"TWITTER'CI YAZARLAR KOMİK DURUMA DÜŞÜYOR!.." ENVER AYSEVER'DEN İLGİNÇ AÇIKLAMALAR!.

SKYTURK´te beş yıldır yayımlanan Aykırı Sorular programının yaratıcısı; romancı, gazete köşe ve de tiyatro oyun yazarı Enver Aysever medya,siyaset ve internet konusunda neler söyledi?

'Toplumun vicdanı olmalıyız'


Aykırı Sorular'ın yaratıcısı Enver Aysever'le medya, siyaset ve internet üzerine söyleştik


RÖPORTAJ: BATUR FATİH İLHAN

SKYTURK´te beş yıldır yayımlanan Aykırı Sorular programının yaratıcısı; romancı, gazete köşe ve de tiyatro oyun yazarı Enver Aysever´le, beşinci yaşına basan siyasi programını masaya yatırdık. Masada yalnızca çay ve ses kayıt cihazı değil, özgür medya yayıncılığının tarifi, internet uygulamaları yorumları, Türk edebiyatının durumu ve de iş dışı hobiler de bulunuyordu.

Medyada görev alan herkesin topluma ayna tutma görevi olduğunu hararetle savunan Aysever, bürokratik kafaya, statükoya, insan hak ve özgürlükleri ihlallerine karşı adım atan herkese muhalif olduğunun da altını çiziyor ve ekliyor: "SKYTURK, çoğulcu, demokratik ve de özgürlükçü bir çizgide olduğu için ben oradayım".

Aykırı Sorular programıyla, son olarak Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) 2009 Basın Ödülleri´nde başarı ödülü alan Aysever, ferâh feza karşınızda efendim. Keyifli okumalar...

Aykırı Sorular´ı sunarken ekranda son derece cesur ataklar sergileyen bir programcı var. Ne güç odaklarına yaranmak için ne de onlardan kaçınmak için sorular soruyorsunuz. Bu haber programla hedeflediğiniz nedir?

Aykırı Sorular; SKYTURK´te dört yılı aşkın bir zamandır izleyicinin keyif duyduğu ve önemsediği bir hâl aldı. Bu meselede televizyonculuğun temel ilkelerinin yanı sıra insanın vicdani etik ölçülerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bugüne kadar iki tür Aykırı Sorular izlenildi. Biri; konuğumla birebir gerçekleşen ve sabahın ilk saatlerine kadar süren Aykırı Sorular´dı, diğeriyse pazartesi ve çarşamba yayınlanan yeni formatlı Aykırı Sorular. Bu yeni yayın formatımızda stüdyoda dört konuğu ağırlıyoruz ve tümü olabildiğince birbirinden farklı görüşleri temsil ediyor. Bu dörtlü yapıda, siyasette bir araya gelmesi pek de mümkün olmayan kişilere yüz yüze ilişki kurup, kamuoyunu çokça ilgilendiren temel siyasi konularda tartıştı. İşte bu oluşuma başarı denilebilir. Çünkü buradaki kritik nokta, Aykırı Sorular´da, konuklar, izleyici ve de benim aramdaki âhlâki uzlaşmadır. "Enver Aysever her şeyi sorar ama mutlaka dinler, anlamaya çalışır ve bizim sesimizi kısmaya kalkışmaz" derler.

Bu derece hür bir yayını sunabilmenizi sağlayan zemin nedir?

SKYTURK´tür! SKYTURK´te bunu sağlayan kişiyse çiçeği burnunda genel yayın yönetmeni Barış Tünay´dır. Kendisi bize, medya ortamında verilebilecek bütün özgür yayın olanaklarını sunarak, özgürlükçü ve demokrat bir televizyon genel yayın yönetmeni emsali olarak karşımızdadır. Tünay, göreve başlar başlamaz SKYTURK´te editoryal bağımsızlığı tümüyle güvence altına aldı. Dolayısıyla benim de içinde yer aldığım, SKYTURK ekibi, kanalı çok kısa bir sürede âhlâki, etik ve siyasi ölçüleri doğru yerlere koyan bir yapıya taşıdı. Tabii burada SKYTURK haber müdiresi ve anchor'ı Saynur Tezel´in de adı anılmalı. Saynur Tezel hem (delicesine) çalışkan hem ilkeli hem de işine tutkun biri.

Aykırı Sorular´da dört koca yılı geride bıraktınız. Çok izleniyorsunuz ve kâh takdir, kâh yergi şeklinde pek çok eleştirinin merkezindesiniz. Bizce başarılı olmak demek olan bu konumu edinmenin formülü nedir?

Temelde kişi, bulunduğu noktayı doğru tarif ederse ve bunda ısrarcı olursa, başkaları onu er veya geç mutlaka fark eder. Popülizm derin bir bataklıktır. Bir yandan da alçaklıktır. Ben hiçbir programda kavga çıksın, tartışma olsun diye uğraşmadım. Rating alma bayağılığına hiç şapka çıkarmadım. Ekrana sözü dinlenen kişileri çıkarınca toplum zaten sizi izliyor. İnsanlar kavga etmeden de birbirini dinleyip algılayabiliyor. Bu empati kültürünü geliştirmenin birinci yolu, programcı olarak, güvenilir olmaktır.

