TÜRKİYE'YE GELMEKTEN VAZGEÇEN NOBEL ÖDÜLLÜ YAZAR DAHA DÖRT AY ÖNCE İSTANBUL'DAYDI!
Tepkiler üzerine Türkiye'ye gelmekten vazgeçen yazar Naipaul'un dört ay önce İstanbul'a geldiği ortaya çıktı
Naipaul İstanbul’a gelmişti
Tepkiler üzerine Türkiye’ye gelmekten vazgeçen Nobel Ödüllü V.S. Naipaul daha 4 ay önce İstanbul’da bir panele katıldı. Yazar Naipaul’u ‘istemeyenler’ o zaman eleştiride bulunmamıştı.
Nobel Ödüllü yazar V.S. Naipaul İstanbul’da düzenlenen ‘İstancool’ etkinliğine katılmıştı. 2010 Ajansı’nın temmuz ayında düzenlediği panele katılan Naipaul, kitabından okumalar yapmıştı.
Trinidad asıllı İngiliz yazar V. S. Naipaul’ün İstanbul’a davet edilmesi üzerine günlerdir süren tartışmaların sonunda beklenen oldu: Nobelli yazar gelmekten vazgeçti.
Günlerdir “Naipaul Türkiye’ye gelmesin, aynı masada oturmayalım, Müslüman aydınlar uyuyor mu” diyen, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nı Naipaul gibi bir “paraziti” davet etmekle suçlayanların farkında olmadığı şu:
Yazar, temmuz ayında İstanbul’a bir başka kültür etkinliği için davet edilmişti. İstancool’da aralarında Hanif Kureshi, Gore Vidal gibi uluslararası şöhrete sahip edebiyatçıların, Elif Şafak, Serdar Gülgün gibi Türk yazarların da bulunduğu panelde kitabından okumalar yapmıştı. Üstelik bu etkinliği de 2010 Ajansı üstlenmişti...
Sözleri sıkıntı yaratmadı
Naipaul “A Writer’s People: Ways of Looking and Feeling” adlı kitabından okumalar yaptı, Vogue İtalya Genel Yayın Yönetmeni Franca Sozzani sorular yöneltti. Söylediği hiçbir söz sıkıntı yaratmadı. Adam geldiği gibi sessiz sedasız gitti.
Pek seçkin, dünyayı takip eden yazarlarımızın haberi olmadı!
Anlayacağınız, yine Türkiye’ye has bir kara mizahla karşı karşıyayız. “Müslüman hassasiyetiyle” saldıran, “İyi ki Naipaul gelmedi” diyenlerin şu sorulara ne cevap vereceğini merak ediyorum:
1. Naipaul, adı “İstancool” olan bir etkinliğe davet edilince umursanmıyor da Avrupa Yazarlar Birliği toplantısına davet edilmesi mi sorun oluyor?
2. Belli ki medya Naipaul’ün önceki gelişini atlamış. Peki kıyamet mi kopmuş? Yoksa asıl mesele, birilerinin hedef göstermesi mi?
3. Her iki etkinlik de Avrupa Kültür Başkenti sponsorluğunda yapıldığına göre, beş ayda ne değişti? Yazarların ortamı germesi için yaz tatilinden çıkması mı gerekti?
4. İstancool’da yazarın karısı Nadira Naipaul ile “Doğulu (Müslüman) bir ülkede yazar olmak” konusunda aynı panelde konuşan edebiyatçı ve HT yazarı Elif Şafak, neden şimdiye kadar sesini çıkarmadı? “Durun bir dakika” demesi gerekmez miydi?
5. NATO üyesiyiz... AB’ye girmeye hevesliyiz... Füze kalkanlarına “okey” veriyoruz. ABD ile ittifakı pek önemsiyoruz. Ama mesele, fikirlerine katılmadığımız bir yazarın davet edilmesine gelince “vay emperyalizmin uşağı” diye aslan kesiliyoruz. Bu nasıl bir çifte standarttır?
6. Her şeyden önemlisi... Bir yazarın “Müslümanlara hakaret etti” iddiasıyla suçlanıp, ülkeye gelmekten vazgeçecek noktaya getirilmesi, hangi hoşgörü, demokrasi kültürü veya ifade özgürlüğü standardına sığar?
