niye yanacakmışım? Cemaatten bazı arkadaşlar benim şimdiki tavrımı bir kusur olarak görüyor. Ben kendilerine de söyledim; ‘Sizin kusur olarak gördüğünüz şeyi ben dava olarak kabul etmişim’. Artı benim Gezi’den bu yana rotam hiç değişmedi. Ben hep Başbakan’ın yanındayım. Sonradan değişen ben miyim yoksa, neyse… Uzatmayalım.
“GÖKÇEK’İ DE ÇOK SEVİYORUM, BU ÜLKE İÇİN BAŞINI ORTAYA KOYDU”
Melih Gökçek’in de ses kaydı yayınlandı. O ses kaydının kendine ait olduğunu kabul etti. Sence CHP afişlerinin yayınlanmaması normal mi, gazeteci olarak yanıt istiyorum? Onun da arkasında mısın, onu da seviyor musun?
Tabii ki çok seviyorum. Tabii ki Melih Bey’in sonuna kadar arkasındayım. Gücüm yettiğince. Dualarımla. Geziden bu yana elini değil, kolunu değil, başını, bedenini taşın altına koydu bu ülke için…Sayın Başbakan ve Sayın Gökçek bir dava arkadaşı. Onlar sırt sırta vermiş gönül arkadaşları. Başbakanımız gibi, Melih Gökçek, bu ülkeyi çok seven bir insan. O bir vatan sevdalısı. Hak dostu. Onunla oturup bir bardak çay içmek lazım onu tanımak için. Çok başka biri.
“MELİH GÖKÇEK YÜZDE BİR TRİLYON ANKARA’YI ALIR”
Ankara’yı alır mı sence?
Ceketi yeter. Yüzde yüz değil yüzde bir milyon alır. Bu röportajı saklayın yüzde bir milyon bile belki eksik söylüyorum yüzde bir trilyon alır. Allah’ın izni ile.
“OYUM ELBETTE AK PARTİ’YE”
Oyun zaten çok açık AK Parti’ye değil mi?
Çok net belli değil mi? Elbette. Ben çalışanın yanındayım. Her şey çok güzel gidiyor.
“YENİDEN YARGILAMADAN YANAYIM”
Dinlemeler diyoruz, montaj diyoruz. Başbakan mağdur, iktidar mağdur peki ya yıllardır Silivri’de yatanlar ne? Onların günahı ne, tarafsız bir şekilde soruyorum?
Ben çok net herkesin tekrar yeniden yargılanmasını istiyorum. Bugün herkes yeniden yargılansın. Aziz Yıldırım da. FB’li yöneticiler de.Silivri’de yatanlar da. İlker Paşa da. Bu yeniden olmalı. Suçlu tabii ki cezasını çeksin ama bilerek kalem kırmaya, idam etmeye tahammül edemem.
"BAŞBAKAN’I SEVİYORUM DİYE ARKADAŞLARIM BENİ TWİTTERDAN VE YÜREĞİNDEN SİLİYOR"
Medyayı nasıl buluyorsun?
Maalesef medya bölünmüş durumda. Kutuplaşmalar var. Medyada arkadaşlıklar da bozuldu. Ben Başbakan’ı seviyorum diye eski çalıştığım kurumlardaki arkadaşlarım, medya dışından dostlarım, çocukluk arkadaşlarım beni yüreğinden, twitterdan siliyor.
“BAŞBAKAN'I SEVİYORUM DİYE ÖZEL SUNUMLARA BİLE ÇAĞIRMIYORLAR ARTIK”
Çok garip değil mi bunlar? Bakın ben de çok şeyler yaşadım. Öyle ki bizler dışarda da özel işler alabiliyoruz. Reklam seslerinden tutun, özel sunumlara kadar her şey durdu. Kestiler. Sebep; Başbakanımızın yanında olmam ve fikirlerimi açıkça belli etmem. Olsun. Çok şükür. Hani diyorlar ya bana ‘çıkarları için menfaatleri için, para için Başbakan’ı savunuyor’ diye. Tam aksi aslında. Çıkarlarım için hareket etseydim şu anda 3-4 kat daha fazla kazanıyordum. Ama ben halimden memnunum. Benim için para değil inandığım değerler önemli. Ben sonuna kadar Başbakanımızın yanında olmaya devam edeceğim.Yanımda medyadan, ailemden kimse kalmasa da tek başıma olsam da Başbakanımızın yanında olacağım.