Aykırı Sorular programı ve SKYTURK Haber Merkezi tümüyle bağımsız mı?

Bu soruyu yersiz buldum. SKYTURK, bir medya grubunun bağımsız olabileceği bütün olanakları zorlayan bir kurum. Ancak Türkiye´de sorgulanması gereken, kurumların tepe yöneticilerinin uyguladığı sansürden çok, ekran önündeki ve işin mutfağındaki habercilerin "oto-sansürü"dür. Türkiye´de basının özgürleşmesi sadece basınla ilişkili bir süreç değildir. Siyasetin ve toplumun özgürleşmesiyle ilgili bir süreçtir. Kendi payıma Barış Tünay´dan hiçbir zaman müdahale görmediğimi söyleyebilirim. SKYTURK, ajitasyon peşinde olmak yerine toplumun vicdanı olmaya çabalıyor. Biz SKYTURK çalışanları, topluma ayna tutma görevinde olduğumuzu düşünüyoruz. Ayna, gerçeği gösterir. Ne olduğundan az, ne de fazla!

SKYTURK, ÇOĞULCU, DEMOKRATİK VE ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR ÇİZGİDE

SKYTURK´ün bu ayna tutma işlevi, tüm organlarıyla kuruma bedel ödettiriyor mu? Çünkü medyanın temel işlevi olan ayna tutmak dahi bugün iktidarda "muhalefet" olarak algılanıyor...

Biz; bürokratik kafaya, statükoya, insan hak ve özgürlükleri ihlallerine karşı adım atan herkese muhalifiz. Biz, AKP´ye muhalif değiliz. AKP´ye de, Ankara bürokrasisine de, derin devlete de, Gladyo´ya da, toplumsal ayrışma yapanlara da muhalifiz. Dolayısıyla siyasal iktidarın bize ne tür bir tavır takındığından ziyade, yayıncı olarak SKYTURK´ün ne tür bir tavır takındığı önem taşır.

Türk medyası; egemen güçlerce adeta kuşatılmışken, SKYTURK haklının ve haksınızın yanında saf tutmayı nasıl becerebiliyor?

Bu soruya bir programcı olarak doldurduğum yer kadar cevap verebilirim. SKYTURK veya başka bir yayın kuruluşu bir siyasi parti değildir. Bir sivil toplum örgütü de değildir. Medya kuruluşları kendi temel işlevlerini yerine getirdiklerinde zaten doğal olarak topluma faydalı olurlar. SKYTURK; çoğulcu, demokratik ve özgürlükçü bir çizgide. Ben işte bu nedenle buradayım!

SKYTURK, izleyicilerden nasıl geri dönüşler alıyor?

İzleyiciler SKYTURK´ü çölde bir vaha olarak görüyor. Bu kaynaktan doğru haber aldığına inanıyor. Eleştirel tutumumuzun vicdanlı olduğunu düşünüyor. Saydam olduğumuza ve tartışma kültürünü geliştirdiğimize inanıyor. Terazimiz bozulduğunda kalkıp bizi uyarıyor. Bu da çok iyi bir şey!

Türk medyasında 2010 başında kaç tür gazetecilik anlayışı hüküm sürüyor?

İki tür tarifi yeterli. Bir yandaş basın dilini kullananlar var bir de özgür basın dilini. Bu tasniften çok şu önemli; basın vicdanen özgür mü, yoksa angaje mi? Yandaş olmak, basın mensubuna, aydına, düşünüre ve entelektüele hiç yakışmaz.

TWITTER´CI YAZARLAR KOMİK DURUMLARA DÜŞÜYOR

İnternetle aranız nasıl? iPhone taşıyor musunuz? Teknolojinin sunduğu seyyar online´lığı benimsediniz mi?

Hayır benimsemedim. Ben interneti beceremiyorum bu nedenle de sevmiyorum. Ama elektronik gazetelere de portallara da bakıyorum. iPhone´u yalnızca icap ettiği zaman kısa süre için kullanıyorum. Kendimi ona adamıyorum...

Kişisel siteniz, blog´unuz, Facebook´unuz, Twitter´ınız var mı? Sizce bunlar nimet mi? Nasıl yararlanmak lazım bunlardan?

www.enveraysever.com adlı bir sitem vara ama maalesef veri güncellemede bazı teknik sıkıntılar yaşanıyor. Blog´um, Twiter´ım Facebook´um yok! Olmasını da son derece anlamsız buluyorum. Çünkü ben zaten Birgün Gazetesi´ne haftada üç gün yazı yazıyorum. Meraklılar beni buradan takip edebilir. Öte tarafta haftada iki gün SKYTURK´ye yayın yapıyorum. Son olarak da ve en mühimi, benim kitaplarım var düşüncelerimi açıkladığım. Düşünce süzgecinden geçmeyen, reflekssel yazıların yer aldığı online bir ortama için vaktim yok. Buralara yazan yazarlar komik durumlara düşüyor bence.

