''ULAŞAMADIĞI CİĞERE MUNDAR DİYOR!'' MURAT BARDAKÇI'DAN NURAY MERT'E AĞIR CEVAP!

Radikal yazarı Nuray Mert'in Tarihin Arka Odası'na yaptığı eleştirilere Murat Bardakçı'dan ağır bir karşılık geldi. İşte o sözler

Nuray Mert, dünkü köşe yazısında Habertürk’te yayınlanan Tarihin Arka Odası’nı eleştirmişti, Murat Bardakçı ile Pelin Batu’yu diline dolamıştı. Murat Bardakçı’dan bugün aynı üslupla yanıt geldi...

"Hanımefendi lütfetmiş" deyip şöyle devam etti: "Okusun da öğrensin..." Bardakçı’nın Pelin Batu ile ilgili de bir çift sözü vardı...

İşte yazısından o bölümler;

(...)
Taa asırlar öncesinden kalma milli geleneğimiz depreşti, meyveli ağaç misali her an taşlanıyoruz. Taşlamaya çabalarken, bir taraftan da göz koyduğu ciğere ulaşamayan kedi misâli, "mundaaar" gibisinden sözler ediyorlar...

Hem taş, hem de lâf atanların arasında kimler var kimler... Hayatları boyunca ortaya doğru dürüst bir eser koyamamış "mütekaid" tarih profesörleri mi, eser verdiklerini zanneden ama ne demek istedikleri "el ma’nâ fî batn-ı şâir" yani "mânâ, şairin karnında" misâli bir türlü anlaşılamayan akademisyenler mi, yoksa tepeden bakar tavırda etik ve de ideolojik ahkâm kesmeye meraklı hasudlar mı ararsınız, hepsi birarada!

HANIMEFENDİ LÜTFETMİŞ!

Programı taşlayanlar kervanına, dün Radikal’den Nuray Mert de katıldı... Hanımefendi, üstelik "Anayasa gündeminin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde yazısını bu konuya ayırdığını" söyledi, yani lütfetti, bizleri tenkil buyurdu!

BUYURSUN, O DA ÖĞRENSİN

(...) Nuray Hanım 1930’ların siyasi konjonktürünü yansıtan bu gibi eski ifadeleri ve yine o zamanlardan kalma "Araba Sevdası" romanı örneğini bir anlığına unutup doğruları öğrenmek istediği takdirde programımıza buyursun, zevkle anlatırız.

Nuray Mert’in "Ormanda çiçek toplarken kaçırılan güzel bir prensesin, tarih sohbeti adı altında iki kişi tarafından gaddarca işkenceye maruz bırakılması" gibisinden ana kraliçe edalı sözlerinin ise tek bir cevabı vardır; o da o "güzel prenses" hakkında hiç konuşmaması gereken tek kişinin Nuray Mert olduğudur!

Nuray Mert’in olay yaratan yazısı şöyleydi:

(...) Bu programlarda ’tarih tartışması’ adı altında, çok sert bir siyasi dilin, hak ettiği ciddiyeti es geçerek, kolaylıkla devreye girebilmesi. Benim izlediğim program, artık iyiden iyiye, Pelin Batu’nun, ’ormanda çiçek toplarken kaçırılan güzel bir prensesin, tarih sohbeti adı altında iki kişi tarafından gaddarca, işkenceye maruz bırakılması’ gibi gotik dönem masalını andırmaya başlamıştı.

Konu nasılsa, çevre politikalarına geldi, iki tarihçi, Batu’nun tüm söylediklerine karşı lafını ağzına tıkıp, bunların ’saf genç kızları kandırmak için uydurulmuş lafı güzaf olduğu’nu ima eden bir tavır tutturdular. Bu söylemin düzeyi, doçent unvanlı tarihçinin, ’et yeme, ot yeme ne zıkkım yiyeceğiz?’ şeklindeki veciz ifadesine kadar vardı.

Tarih sohbetinden yola çıkıp, tarihçi kisvesine sığınılarak son derece sorunlu bir siyasal dil ve üslubun, tartışmaya kapalı sert iddiaların kolaylıkla dolaşıma girdiği bu tür programların, daha fazla ciddiye alınıp, daha eleştirel biçimde izlenmesi ve tartışma konusu yapılması gerektiğini düşünüyorum. (...) Tarih de dahil olmak üzere, her konuda her görüşün daha fazla ifade bulduğu bir ortamı özlüyorsak, bunun yolu herkesin her görüş adına ağzına geleni söylemesi değil, aynı zamanda ağzından çıkanı kulağının duyması. Belli bir düzey tutturacaksak, ancak bu yol ile mümkün olacak.