Ünlü sanatçıdan 'akil insan' eleştirilerine, 'istediğim sadece barıştı' yanıtı
Akil İnsanlar Heyeti'nde yer aldığı için kimi çevrelerce eleştirilen Hülya Koçyiğit, sanat hayatı ve güncel konular hakkında bilinmeyenlerini anlattı.
Yönetmenlik yapmaya hazırlanan Hülya Koçyiğit, bir itirafta bulundu: "Ben sinemadan çok para kazanmadım ama bir dönem cesaret gösterip bir akıma ayak uydurarak sahneye çıktım ve şarkı söyledim." İşte Koçyğit'in Günaydın'a verdiği o röportaj...
Yeşilçam'ın efsanevi ismi Hülya Koçyiğit, Türk sinemasının 100'üncü yılında, mesleğindeki 50'nci yılını kutluyordu. Ünlü oyuncu, bugüne kadar 200'e yakın sinema filminde rol almış. Günümüzde iki-üç filmde oynayan kendisini star zannederken, 200 filmde oynamak nasıl bir tatmindir tahmin bile edemiyorum. Muhtemelen, Everest'e tırmanmış bir dağcının zaferi gibi heyecan vericidir. Herkes gibi ben de onun filmlerini defalarca izledim, hatta o filmlerle büyüdüm. En büyük hayalim; Hülya Koçyiğit'le bir araya gelip merak ettiklerimi sormak ve Yeşilçam filmlerindeki gibi birlikte poz vermekti. Sonunda gerçekleştirdiğim bu hayalime sizleri de ortak etmek istedim...
"Birikim sahibi sanatçılar seçici olur. Şu an içerisinde yer almak istediğim herhangi bir proje yok" demişsiniz...
Evet, ben şanslı taraftayım. Birikimlerimi doğru değerlendiremeseydim, bugün ben de çalışıyor olurdum. Şu anda da çalışırım ama birikimim olmasaydı, evimi geçindirmek için mecburen çalışmak zorunda kalırdım.
SAHNEYİ ÇOK SEVDİM
Sinemadan gerçekten çok para kazandınız mı?
Ben sinemadan çok para kazanmadım ama bir dönem cesaret gösterip bir akıma ayak uydurarak sahneye çıktım ve şarkı söyledim. Buna niye ihtiyaç duydum? Çünkü o dönem Gülşah Film'i kurmuştuk. Firmayı kurduk ama sermaye yoktu. Ancak ben çalışırsam sermaye olacaktı. Onun için sahneye çıkmaya karar verdim.
Severek mi, yoksa mecburiyetten mi sahneye çıktınız?
Çok sevdim. Seyirciyle beraber olmak, göz göze, el ele olmak çok hoşuma gitti.
Uzun süren bir macera mıydı?
11 sene sürdü ve sahne çalışmalarım çok iyi gidiyordu. Allah rahmet eylesin Turgut Özal, benim milletvekili olmamı isteyince sahneleri bıraktım.
Şimdilerde yönetmenliğe hazırlanıyormuşsunuz, doğru mu?
Selim Bey (eşi Selim Soydan), benim yönetmenlik yapmamı çok istiyor. Ben istemiyor muyum? Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar. Tabii ki isterim. Edindiğim birikimleri bir şekilde ortaya çıkarmalıyım diye düşünüyorum. Çekimlere başlamak için senaryonun tam anlamıyla içime sinmesini bekliyorum.
Senaryoyu kendiniz mi yazıyorsunuz?
Hayır. Yaşayan bir kadının hikayesi, çöplükteki zambak gibi... Sefil bir hayatın içinde, hayata tutunma yolu bulmuş bir kadını anlatacağız. Bulduğu yol da sadece yazmak; düşündüklerini yazıyor, yaşadıklarını yazıyor, hayallerini yazıyor... Kısacası her şeyi yazıyor ve yazarak bir çıkış buluyor; 'Ben de varım' demek istiyor. Bir aksilik olmazsa bu hikayeyi yöneteceğim. Şimdilerde bunun için çalışıyoruz.
İlk defa kamera arkasında olacaksınız, nasıl bir duyguymuş?
Çok zor. Özellikle oyuncu seçiminde kararımın çok doğru olması lazım; 'Sen git', 'Sen gel' diyemem. Çok fazla zaman yok.
Sanırım yönetmenlik yapmanız konusunda en büyük destekçiniz Selim Bey...
