"U DÖNÜŞÜ YAPACAK YER YOK!" YILMAZ ÖZDİL YAZDI!

Aslında her şey “Londra gibiyiz” ayaklarıyla başladı. Çift katlı otobüs getirdiler. Ama, küçük bi pürüz vardı...

5 sene mi, 7 sene mi?

Aslında her şey “Londra gibiyiz” ayaklarıyla başladı. Çift katlı otobüs getirdiler. Ama, küçük bi pürüz vardı...
Londra’da trafik tersten akıyor, duraklar solda, dolayısıyla çift katlıların kapıları da soldaydı. İstanbul’da sağdan gidecek, duraklar da sağda... Eşşek yükü para ödedikleri gıcır gıcır otobüslerin soldaki kapılarını söküp, kaynakla parça ekleyip kapattılar, sağ tarafını kaynakla kesip, soldan sökülen kapıları sağa taktılar. Oldu sana Londra.
*
Bilahare, sevdiler bu estetik ameliyat işini, metro yapamadık, bari metroymuş gibi yapalım dediler. Yolun ortasına yol yaptılar. Durakları da, yolun ortasına yaptıkları yolun ortasına diktiler. Ama, küçük bi pürüz vardı... Çift katlıların kapısını soldan söküp sağa taktıkları için, yolun ortasına diktikleri duraklar, çift katlıların solunda kaldı! İndirmeye-bindirmeye yanaşamıyordu. Londra diil miyiz kardeşim dedi biri... Hee, Londra’yız... Haaadi bakalım, çift katlıları yolun sağından değil, solundan götürmeye başladılar. Oldu sana tam Londra.
*
Ama, küçük bi pürüz vardı... Raysız, imitasyon metro, tek hat üstünde gayet güzel gidiyor gidiyor gidiyor, gelemiyordu! Yol bitince, kafayı asansörün kapısına kaptırmış gibi, sıkışıp kalıyor, dönemiyordu. İşte o anda, hattın başladığı ve bittiği yere U dönüşü için kavşak yapmayı unuttukları anlaşıldı. Derhal kriz masasını topladılar, zabıtaları devreye soktular. Pazarda domates kontrolü yapması gereken zabıtalar E5’e fırladı... El kol işaretleriyle trafiği durduruyor, balina ebatlarındaki metrobüsleri E5’e çıkarıyor, geniiiiş bi kavisle, tekrardan hatta sokuyordu.
*
Ama, küçük bi pürüz vardı... Trafik keşmekeşine çözüm olarak icat edilen metrobüsler, zabıta marifetiyle yoldan çıkıp, tekrardan yola girme manevrası sırasında, trafiği hiç görülmediği kadar felç ediyordu. Yumruklaşmalar başladı. Zabıtalar, direksiyon başında sinir krizi geçiren asabi vatandaşlarımız tarafından dövülüyordu. Kriz masasını topladılar. Trafik sıkışıklığına çözüm olarak icat ettikleri metrobüsleri, trafiğin yoğun olduğu saatlerde seferden çekme kararı aldılar iyi mi! Hava kararıp, el ayak çekilince trafik rahatlıyor, bu süper zekâ arkadaşlar da metrobüsleri yeniden sefere koyuyordu.
*
Ama, küçük bi pürüz vardı... Seferlerin başladığı saatlerde, sokakta kimse kalmadığı için, metrobüsler boş boş gidip geliyordu. Baktılar ki, şoförden başka kimse binmiyor, kriz masasını topladılar, E5’in ortasına, uçan daire gibi havada duran U dönüşü yerleri yaptılar.
*
Ama, küçük bi pürüz vardı... U dönüşünü “deneme-yamulma” yöntemiyle, geç de olsa akıl etmişler, yolun ortasına diktikleri duraklara insanların nasıl geleceğini düşünmemişlerdi. Metrobüs şakır şakır gidip geliyor, ahali teee uzaktan seyrediyor, arada önce duvar gibi bariyer, sonra da yoğun trafik olduğu için, E5’in ortasına dikilen duraklara geçemiyorlardı. Kriz masası topladılar. Düşünüp taşınırlarken, biri “üstgeçit mi yapsak?” dedi. Öbürleri alkışladı.
*
