TÜRKSAT baskını davası

- FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki TÜRKSAT'a giderek yayınları kesmeye çalışan 5'i sivil, 16 sanığın yargılandığı davada sanık savunmalarının alınmasına devam edildi- Sanık Altunay: "Kimseye silah doğrultmadım, kimseye talimat vermedim. 'Ailelerini arasınlar telefonlarını öyle alın'..

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki TÜRKSAT'a giderek yayınları kesmeye çalışan 5'i sivil, 16 sanığın yargılandığı davada sanık savunmalarının alınmasına devam edildi.

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanan tutuklu sanıklar, avukatları ve yakınları ile müştekiler yer aldı.

Duruşmada beyanı dinlenen müştekilerden özel güvenlik görevlisi Ramazan Tektaş, önceki ifadelerini tekrarlayarak, "Şunu eklemek istiyorum. Darbeciler, 'Gelen tüm araçlara dur ikazı yaptık araçlar durmadı, öyle ateş ettik' dediler. Hayır, böyle yapmadılar. Kırmızı bir otomobil geliyordu. Durdurmak amacıyla değil, kasten vurmak amacıyla silahları doğrulttular. Bunlar sivil, bizim arkadaşlarımız diye araya girdik." diye konuştu.

Özel güvenlik görevlisi Serdar Gözüm de sanık askerlerin TÜRKSAT'a girer girmez polisleri sorduklarını belirterek, "Biz de sadece özel güvenlikçilerin olduğunu, emniyet mensuplarının olmadığını söyledik. Bizi nizamiyeye aldılar. Ferhat amirimizi yaralı şekilde getirdiler. Ferhat, Ali Karslı'yı kastederek 'Ağabeyim öldü, ağabeyim öldü' diye bağırıyordu." dedi.

Özel güvenlik görevlisi Serkan Bilen da nöbeti olmamasına rağmen amirinin çağırmasıyla kuruma geldiğini belirterek, şunları söyledi:

"Helikopteri gördük. Önce bizi korumak için geldiğini düşündük. Ancak helikopterden bize ateş edildi. Beni ateş altına tuttular. Bulunduğum yerden çıkıp nizamiyeye geçtim. Nizamiyenin ışıklarını kapatmalarını söyledim. Bu ateş sırasında yaralanan oldu. 3 kişi yaralandı. İçeri girdiğimizde askerlerin geldiğini gördüm. 'Genelkurmay'dan geliyoruz. Asker yönetime el koydu. Teslim olun' diye bağırdılar. Silah ve cep telefonumuzu aldılar. Diz çöktürdüler, kafama silah dayadılar. Yayınları nereden keseceklerini sordular. Bir ara araç geldiği söylendi. Araca ateş ettiler. Nizamiye içindeki mutfak bölümünde esir alındık."

Sanıklardan İbrahim Altınok'tan şikayetçi olmadığını ifade eden Bilen, "Ona eleman diye sesleniyorlardı. Bu şahsın zorla getirildiği belliydi. Kendisi de korkuyordu. 'Ateş falan açılırsa başınızı kaldırmayın, size bir şey olmasın' diye söylemlerde bulundu." dedi.

- "TÜRKSAT'ın bombalanacağı söylendi"

Müştekilerden mühendis Taha Tetik de darbe girişimi sırasında lojmanda bulunduğunu, kurum tarafından göreve çağrılmasıyla TÜRKSAT'ın bulunduğu bölüme geçtiğini belirterek, savunmasına şöyle devam etti:

"Bulunduğumuz yer yoğun şekilde yaylım ateşine tutuldu. Korku, endişeyle bina içinde dolaşıyorduk. Bir askerle karşı karşıya geldik. Ellerimi kaldırdım. 'Başka biri var mı?' diye sordu ve söylememem durumunda öldürüleceğimi söyledi. Beni arkadaşlarımın yanına götürdüler. Sıraya konulduk. Durum açıklandı. TSK'nın yönetime el koyduğu söylendi. Bizi Uplink salonuna götürdüler. Salonda diz üstü çökmemiz istendi. Bilinçli olarak yardımcı olmadığımızı söylediler. Bir süre sonra TÜRKSAT'ın bombalanacağı söylendi. Hızlı şekilde lojmana geçtim, ailemi alıp oradan uzaklaştım."