“MAHALLE BASKISI YAŞIYORUM”
Mahalle baskısı yaşadın mı mesela?
Şu anda yaşadığımın adı tam da bu. Ben bugün Beyaz TV’de söylediklerimi yarın Star’a gittiğimde de söylerim. Ben Başbakan’ı savunduğumu söylüyorum bunu söylemek de bir demokrasi. Bütün gazeteciler fikirlerini saklasın ben de saklayacağım söz veriyorum.
O zaman gazetecilik yapılmaz ki?
O zaman bana neden susun diyorsunuz?
Susun demiyorum eleştirilecek hiç mi bir tarafı yok diyorum?
Neden o zaman fikirlerimi saklayayım. Twitterımı bir gün size vereyim emin olun dayanmazsınız. O küfürlere katlanamazsınız.
“BAŞBAKAN OLSAM BEN DE ARARDIM”
Mesela Başbakan’ın Fatih Saraç’ı arayıp bir alt yazıya müdahale etmesi doğru mu?
Futbolun da siyasete karıştığı dönemler oldu. Biz de şimdiye dek şike konuştuk, FB cephesinde yaşananları konuştuk ama ben tek bir gün Başbakan’ın arayıp da bize müdahale ettiğini görmedim. Burada suçlu Başbakan değil bence. Benim fikirlerim biraz serttir. Ben bunları bir birikim olarak görüyorum. Başbakan olsam belki ben de arardım. Yetmez mi? Sen de seninle ilgili bir haber olsa ararsın.
“MEDYANIN SORUNU SAYGISIZLIK”
Sence medyanın en büyük sorunu ne?
Saygısızlık.
Gülen ile şu süreçte röportaj yapmak ister miydin?
Hayır istemezdim. Artık hiçbir şeyi merak etmiyorum çünkü.
Muhalif cepheden beğendiğin gazeteciler kimler?
Yok.
“YANDAŞ BASIN DEĞİL VATANSEVER BASIN”
Peki, yandaş basından?
Niye yandaş diyorsunuz? Ben öyle demiyorum. Onların adı yandaş basın değil. Ben bu ifadeyi kabul edemiyorum. Diğerleri de düşman cephe mi? Bana göre yandaş basın değil “Vatan millet uğruna canını ortaya koyan bir basın.”
Ben Cem Küçük, İbrahim Karagül, Ali Bayramoğlu, Sevilay Yükselir, Rasim Ozan, Nagehan Alçı (yazar değil ama Mehmet Ali Önel) ve Turgay Güler’i çok seviyorum. Yandaş ve candaş basın diye bir ifadeyi de kabul etmiyorum. Ben size sorayım; yandaş diyorlar ya, neye göre yandaş diyorlar?
“MENFAATÇİ BASIN”
İktidara yakın medya kuruluşlarına diyorlar. Muhalif kesime de candaş diyorlar. Doğru olmasa da…
Esas yandaş birileri varsa Başbakan karşıtları yandaş... Onlara da menfaatçi basın diyelim o zaman… Ben doğruları söylüyorsam bunun adı yandaşlık değil.
"KABATAŞ OLAYINA İNANIYORUM"
Mesela Kabataş görüntüleri inandırıcı mı?
