''TÜRKİYE'NİN BİR PARÇASIYDIM ANİDEN 'ÖTEKİ' OLDUM!''
Kendisini Türkiye'nin bir parçası olarak görürken, birden ‘öteki' muamelesi gören gazeteciden şok açıklamalar!
NOEL ışıklarının Verona sokaklarını renk cümbüşüyle donatmaya başladığı bir öğleden sonra, Piazza delle Erbe’nin kapı komşusu Caffe Filippini’de Donatella Piatti, DHA muhabiri ile görüşürken, “Türkiye’nin bir parçasıydım, öteki oldum” dedi.
Görüşmemize yanında ‘sevdiği adam’ Bruno Nicolis ile gelen Piatti, sorularımızı yanıtladı. Donatella Piatti’nin ilk sözleri, “Her şey bir yıl önce oldu. Neden şimdi ve kim tarafından ortaya çıkartıldı bilmiyorum. Ama benim dışımda gelişen bu durum beni çok yıprattı ve üzdü” oldu. Donatella Piatti, geçen yılın Aralık ayında Noel için Türkiye’den Milano’ya gelmeye hazırlandığını herkes gibi kendisinin de uçak biletini daha ekonomik olduğu için önceden aldığını belirterek, şunları anlattı:
“Fakat uçuştan iki gün önce domuz gribine yakalandım. Seyahat edecek durumda değildim ama 3 aylık oturma iznimin süresi bittiyordu. Yabancılar Şubesi’ni aradım, durumumu açıkladım. Bana sorun olmayacağını, havaalanına gittiğimde ‘gecikme cezasını’ ödememin yeterli olacağını söylediler. Bu beni rahatlattı. Tedavim tamamlanır tamamlanmaz, 20 gün sonra yola çıktım. Ancak, havaalanında neye uğradığımı şaşırdım. Eksik bilgilendirilmişim. Kanun en fazla 15 gün gecikme süresi tanıyormuş. Pasaportuma bakan görevliler bu süreyi geçtiğimi söyledi. Ben de durumumu açıklayıp, cezam neyse ödeyeceğimi söyledim. Ama yetmediğini, kaçak olduğumu söylediler. Yasalara sonsuz saygım var. Kurallara bağlı bir insanım. Bu nedenle de durumumu izah etmeye çalıştım. İsterlerse doktor raporumu da beyan edebileceğimi söyledim. Ölen eşim ve oğlumun Türk olduğunu, 35 yıldır Türkiye’de yaşadığımı, bana ‘kaçak’ hitabında bulunmalarının yaralayıcı olduğunu söyledim. Ama onlar bana sadece, ‘Kaçaksın’ ve ‘Git’ diyorlardı.
Piatti, 35 yıldan bu yana herşeyini birlikte yaşadığı, darbe, deprem ve krizlerini birlikte atlattığı, gözyaşını da kahkahasını da paylaştığı, kendini bir parşası saydığı Türkiye’de bir anda ‘kaçak’ durumuna düşmüş olmabına anlam veremediğini anlattı. Görevli iki memurun, “Burada 35 değil 350 yıl yaşasan, kaçaksın” sözlerinin yanında kendisini sürekli iterek saygı sınırlarını zorlayan tutumlarını hazmedemediğini bildirdi. ‘Özel bir muamele’ değil, sadece herkesin hakettiği kadarını, biraz saygı istediğini anlatan Piatti, şöyle devam etti:
“Muamele çok kırıcıydı. Onlar için 35 veya 350 senenin farketmediğini, kaçak olduğumu söylediler. Sürekli itiyor ve gitmemi söylüyorlardı. Rencide ediciydi. Çok hazırlıksızdım. Böyle bir şey yaşamayı beklemiyordum. Cahillik gibi bir lüksümün olmadığını biliyorum. Bilmiyorsan ceza çekersin. Ama bu muamaleyi hakedecek hiç bir şey yapmamıştım. Sadece sağlık koşullarım nedeniyle yaşadığım gecikmeden dolayı sürgün yedim. 3 ay evime dönemedim. Birden köklerinden koparılmış, istenmeyen biri olmuş gibi hissettim. Nereye gitsem hayat standardım aynı olur. Benim ailem Milano’da, sevdiğim insan Verona’da. Ben burada da evimdeyim ama bu başka bir şey. Milano’daki Türk Başkonsolosluğu da elinden geleni yaptı. Ama bir sonuç alınamadı. Sonuçta üç ay geri dönemedim.”
