Uluslararası Lezzet İstanbul Festivali

- Okçular Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Erdoğan:- ''Zenginlikte dünya lideri bir mutfağımız var ama mutfağın ve kültürümüzün ruhuyla, inancımızın özelliklerini de bu vesileyle bütün dünyaya taşımamız lazım. Öncelikle o lezzeti, misafirperverliğiyle ve zarafetiyle insanları Türkiye'ye ve mutfağımıza..

İSTANBUL (AA) - Okçular Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Bilal Erdoğan, zenginlikte dünya lideri bir mutfağımızın bulunduğunu belirterek, "Mutfağın ve kültürümüzün ruhuyla, inancımızın özelliklerini de bu vesileyle bütün dünyaya taşımamız lazım. Öncelikle o lezzeti, misafirperverliğiyle ve zarafetiyle insanları Türkiye'ye ve mutfağımıza çekmeliyiz.'' dedi.

Tüm Restoranlar, Lokantalar ve Tedarikçiler Derneği (TÜRES) önderliğinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen ve ana başlığı "Medeniyet" olan Uluslararası Lezzet İstanbul Festivali, Yenikapı Etkinlik Alanı'nda başladı.

Fesivalin açılışında konuşan Bilal Erdoğan, yeme içme festivallerinin halkın teveccühüne mazhar olduğunu, yeme içme konusunun nefsin en agresif olduğu alanlardan biri olduğunu söyledi.

Kültürel değerler bağlamında bu tür festivallerin değerlendirilmesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bunun bir israf anlayışında sağlığı tüketen yönüyle değil, bir kültürel zenginlik, yaptığımız her işi mükemmelen yapmak, daha iyi yapmak, inancımızın, zihniyetimizin bir uzantısı olarak görüyorum. Nitekim bizim ecdadımız ve atalarımız en ufak bir eşya yapacakları zaman bakıyorsunuz ona günlerce el emeği, göz nuru akıtmak suretiyle onu zenginleştirmişler. Mimar Sinan'ı düşündüğümüz zaman ne görüyoruz? Yapılarının her köşesinde bir zarafet, her detayında bir adanmışlık, bir inanç, bir kutlu davanın izlerini görüyoruz. Nitekim bizim mutfağımızdaki unsurlarda da zarafet, misafirperverlik, ikrama verdiğimiz değer ön planda. Bunu bu günlere aslında, evlerde annelerimiz, hanımlarımız taşıdılar ağırlıklı olarak. Zenginlikte dünya lideri bir mutfağımız var ama muftağın ve kültürümüzün ruhunu, inancımızın özelliklerini de bu vesileyle bütün dünyaya taşımamız lazım. Öncelikle o lezzeti, misafirperverliğiyle ve zarafetiyle insanları Türkiye'ye ve mutfağımıza çekmeliyiz ama mutfağımızın lezzetten ve doymaktan ibaret olmadığını, bu milletin misafirperverliğinin, ikram duygusunun, israf etmeyen kültürünün o mutfağa nasıl yansıdığını misafirlerimize aktarmalıyız.''


- ''Gerçek bağımsızlık kültürel bağımsızlık olmadan gerçekleşmez''

Bilal Erdoğan, çocuk yetiştirirken "Biz gelişmemişiz, geri kalmışız, biz zaten ne yapabiliriz, elimizden ne gelir ki?" türünden ezikliklerden kurtulunması gerektiğini vurgulayarak, ''Biz gerçekten son 200-250 yılda Batı medeniyetinin tahakkümü altında dünyanın geldiği noktada bilime, fenne ve dünyanın kültürel zenginliğine en büyük katkıları yapmış bir ecdadın torunlarıyız. Yani şu anda egemen olan Batı kültürünün bu kadar agresif, dünyanın her köşesine tahakküm eden halinin bizi belli komplekslere itmemesi lazım. Çocuklarımızı da bu duygu ve zihniyetle yetiştirmeliyiz. Çocuklarımızı yetiştirirken öz güvenli, bizim değerlerimizin, kültürel mirasımızın ne kadar zengin olduğunu göstermek suretiyle, bizim bilimde, fende bugün geri olmamızın bunun bizim kaderimiz olmadığını anlatmak suretiyle yetiştirmemiz çok önemli. Bunun yemekle, müzikle, sporla, kültürün her yönüyle ilişkisi var. Kendi kimliğimizin yeniden inşası için bunların hepsi çok önemli. Onun için bu tür etkinliklerde emeği geçen TÜRES'e, Başkanına, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne çok teşekkür ediyorum. Bu tür etkinliklerin uluslararası yönünün artarak devam etmesini diliyorum. Bu etkinliklere sahip çıkıp, bunların mesajını çocuklarımıza aktarabilirsek... Gerçek bağımsızlık kültürel bağımsızlık olmadan gerçekleşmez. Onun için kendi kimliğimizin yeniden ihyası ve inşasında bu çalışmaları çok önemli görüyorum. İstanbulluları Uluslararası Lezzet Festivali'ne davet ediyorum.'' diye konuştu.