Kabataş ile yayınlanan görüntüleri izlerken kanım dondu.Darpa uğramış hanımefendinin elinde rapor var.’Dayak yedim’ raporu. Ben yayınlanan görüntülerin eksik olduğuna inanıyorum. Hanımefendi'nin aldığı rapor benim için önemlidir. Yazık. Bundan bile prim yapmak isteyen zihniyet var. Bir anne çocuğunun yanında hakarete uğruyor, dayak yiyiyor,zulme uğruyor. Sonra da bir kare görüntü ile işte gerçek deniliyor.Yazıklar olsun. Bütün görüntüler yayınlansın. Tek bir kare değil. Tek bir açı değil. O zaman inanalım. Ben rapora inanırım. Raporda gerçekler yazıyor.
Kılıçdaroğlu Başbakan için “Baş çalan” diyor. Ne düşünüyorsun?
Çok büyük ayıp. Çok ağır bir itham. Türkiye’nin seviyesine bakar mısınız? Belden aşağı vurmalar, iğrenç montaj kasetleri. Bunlar ne AK Partiliye ne CHP’liye ne MHP’liye yapılsın.
"KİMBİLİR DUBLAJDAN SONRA NE ÇIKAR?"
Sen dinlendiğini düşünüyor musun?
Olabilir. Ben dinlensem ne olur, ses kaydım çıksa ne olur. Benim tek bir kişi var hesap vereceğim o da Allah. Ben bakın o kadar açık ve mertim ki daha düne kadar olimpiyatlara gittim ama artık gitmeyeceğim diyorum. Sesim dinlenir.Dinlenebilirim.Ama sonrasındaki montaja bakmak lazım.Dublajdan sonra ne çıkar onu bilemem! Ülkenin haline bak. Koskoca Başbakan ile Adalet Bakanı dinleniyor. Koskoca Türkiye’nin uluslararası alandaki itibarı ancak böyle yerlere serilir.Dalga geçiyorlar Türkiye ile.Bu ayıp bize yeter! Yazıklar olsun. Hadi dinle onu geçtim de sonrasında montaj, dublaj ve senaryoya ne demeli. Sıkıldım geçelim bu konuyu.
“AZİZ YILDIRIM TEKRAR YARGILANSIN”
Peki… Biraz da spor konuşalım… Orada da ortalık karışık. Fenerbahçe şike yaptı mı sence?
Şike tek başına yapılmaz. Sadece Fenerbahçe’nin adının ön planda tutulması rahatsızlık verici. FB eğer şike yaptıysa birçok kulüp de yapmıştır. Ben Aziz Yıldırım'ın tekrar yargılanması gerektiğine yürekten inanıyorum.
“VİCDANIM ÇOK RAHAT”
Süreçte masumiyet karinesi hiç dikkate alınmadı. Peki, Aziz Yıldırım konusunda senin vicdanın rahat mı? Yazıp çizdiklerin konusunda?
Benim vicdanım çok rahat. Çıkıp da televizyon programımda şike var demedim. Şike var ya da yok demedim. Ama tapeleri okuduğumda çok rahatsız olduğum yerler var. Tekrar yargılamadan yanayım diyorum.
Aziz Yıldırım’ın sürekli laiklik, Atatürk’ten dem vurması…Siyasete atıfta bulunması var. Sence iktidar ve cemaat bu işin içinde mi?
Aziz Yıldırım’ın ve Fenerbahçe yönetiminin rahatsız olduğu şeyler var. O tapelerdeki nokta nokta yazılanları ben görmek isterim. Eğer şike yaptıysa bedeli ödensin ama ya yapmadıysa o zaman mağduriyeti giderilsin. İşin içinde başka bir şey varsa yazık değil mi Aziz Yıldırım’a? Yazık değil mi Fenerbahçe’ye. Yazık değil mi Trabzonspor’a?
“EVET, ŞİKE BİR SUÇTUR”
Spordan çok anlamam ancak merak ettiğim bazı sorular var. Bu adamlar hırsızlık yapmamış, adam öldürmemiş. Peki, şike yapmak bu kadar ağır bir suç mudur?