“Ne olursan ol gel” mi dediniz? Tabii, tabii...
PARAZİT DEMEMİŞ
Hilmi Yavuz dedi diye doğru kabul ettik. Aslında V. S. Naipaul, doğrudan “Müslümanlar parazittir” dememiş. Yani muhafazakâr-milliyetçi basının üzerine atladığı ve pompaladığı “parazit” sıfatının aslı yok. Yazarın “parazit” deyimini açıkça kullandığı yerler şöyle:
1. Naipaul, Arap olmayan Müslüman ülkeleri gezip bu ülkelerdeki İslami köktencilik için “parazit” demiş. Ayrıca Bülent Somay’ın NTV Soruyor’da belirttiği gibi, “Müslümanlığa hakaret” ile “Müslümanlara hakaret” ayrı şeyler. Bir grup Müslüman için parazit ifadesini kullanması daha da ayrı.
2. İngiltere’de “council estate” denen, devlet tarafından orta ve alt gelir gruplarına tahsis edilen konutların sisteme bir parazit gibi eklendiğini BBC’ye 2004 yılında verdiği bir röportajda söylemiş. Yani, Naipaul için İngiliz alt sınıfları parazittir. Bu da bize dert oldu, hadi neyse...
3. The New York Times’ta 2005 yılında “İslam, Hindistan ve Çin” hakkında verdiği söyleşide, “İnanç için kendini aktif hayattan soyutlayan, dünyanın geri kalanından uzak yaşayanların hangi derecede aslında bu dünyayla parazit bir ilişkisi olduğunu sorguladım” diyor. Sesli versiyonunu kendiniz dinleyin:
http://www.nytimes.com/audiopages/2005/08/07/books/20050807_AUDIO_NAIPAUL2.html
Naipaul ırkçı, kadın düşmanı, üçüncü dünya ülkelerinden nefret ediyor, Hint milliyetçisi, kibirli, sömürge aydını vs. vs. diye topa tutuluyor... Kişiliğini, fikirlerini tartışmak ayrı mevzu! Ancak Müslümanlık üzerinden yargılamadan önce bari doğru kaynak kullanalım.
İsmet Özel’den Hilmi Yavuz’a eleştiri:
‘Bir yerden emir alıyor!’
NTV’de önceki gece yayınlanan programa Yazar-Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Bülent Somay, Yazar Hilmi Yavuz, Milliyet yazarı Mehveş Evin, Yazar Nedim Gürsel ve Şair İsmet Özel katıldı. Özel ile Yavuz arasındaki polemik özetle şöyle:
Özel: Hilmi Yavuz bence emir aldığı bir yerlerden gündemi saptırmak üzere bir problem çıkardı.
Yavuz: İsmet Bey bunu daha önce de söylemişti. Ben kendisini ispata davet etmiştim ama bu kara çalmaları yapıyor ama ispata gelince yapamıyor... Ben Naipaul’u bilmeyen bir Türk entelijensiyasına bu adamı faşist olduğunu söyleme çalışıyorum. Bir sömürge aydını olduğunu söylemeye çalışıyorum. Naipaul’un değil benim çarmıha gerilmeme geldi durum. Naipaul gelecekti biz Müslümanlardan ne istiyorsunuz diye soracaktık o da bizi kastetmiyor İranlı geri zekalıları kast ediyormuş diye el sıkışarak ayrılacaklardı.
Özel: Şu anda Hilmi Yavuz’un emir aldığı çevreler Müslümanlardan yana insanlar olduğu izlenimini vermek isteyen çevrelerdir. İslam dünyasına büyük bir saldırı vuku bulmuştur bu Naipaul’la filan idare edilmeye çalışılıyor.
Yavuz: Zavallı.
Özel: Birileri yavuz hırsız pozisyonundalar ve ev sahibi bastırmış haldeler zaten ismiyle de müsemma.
Yavuz: İsmet Bey benim sanki Müslüman’mış gibi görünen ama Müslümanlara karşı temelde birtakım komplolar ya da entrikalar içinde olan insanların sözcülüğünü yaptığım gibi bir iddiası varsa bu iddiayı ispatla mükelleftir.
