Uğur Dündar'a şok röportaj teklifi: İlk defa haber beni kovalıyor, şaşkınım!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın eski Basın Danışmanı Kemal Öztürk, Duayen Gazeteci Uğur Dündar’la anısını anlattı.
2004 yılında dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç’la birlikte çalıştığını söyleyen Kemal Öztürk, TBMM'ye bağlı olan Dolmabahçe Sarayı'nda çatlak olduğunu, su sızdığını, Osmanlı döneminden kalma dört tarihi halının ıslanıp çürüdüğünü ve bunu Uğur Dündar’ın duymasından çekindiklerini anlattı.
Yeni Şafak gazetesi yazarı Kemal Öztürk, bugünkü yazısında 2004’deki yaşadıkları krizi şöyle anlattı:
“KRİZ OLAN ŞEY UĞUR DÜNDAR'IN BUNU ÖĞRENMESİYDİ”
“Daha çiçeği burnunda bir iletişim danışmanıydım, 2004 yılının yazıydı. Gelen telefon ve orada öğrendiğim kriz, beni bir anda yaşlandırdı sanki. Tatilimi o dakika kesip, hemen İstanbul'a döndüm.
Arayan TBMM Başkanı Bülent Arınç'tı. TBMM'ye bağlı olan Dolmabahçe Sarayı'nın çatısında bir çatlak oluşmuş, içeri sular akmış, Osmanlı döneminden kalma 4 tarihi halıyı ıslatmıştı. Görevliler bunu fark etmemiş, halılar alttan alta bir de çürümüştü. Durum vahimdi. Bunun için Başkan soruşturma açtırmış, ihmali, suçu, beceriksizliği olan herkesin tespitini istemişti. Olanlar buraya kadar üzücü ama panik yapacak kadar kriz hali de değildi aslında. Kriz olan şey, televizyon gazetecisi Uğur Dündar'ın bunu öğrenmesiydi. Zira Uğur Dündar daha önce de Dolmabahçe Sarayı'nın depolarında, çürümüş eşyalarla ilgili haber yapmış, herkesin başı fena ağrımıştı. TBMM bürokrasisi bunun travmasını yaşayıp, bizi de panikletiyordu.”
“HERKES DÜNDAR'I DURDURACAK BİR YOL ARARKEN…”
“Müfettişlerin resmi soruşturmasına göre, ihmali olanlara çok ağır cezalar verilmesi, halıların tamir paralarının da bu görevlilere ödetilmesi (zimmet) talep ediliyordu” diyen Kemal Öztürk şöyle devam etti:
“Uğur Dündar ise bulunmaz Hint kumaşına benzeyen bu haberi patlatmak için hazırlık yapıyordu. Herkes Dündar'ı durduracak bir yol ararken, şöyle bir teklifte bulundum Başkan'a: ‘Olay bizim bilgimiz ve yönetimimiz dışında olmuş, büyük bir 'görevi ihmal' suçudur. Gerekli yasal işlemler başlatılmış, suçlular tespit edilmiş. Bu durumda bu olayı ört bas etmenin gereği nedir? Tam tersine Uğur Dündar'ı Dolmabahçe'ye çağıralım, halıları gösterelim ve buna sebep olan görevlilerin aldıkları cezaları, siz çürüyen halıların başında kamuoyuna açıklayın. Herkese de ders olsun. Saklayacak bir şey yok, saklanamaz da zaten’ dedim. Herkes bir şaşırdı ama Arınç teklifi mantıklı buldu ve kabul etti.”
“İLK DEFA HABER BENİ KOVALIYOR, ŞAŞKINIM”
Kemal Öztürk Uğur Dündar'ı aradığını ve randevulaştığını belirterek şunları yazdı:
“Kanal D binasındaki odasında görüştük. Ona elindeki haberin doğru olduğunu, bunun için kendisine müfettiş raporunu da getirdiğimi, isterse çürüyen halıların başında Başkan Arınç'la da röportaj yapabileceğini söyledim. Dündar çok şaşırdı ve şöyle dedi: ‘Bugüne kadar hep haber kovaladım, haber ve konu olan kişiler benden kaçtı. İlk defa haber beni kovalıyor, şaşkınım.’