Bundan 10 yıl öncesine kadar kapalı alanlarda sigara içmek yasak değildi ama şimdi yasa çıktı, para cezası var. Şimdi şike yapmak 2011’e kadar yasak değildi, yani cezai bir müeyyidesi yoktu. Ama sonrasında hapis cezası geldi yasak oldu. Devletin kanunu bunun karşılığında hapis cezası deniyorsa hapis yatmalı insanlar. Biz buna karşı çıkamayız. Ama insanlar oyun içinde oyun yapmamalı. Aziz Yıldırım’a gerçekten bir oyun yapıldıysa bu ortaya çıkmalı ama Aziz Yıldırım bir oyun yaptıysa bunun bedelini ödemeli. Ben 23 duruşmaya da gittim, takip ettim hatta Rıdvan Dilmen beni tebrik etti. Ben merakımdan gittim. Hiçbir yöneticinin aleyhinde yorum yapmadım. O insanların masumiyet karinesine zarar vermedim. Onların ailelerini de düşündüm. Onlar cezaevinde olsa da onların ailesine saygı duymalıyız.
“SPORDA TARAFSIZ OLMAK ZORUNDAYIM AMA SİYASETTE DEĞİL”
Candaş medya candaş medya oluyor da peki kulüp basını olur mu? Ne demek Fenerbahçe basını, Galatasaray basını, Beşiktaş basını? Dünyada böyle şeyler var mı?
Evet, maalesef var. Dünyada da bunun örnekleri var. Futbol bir endüstri olduğuna göre normal. Bir kulübün gazeteleri, dergileri çıkıyorsa TV’lerin olması da normal. Muhabirleri de, yazarları da olur. Ama bu program moderatörleri için spor müdürleri için aynı geçerlilikte olmamalı. Biz sporda tarafsız olmak zorundayız. Alev Hanım, Siz bana dediniz ya twitterda “tarafsız olun” diye. Ben evet sporda tarafsız olmak zorundayım ama siyasette tarafsız olmak zorunda değilim. Siyasi fikirlerimi herhangi bir gazetenin köşesinde dile getirmiyorum ama spor dünyası ile ilgili görüşlerimi paylaşırken o mikrofonu elime aldığım anda tarafsız olmalıyım. O an takım bile tutmamalıyım.
“REYTİNG KAYGISI YAŞIYORUZ”
Peki, hiç reyting kaygısı taşıdığın oluyor mu?
Hep yaşıyorum benim için hayat reyting demek.
“AYDUNUS OLAYI MESLEKİ KARİYERİMDE BİR AYIPTIR”
Mesela hakem Fırat Aydınus’un kapısına kamera ile dayanmak da mı reyting kaygısı ile yapıldı ve pişman mısın?
Bakın her bant reyting içindir. Siz bu röportajı da reyting için yapıyorsunuz! Hayatın kendi reyting olmuş zaten. Mesleki anlamda bir yanlış olduğunu düşünüyorum bunun. Benim Beyaz TV’deki ilk çalışma günümdü. Ben buradan Mustafa Çevik isimli arkadaşıma dedim ki “Fırat Aydınus’un evine gidiyorsun. Aşağıdan zile basıyorsun, mikrofonu megafona tutuyorsun. Fırat Aydınus sana efendim diyecek. Sende diyeceksin ki Sayın Aydunus röportaj için geldik. O da diyecek ki ‘Hayır’ Ben de diyecektim ki Fırat Aydınus dış dünyaya kapılarını kapattı. Kimseyle konuşmak istemiyor. Hatta ve de hatta bunu orada anons olarak da yap dedim. Ama bizim Mustafa biraz heyecanlı olduğu için kapısına kadar çıkmış, defalarca zili çalmış. Eşi kapıyı açmış ve bu çok büyük bir hata olmuş.