Piatti, “Madem kendinizi Türkiye’nin bir parçası hissediyor ve orada yaşıyordunuz, neden Türk vatandaşlığı’na başvurmadınız” sorusu üzerine zamanında, evlendiği zaman başvuruda bulunmak istediğini belirterek şunları söyledi:
“O süreçte İtalya çifte vatandaşlığı kabul etmiyordu. Doğal olarak İtalyan vatandaşlığından ayrılmak istemedim. Yıllar içerisinde de açıkçası bir daha aklıma gelmedi. Benim yarım zaten İtalya’daydı. İtalya’daki ailemi görmek için sık seyahat ediyordum. Herhangi bir problem de yaşamamıştım. O nedenle de bir daha aklıma gelmedi. Ama sürgünün bana biraz buruk bir yararı da oldu. Son günlerini annemle paylaşabildim ve hakettiği şekilde cenazesini gerçekleştirme fırsatı buldum. Annemi yeni kaybettim ama son günlerini paylaşabildim. Babam hala Milano’da, babamı sık ziyaret ediyorum. Verona’da sevdiğim insanla birlikteyim. Yani şimdi üçe bölündüğüm bir süreci yaşıyorum. Sanıyorum hayatım böyle geçecek.”
Piatti, kendisini en çok yaralayanın kendisini Türkiye’nin bir parşası olarak görürken, birden ‘öteki’ muamelesi görmüş olması olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Herkes bana ‘yabancı’ muamelesi yaptı. Oysa ki ben ne kadar benimsemiştim. Ben kendimi gerçekten bir tarafta Türk zannediyordum heralde benim küçük kafamda. Benden Türkiye adına özür dileyenler oldu. Çok şaşırdım. Hatta gücüme gitti. İyi niyetli olsalar dahi aslında bu şekilde beni Türkiye’den soyutlamış oldular, ‘öteki’ yaptılar. Ben kendimi sizden sanıyordum, değilmişim. Galiba ben hep yabancıydım da farkında değildim. Ben yaşadığım ortamın parçası olmaya çalışıyorum. Ama bana kendimi Türkiye’ye yabancı hissettirdiler.”
“ARTIK TÜRKİYE’DE MİSAFİRİM”
Piatti, popüler kültürün dayattığının aksine durumu skandal malzemesi olarak kullanma yerine sessiz sedasız sürgününü yaşadığını anlattı. Hatta garanti olsun diye İtalya’da fazladan 15 gün de kaldığını geçen Mart ayında yeniden dönerek oğlu, gelini, torunu ve dostlarıyla, özlem giderdiğini belirtti. Donatella Piatti, bir taraftan da içinde bir şeylerin eksildiğini hissederken kendisi için zor kararı verdiğini artık Türkiye’de sadece misafir olacağını vurgularken şöyle dedi:
“Yaşadıklarımı hiçbir şeye malzeme yapmadım. Üzüldüm ama sansasyon yaratmaya da kalkışmadım. Geçenlerde evde yemek yaparken oğlum aradı ve Türkiye’de çıkan haberleri bildirdi. Şok oldum. Durumu kimin ve neden yansıttığını bilmiyor ama çok üzüldüm. Eğer ben olayı yansıtmak isteseydim 1 yıl önce yapardım. Ama oturup sürgünümü yaşadım. Sürgündüm ama en azından sürgünümü kendi memleketimde sevdiklerimle paylaştım. Torunumdan uzak olmak çok zor oldu ama, arkadaşlarım Verona’ya gelip beni ziyaret ederek destek verdiler. Sonuçta Mart ayında Türkiye’ye gittim. Ama içimde artık bir şeylerin eksildiğini hissettim. Karar verdim; Evim zaten kiraydı. Eşyalarımı topladım, hayatımı paketledim ve Ağustos ayında İtalya’ya döndüm. Şimdi 35 yılım, paketler halinde bir depoda duruyor. Arada gidip anılarımı tazeliyorum. Türkiye’de artık misafir olacağım. Noel bayramını İstanbul’da geçireceğim ama artık ziyaretlerim kısa olacak.”