Özel: Ben öncelikle neyi ispat edeceğim Türkiye’de çok yaygın olan bir söz var rüşvetin belgesi olmaz.
Mehveş EVİN / MİLLİYET
Tepkiler üzerine Türkiye’ye gelmekten vazgeçen Nobel Ödüllü V.S. Naipaul daha 4 ay önce İstanbul’da bir panele katıldı. Yazar Naipaul’u ‘istemeyenler’ o zaman eleştiride bulunmamıştı.
Nobel Ödüllü yazar V.S. Naipaul İstanbul’da düzenlenen ‘İstancool’ etkinliğine katılmıştı. 2010 Ajansı’nın temmuz ayında düzenlediği panele katılan Naipaul, kitabından okumalar yapmıştı.
Trinidad asıllı İngiliz yazar V. S. Naipaul’ün İstanbul’a davet edilmesi üzerine günlerdir süren tartışmaların sonunda beklenen oldu: Nobelli yazar gelmekten vazgeçti.
Günlerdir “Naipaul Türkiye’ye gelmesin, aynı masada oturmayalım, Müslüman aydınlar uyuyor mu” diyen, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nı Naipaul gibi bir “paraziti” davet etmekle suçlayanların farkında olmadığı şu:
Yazar, temmuz ayında İstanbul’a bir başka kültür etkinliği için davet edilmişti. İstancool’da aralarında Hanif Kureshi, Gore Vidal gibi uluslararası şöhrete sahip edebiyatçıların, Elif Şafak, Serdar Gülgün gibi Türk yazarların da bulunduğu panelde kitabından okumalar yapmıştı. Üstelik bu etkinliği de 2010 Ajansı üstlenmişti...
Sözleri sıkıntı yaratmadı
Naipaul “A Writer’s People: Ways of Looking and Feeling” adlı kitabından okumalar yaptı, Vogue İtalya Genel Yayın Yönetmeni Franca Sozzani sorular yöneltti. Söylediği hiçbir söz sıkıntı yaratmadı. Adam geldiği gibi sessiz sedasız gitti.
Pek seçkin, dünyayı takip eden yazarlarımızın haberi olmadı!
Anlayacağınız, yine Türkiye’ye has bir kara mizahla karşı karşıyayız. “Müslüman hassasiyetiyle” saldıran, “İyi ki Naipaul gelmedi” diyenlerin şu sorulara ne cevap vereceğini merak ediyorum:
1. Naipaul, adı “İstancool” olan bir etkinliğe davet edilince umursanmıyor da Avrupa Yazarlar Birliği toplantısına davet edilmesi mi sorun oluyor?
2. Belli ki medya Naipaul’ün önceki gelişini atlamış. Peki kıyamet mi kopmuş? Yoksa asıl mesele, birilerinin hedef göstermesi mi?
3. Her iki etkinlik de Avrupa Kültür Başkenti sponsorluğunda yapıldığına göre, beş ayda ne değişti? Yazarların ortamı germesi için yaz tatilinden çıkması mı gerekti?
4. İstancool’da yazarın karısı Nadira Naipaul ile “Doğulu (Müslüman) bir ülkede yazar olmak” konusunda aynı panelde konuşan edebiyatçı ve HT yazarı Elif Şafak, neden şimdiye kadar sesini çıkarmadı? “Durun bir dakika” demesi gerekmez miydi?
5. NATO üyesiyiz... AB’ye girmeye hevesliyiz... Füze kalkanlarına “okey” veriyoruz. ABD ile ittifakı pek önemsiyoruz. Ama mesele, fikirlerine katılmadığımız bir yazarın davet edilmesine gelince “vay emperyalizmin uşağı” diye aslan kesiliyoruz. Bu nasıl bir çifte standarttır?
6. Her şeyden önemlisi... Bir yazarın “Müslümanlara hakaret etti” iddiasıyla suçlanıp, ülkeye gelmekten vazgeçecek noktaya getirilmesi, hangi hoşgörü, demokrasi kültürü veya ifade özgürlüğü standardına sığar?
“Ne olursan ol gel” mi dediniz? Tabii, tabii...