“FIRAT AYDUNUS VE EŞİNDEN TEKRAR ÖZÜR DİLİYORUM”
Ben bir kez daha eşinden özür diliyorum. Fırat Aydınus’tan da bir kez daha özür diliyorum. Bu benim mesleki kariyerimde bir ayıptır. Bunu ben değil benim elemanım olan arkadaşım yapmış olsa da o hatayı bu kanalın spor müdürü olduğum için ben üzerime alıyorum. O bandı izlemeden yayına koydum ben. Çekin bu bandı yayından diyemedim. Fırat Aydınus’un eşinin avukatını yayına aldık ve canlı yayında özür diledik. Bakın ilk kez söyleyeceğim bana gelen istihbarat Aydınus’un eşinden ayrıldığı ve ayrı yaşadığı eve gittiğimizi biliyordum. Mustafa ve ben bu kadar karaktersiz bir adam değiliz. Mustafa kapıda eşini görünce zaten çok şaşırıyor. Pişman oldu zaten. Ama bize gelen bir istihbarata göre; Aydınus eşinin yaşadığı evin aidatlarını ödemiyor ve maddi anlamda yardımcı olmuyor dendiği için Mustafa da orada aidatları sormuş. Ayıp mı oldu çok ayıp oldu. Tekrar her ikisinden de özür diliyorum. Ben bu ayıbı temizlemek için havalimanına gittim. Hoca’ya çiçek bile verdim. Gazeteci olarak ayıp ettim ben çünkü. Seyretseydim o bandı yayına sokmazdım çok pişmanım.
“İLKER YASİN BU İŞİ YAPMAMA SEBEP OLAN KİŞİDİR”
Bir İlker Yasin tarzın var. Özellikle mi yapıyorsun?
İlker Ağabeyi çok severim. Benim mesleki anlamda bu işi yapmama sebep olan kişidir. Bu kapıları bana açan Ümit Aktan’dır. O kumaşı alıp bir şekle sokan da İlker Yasin’dir. Ona çok şey borçluyum. Kendisi Halit Kıvanç’tan sonra Türkiye’de bu işin en büyük üstadıdır. Keşke onun gibi olabilsem.
"RASİM OZAN'I ÇOK SEVİYORUM"
Rasim Ozan ile programda sık sık neden tartışıyorsunuz, anlaşamıyor musunuz?
(Gülüyor) Rasim ile çok tartışmıyoruz. Katılmıyorum. Birbirimizi çok seviyoruz. Anlaşıyoruz. Hem de çok iyi anlaşıyoruz. Aile içinde eşler bile birbiriyle tartışıyor. Çok normal. Sadece program içinde kendini kaptırıyor. Ben de susturmak için ricada bulunuyorum. Bir keresinde olmaması gereken bir tartışma yaşadık. Olmasaydı keşke. Ama o programdan sonra çıktık çorbacıya gittik. Rasim’i severim. Çok severim. Benim servisimin en renkli isimlerinden.
“BENİ MESLEĞİMLE ELEŞTİRSİNLER BAŞBAKAN SEVGİMLE DEĞİL”
Ağzına yüreğine sağlık. Çok fazla vaktini aldım. Çok açık sözlüsün çok teşekkür ediyorum. Son bir mesajın varsa buradan duyuralım okuyucularımıza.
Bakın bana hep diyorlar ki ; ‘kariyerini bitiriyorsun, senin işin siyaset değil spor, yazma, yorum yapma.’ Ben de diyorum ki ‘bu iş kariyerden çıktı, spordan da çıktı, bu bir istiklal mücadelesi. Ya şimdi konuşursun ya da sonsuza kadar susarsın. Ben ülkem için, bayrağım için, tam bağımsız Türkiye için, 2023 için hep konuşacağım, inandığım adam Başbakanımızın yanında olacağım.’
"BU İŞ KARİYERDEN ÇIKTI, SPORDAN ÇIKTI, İSTİKLAL MÜCADELESİ"
İnsanlardan rica ediyorum. Lütfen herkesin herkese saygısı olsun. Beni mesleğimle eleştirsinler. Ben Başbakan’ı seviyorum diye seveceklerse hiç sevmesinler daha iyi.
Çok teşekkür ediyorum farklı bir Ertem tanıdım bugün. Güzel bir röportaj oldu. Ağzına sağlık...