Ünlü köşe yazarından flaş karar! Seçim sonuçlarına kızdı, köşe yazarlığını bıraktı!
Ünlü köşe yazarı "Söyleyecek yeni sözlerim yok" dedi köşe yazarlığını bıraktığını açıkladı.
Köşe yazısı yazmayı bıraktığını açıklayan Oda TV yazarı Cüneyt Ülsever, "Ben 1 Kasım gecesi, seçim sonucu belli olunca, görüşlerimi tekrar tekrar gözden geçirdim. Ancak, büyük çoğunluk beni ikna edemedi. Ben yine de görüşlerimde ısrarlıyım" dedi.
Ülsever, yazısında "Büyük çoğunluk benim görüşlerime itibar etmediğine, benim de söylenecek yeni sözüm olmadığına göre köşe yazısı yazmayı bırakmam gerekiyor. Ben de öyle yapıyorum!" ifadelerine yer verdi.
1 Kasım seçiminde 'tek başına iktidar'ın değil, 'tek adam iktidarı'nın oylandığını söyleyen Cüneyt Ülsever, "Ne demekse; milli iradeye saygılıyım! (sanki aksi mümkünmüş gibi). Ancak, milli irade ile aynı fikirde değilim. Büyük çoğunluk benden farklı düşünüyor, diye belki görüşlerimi gözden geçirmem gerekir ama büyük çoğunluk ile aynı fikirde olma zorunluluğum yok" görüşünü dile getirdi.
Cüneyt Ülsever'in Oda TV'de yayımlanan "Elveda" başlıklı son yazısı şöyle:
Bugün itibari ile köşe yazısı yazmayı bırakıyorum.
Tabii ki sizlere neden böyle davrandığımı açıklama borcum var.
Bu yazı ile bu borcumu eda edeceğim.
***
Köşe yazısı yazmayı bırakmamın çok basit bir nedeni var.
Söyleyeceğim bütün sözleri söyledim. Söz tükendi!
Meramımın hepsini ifade ettim. Tekrar tekrar anlattım.
Artık bende söyleyecek yeni bir söz kalmadı.
(Son sözlerimi “Manzara-i Umumiye: AKP’nin Sosyo-Politik Analizi” -Kırmızıkedi Yayınları/2015- adlı kitabımda 414 sayfalık bir doküman halinde zaten söylemiştim.)
Bir süredir fark ettim ki; artık kendimi tekrar ediyorum.
***
Hemen hemen bütün gazeteler 1 Kasım Seçim sonuçlarını: “tek parti iktidarı” olarak yorumluyorlar.
Milli irade tek parti iktidarını seçmiş.
Katılmıyorum.
1 Kasım Seçim sonucunda: “tek adam iktidarı”seçilmiştir.
Milli irade tek adam iktidarına oy vermiştir!
***
Ben tek adam iktidarına karşı mücadele verdim.
Kaybettim!
Ne demekse; milli iradeye saygılıyım! (sanki aksi mümkünmüş gibi). Ancak, milli irade ile aynı fikirde değilim. Büyük çoğunluk benden farklı düşünüyor, diye belki görüşlerimi gözden geçirmem gerekir ama büyük çoğunluk ile aynı fikirde olma zorunluluğum yok.
Ben 1 Kasım gecesi, seçim sonucu belli olunca, görüşlerimi tekrar tekrar gözden geçirdim. Ancak, büyük çoğunluk beni ikna edemedi. Ben yine de görüşlerimde ısrarlıyım.
Büyük çoğunluk benim görüşlerime itibar etmediğine, benim de söylenecek yeni sözüm olmadığına göre köşe yazısı yazmayı bırakmam gerekiyor.
Ben de öyle yapıyorum!
***
Ben hukukun üstünlüğüne dayalı bir ülke istedim.
Millet istemiyor.
Ben basın özgürlüğü istedim.
Bırakın milleti, basın mensupları bile basın özgürlüğünü sallamıyor. Baksanıza, Doğan Grubu yazarları (istisnalardan özür dilerim), başlarına ne geleceğini bile bile, mücadele etmeye soyunmak yerine, şimdiden birlik/beraberlik çağrısı yapmaya başladılar.
Ben yolsuzluklar ile mücadele edilsin istedim.