Diğer müştekiler de suç tarihinde yaşadıklarını anlattılar ve sanıklardan şikayetçi olduklarını, davaya katılacaklarını söyledi.

Müştekilerin ardından söz alan avukatları, davaya müdahillik taleplerini iletti. Sanıkların kasten öldürme suçundan sorumlu tutulmaları gerektiği kanaatinde olduklarını ifade eden avukatlar, şikayetçi olduklarını, kamu davasına katılmak istediklerini bildirdi.

Şehit Ali Karslı'nın yakınlarının avukatı da sanıkların canavarca hisle kasten öldürme suçunu örgütlü halde işlediklerini söyledi. Avukat, "Sanıkların bu suçtan yargılanmasını talep ediyoruz. Şikayetçi olduğumuzu bildirmek istiyoruz." dedi.

- "Öyle ya da böyle bu işin içine girdim"

Mahkeme heyeti, sanıklardan, müşteki ve avukatların beyanlarına karşı sözleri olup olmadığını sordu. Sanık avukatlarının aleyhte olan beyanları kabul etmediklerini bildirmesinin ardından, söz alan sanık Mustafa Altunay, daha önce susma hakkını kullanmak istediğini ancak şimdi savunma yapmaya karar verdiğini söyledi.

Kendisinin yüzbaşı rütbesinde olduğunu ve sanık Eray Uçkun'dan sonra en rütbeli ikinci kişi konumunda bulunduğunu anlatan Altunay, şunları kaydetti:

"Özel Kuvvetlerde tim komutanı olarak çalışıyordum. Eray, istihbarat şube müdürü olarak atanmıştı. Onun dışında sanıkların hiçbirinin ismini dahi bilmiyorum. Orada iki kişi şehit oldu. Ben onların seken kurşundan olduğunu düşünüyorum. Değerlendirmem bu yönde. Öyle ya da böyle bu işin içine girdim. Suçlamalardan kesinlikle şey yapmıyorum. Biz oraya giderken telsiz aldık, bataryalar boştu. Oraya bilinçli gitmedik. Tatbikat maksadıyla gittik. Yanıma 3 şarjör almıştım. Bu 10 dakikada biter. Biz göreve giderken en az 9 şarjör alırız. Çelik yelekler kontrol edilirse bu görülür.

İlk kez TÜRKSAT'a gittim, yerini bile bilmem. Daha önce de defalarca operasyon yaptık. 6 ay çalışma yaptığımız operasyonlar oldu. TÜRKSAT'a operasyona gitsem, o sistemleri detaylıca araştırırdım, sisteme, yetkililere ilişkin bilgi edinirdim. Biz helikopterden indikten sonra öndeki grubu takip ettik. 'Yaralı var' diye ses geldi. Müştekiler burada, her türlü şeyi söyleyebilirler. Ben oradaydım, kabul ediyorum. 'Yaralı var' dediler, gittim sıhhiye kiti sordular, kendi ekipmanımı verdim. 'Araç geliyor' diye bir ses geldi. 'Dur' diye bağırdılar ama o araçtakilerin sesi duyması imkansızdı. Araç, askerleri görünce gaza bastı."

Ardından ateş edildiğini, ilk ateşin havaya mı araca mı açıldığını fark etmediğini ileri süren Altunay, "Araçtan yaralı çıktığını burada öğrendim. Arkadaşlardan biri bana 'Komutanım ne oluyor?' dedi. 'Yemin ediyorum bilmiyorum' dedim." diye konuştu.

Bu araçtakilerin güvenlik görevlisi olduğunu olaydan sonra öğrendiğini belirten Altunay, "Uplink binasına gittik. Gittiğimiz yerde Eray yarbay 'Teknisyen var mı?' diye soruyordu. Ateş geldikten sonra neyin içinde olduğumuzu… Ben yüzbaşıyım. Tüm emirleri benim vermem gerekir. Hakkımda iki ifade var, biri 'Düşünceli düşünceli yürüyordu' dedi, diğeri 'O da oradaydı' dedi. Başka bir şey gören varsa söylesin her şeyi kabul edeceğim. Kimseye silah doğrultmadım, kimseye talimat vermedim. 'Ailelerini arasınlar telefonlarını öyle alın' dedim. Oradakileri kendi vatandaşımız olarak gördüğüm için... Ölenler için Allah belamı versin diyorum." ifadelerini kullandı.

