UĞUR DÜNDAR'DAN YILMAZ ÖZDİL VE CEM UZAN BOMBALARI!
Uğur Dündar, Yılmaz Özdil'in Esad'a tepkisi ile Cem Uzan'ın açıklamaları hakkında çarpıcı açıklamalar yaptı.
Gazeteci Uğur Dündar Yön Radyo’da yayınlanan ’Yön’de Gündem’ programında Yılmaz Özdil’in Suriye Devlet Başkanı Esad röportajına tepkisi ile Cem Uzan’ın açıklamaları konularında çarpıcı açıklamalar yaptı.
Murat Taylan’ın sorularını yanıtlayan Dündar, "Yılmaz Özdil bir tek sözüyle değerlendirilemeyecek kadar bilinmesi gereken ve Özdil ile ilgili kanı, onun bir cümlesiyle sarsılmayacak kadar güçlü olması gerekir diye düşünüyorum" dedi.
İşte, Uğur Dündar’ın sorulara verdiği yanıtlar:
Program merakla beklendi, çok izlendi, çok konuşuldu. Özellikle Yılmaz Özdil’in Esad röportajından sonraki çıkışı medyada çok işlendi. Tartışıldı. Siz programdan sonra bir dönüp baktığınızda ne diyorsunuz?
"Yılmaz Özdil’in AKP iktidarına nasıl baktığı ortada. Yılmaz Özdil’in yazıları ortada. Yılmaz Özdil’in nasıl insancıl bir kalbi olduğu ortada. Yılmaz Özdil’in Hürriyet’teki köşesini okuyanların sayısı ortada. Yılmaz Özdil’i o sayfadan uzaklaştırabilmek, Yılmaz Özdil’in kalemini kırabilmek için ne gibi girişimler yapıldığı da ortada. Yılmaz Özdil, bir tek sözüyle değerlendirilemeyecek kadar bilinmesi gereken ve Yılmaz Özdil ile ilgili kanı, onun bir cümlesiyle sarsılmayacak kadar güçlü olması gerekir diye düşünüyorum. Yılmaz Özdil orada böyle bir röportaj yapılamaz şeklinde bir yaklaşım, yorum getirmedi. Ayrıca Ece Zereycan arkadaşımız da bir gazetecinin nasıl durması gerekiyorsa orada o duruşu sergiledi ve Beşar Esad’ın yüzüne karşı "Siz bir diktatör müsünüz?" sorusunu sordu. Dolayısıyla ben Yılmaz Özdil’in orada sadece ve sadece Başbakanlık makamını korumak ve Başbakanlık makamına kendisi tartışmalı, diktatör olup olmadığı tartışmalı, ulusuna zulüm yapıp yapmadığı tartışmalı bir liderin T.C Başbakanlık makamına hakaret etme hakkının bulunmadığını söyledi. Belki bu sözler ağır bir çerçeve içinde söylenmiş olabilir. İnsanlar bunu eleştirebilir. Eleştirme hakları da vardır ama bizim bir defa Antakya’ya Antakya’da yaşayan yurttaşlarımıza, Alevi vatandaşlarımıza, orada yaşan Nusayri vatandaşlarımıza bakışımız ortada. Ben kalkmışım İzmir’den tatilimi yarıda kesmişim Abdullah Cömert ve Ali İsmail Korkmaz’ın evlerine taziye ziyaretine gitmişim."
Cem Uzan’ın bir kaç gündür gazetelerde yer alan açıklamaları çerçevesinde sizinle ilgili sözlerine cevabınızı ben dinledim, dinleyicilerimizle paylaştım da. Ama şu dönemde Cem Uzan ne alaka diye sorayım ?