- ''Uluslararasılaştırabileceğiniz kalitede tatlarımız, lezzetlerimiz var''

İstanbul Valisi Vasip Şahin de festivalin hayırlı ve bereketli olmasını dileyerek, önümüzdeki yıllarda çok daha kapsamlı, geniş katılımlı olması temennisinde bulundu.

Konuşmaların ortak noktasının mutfağın önemli bir kültürel değer olması hususunda birleştiğine değinen Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Anadolu mutfağı, dünyada herkes tarafından kabul edilen zenginliğiyle, lezzetiyle ve kültürel felsefesiyle herkes tarafından beğenilen bir mutfak. Ben şu ana kadar bizim mutfağımızdan tadıp da hoşuna gitmeyen bir Çinli'ye, Japon'a, Fransız'a, İngiliz'e ya da Alman'a, Amerikalı'ya rastlamadım. Ama bir Fransız, Çin mutfağından hoşlanmayabiliyor. Yahut Çinli İngiliz mutfağından hoşlanmayabilir. Çünkü bizim mutfağımızın kültürel altyapısı ve felsefesi var. Biz mutfağımızı zenginleştirirken aslında ikram etme kültüründen kaynaklanan bir dinamizm yakalamışız. Cenab-ı Hak ve Hazreti Peygamber her vesileyle yetime, fakire, yolcuya, garibe, dosta, komşuya yemek ikramını hep tavsiye etmiş ve bunu ibadetlerin en önemlilerinden bize ihsas ederek ve emrederek tavsiye etmiş. Dolayısıyla bizim mutfağımızın böyle bir kültürel temeli ve altyapısı var. Biz bunu kendi geleneksel kültürümüzle de meczettiğimizde ortaya bir saha çıkmış.''

Misafire değer vermenin en önemli ölçüsünün ikram edilen yemek ve onun sunuş şekli olduğunu dile getiren Vali Şahin, ''Böylece bir mutfak adabı ve yeme içme adabı muaşereti ortaya çıkmış. Her yönüyle baktığımızda bunun önemli bir kültür öğesi olduğunu düşünüyorum.'' dedi.

Anadolu'daki köylerin her birinde tadı alınmamış ve ismi duyulmamış, farklı ve birbirinden değişik lezzetler olduğuna dikkati çeken Şahin, ''Bırakın Anadolu'yu, uluslararasılaştırabileceğiniz kalitede tatlarımız, lezzetlerimiz var. Bütün bunların ortaya çıkarılması lazım. Şu anda hangi dünya mutfağında 200'den fazla çorba çeşidi vardır. Bunlar bizim bu topraklarda tekrar ihya ettiğimiz takdirde inşallah hem mutfağın tescillenmesi, mutfağın dünya önünde kendi kimliğini tekrar kazanabilmesi hem de ülkemizin ticari değerinin oluşması bakımından da elzemdir. Ben TÜRES'e ve yönetimine bu festivali hazırladıkları ve belediyemize de bu altyapıyı sundukları için çok teşekkür ediyorum.'' ifadelerini kullandı.


- ''Türk mutfağı dünyadaki en iyi 3 mutfaktan biri"

TÜRES Genel Başkanı Ramazan Bingöl ise, devletlerin ekonomik, silahlı ve kültür sanat olmak üzere 3 güç üzerine kurulduğunu, fakat tarihteki devletlerden geriye kalan tek şeyin kültür ve sanat olduğunu dile getirdi.

Kültürün en temel öğesinin mutfak olduğunu belirten Bingöl, ''Bütün otoritelerin hemfikir olduğu ender şeylerden biri ki birçok şeyde hakkımızı vermedikleri halde bunda yadsıyamıyorlar ve çok güçlü bir geleneğimiz olduğu için herkes bunda hemfikir. Türk mutfağı dünyadaki en iyi 3 mutfaktan biri. Türk mutfağı, Çin mutfağı ve Fransız mutfağı. Biz yıllarca bırakın dünyaya tanıtmayı kendi insanımıza Türk mutfağının derinliğini, önemini anlatamamışız. Dünyada Türk mutfağının tanıtımı, lezzeti ve sunumunu insanlar bilmeye başlıyor. Turizm denildiğinde, yıllardır deniz, kum ve güneşi düşündük. Bu ülkeye gelen insanlar yiyor, içiyor. Fakat biz onları kendi yemekleriyle ağırlıyoruz. Türk mutfağını tanıtmıyoruz. TÜRES'in kuruluş sebeplerinden biri bu. Geçen sene bir turizm şurası oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız 'gastronomi turizmi, Türk mutfağı' dedi. Ona şükranlarımı sunuyorum. Biz mutfağımızı yadsıyamayız. Türk mutfağının tanıtımını yaptığımızda inanın birçok şey değişecek. Bu festivalin temel çıkış noktası bu.'' şeklinde konuştu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Hayri Baraçlı da, festivale ev sahipliği yapmaktan ötürü mutluluk duyduklarını ifade ederek, festivali gerçekleştiren TÜRES'e ve emeği geçen herkese teşekkürlerini sundu.

Festivale Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu, Bayrampaşa Belediye Başkanı Atila Aydıner, Medeniyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İhsan Karaman, Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Çeşitli ülkelerden birçok şefin katılacağı ve söyleşi yapacağı festival, 1 Ekim Pazar günü sona erecek.