YİĞİDİN HAKKI
Piatti, sohbetleri sırasında ‘Yiğidi öldür, hakkını yeme’ söyleminden de geri durmadı. Bazı yayınlarda, düşünceleriyle hiç bağdaşmayan yorumlara maruz kaldığını, yıllarca İstanbul’dan birçok kez yurt dışına çıkıp geri döndüğini bildirirken, “Geçen yıla kadar hiç bir kötü muameleye de maruz kalmadım. Özellikle çoğu genç olan polis arkadaşların sempatik ve yapıcı tutumları beni hep memnun etti. Çoğu beni tanıyor ve çok sıcak davranıyordu. Bilmiyorum belki de şımartıldım ve bu nedenle geçen yıl uğradığım muamele çok ağırıma gitti. Uğradığım muamele görevlilerin izlediği ortak bir tutum değil. Sanırım şansızlığım, antipatik olanlara denk gelmiş olmam” diyor,
“Hayat sürekli öğrenmektir” felsefesine inandığını belirten Donatella Piatti, ironik ülsubundan taviz vermeden Verona’daki yeni hayatında öncelikle ev hanımlığını öğrenmeye odaklandığı şu sözlerle anlattı:
“Burada ilk olarak ev hanımlığını öğrendim. Mesela tozları aldıktan hemen sonra yerlerine geri döndüklerini biliyor muydunuz? Ben bu çıldırtıcı gerçekle yeni yaşamayı yeni öğreniyorum. İstanbul’da sürekli bir yardımcı için ödediğiniz parayla burada sadece haftada 1 kere temizlik yaptırabildiğiniz için ne yapalım biz de öğreniyoruz. Bunun yanında uzun zamandır tek yaşıyordum. Şimdi bir erkekle yaşamayı da öğreniyorum. Bu arada dil dersleri veriyorum. Yazarlık devam ediyor ama inanın bir şey söylemeye korkuyorum çünkü insanların malzeme yapmasından korkuyorum. Bir yıldır bir şeyler yazıyorum. En az iki yıl daha sürer. Bir roman değil, hikayeler olacak. Hem Türkler, hem İtalyanlar bir şeyler bulabilecek içinde.”
KİMDİR?
Donatella Piatti, 1954 yılında Cenova’da doğdu. Milano’da İtalyan filolojisi ve turizm öğrenimi gördü. Tiyatrocu olan ailesi ile birlikte birçok farklı ülkede yaşama şansı buldu. 1980 yılından bu yana Türkiye’de yaşayan Donatella Piatti, İtalya ve Türkiye’de çeşitli dergi ve gazetelere yazarlık yaparken, televizyon programları da yapıyor, İtalyanca dersleri veriyor ve psikoloji öğrenimine devam ediyor.
Görüşmemize yanında ‘sevdiği adam’ Bruno Nicolis ile gelen Piatti, sorularımızı yanıtladı. Donatella Piatti’nin ilk sözleri, “Her şey bir yıl önce oldu. Neden şimdi ve kim tarafından ortaya çıkartıldı bilmiyorum. Ama benim dışımda gelişen bu durum beni çok yıprattı ve üzdü” oldu. Donatella Piatti, geçen yılın Aralık ayında Noel için Türkiye’den Milano’ya gelmeye hazırlandığını herkes gibi kendisinin de uçak biletini daha ekonomik olduğu için önceden aldığını belirterek, şunları anlattı:
“Fakat uçuştan iki gün önce domuz gribine yakalandım. Seyahat edecek durumda değildim ama 3 aylık oturma iznimin süresi bittiyordu. Yabancılar Şubesi’ni aradım, durumumu açıkladım. Bana sorun olmayacağını, havaalanına gittiğimde ‘gecikme cezasını’ ödememin yeterli olacağını söylediler. Bu beni rahatlattı. Tedavim tamamlanır tamamlanmaz, 20 gün sonra yola çıktım. Ancak, havaalanında neye uğradığımı şaşırdım. Eksik bilgilendirilmişim. Kanun en fazla 15 gün gecikme süresi tanıyormuş. Pasaportuma bakan görevliler bu süreyi geçtiğimi söyledi. Ben de durumumu açıklayıp, cezam neyse ödeyeceğimi söyledim. Ama yetmediğini, kaçak olduğumu söylediler. Yasalara sonsuz saygım var. Kurallara bağlı bir insanım. Bu nedenle de durumumu izah etmeye çalıştım. İsterlerse doktor raporumu da beyan edebileceğimi söyledim. Ölen eşim ve oğlumun Türk olduğunu, 35 yıldır Türkiye’de yaşadığımı, bana ‘kaçak’ hitabında bulunmalarının yaralayıcı olduğunu söyledim. Ama onlar bana sadece, ‘Kaçaksın’ ve ‘Git’ diyorlardı.