"Valla onu ben de çözebilmiş değilim. Cem Uzan’ın benimle ilgili bahsettiği konu, sanki biz bütün yükü onun üstüne atmışız. Davalarla başbaşa bırakmışız.Efendim ben de sadece sunucuyum, önüme gelen metni okurum demişim. Bir defa Cem Uzan gerçeği bilmiyor. Ya da saptırıyor. Ben kötü niyetli olmak istemiyorum ama saptırıyor. Bir, biz Beyaz Enerji Operasyonu sırasında bir fezleke ele geçirdik. Mehmet Güç arkadaşımız bu haberi hazırlamıştı. Özel haber olarak ekrana getirdik. Arkadaşımızın emeğini değerlendirirerek,"Bu Mehmet Güç’n Özel Haberidir"in altını çize çize duyurduk. Orada Turgut Yılmaz, sorgulanması gereken şüpheliler arasında geçiyordu. Cem Uzan bana "Acaba Turgur Yılmaz’ın ismini çıkartıp öyle yayınlayabilir miyiz?" dedi. Ben de hayır Turgut Yılmaz’ın ismi dahil olmak koşuluyla yayınlarım dedim. Ve nitekim yayımladım.Benim elimde belgesi de var. Daha sonra savcılığa gittiğimde programın sonunda şu anonsu yaptığımı da gördüm o belgede.
Bu fezlekenin yayınlanması demek adı geçen kişilerin mutlaka suçlu olduğu anlamına gelmez. Buna daha sonra yargı karar verecek. Bizim buradaki amacımız, toplumun bilgilenme hakkına hizmet etmektir ve bu belgeyi yayınlayarak objektif gazetecilik yapmaktır. Ayrıca ekranımızda cevap vermek isteyen herkese açıktır "anonsunu yapmışım. Ondan sonra Turgut Yılmaz geldi. Kendini savunmak istedi ve savundu. Ben de sorularımı sordum. Hoşuna gitmedi sorularım. Daha sonra Turgut Yılmaz’ın Cem Uzan’ı azarlayarak merdivenden indiklerini gördüm.
Şimdi diyor ki benimle ilgili olarak, efendim ben sadece sunucuyum önüme getirilen haberi okurum. Halbuki ben oraya, Turgut Yılmaz’ın avukatının şikayet dilekçesinde de yazdığı gibi Star TV’nin Haber Genel Yayın Yönetmeni ve sunucusu olarak şikayet edilmişim. Üstelik Cem Uzan ve televizyonu şikayet edilmemiş, özel haber sahibi olduğu için de Mehmet Güç arkadaşımla ikimiz şüpheli olarak gitmişiz, ifademizi vermişiz aslanlar gibi ve ondan sonra da takipsizlik kararı alınmış.Yani biz Cem Uzan’ı davalarla başbaşa bırakmamışız. Dörtdörtlük bir haber yapmışız ve savcılık da bunu toplumun bilgilenme hakkı doğrultusunda, basın özgürlüğü kapsamında bir habercilik çabası olalak değerlendirmiş ve o kararı vermiş. Bir daha dava açılmamış ne Cem Uzan hakkında ne televizyonu hakkında dava açılmış. Dolayısıyla kendisi gidip savcılığa ifade dahi vermemiş. Çünkü sanıklar bizleriz. Biz hesabımızı vermişiz. Cem Uzan’ın benimle ilgili işte ondan sonra Uğur Dündar ile yolumuz ayrıldı lafları da palavra. Sadece doğru olan benim yaptığım bir Arena haberleri vardı. Onun karşılığında aldığım toplu bir telif ücreti vardı. Arena telif olarak benim üzerime kayıtlıdır zaten. Dedim ki ben sizinle 2,5 yıllık sözleşme yaptım. Beni işten çıkartıyorsunuz. Bu sözleşme gereği tazminat alma hakkım var. Ama ben bunu kullanmayacağım. Sizin arkamdan para için laf söylemenizi istemiyorum. Kendisiyle de konuşmuyorum. O‘na en yakın adamıyla hep muhattap oluyoruz. Ben parayı iade ettim. Kendisi de söylüyor zaten "Benden para alıp,vaktinden önce ayrılan ve parasını iade eden tek insan Uğur Dündar’dır" diyor.