Evet, hatta bazen, "Selim Bey biraz pahalıya mal olacak" diyorum.
GERİYE DÖNÜK TELİF HAKKI HAKSIZLIK
Bir süre önce Ayşen Gruda ile görüşmüştüm ve kendisi telif hakları konusunda veryansın etmişti...
Hepimiz aynı konudan muzdaripiz.
Yapımcılar dışında filmlerden telif alabilen yokmuş...
Eskiden kanun gereği, yaptığımız anlaşmalarda hakkımızı alıyorduk. Telif kanununda bir düzenleme yapılıyor; henüz genel kurula inmedi ama beklediğimiz bir kanun. Zannediyorum, kanun yayınlandığı günden itibaren teliflerimizi almaya başlayacağız.
Eski yapımcıları kara günler mi bekliyor?
Tam tersine; eski yapımcılar da teliflerin verilmesi gerektiğine inanıyorlar ama mevcut kanunda, onları buna zorlayan bir durum yoktu. Yeni kanunla televizyonda gösterilen tüm filmlerden hak doğacak; bir kuruş ya da beş kuruş. Hak neyse, o alınacak. Ama geriye dönük, bir nevi ceza niteliğinde istenen telifler haksızlık. Tabii ki böyle bir kanunun çok daha önceden çıkması gerekirdi.
Kemal Sunal'ın varisleri telif talepleriyle ilgili bir dava açmıştı ve geçen günlerde davayı kazandıklarını duyduk, doğru mu?
Bizimle olan bir mahkemeydi ve hâlâ Yargıtay aşamasında; dava sonuçlanmadı.
Öyle mi? O davanın tarafı olduğunuzu bilmiyordum...
Kemal Sunal'ın oğlu Ali'yle bir ön konuşma yapıldı. Ali benim canım, Kemal'in eşi Gül Sunal daha da canım; onlar her zaman görüştüğüm insanlar, zaten yakın arkadaşız. Ben de oynadığım filmlerin yapımcılarından, telifleri talep edebilirdim. Ancak mevcut kanunda yapımcıların böyle bir mecburiyeti yok. Zaten o filmler çekilirken 'Hakkımı teslim ediyorum' diyerek kadroya dahil olurdu oyuncular ve ona göre de paralarını alırlardı.
KEŞKE TELİF KANUNU 30 YIL ÖNCE ÇIKSAYDI
Türk sinemasında en çok film çeken yapımcılardan Türker İnanoğlu battı o zaman...
Sadece o mu; Gülşah Film de batar, herkes batar. Yapımcılar, 'Filmlerimi televizyonda göstermiyorum artık' dediği anda, bir daha kimse televizyonda Türk filmi izleyemez. Bu kime zarar?
Topluma zarar tabii ki...
Toplum, kültürünü sürdürmek zorunda. Kültür Bakanlığı niçin Türk filmi yapılsın diye bu kadar destek veriyor? Benim düşüncem şu; keşke 30 yıl önce böyle bir kanun olsaydı da, televizyondaki gösterimlerinden oyunculara bir mali hak doğar diyerek, bu hakkı bölüştürecek resmi bir oyuncular kuruluşu kurulsaydı. Ve havuzda toplanan bu paralar bölüştürülseydi.
YAPIMCILARI KÜSTÜRÜRSENİZ İŞ YAPMAZLAR
Telif hakları kanununun çıkması, Türk sinemasını yavaşlatır mı?
Hayır, bence hiçbir şey olmaz. Hatta insanlar daha coşkulu çalışır ve daha verimli işler çıkar. Ancak yapımcıyı geçmişe dönük cezalandırıp küstürürseniz, bir daha iş yapmaz.
Sizce bugüne kadar bu kanunun çıkmamasının sebebi neydi?
Bugüne kadarki işleyiş, daha çok Amerikan sistemi üzerineydi. Oyuncuların, oyunculuk ücreti dışında hiçbir hakkı yoktu. Ancak filme ortak olurlarsa hak kazanabiliyorlardı.
BU ÜLKEDE BARIŞ OLSUN DİYE YÜREĞİMİ VE SEVGİMİ AÇTIM
İşiniz dışında, son zamanlarda en çok nelere kafa yoruyorsunuz?