Millet “çalıyor (%72) ama çalışıyor (%49.28)” diyor!
Ben benimle hemfikir olan arkadaşlarla birlikte yana yakıla dış politika ülkeyi felakete götürüyor diye bağırdım.
Millet “dış politikadan aşağı Kasımpaşa!”, diyerek cevap veriyor.
Diyeceksiniz ki; Senin gibi itiraz edenler de var! Doğru, her seçimde ufak sapmalarla %25 itiraz ediyor ama onlar zaten benim söylediklerimi benden iyi biliyorlar.
Körlerle sağırlar birbirini ağırlar!
Ben sıkıldım.
***
Muhterem beyler, muhterem bayanlar.
Hepimiz biliyoruz ki seçimi ne Ahmet Davutoğlu, ne de AKP kazandı.
Seçimi RTE kazandı!
RTE’siz AKP’nin veya RTE’siz Ahmet Davutoğlu’nun bu oy oranını rüyasında bile göremeyeceğinin hepimiz farkındayız.
Seçimi AKP’nin şu veya bu vaatleri de kazanmadı. Tüm partilerin vaatleri aynı!
7 Haziran’dan beri ortada bir hükümet yok ki, “AKP seçimi icraatları ile kazandı”, diyebilelim.
Seçimi açık ve seçik “tek adam rejimi” vaat eden, hatta seçildiği günden beri ne Anayasayı, ne kanunları iplemeden fiili olarak tek adam rejimi uygulayan RTE kazandı.
RTE “%52 hukuktan da, özgürlüklerden de büyüktür”, dedi ve kazandı!
İşin özü budur!
Millet de “babam değil mi, ister döver, ister sever!” dedi ve oyunu ona verdi. Muhakkak içinden de geçirdi:
“Hoş, zaten onları dövüyor, bana dokunmuyor ki!”
AKP görünümlü RTE 7 Haziran ile 1 Kasım arasında, sadece 4 ay 3 haftada oylarını; hiçbir icraat yapmadan, diğer partilerden farklı hiçbir vaatte bulunmadan tam tamına 4 milyon arttırmıştır. (HDP’nin toplam oyu takriben 5 milyon!)
4 ay 3 haftada alınan bu miktarda oy artışı dünya çapında bir olaydır!
***
Peki, şimdi ne olacak?
Önce “birlik/beraberlik/istikrar” türküleri söylenecek. Bu türküye can derdine düşen medya ve şirketler eşlik edecek. Sonra:
1)RTE; MHP ve HDP’den sadece 14-15 sandalye devşirerek Anayasa değişikliğinireferanduma götürecek.
2)Anayasa özü itibari ile “merkezde RTE, yerelde APO!” temasına dayandırılacak.
3)Milletin ağzına “özgürlük anayasası yapıyoruz” denerek bir parmak bal çalınacak. Cebine bir miktar para konacak.
4)Kürtler “özerklik” rüyası görerek, RTE’ye oy vermiş Türkler de “büyüğümüzdür, muhakkak bir bildiği vardır” şiarı ile referandumda oy kullanacak.
5)Doğan Grubu tekrar “ehlileştirilecek”! Grup tekrar birkaç gazeteci/televizyoncu feda ederse, hiç şaşmam.
6)Zaman, Cumhuriyet, Sözcü fena çarpılacak.
7)Hâkimler ve savcılar daha beter RTE’nin emrine girecek!
8)Bürokrasi her hafta “bu cuma RTE hangi camide namaz kılacak?” sorusuna cevap arayarak mesai yapacak.
9)Komutanlar sürekli “acaba son günlerde bir kusur işledik mi?”, diye sorgulayarak yaşayacaklar.
10)Gülen Cemaati Silivri’de yargılanacak.
11)Bir kısım millet bugünleri bile arayacak.
12)Bir kısım millet de “bana dokunmayan yılan bin yaşasın”, şiarı ile dayak yiyenlere “oh olsun!” çekecek.
13) “Nasıl olsa yolsuzluk yapanın yanına kar kalıyor”, diyenler “devletin malı deniz, yemeyen domuz!” sözünü baş tacı edecekler.
14)Devlet erkânı malı götürürken ahali “bal tutan parmak yalar!” diyerek alkış tutacak.“Komşuda pişer, bize de düşer” beklentisi daha fazla ağırlık kazanacak.”