Piatti, 35 yıldan bu yana herşeyini birlikte yaşadığı, darbe, deprem ve krizlerini birlikte atlattığı, gözyaşını da kahkahasını da paylaştığı, kendini bir parşası saydığı Türkiye’de bir anda ‘kaçak’ durumuna düşmüş olmabına anlam veremediğini anlattı. Görevli iki memurun, “Burada 35 değil 350 yıl yaşasan, kaçaksın” sözlerinin yanında kendisini sürekli iterek saygı sınırlarını zorlayan tutumlarını hazmedemediğini bildirdi. ‘Özel bir muamele’ değil, sadece herkesin hakettiği kadarını, biraz saygı istediğini anlatan Piatti, şöyle devam etti:
“Muamele çok kırıcıydı. Onlar için 35 veya 350 senenin farketmediğini, kaçak olduğumu söylediler. Sürekli itiyor ve gitmemi söylüyorlardı. Rencide ediciydi. Çok hazırlıksızdım. Böyle bir şey yaşamayı beklemiyordum. Cahillik gibi bir lüksümün olmadığını biliyorum. Bilmiyorsan ceza çekersin. Ama bu muamaleyi hakedecek hiç bir şey yapmamıştım. Sadece sağlık koşullarım nedeniyle yaşadığım gecikmeden dolayı sürgün yedim. 3 ay evime dönemedim. Birden köklerinden koparılmış, istenmeyen biri olmuş gibi hissettim. Nereye gitsem hayat standardım aynı olur. Benim ailem Milano’da, sevdiğim insan Verona’da. Ben burada da evimdeyim ama bu başka bir şey. Milano’daki Türk Başkonsolosluğu da elinden geleni yaptı. Ama bir sonuç alınamadı. Sonuçta üç ay geri dönemedim.”
Piatti, “Madem kendinizi Türkiye’nin bir parçası hissediyor ve orada yaşıyordunuz, neden Türk vatandaşlığı’na başvurmadınız” sorusu üzerine zamanında, evlendiği zaman başvuruda bulunmak istediğini belirterek şunları söyledi:
“O süreçte İtalya çifte vatandaşlığı kabul etmiyordu. Doğal olarak İtalyan vatandaşlığından ayrılmak istemedim. Yıllar içerisinde de açıkçası bir daha aklıma gelmedi. Benim yarım zaten İtalya’daydı. İtalya’daki ailemi görmek için sık seyahat ediyordum. Herhangi bir problem de yaşamamıştım. O nedenle de bir daha aklıma gelmedi. Ama sürgünün bana biraz buruk bir yararı da oldu. Son günlerini annemle paylaşabildim ve hakettiği şekilde cenazesini gerçekleştirme fırsatı buldum. Annemi yeni kaybettim ama son günlerini paylaşabildim. Babam hala Milano’da, babamı sık ziyaret ediyorum. Verona’da sevdiğim insanla birlikteyim. Yani şimdi üçe bölündüğüm bir süreci yaşıyorum. Sanıyorum hayatım böyle geçecek.”
Piatti, kendisini en çok yaralayanın kendisini Türkiye’nin bir parşası olarak görürken, birden ‘öteki’ muamelesi görmüş olması olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Herkes bana ‘yabancı’ muamelesi yaptı. Oysa ki ben ne kadar benimsemiştim. Ben kendimi gerçekten bir tarafta Türk zannediyordum heralde benim küçük kafamda. Benden Türkiye adına özür dileyenler oldu. Çok şaşırdım. Hatta gücüme gitti. İyi niyetli olsalar dahi aslında bu şekilde beni Türkiye’den soyutlamış oldular, ‘öteki’ yaptılar. Ben kendimi sizden sanıyordum, değilmişim. Galiba ben hep yabancıydım da farkında değildim. Ben yaşadığım ortamın parçası olmaya çalışıyorum. Ama bana kendimi Türkiye’ye yabancı hissettirdiler.”