PARAZİT DEMEMİŞ
Hilmi Yavuz dedi diye doğru kabul ettik. Aslında V. S. Naipaul, doğrudan “Müslümanlar parazittir” dememiş. Yani muhafazakâr-milliyetçi basının üzerine atladığı ve pompaladığı “parazit” sıfatının aslı yok. Yazarın “parazit” deyimini açıkça kullandığı yerler şöyle:
1. Naipaul, Arap olmayan Müslüman ülkeleri gezip bu ülkelerdeki İslami köktencilik için “parazit” demiş. Ayrıca Bülent Somay’ın NTV Soruyor’da belirttiği gibi, “Müslümanlığa hakaret” ile “Müslümanlara hakaret” ayrı şeyler. Bir grup Müslüman için parazit ifadesini kullanması daha da ayrı.
2. İngiltere’de “council estate” denen, devlet tarafından orta ve alt gelir gruplarına tahsis edilen konutların sisteme bir parazit gibi eklendiğini BBC’ye 2004 yılında verdiği bir röportajda söylemiş. Yani, Naipaul için İngiliz alt sınıfları parazittir. Bu da bize dert oldu, hadi neyse...
3. The New York Times’ta 2005 yılında “İslam, Hindistan ve Çin” hakkında verdiği söyleşide, “İnanç için kendini aktif hayattan soyutlayan, dünyanın geri kalanından uzak yaşayanların hangi derecede aslında bu dünyayla parazit bir ilişkisi olduğunu sorguladım” diyor. Sesli versiyonunu kendiniz dinleyin:
http://www.nytimes.com/audiopages/2005/08/07/books/20050807_AUDIO_NAIPAUL2.html
Naipaul ırkçı, kadın düşmanı, üçüncü dünya ülkelerinden nefret ediyor, Hint milliyetçisi, kibirli, sömürge aydını vs. vs. diye topa tutuluyor... Kişiliğini, fikirlerini tartışmak ayrı mevzu! Ancak Müslümanlık üzerinden yargılamadan önce bari doğru kaynak kullanalım.
İsmet Özel’den Hilmi Yavuz’a eleştiri:
‘Bir yerden emir alıyor!’
NTV’de önceki gece yayınlanan programa Yazar-Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Bülent Somay, Yazar Hilmi Yavuz, Milliyet yazarı Mehveş Evin, Yazar Nedim Gürsel ve Şair İsmet Özel katıldı. Özel ile Yavuz arasındaki polemik özetle şöyle:
Özel: Hilmi Yavuz bence emir aldığı bir yerlerden gündemi saptırmak üzere bir problem çıkardı.
Yavuz: İsmet Bey bunu daha önce de söylemişti. Ben kendisini ispata davet etmiştim ama bu kara çalmaları yapıyor ama ispata gelince yapamıyor... Ben Naipaul’u bilmeyen bir Türk entelijensiyasına bu adamı faşist olduğunu söyleme çalışıyorum. Bir sömürge aydını olduğunu söylemeye çalışıyorum. Naipaul’un değil benim çarmıha gerilmeme geldi durum. Naipaul gelecekti biz Müslümanlardan ne istiyorsunuz diye soracaktık o da bizi kastetmiyor İranlı geri zekalıları kast ediyormuş diye el sıkışarak ayrılacaklardı.
Özel: Şu anda Hilmi Yavuz’un emir aldığı çevreler Müslümanlardan yana insanlar olduğu izlenimini vermek isteyen çevrelerdir. İslam dünyasına büyük bir saldırı vuku bulmuştur bu Naipaul’la filan idare edilmeye çalışılıyor.
Yavuz: Zavallı.
Özel: Birileri yavuz hırsız pozisyonundalar ve ev sahibi bastırmış haldeler zaten ismiyle de müsemma.
Yavuz: İsmet Bey benim sanki Müslüman’mış gibi görünen ama Müslümanlara karşı temelde birtakım komplolar ya da entrikalar içinde olan insanların sözcülüğünü yaptığım gibi bir iddiası varsa bu iddiayı ispatla mükelleftir.
Özel: Ben öncelikle neyi ispat edeceğim Türkiye’de çok yaygın olan bir söz var rüşvetin belgesi olmaz.
Mehveş EVİN / MİLLİYET