***
Medyada her dara düştüğümde bana sayfalarını açan Odatv’ye binlerce teşekkür ederim.
Okurlarıma ise söyleyeceğim tek söz var: “Ne kadar kusur etti isem af ola!”
Kalın sağlıcakla!
Ülsever, yazısında "Büyük çoğunluk benim görüşlerime itibar etmediğine, benim de söylenecek yeni sözüm olmadığına göre köşe yazısı yazmayı bırakmam gerekiyor. Ben de öyle yapıyorum!" ifadelerine yer verdi.
1 Kasım seçiminde 'tek başına iktidar'ın değil, 'tek adam iktidarı'nın oylandığını söyleyen Cüneyt Ülsever, "Ne demekse; milli iradeye saygılıyım! (sanki aksi mümkünmüş gibi). Ancak, milli irade ile aynı fikirde değilim. Büyük çoğunluk benden farklı düşünüyor, diye belki görüşlerimi gözden geçirmem gerekir ama büyük çoğunluk ile aynı fikirde olma zorunluluğum yok" görüşünü dile getirdi.
Cüneyt Ülsever'in Oda TV'de yayımlanan "Elveda" başlıklı son yazısı şöyle:
Bugün itibari ile köşe yazısı yazmayı bırakıyorum.
Tabii ki sizlere neden böyle davrandığımı açıklama borcum var.
Bu yazı ile bu borcumu eda edeceğim.
***
Köşe yazısı yazmayı bırakmamın çok basit bir nedeni var.
Söyleyeceğim bütün sözleri söyledim. Söz tükendi!
Meramımın hepsini ifade ettim. Tekrar tekrar anlattım.
Artık bende söyleyecek yeni bir söz kalmadı.
(Son sözlerimi “Manzara-i Umumiye: AKP’nin Sosyo-Politik Analizi” -Kırmızıkedi Yayınları/2015- adlı kitabımda 414 sayfalık bir doküman halinde zaten söylemiştim.)
Bir süredir fark ettim ki; artık kendimi tekrar ediyorum.
***
Hemen hemen bütün gazeteler 1 Kasım Seçim sonuçlarını: “tek parti iktidarı” olarak yorumluyorlar.
Milli irade tek parti iktidarını seçmiş.
Katılmıyorum.
1 Kasım Seçim sonucunda: “tek adam iktidarı”seçilmiştir.
Milli irade tek adam iktidarına oy vermiştir!
***
Ben tek adam iktidarına karşı mücadele verdim.
Kaybettim!
Ne demekse; milli iradeye saygılıyım! (sanki aksi mümkünmüş gibi). Ancak, milli irade ile aynı fikirde değilim. Büyük çoğunluk benden farklı düşünüyor, diye belki görüşlerimi gözden geçirmem gerekir ama büyük çoğunluk ile aynı fikirde olma zorunluluğum yok.
Ben 1 Kasım gecesi, seçim sonucu belli olunca, görüşlerimi tekrar tekrar gözden geçirdim. Ancak, büyük çoğunluk beni ikna edemedi. Ben yine de görüşlerimde ısrarlıyım.
Büyük çoğunluk benim görüşlerime itibar etmediğine, benim de söylenecek yeni sözüm olmadığına göre köşe yazısı yazmayı bırakmam gerekiyor.
Ben de öyle yapıyorum!
***
Ben hukukun üstünlüğüne dayalı bir ülke istedim.
Millet istemiyor.
Ben basın özgürlüğü istedim.
Bırakın milleti, basın mensupları bile basın özgürlüğünü sallamıyor. Baksanıza, Doğan Grubu yazarları (istisnalardan özür dilerim), başlarına ne geleceğini bile bile, mücadele etmeye soyunmak yerine, şimdiden birlik/beraberlik çağrısı yapmaya başladılar.
Ben yolsuzluklar ile mücadele edilsin istedim.
Millet “çalıyor (%72) ama çalışıyor (%49.28)” diyor!
Ben benimle hemfikir olan arkadaşlarla birlikte yana yakıla dış politika ülkeyi felakete götürüyor diye bağırdım.
Millet “dış politikadan aşağı Kasımpaşa!”, diyerek cevap veriyor.