Dediklerimizi yaptık. Başkan Arınç daire başkanı da dahil bir çok kişiyi görevden aldı, mahkemeye verdi ve hepsine zimmet çıkardı. Haber Hürriyet Gazetesi'nde manşet oldu, Kanal D de geniş şekilde yayınlandı. Çok ses getirdi. TBMM yönetiminin suçluları tespiti ve müdahalesi çok takdir gördü. Bürokrasi de o günden sonra pür dikkat işine sarıldı.”
Yeni Şafak gazetesi yazarı Kemal Öztürk, bugünkü yazısında 2004’deki yaşadıkları krizi şöyle anlattı:
“KRİZ OLAN ŞEY UĞUR DÜNDAR'IN BUNU ÖĞRENMESİYDİ”
“Daha çiçeği burnunda bir iletişim danışmanıydım, 2004 yılının yazıydı. Gelen telefon ve orada öğrendiğim kriz, beni bir anda yaşlandırdı sanki. Tatilimi o dakika kesip, hemen İstanbul'a döndüm.
Arayan TBMM Başkanı Bülent Arınç'tı. TBMM'ye bağlı olan Dolmabahçe Sarayı'nın çatısında bir çatlak oluşmuş, içeri sular akmış, Osmanlı döneminden kalma 4 tarihi halıyı ıslatmıştı. Görevliler bunu fark etmemiş, halılar alttan alta bir de çürümüştü. Durum vahimdi. Bunun için Başkan soruşturma açtırmış, ihmali, suçu, beceriksizliği olan herkesin tespitini istemişti. Olanlar buraya kadar üzücü ama panik yapacak kadar kriz hali de değildi aslında. Kriz olan şey, televizyon gazetecisi Uğur Dündar'ın bunu öğrenmesiydi. Zira Uğur Dündar daha önce de Dolmabahçe Sarayı'nın depolarında, çürümüş eşyalarla ilgili haber yapmış, herkesin başı fena ağrımıştı. TBMM bürokrasisi bunun travmasını yaşayıp, bizi de panikletiyordu.”
“HERKES DÜNDAR'I DURDURACAK BİR YOL ARARKEN…”
“Müfettişlerin resmi soruşturmasına göre, ihmali olanlara çok ağır cezalar verilmesi, halıların tamir paralarının da bu görevlilere ödetilmesi (zimmet) talep ediliyordu” diyen Kemal Öztürk şöyle devam etti:
“Uğur Dündar ise bulunmaz Hint kumaşına benzeyen bu haberi patlatmak için hazırlık yapıyordu. Herkes Dündar'ı durduracak bir yol ararken, şöyle bir teklifte bulundum Başkan'a: ‘Olay bizim bilgimiz ve yönetimimiz dışında olmuş, büyük bir 'görevi ihmal' suçudur. Gerekli yasal işlemler başlatılmış, suçlular tespit edilmiş. Bu durumda bu olayı ört bas etmenin gereği nedir? Tam tersine Uğur Dündar'ı Dolmabahçe'ye çağıralım, halıları gösterelim ve buna sebep olan görevlilerin aldıkları cezaları, siz çürüyen halıların başında kamuoyuna açıklayın. Herkese de ders olsun. Saklayacak bir şey yok, saklanamaz da zaten’ dedim. Herkes bir şaşırdı ama Arınç teklifi mantıklı buldu ve kabul etti.”
“İLK DEFA HABER BENİ KOVALIYOR, ŞAŞKINIM”
Kemal Öztürk Uğur Dündar'ı aradığını ve randevulaştığını belirterek şunları yazdı:
“Kanal D binasındaki odasında görüştük. Ona elindeki haberin doğru olduğunu, bunun için kendisine müfettiş raporunu da getirdiğimi, isterse çürüyen halıların başında Başkan Arınç'la da röportaj yapabileceğini söyledim. Dündar çok şaşırdı ve şöyle dedi: ‘Bugüne kadar hep haber kovaladım, haber ve konu olan kişiler benden kaçtı. İlk defa haber beni kovalıyor, şaşkınım.’
Dediklerimizi yaptık. Başkan Arınç daire başkanı da dahil bir çok kişiyi görevden aldı, mahkemeye verdi ve hepsine zimmet çıkardı. Haber Hürriyet Gazetesi'nde manşet oldu, Kanal D de geniş şekilde yayınlandı. Çok ses getirdi. TBMM yönetiminin suçluları tespiti ve müdahalesi çok takdir gördü. Bürokrasi de o günden sonra pür dikkat işine sarıldı.”