Ama, küçük bi pürüz vardı... Öylesine titiz planlama yapmışlardı ki, Hollanda’dan apar topar kiraladıkları otobüslerin durak levhalarını sökmeyi unutmuşlardı. Kiminde Utrech yazıyordu, kiminde Eindhoven... Üstelik, sanki memlekette şoför kalmamış gibi, otobüslerle beraber Hollandalı şoförleri de kiralamışlardı. “Birader nereye gidiyor bu?” diye sorulduğunda, “Ben anlamiyo Turkce” cevabı veriyorlardı. Deneme-yanılma yöntemiyle, Eindhoven’e binersen, Cevizlibağ’a, Utrech’e binersen, Topkapı’ya gideceğin anlaşıldı... E baktılar ki, bu iş tamamdır, “asrın procesi” denilen metrobüsü, köprüyü geçirip, Anadolu yakasına götürmeye karar verdiler.
*
Ama, küçük bi pürüz vardı... Tanesini 1.5 milyon Euro’cuğa aldıkları 70 otobüs, düz yolda gidiyor, yokuşta çekmiyordu! Kadıköy’den binenler, şoförün “beyler bi el atalım” anonsuyla köprü yokuşunda iniyor, ittiriyor, düze çıkınca, gene biniyordu. Kriz masası topladılar. Bildiğin körüklü otobüsleri devreye soktular, metrobüsmüş gibi yaptılar. Tanesi 1.5 milyon Euro’cuğa alınan 70 otobüsü düz yerlerde, körüklüleri yokuşta kullanmaya başladılar.
*
Ama, küçük bi pürüz vardı... Yağmur yağdı, metrobüs hattı Fırat Nehri’ne döndü. Zodyak çalışıyor, otobüs çalışmıyordu. Kriz masası toplandı. İncelendi. Yolun ortasına yaptıkları yolu, normal yoldan 5 santim aşağı yaptıkları ortaya çıktı. Seferleri durdurup, asfaltı yükselttiler. Bu sefer kar yağdı... Muhallebici-mimar belediye başkanımızın asfaltı, sütlaca döndü. Seferleri durdurup, çukurları yamadılar.
*
Ama, küçük bi pürüz vardı... Tamirat için bölüm bölüm kapatıp, çift yönlü yolu tek yönlü kullanırken, zaten ters yön kullanan şoförlerin nevri döndü! Sağdan mı gidiyorduk, soldan mı filan derken, tek hat üzerinde kafa kafaya tokuşmaya başladılar. Nasıl becerildi bilmiyorum, iş makinesi metrobüse çarptı, ölenler oldu. Tamirat nihayet bitti, kalan sağlarla devam edildi.
*
Ama, küçük bi pürüz vardı... Asrın procesi, muhteşem hesap-kitap nedeniyle asrın maliyeti’ni yaratmıştı. Kriz masası toplandı. Milleti rahatlatmak için yapılan metrobüse, zam yapıldı!
*
Ama, küçük bi pürüz vardı... Metrobüs zammı, mahkeme duvarına tosladı. Badem olmadığı anlaşılan bi hâkim çıktı, “zam mam yapamazsınız” dedi. Bu işi de yüzlerine gözlerine bulaştırmışlardı, mimariye, mühendisliğe aykırı olduğu gibi, hukuka da aykırıydı. Ahali biletlere dava açtı. Kriz masası toplandı. Tırıs tırıs geri çekildi, kontratak olarak, Avcılar’a doğru tam gaz devam edildi.
*
Ama, küçük bi pürüz vardı... 6 sene önce, bizzat kendileri tarafından yapılan, bizzat başbakanımız tarafından törenle hizmete açılan, 37 trilyon liracığa mal olan Avcılar tüneli, metrobüslere dar geliyor, manevra yapmasını engelliyordu. Kriz masası toplandı. Trafiği rahatlatması için 37 trilyon liracık harcanarak açılan tünel, beton duvarla kapatıldı! Metrobüslerin manevra yapmasına uygun yeni kavşak inşaatına başlandı.
*
Asrın proce’sini seneler evvel ilk yazmaya başladığımda, sadece iki paragraftan ibaretti. Etap etap 13 paragrafa ulaştı. Maceramız, durmak yok, yola devam ediyor. Küçük bi pürüz var... Eskiden köşeye sığıyordu, bu gidişle yakında sayfaya sığmayacak.
*
Ve, siz enteresan şekilde hâlâ merak ediyorsunuz, Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 5 sene mi, 7 sene mi?
*
Düzelteyim derken bozan, kaş yapayım derken göz çıkaran, anayasa’ya metrobüs muamelesi yapan “öngörülü, vizyoner” arkadaşlara soracaksınız onu.
*
Çünkü, bindik bi alamete...
Küçük bi pürüz var.
U dönüşü yapacak yer yok!

Yılmaz Özdil/Hürriyet