Diyeceksiniz ki; Senin gibi itiraz edenler de var! Doğru, her seçimde ufak sapmalarla %25 itiraz ediyor ama onlar zaten benim söylediklerimi benden iyi biliyorlar.
Körlerle sağırlar birbirini ağırlar!
Ben sıkıldım.
***
Muhterem beyler, muhterem bayanlar.
Hepimiz biliyoruz ki seçimi ne Ahmet Davutoğlu, ne de AKP kazandı.
Seçimi RTE kazandı!
RTE’siz AKP’nin veya RTE’siz Ahmet Davutoğlu’nun bu oy oranını rüyasında bile göremeyeceğinin hepimiz farkındayız.
Seçimi AKP’nin şu veya bu vaatleri de kazanmadı. Tüm partilerin vaatleri aynı!
7 Haziran’dan beri ortada bir hükümet yok ki, “AKP seçimi icraatları ile kazandı”, diyebilelim.
Seçimi açık ve seçik “tek adam rejimi” vaat eden, hatta seçildiği günden beri ne Anayasayı, ne kanunları iplemeden fiili olarak tek adam rejimi uygulayan RTE kazandı.
RTE “%52 hukuktan da, özgürlüklerden de büyüktür”, dedi ve kazandı!
İşin özü budur!
Millet de “babam değil mi, ister döver, ister sever!” dedi ve oyunu ona verdi. Muhakkak içinden de geçirdi:
“Hoş, zaten onları dövüyor, bana dokunmuyor ki!”
AKP görünümlü RTE 7 Haziran ile 1 Kasım arasında, sadece 4 ay 3 haftada oylarını; hiçbir icraat yapmadan, diğer partilerden farklı hiçbir vaatte bulunmadan tam tamına 4 milyon arttırmıştır. (HDP’nin toplam oyu takriben 5 milyon!)
4 ay 3 haftada alınan bu miktarda oy artışı dünya çapında bir olaydır!
***
Peki, şimdi ne olacak?
Önce “birlik/beraberlik/istikrar” türküleri söylenecek. Bu türküye can derdine düşen medya ve şirketler eşlik edecek. Sonra:
1)RTE; MHP ve HDP’den sadece 14-15 sandalye devşirerek Anayasa değişikliğinireferanduma götürecek.
2)Anayasa özü itibari ile “merkezde RTE, yerelde APO!” temasına dayandırılacak.
3)Milletin ağzına “özgürlük anayasası yapıyoruz” denerek bir parmak bal çalınacak. Cebine bir miktar para konacak.
4)Kürtler “özerklik” rüyası görerek, RTE’ye oy vermiş Türkler de “büyüğümüzdür, muhakkak bir bildiği vardır” şiarı ile referandumda oy kullanacak.
5)Doğan Grubu tekrar “ehlileştirilecek”! Grup tekrar birkaç gazeteci/televizyoncu feda ederse, hiç şaşmam.
6)Zaman, Cumhuriyet, Sözcü fena çarpılacak.
7)Hâkimler ve savcılar daha beter RTE’nin emrine girecek!
8)Bürokrasi her hafta “bu cuma RTE hangi camide namaz kılacak?” sorusuna cevap arayarak mesai yapacak.
9)Komutanlar sürekli “acaba son günlerde bir kusur işledik mi?”, diye sorgulayarak yaşayacaklar.
10)Gülen Cemaati Silivri’de yargılanacak.
11)Bir kısım millet bugünleri bile arayacak.
12)Bir kısım millet de “bana dokunmayan yılan bin yaşasın”, şiarı ile dayak yiyenlere “oh olsun!” çekecek.
13) “Nasıl olsa yolsuzluk yapanın yanına kar kalıyor”, diyenler “devletin malı deniz, yemeyen domuz!” sözünü baş tacı edecekler.
14)Devlet erkânı malı götürürken ahali “bal tutan parmak yalar!” diyerek alkış tutacak.“Komşuda pişer, bize de düşer” beklentisi daha fazla ağırlık kazanacak.”
***
Medyada her dara düştüğümde bana sayfalarını açan Odatv’ye binlerce teşekkür ederim.
Okurlarıma ise söyleyeceğim tek söz var: “Ne kadar kusur etti isem af ola!”
Kalın sağlıcakla!