Ayrılış nedenimiz bu da değil. Ayrılış nedenimiz, orada çalışan arkadaşlarımı atmamı istedi. Ben de onların çok başarılı olduklarını atamayacağımı söyledim. O zaman maaşlarından keselim dedi. Ben bir plan yaptım. Kes dedim. Arkadaşlarımın maaşları kesiliyordu. Benim masama geliyorlardı. Sekreterim onlara maaşlarından ne kadar kesildiyse onu ödüyordu. Cebimden 2,5 ay kadar bu şekilde ödeme yaptım arkadaşlarıma. Ondan sonra bir gün geldiler bana dediler ki Aydın Doğan’la biz kavga edeceğiz. Ufukta böyle bir kavga görünüyor. Siz de bizim safımızda yer alır mısınız? Ben de "Ben tetikçilik yapmayacağımı size söyledim. Buraya gelirken öne sürdüğüm tek koşul, benim editöryal bağımsızlığıma müdehale edilmemesiydi. Siz de bunu kabul ettiniz. Şimdi bana diyorsunuz ki gel bizimle tetikçilik yap. Üstelik daha evvel benim çalıştığım kurum olan Aydın Doğan’a karşı biz savaşacağız. Sen bu savaşta tetikçi ol. Ben yapmam böyle bir adi işi" dedim. Ondan sonra parayı da iade ederek ayrıldım. Peşimden arkadaşlarım geldiler. 2011 krizi başlamış. 30 arkadaşıma da geri kalan paramdan" Arkadaşlar, siz aylarca işsiz kalacaksınız, alın 5 bin, 10 bin dolar" diyerek arkadaşlarıma da paralarımı dağıttım. Uzun hikayedir. Daha sonra devam etti, işsiz kaldı çocuklar. Sabah gazetesine, ATV’ye başladım. Oradan da para almadım. Yeter ki arkadaşlarım maaş alsınlar , evlerine ekmek götürsünler diye kendim Sabah Gazetesi‘nin göbeğinde çok güzel köşe yazıları yazıyordum ayrıca ATV’de de Arena’yı yapıyorduk. Orada da ANAP müdehalesiyle ben işi bırakmak zorunda kaldım.Yani Cem Uzan, o Beyaz Enerji Fezlekesi dolayısı ile en ufak bir mağduriyet yaşamamıştır. İki sanık vardı savcılığa gittiğimizde. Ben haber genel yönetmeni ve sunucusu ve özel haberi yapan arkadaşım Mehmet Güç. Olay da takipsizlikle sonuçlandı. İtiraz ettiler, ağır cezaya başvurdular. O da takipsizlik kararında ısrar etti. Dolayısıyla dosya kapandı. Cem Uzan’ın söylediklerinin gerçekle yakından uzaktan hiç bir ilgisinin olmadığını düşünüyorum. Ağır hapis cezalarıyla karşı karşıya. Türkiye’ye gelmek ve bir şekilde bu cezalardan da kurtulmak istiyor. Yani yaptıklarından herhalde pişman olmuş. Şimdi bir şekilde kendisini aklamaya çalışıyor ama söylediklerinin benimle ilgili kısımlarının gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok. "
Murat Taylan’ın sorularını yanıtlayan Dündar, "Yılmaz Özdil bir tek sözüyle değerlendirilemeyecek kadar bilinmesi gereken ve Özdil ile ilgili kanı, onun bir cümlesiyle sarsılmayacak kadar güçlü olması gerekir diye düşünüyorum" dedi.
İşte, Uğur Dündar’ın sorulara verdiği yanıtlar:
Program merakla beklendi, çok izlendi, çok konuşuldu. Özellikle Yılmaz Özdil’in Esad röportajından sonraki çıkışı medyada çok işlendi. Tartışıldı. Siz programdan sonra bir dönüp baktığınızda ne diyorsunuz?
"Yılmaz Özdil’in AKP iktidarına nasıl baktığı ortada. Yılmaz Özdil’in yazıları ortada. Yılmaz Özdil’in nasıl insancıl bir kalbi olduğu ortada. Yılmaz Özdil’in Hürriyet’teki köşesini okuyanların sayısı ortada. Yılmaz Özdil’i o sayfadan uzaklaştırabilmek, Yılmaz Özdil’in kalemini kırabilmek için ne gibi girişimler yapıldığı da ortada. Yılmaz Özdil, bir tek sözüyle değerlendirilemeyecek kadar bilinmesi gereken ve Yılmaz Özdil ile ilgili kanı, onun bir cümlesiyle sarsılmayacak kadar güçlü olması gerekir diye düşünüyorum. Yılmaz Özdil orada böyle bir röportaj yapılamaz şeklinde bir yaklaşım, yorum getirmedi. Ayrıca Ece Zereycan arkadaşımız da bir gazetecinin nasıl durması gerekiyorsa orada o duruşu sergiledi ve Beşar Esad’ın yüzüne karşı "Siz bir diktatör müsünüz?" sorusunu sordu. Dolayısıyla ben Yılmaz Özdil’in orada sadece ve sadece Başbakanlık makamını korumak ve Başbakanlık makamına kendisi tartışmalı, diktatör olup olmadığı tartışmalı, ulusuna zulüm yapıp yapmadığı tartışmalı bir liderin T.C Başbakanlık makamına hakaret etme hakkının bulunmadığını söyledi. Belki bu sözler ağır bir çerçeve içinde söylenmiş olabilir. İnsanlar bunu eleştirebilir. Eleştirme hakları da vardır ama bizim bir defa Antakya’ya Antakya’da yaşayan yurttaşlarımıza, Alevi vatandaşlarımıza, orada yaşan Nusayri vatandaşlarımıza bakışımız ortada. Ben kalkmışım İzmir’den tatilimi yarıda kesmişim Abdullah Cömert ve Ali İsmail Korkmaz’ın evlerine taziye ziyaretine gitmişim."
