"TÜRKİYE'NİN BUGÜNKÜ HALİNİN BAŞ SORUMLUSU MEDYADIR!...." HINCAL ULUÇ NEDEN MEDYAYI SUÇLADI?...

Sabah TMSF´nin değil de Turgay Ciner´in ya da Dinç Bilgin´in olsaydı Emin Çölaşan bu kadar kolay kovulabilir miydi? Emin Çölaşan ertesi gün Sabah´a gelirdi ve Sabah´la Hürriyet arasındaki tiraj farkı bir günde kapanırdı.

Basın özgürlüğü basın patronları tarafından kısıtlanıyor´

Mavi fularıyla girdi Ortaköy´deki Le Chapeau D´Ertekin´e Hıncal Uluç. Her öğlen orada yemek yiyormuş. Her konu hakkında bir görüşü olduğu için zaman zaman eleştirilen Uluç, bir gazetecinin `her şeyi´ takip etmesi gerektiğini söylüyor. Biz de ona `her şeyi´ sorduk bu yüzden. Gazetecilikten hükümet-medya ilişkisine ve hatta çapkınlık dedikodularına kadar hem de.

Her şeyi bilen adam o. Her konuda söyleyecek lafı, her konuda yazacak yazısı var Hıncal Uluç´un. Spor, politika, magazin, din, kadın-erkek, medya, eğlence vs... Hal böyle olunca medya kazanının kaynadığı günlerde bizim de ona soracak sorumuz çok tabii. "Gazetecinin bir tek işi vardır; o da hayatı takip etmek. Hayatın içinde de her şey var" diyor Uluç. Ona göre gazetecinin `ben bunu bilmem, anlamam´ deme hakkı yok.

Dünyanın hiçbir yerinde hükümetin medyadan hoşnut olmadığını söyleyen Uluç, yasama-yürütme-yargı´dan sonra dördüncü erkin medya olduğunu söylüyor. Ve Türk medyasını da görevini yapmamakla suçluyor. Çünkü ona göre kimse hiçbir şeyi eleştirmiyor. Bir de "Ben cumhuriyetçiyim" diyor, "Türkiye tehdit altında" diyor, "Benim mesleğimi özgürce yapabilmem için başka gazetelerin de güçlü bir şekilde devam edebilmesi lazım", "Oy her şey demek değildir", "Balçiçek´e veda yazısı hakkı tanınmalıydı" diyor, "Sabah´ın daha çalkantılı günleri de oldu", "Basın özgürlüğünün günümüzde iktidarlar tarafından değil basın patronları tarafından kısıtlandığını düşünüyorum" ve "Adnan Menderes eğer şu anda Recep Tayyip Erdoğan´ın sahip olduğu medyaya sahip olsaydı zil takar oynardı" diyor. Bunları neden diyor, neyin üzerine söylüyor Uluç? Hıncal Uluç´un bu fikirlerinin satır aralarını bu yazıda bulabilirsiniz.

Sabah gazetesi oldukça çalkantılı bir dönem yaşadı, hala da yaşıyor. Siz bu süreç içinde hiç ayrılmayı düşündünüz mü?
Hayır hiç düşünmedim. Sabah´ın çalkantılı dönemi de hala devam ediyor bu arada. Hala sahibi yok gazetenin. Benim açımdan önemli değil ama. Ben Sabah´ta ne çalkantılar yaşadım. Vatan´ın ayrıldığı gün gazete boşalmıştı. Ertesi gün basılabileceği kağıt, ay başı maaş verip veremeyeceği bile belli değildi. Gazeteyi kimlerin yapacağı da belli değildi. O zamanlar daha kötüydü. Bu çalkantı hiçbir şey. Şimdi hiç değilse devlet garantisinde gidiyoruz.

Balçiçek Pamir´in işine son verilmesi süreci... Siz köşenizi verdiniz Pamir´e veda yazısı için. Bu bir tepki miydi?
Bir müessese bir takım insanların işine son verebilir, vermez diye bir şey yok ama vermeden vermeye fark var. İnsanın okurlarına veda etmesi saygı gereğidir. Balçiçek´e bu hak tanınmalıydı. Çok yanlış bir işlem yapıldı. Yangından mal kaçırır gibi, Balçiçek iş için Antalya´dayken. Beklersin birkaç gün, döner, o da okurlarına yazı yazar, veda eder ve gider. Ben usulü saygın bulmadığım için Balçiçek´i aradım ve dedim ki "Veda yazın için sütunlarım sana açık."

Bu kadar hareketlenmenin içinde de hiçbir şey yokmuş gibi çizginizi bozmadan devam ettiniz. Çalıştığı gazeteye sadık bir köşe yazarısınız...
İlk olarak kendi sütunuma kimsenin müdahale etmemesi, yerimin daraltılmaması, ne yazarsam onun gazeteye girmesi benim kişisel tercihlerim. İkincisi de Sabah gazetesi bu yüksek tirajı ile yaşamalı. Bu gazeteyi kuran Dinç Bilgin´dir. Haksızlığa uğramıştır bence ve bu gazete iyi bir fiyata satılırsa borçları ödenmiş, alnı açık bir vatan