Altunay, sistem odasında yaşadıklarını anlatarak, "Kimseye 'Bunu niye kapatmadın, seni vururum' gibi cümleler kurmadım. Gençlerden biri, sanırım şehit olan olabilir. Çok heyecanlıydı. Ona 'Kimseye bağırmayacaksın' dedim. Nizamiyeye geçtik. Bir bayan geldi, korkmuştu. Yanına gittim. 'Lütfen korkmayın, bir şey yok' dedim. Ardından TÜRKSAT'ın havadan vurulacağı söylendi. 'O kadar insan var. Lojmanlara haber verin, herkes burayı boşaltacak. En son biz çıkacağız. Lojmanlar boşaltılırken aracı olmayan bir kadını zorla durdurduğumuz bir otomobile bindirdik." diye konuştu.

- "Bizim araca ateş edildi"

TÜRKSAT'ı 3 sivil araçla terk ettiklerini anlatan sanık Mustafa Altunay, şunları kaydetti:

"Araçlardan biri minibüstü. Yolda birilerini gördük ama polis olduğunu anlamadık. Fener tutuyordu. Bizi sivil zannetti. Oradan geçiyorduk 'Askerler' diye bağırdı. Bizim araçtan ateş açılmadı. Onlar ateş açtı, camlar falan patladı. Devam ettik. Arkamızdan bir aracın selektör yaparak geldiğini fark ettik. Muhtemelen bizi takip ediyorlardı. Araç yanımıza geldi, buradan bizim araca ateş edildi. Arkadaki araçlardan koptuk. Tali yoldan köyün içine girdik. Yol tarlada bitti. Yaralı çocuğa pansuman yaptım. Araçtan uzaklaştık. Beklemeye başladık. Hava aydınlanırken köye 2 araç geldi. 'Bizi görürlerse temas olmasın' dedim. Helikopterlerin sesi duyuldu. Bizi aldılar. 2 kişiyi GATA'ya bıraktık. Helikopter bizi Akıncı'ya bıraktı. Bizi oraya gönderen kimse, Allah belasını versin. Yalnız biz gitmeden TÜRSAT'ta da hazırlık yapılmış. Biri demiş ki buraya askerler gelecek, tedbir alınmış. Bizi kim gönderdiyse aynı zihniyet oraya da haber vermiş. Tüm tedbirlerin emrini Gölbaşı kaymakamı vermiş. Onun dinlenmesini istiyorum. Onlara TÜRKSAT'a darbecilerin gideceğini söyleyenler, aynı şekilde bizi oraya gönderen kişiler. Aynı elden yürütülmüş."

Bu sırada "Biz mi şimdi darbeci olduk? Bizi suçluyor" diyerek sanığa tepki gösteren dinleyicilerden birine arkadaşları müdahale etti.

Sanığın, ölü bulunan askerin polisler tarafından öldürüldüğünü ima etmesi üzerine Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, "(Darbecileri öldürmek bir polis memuru için şereftir) diyorsun. Peki polis bunu saklama gereğini neden hissetsin? Buradan nereye varmak istiyorsun, ne gibi bir sonuç çıkarmaya çalışıyorsun?" dedi.

Bu sözler üzerine salondakiler mahkeme başkanını alkışladı. Sanık Mustafa Altunay, "Ben de polislerin bunu neden saklamaya çalıştığını merak ediyorum." dedi.

Altunay ifadesinin ardından müştekiler ve avukatların sorularına yanıt vermek istemediğini söyledi.

Mahkeme heyeti, 12 sanığın tutukluluk halinin devamına, firari 4 sanık hakkındaki yakalama kararının infazının beklenmesine ve dosyadaki eksiklerin giderilmesine karar vererek duruşmayı erteledi.