Memleket meseleleri beni çok yakından ilgilendiriyor. Benim temennim; huzur, barış ve insanların birbirlerine saygı ve sevgi duyması. Batı'ya özeniyorum; hep bir arada eğleniyorlar, şarkı söylüyorlar ve o anda karşılaştıkları insanlara hal hatır soruyorlar. Müşterek bir şarkı söylemeleri, müşterek bir kutlama günlerinin olması ne güzel. Bizim de birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bir kutuplaşma var ve bu kutuplaşma gittikçe yapıştırıcı olacağına, ayrıştırıcı oldu.
TEPKİ GÖRDÜM
Akil İnsanlar ekibinde yer aldığınızda kimileri için hedef oldunuz... O süreçte neler hissettiniz?
Sabır dedim, ya sabır. Çünkü inandığım bir şeyi yapıyordum. Türkiye'nin, ancak barışla geleceğini sürdürülebileceğini biliyorum. Birlik ve beraberlikle yürümemiz gerekiyor. Bir dönem çok büyük acılar çekildi, çok büyük kayıplar oldu. İnsanların birbirlerini anlaması gerek. Barışın olmasını çok isterim ve bir gün mutlaka olacak. Evet, dediğin gibi Türkiye'de bir kesim insanlardan tepki gördüm. Yaşadıkladıklarımı anlamlandıramadım. Barış istemeyen insan olabilir mi? Ben bu ülkede barış olsun diye koşa koşa yüreğimi, sevgimi açtım. Benim bu kadar içten isteğimi, istemeyen insanlar olabilir mi?
DAMADIM GERÇEKTEN ÇOK İYİ
Geçtiğimiz günlerde "Genç oyuncular arasında damadım Engin Altan Düzyatan'ı tek geçerim" demiştiniz...
Birçok başarılı genç var, hatta saydım tek tek... Ama benim damadım da hepsinden daha başarılı, dedim. Çünkü 'Diriliş: Ertuğrul' dizisi muhteşem; gözlerime inanamıyorum ve dizinin gününü sabırsızlıkla bekliyorum. Seyirciye son derece saygılı ve çok gerçek işleniyor dizi.
Damada pozitif ayrımcılık var diyebilir miyiz?
Muhakkak vardır ama yiğidi öldür hakkını ver. Hakikaten çok çok iyi...
Gördüğüm kadarıyla genç oyuncularla da iyi bir iletişiminiz var...
Geçenlerde tesadüfen bir ödül töreninde Erkan Petekkaya ile buluştuk. "Sizler yokluklarla savaşarak bizlere bugünleri hazırladınız. Onun için biz size minnet doluyuz" dedi. Bu iltifatı çok hoşuma gitti. Bunları söyleyen genç bir adam olunca; helal olsun o zaman, yolları açık olsun diyor insan.
Yeşilçam'ın efsanevi ismi Hülya Koçyiğit, Türk sinemasının 100'üncü yılında, mesleğindeki 50'nci yılını kutluyordu. Ünlü oyuncu, bugüne kadar 200'e yakın sinema filminde rol almış. Günümüzde iki-üç filmde oynayan kendisini star zannederken, 200 filmde oynamak nasıl bir tatmindir tahmin bile edemiyorum. Muhtemelen, Everest'e tırmanmış bir dağcının zaferi gibi heyecan vericidir. Herkes gibi ben de onun filmlerini defalarca izledim, hatta o filmlerle büyüdüm. En büyük hayalim; Hülya Koçyiğit'le bir araya gelip merak ettiklerimi sormak ve Yeşilçam filmlerindeki gibi birlikte poz vermekti. Sonunda gerçekleştirdiğim bu hayalime sizleri de ortak etmek istedim...
"Birikim sahibi sanatçılar seçici olur. Şu an içerisinde yer almak istediğim herhangi bir proje yok" demişsiniz...
Evet, ben şanslı taraftayım. Birikimlerimi doğru değerlendiremeseydim, bugün ben de çalışıyor olurdum. Şu anda da çalışırım ama birikimim olmasaydı, evimi geçindirmek için mecburen çalışmak zorunda kalırdım.
SAHNEYİ ÇOK SEVDİM
Sinemadan gerçekten çok para kazandınız mı?
Ben sinemadan çok para kazanmadım ama bir dönem cesaret gösterip bir akıma ayak uydurarak sahneye çıktım ve şarkı söyledim. Buna niye ihtiyaç duydum? Çünkü o dönem Gülşah Film'i kurmuştuk. Firmayı kurduk ama sermaye yoktu. Ancak ben çalışırsam sermaye olacaktı. Onun için sahneye çıkmaya karar verdim.