Cem Uzan’ın bir kaç gündür gazetelerde yer alan açıklamaları çerçevesinde sizinle ilgili sözlerine cevabınızı ben dinledim, dinleyicilerimizle paylaştım da. Ama şu dönemde Cem Uzan ne alaka diye sorayım ?
"Valla onu ben de çözebilmiş değilim. Cem Uzan’ın benimle ilgili bahsettiği konu, sanki biz bütün yükü onun üstüne atmışız. Davalarla başbaşa bırakmışız.Efendim ben de sadece sunucuyum, önüme gelen metni okurum demişim. Bir defa Cem Uzan gerçeği bilmiyor. Ya da saptırıyor. Ben kötü niyetli olmak istemiyorum ama saptırıyor. Bir, biz Beyaz Enerji Operasyonu sırasında bir fezleke ele geçirdik. Mehmet Güç arkadaşımız bu haberi hazırlamıştı. Özel haber olarak ekrana getirdik. Arkadaşımızın emeğini değerlendirirerek,"Bu Mehmet Güç’n Özel Haberidir"in altını çize çize duyurduk. Orada Turgut Yılmaz, sorgulanması gereken şüpheliler arasında geçiyordu. Cem Uzan bana "Acaba Turgur Yılmaz’ın ismini çıkartıp öyle yayınlayabilir miyiz?" dedi. Ben de hayır Turgut Yılmaz’ın ismi dahil olmak koşuluyla yayınlarım dedim. Ve nitekim yayımladım.Benim elimde belgesi de var. Daha sonra savcılığa gittiğimde programın sonunda şu anonsu yaptığımı da gördüm o belgede.
Bu fezlekenin yayınlanması demek adı geçen kişilerin mutlaka suçlu olduğu anlamına gelmez. Buna daha sonra yargı karar verecek. Bizim buradaki amacımız, toplumun bilgilenme hakkına hizmet etmektir ve bu belgeyi yayınlayarak objektif gazetecilik yapmaktır. Ayrıca ekranımızda cevap vermek isteyen herkese açıktır "anonsunu yapmışım. Ondan sonra Turgut Yılmaz geldi. Kendini savunmak istedi ve savundu. Ben de sorularımı sordum. Hoşuna gitmedi sorularım. Daha sonra Turgut Yılmaz’ın Cem Uzan’ı azarlayarak merdivenden indiklerini gördüm.