"Yunus Nadi Roman Ödülüne" layık görülmüş bir yazar olarak, Türk romanının 2010 başında sağlıklı nefes alıp verdiğini söyleyebilir misiniz?

Ben romancılık kuramı üzerine kafa yoran bir yazarım. 2010 için en önemsediğim konu yeni çıkacak olan (en geç Eylül´de) romanım ki adı da "Bir İhtimal Daha Var". Türkiye´de romana emek veren pek çok insan bulunmakla beraber romanı kirleten de pek çok insan var. İki tür romancı var Türkiye´de. Bir; heveskâr olup, "Ben de bir iki satır yazayım" diyerek popüler olmanın peşinde koşan, berbat fikirleriyle edebiyat dünyasını meşgul eden yeteneksizler. Bir de romancılığın gerçek işlevi üzerine emek veren hakiki yazarlar var. Bugün genç kuşaktan özellikle kadın roman yazarlarının öne çıktığını görüyoruz. Örneğin Şebnem İşigüzel, Elif Şafak, Sema Kaygusuz, Müge İplikçi...Bu isimlerin yanı sıra Oya Baydar gibi, İnci Aral gibi pek çok iyi Türk edebiyatçı da var. Sonra Hasan Ali Toptaş´ı, İhsan Oktay Anar´ı, Onur Caymaz´ı ve Murat Gülsoy´u da yine iyi ürün veren yazarlar arasına koyabiliriz. Dolayısıyla hareketli bir edebiyat ortamımız bulunmakta. Selim İleri gibi, Tahsin Yücel gibi, Ahmet Ümit gibi ve Orhan Pamuk gibi hâlen romancı dokusuna iltifat eden yapıtlar ortaya koyan kalemlerimiz var. Türk edebiyatı, zaman zaman savlandığı gibi zavallı falan değildir. Bu ülkenin güçlü ve hareketli bir edebiyatı vardır.
Televizyonculuk ve romancılık arasında daha çok benimsediğiniz meslek hangisi?

Tabii ki de romancılık! Ben romanı ve kurguyu kutsayan birisiyim. Televizyon haberciliği, yapılıp geçen giden bir uğraş. Bu mesleği hakkınca yaparak, toplumu aydınlatmak isterim, ayrı.

SUPERONLINE HER GÜN BAKTIĞIM SİTELER ARASINDA

Enver Aysever iş dışında neler yapar, hobileri nelerdir?

Ben çok şanslı biriyim zira hobim bizatihi işim! Tiyatroya giderim. Günde en az beş saat kitap okurum. Bol yazı yazarım. Hobilerini iş edinmiş biriyim. Ama hobi diye tanımlayabileceğim klasik müzik tutkum var. Hem bütün konserleri takip ederim hem de bir koleksiyonerim. Keza klasik Türk Sanat Müziği´yle de amatörce de olsa yakından ilgiliyim. Ayrıca çok çok amatör olduğum bir de plastik sanatlar merakım var. Resim satın almaya başladım. İşin başındayım henüz ama evimde poster bulundurmak da istemiyorum.

SUPERONLINE adı size ne çağrıştırıyor?

Benim ilk e-postam SUPERONLINE uzantılıdır. Dolayısıyla bende hatırası büyüktür. SUPERONLINE, SKYTURK´le de iç içe olduğu için ayrıca da bildiğim bir marka. Web sitesi de her gün baktığım üç beş site arasında. SUPERONLINE´nın iyi iş çıkaran bir yapı olduğunu düşünüyorum.

ENVER AYSEVER KİMDİR?

Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü mezunu Aysever, uzun yıllar Tiyatro Çisenti´nin Sanat Yönetmenliği´ni yaptı ve "Durdurulmuş Zamanın Fotoğrafı", "Açık Evlilik", "Bir İstanbul Masalı" gibi çok sayıda oyun sahneye koydu. Ayrıca "Güneşi Güldüren Soytarı", "Kakaolu Olsun", "Yaşamak Güzel Arkadaşım" gibi pek çok çocuk oyunu yazıp yönetti. Bu oyunları "Çocuk Oyunları 1" adlı bir kitapta topladı.


TV8´de "Lacivert", NTV Radyo´da da "Kurşun Kalem" adlı edebiyat programlarını hazırlayıp sundu. Finansal Forum gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Varlık, Gösteri, İnsancıl, Cumhuriyet gibi gazete ve dergilerde makale, deneme, araştırma yazıları yayımladı. Halen Birgün Gazetesi yazarıdır. Aysever, Remzi Kitap Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği´ni de sürdürüyor.


SKYTURK´te televizyonunda "Aykırı Sorular" adlı siyasal tartışma programıyla beşinci yılına giren Aysever, `Bir An Bin Parça´ adlı yapıtıyla 2007 Yunus Nadi Roman Ödülü´nü almaya lâyık görülmüştür.