Severek mi, yoksa mecburiyetten mi sahneye çıktınız?
Çok sevdim. Seyirciyle beraber olmak, göz göze, el ele olmak çok hoşuma gitti.
Uzun süren bir macera mıydı?
11 sene sürdü ve sahne çalışmalarım çok iyi gidiyordu. Allah rahmet eylesin Turgut Özal, benim milletvekili olmamı isteyince sahneleri bıraktım.
Şimdilerde yönetmenliğe hazırlanıyormuşsunuz, doğru mu?
Selim Bey (eşi Selim Soydan), benim yönetmenlik yapmamı çok istiyor. Ben istemiyor muyum? Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar. Tabii ki isterim. Edindiğim birikimleri bir şekilde ortaya çıkarmalıyım diye düşünüyorum. Çekimlere başlamak için senaryonun tam anlamıyla içime sinmesini bekliyorum.
Senaryoyu kendiniz mi yazıyorsunuz?
Hayır. Yaşayan bir kadının hikayesi, çöplükteki zambak gibi... Sefil bir hayatın içinde, hayata tutunma yolu bulmuş bir kadını anlatacağız. Bulduğu yol da sadece yazmak; düşündüklerini yazıyor, yaşadıklarını yazıyor, hayallerini yazıyor... Kısacası her şeyi yazıyor ve yazarak bir çıkış buluyor; 'Ben de varım' demek istiyor. Bir aksilik olmazsa bu hikayeyi yöneteceğim. Şimdilerde bunun için çalışıyoruz.
İlk defa kamera arkasında olacaksınız, nasıl bir duyguymuş?
Çok zor. Özellikle oyuncu seçiminde kararımın çok doğru olması lazım; 'Sen git', 'Sen gel' diyemem. Çok fazla zaman yok.
Sanırım yönetmenlik yapmanız konusunda en büyük destekçiniz Selim Bey...
Evet, hatta bazen, "Selim Bey biraz pahalıya mal olacak" diyorum.
GERİYE DÖNÜK TELİF HAKKI HAKSIZLIK
Bir süre önce Ayşen Gruda ile görüşmüştüm ve kendisi telif hakları konusunda veryansın etmişti...
Hepimiz aynı konudan muzdaripiz.
Yapımcılar dışında filmlerden telif alabilen yokmuş...
Eskiden kanun gereği, yaptığımız anlaşmalarda hakkımızı alıyorduk. Telif kanununda bir düzenleme yapılıyor; henüz genel kurula inmedi ama beklediğimiz bir kanun. Zannediyorum, kanun yayınlandığı günden itibaren teliflerimizi almaya başlayacağız.
Eski yapımcıları kara günler mi bekliyor?
Tam tersine; eski yapımcılar da teliflerin verilmesi gerektiğine inanıyorlar ama mevcut kanunda, onları buna zorlayan bir durum yoktu. Yeni kanunla televizyonda gösterilen tüm filmlerden hak doğacak; bir kuruş ya da beş kuruş. Hak neyse, o alınacak. Ama geriye dönük, bir nevi ceza niteliğinde istenen telifler haksızlık. Tabii ki böyle bir kanunun çok daha önceden çıkması gerekirdi.
Kemal Sunal'ın varisleri telif talepleriyle ilgili bir dava açmıştı ve geçen günlerde davayı kazandıklarını duyduk, doğru mu?
Bizimle olan bir mahkemeydi ve hâlâ Yargıtay aşamasında; dava sonuçlanmadı.
Öyle mi? O davanın tarafı olduğunuzu bilmiyordum...
Kemal Sunal'ın oğlu Ali'yle bir ön konuşma yapıldı. Ali benim canım, Kemal'in eşi Gül Sunal daha da canım; onlar her zaman görüştüğüm insanlar, zaten yakın arkadaşız. Ben de oynadığım filmlerin yapımcılarından, telifleri talep edebilirdim. Ancak mevcut kanunda yapımcıların böyle bir mecburiyeti yok. Zaten o filmler çekilirken 'Hakkımı teslim ediyorum' diyerek kadroya dahil olurdu oyuncular ve ona göre de paralarını alırlardı.
KEŞKE TELİF KANUNU 30 YIL ÖNCE ÇIKSAYDI
Türk sinemasında en çok film çeken yapımcılardan Türker İnanoğlu battı o zaman...