Şimdi diyor ki benimle ilgili olarak, efendim ben sadece sunucuyum önüme getirilen haberi okurum. Halbuki ben oraya, Turgut Yılmaz’ın avukatının şikayet dilekçesinde de yazdığı gibi Star TV’nin Haber Genel Yayın Yönetmeni ve sunucusu olarak şikayet edilmişim. Üstelik Cem Uzan ve televizyonu şikayet edilmemiş, özel haber sahibi olduğu için de Mehmet Güç arkadaşımla ikimiz şüpheli olarak gitmişiz, ifademizi vermişiz aslanlar gibi ve ondan sonra da takipsizlik kararı alınmış.Yani biz Cem Uzan’ı davalarla başbaşa bırakmamışız. Dörtdörtlük bir haber yapmışız ve savcılık da bunu toplumun bilgilenme hakkı doğrultusunda, basın özgürlüğü kapsamında bir habercilik çabası olalak değerlendirmiş ve o kararı vermiş. Bir daha dava açılmamış ne Cem Uzan hakkında ne televizyonu hakkında dava açılmış. Dolayısıyla kendisi gidip savcılığa ifade dahi vermemiş. Çünkü sanıklar bizleriz. Biz hesabımızı vermişiz. Cem Uzan’ın benimle ilgili işte ondan sonra Uğur Dündar ile yolumuz ayrıldı lafları da palavra. Sadece doğru olan benim yaptığım bir Arena haberleri vardı. Onun karşılığında aldığım toplu bir telif ücreti vardı. Arena telif olarak benim üzerime kayıtlıdır zaten. Dedim ki ben sizinle 2,5 yıllık sözleşme yaptım. Beni işten çıkartıyorsunuz. Bu sözleşme gereği tazminat alma hakkım var. Ama ben bunu kullanmayacağım. Sizin arkamdan para için laf söylemenizi istemiyorum. Kendisiyle de konuşmuyorum. O‘na en yakın adamıyla hep muhattap oluyoruz. Ben parayı iade ettim. Kendisi de söylüyor zaten "Benden para alıp,vaktinden önce ayrılan ve parasını iade eden tek insan Uğur Dündar’dır" diyor.
Ayrılış nedenimiz bu da değil. Ayrılış nedenimiz, orada çalışan arkadaşlarımı atmamı istedi. Ben de onların çok başarılı olduklarını atamayacağımı söyledim. O zaman maaşlarından keselim dedi. Ben bir plan yaptım. Kes dedim. Arkadaşlarımın maaşları kesiliyordu. Benim masama geliyorlardı. Sekreterim onlara maaşlarından ne kadar kesildiyse onu ödüyordu. Cebimden 2,5 ay kadar bu şekilde ödeme yaptım arkadaşlarıma. Ondan sonra bir gün geldiler bana dediler ki Aydın Doğan’la biz kavga edeceğiz. Ufukta böyle bir kavga görünüyor. Siz de bizim safımızda yer alır mısınız? Ben de "Ben tetikçilik yapmayacağımı size söyledim. Buraya gelirken öne sürdüğüm tek koşul, benim editöryal bağımsızlığıma müdehale edilmemesiydi. Siz de bunu kabul ettiniz. Şimdi bana diyorsunuz ki gel bizimle tetikçilik yap. Üstelik daha evvel benim çalıştığım kurum olan Aydın Doğan’a karşı biz savaşacağız. Sen bu savaşta tetikçi ol. Ben yapmam böyle bir adi işi" dedim. Ondan sonra parayı da iade ederek ayrıldım. Peşimden arkadaşlarım geldiler. 2011 krizi başlamış. 30 arkadaşıma da geri kalan paramdan" Arkadaşlar, siz aylarca işsiz kalacaksınız, alın 5 bin, 10 bin dolar" diyerek arkadaşlarıma da paralarımı dağıttım. Uzun hikayedir. Daha sonra devam etti, işsiz kaldı çocuklar. Sabah gazetesine, ATV’ye başladım. Oradan da para almadım. Yeter ki arkadaşlarım maaş alsınlar , evlerine ekmek götürsünler diye kendim Sabah Gazetesi‘nin göbeğinde çok güzel köşe yazıları yazıyordum ayrıca ATV’de de Arena’yı yapıyorduk. Orada da ANAP müdehalesiyle ben işi bırakmak zorunda kaldım.Yani Cem Uzan, o Beyaz Enerji Fezlekesi dolayısı ile en ufak bir mağduriyet yaşamamıştır. İki sanık vardı savcılığa gittiğimizde. Ben haber genel yönetmeni ve sunucusu ve özel haberi yapan arkadaşım Mehmet Güç. Olay da takipsizlikle sonuçlandı. İtiraz ettiler, ağır cezaya başvurdular. O da takipsizlik kararında ısrar etti. Dolayısıyla dosya kapandı. Cem Uzan’ın söylediklerinin gerçekle yakından uzaktan hiç bir ilgisinin olmadığını düşünüyorum. Ağır hapis cezalarıyla karşı karşıya. Türkiye’ye gelmek ve bir şekilde bu cezalardan da kurtulmak istiyor. Yani yaptıklarından herhalde pişman olmuş. Şimdi bir şekilde kendisini aklamaya çalışıyor ama söylediklerinin benimle ilgili kısımlarının gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok. "