Sadece o mu; Gülşah Film de batar, herkes batar. Yapımcılar, 'Filmlerimi televizyonda göstermiyorum artık' dediği anda, bir daha kimse televizyonda Türk filmi izleyemez. Bu kime zarar?
Topluma zarar tabii ki...
Toplum, kültürünü sürdürmek zorunda. Kültür Bakanlığı niçin Türk filmi yapılsın diye bu kadar destek veriyor? Benim düşüncem şu; keşke 30 yıl önce böyle bir kanun olsaydı da, televizyondaki gösterimlerinden oyunculara bir mali hak doğar diyerek, bu hakkı bölüştürecek resmi bir oyuncular kuruluşu kurulsaydı. Ve havuzda toplanan bu paralar bölüştürülseydi.
YAPIMCILARI KÜSTÜRÜRSENİZ İŞ YAPMAZLAR
Telif hakları kanununun çıkması, Türk sinemasını yavaşlatır mı?
Hayır, bence hiçbir şey olmaz. Hatta insanlar daha coşkulu çalışır ve daha verimli işler çıkar. Ancak yapımcıyı geçmişe dönük cezalandırıp küstürürseniz, bir daha iş yapmaz.
Sizce bugüne kadar bu kanunun çıkmamasının sebebi neydi?
Bugüne kadarki işleyiş, daha çok Amerikan sistemi üzerineydi. Oyuncuların, oyunculuk ücreti dışında hiçbir hakkı yoktu. Ancak filme ortak olurlarsa hak kazanabiliyorlardı.
BU ÜLKEDE BARIŞ OLSUN DİYE YÜREĞİMİ VE SEVGİMİ AÇTIM
İşiniz dışında, son zamanlarda en çok nelere kafa yoruyorsunuz?
Memleket meseleleri beni çok yakından ilgilendiriyor. Benim temennim; huzur, barış ve insanların birbirlerine saygı ve sevgi duyması. Batı'ya özeniyorum; hep bir arada eğleniyorlar, şarkı söylüyorlar ve o anda karşılaştıkları insanlara hal hatır soruyorlar. Müşterek bir şarkı söylemeleri, müşterek bir kutlama günlerinin olması ne güzel. Bizim de birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bir kutuplaşma var ve bu kutuplaşma gittikçe yapıştırıcı olacağına, ayrıştırıcı oldu.
TEPKİ GÖRDÜM
Akil İnsanlar ekibinde yer aldığınızda kimileri için hedef oldunuz... O süreçte neler hissettiniz?
Sabır dedim, ya sabır. Çünkü inandığım bir şeyi yapıyordum. Türkiye'nin, ancak barışla geleceğini sürdürülebileceğini biliyorum. Birlik ve beraberlikle yürümemiz gerekiyor. Bir dönem çok büyük acılar çekildi, çok büyük kayıplar oldu. İnsanların birbirlerini anlaması gerek. Barışın olmasını çok isterim ve bir gün mutlaka olacak. Evet, dediğin gibi Türkiye'de bir kesim insanlardan tepki gördüm. Yaşadıkladıklarımı anlamlandıramadım. Barış istemeyen insan olabilir mi? Ben bu ülkede barış olsun diye koşa koşa yüreğimi, sevgimi açtım. Benim bu kadar içten isteğimi, istemeyen insanlar olabilir mi?
DAMADIM GERÇEKTEN ÇOK İYİ
Geçtiğimiz günlerde "Genç oyuncular arasında damadım Engin Altan Düzyatan'ı tek geçerim" demiştiniz...
Birçok başarılı genç var, hatta saydım tek tek... Ama benim damadım da hepsinden daha başarılı, dedim. Çünkü 'Diriliş: Ertuğrul' dizisi muhteşem; gözlerime inanamıyorum ve dizinin gününü sabırsızlıkla bekliyorum. Seyirciye son derece saygılı ve çok gerçek işleniyor dizi.
Damada pozitif ayrımcılık var diyebilir miyiz?
Muhakkak vardır ama yiğidi öldür hakkını ver. Hakikaten çok çok iyi...
Gördüğüm kadarıyla genç oyuncularla da iyi bir iletişiminiz var...
Geçenlerde tesadüfen bir ödül töreninde Erkan Petekkaya ile buluştuk. "Sizler yokluklarla savaşarak bizlere bugünleri hazırladınız. Onun için biz size minnet doluyuz" dedi. Bu iltifatı çok hoşuma gitti. Bunları söyleyen genç bir adam olunca; helal olsun o zaman, yolları açık olsun diyor insan.