“ARTIK TÜRKİYE’DE MİSAFİRİM”
Piatti, popüler kültürün dayattığının aksine durumu skandal malzemesi olarak kullanma yerine sessiz sedasız sürgününü yaşadığını anlattı. Hatta garanti olsun diye İtalya’da fazladan 15 gün de kaldığını geçen Mart ayında yeniden dönerek oğlu, gelini, torunu ve dostlarıyla, özlem giderdiğini belirtti. Donatella Piatti, bir taraftan da içinde bir şeylerin eksildiğini hissederken kendisi için zor kararı verdiğini artık Türkiye’de sadece misafir olacağını vurgularken şöyle dedi:
“Yaşadıklarımı hiçbir şeye malzeme yapmadım. Üzüldüm ama sansasyon yaratmaya da kalkışmadım. Geçenlerde evde yemek yaparken oğlum aradı ve Türkiye’de çıkan haberleri bildirdi. Şok oldum. Durumu kimin ve neden yansıttığını bilmiyor ama çok üzüldüm. Eğer ben olayı yansıtmak isteseydim 1 yıl önce yapardım. Ama oturup sürgünümü yaşadım. Sürgündüm ama en azından sürgünümü kendi memleketimde sevdiklerimle paylaştım. Torunumdan uzak olmak çok zor oldu ama, arkadaşlarım Verona’ya gelip beni ziyaret ederek destek verdiler. Sonuçta Mart ayında Türkiye’ye gittim. Ama içimde artık bir şeylerin eksildiğini hissettim. Karar verdim; Evim zaten kiraydı. Eşyalarımı topladım, hayatımı paketledim ve Ağustos ayında İtalya’ya döndüm. Şimdi 35 yılım, paketler halinde bir depoda duruyor. Arada gidip anılarımı tazeliyorum. Türkiye’de artık misafir olacağım. Noel bayramını İstanbul’da geçireceğim ama artık ziyaretlerim kısa olacak.”
YİĞİDİN HAKKI
Piatti, sohbetleri sırasında ‘Yiğidi öldür, hakkını yeme’ söyleminden de geri durmadı. Bazı yayınlarda, düşünceleriyle hiç bağdaşmayan yorumlara maruz kaldığını, yıllarca İstanbul’dan birçok kez yurt dışına çıkıp geri döndüğini bildirirken, “Geçen yıla kadar hiç bir kötü muameleye de maruz kalmadım. Özellikle çoğu genç olan polis arkadaşların sempatik ve yapıcı tutumları beni hep memnun etti. Çoğu beni tanıyor ve çok sıcak davranıyordu. Bilmiyorum belki de şımartıldım ve bu nedenle geçen yıl uğradığım muamele çok ağırıma gitti. Uğradığım muamele görevlilerin izlediği ortak bir tutum değil. Sanırım şansızlığım, antipatik olanlara denk gelmiş olmam” diyor,
“Hayat sürekli öğrenmektir” felsefesine inandığını belirten Donatella Piatti, ironik ülsubundan taviz vermeden Verona’daki yeni hayatında öncelikle ev hanımlığını öğrenmeye odaklandığı şu sözlerle anlattı:
“Burada ilk olarak ev hanımlığını öğrendim. Mesela tozları aldıktan hemen sonra yerlerine geri döndüklerini biliyor muydunuz? Ben bu çıldırtıcı gerçekle yeni yaşamayı yeni öğreniyorum. İstanbul’da sürekli bir yardımcı için ödediğiniz parayla burada sadece haftada 1 kere temizlik yaptırabildiğiniz için ne yapalım biz de öğreniyoruz. Bunun yanında uzun zamandır tek yaşıyordum. Şimdi bir erkekle yaşamayı da öğreniyorum. Bu arada dil dersleri veriyorum. Yazarlık devam ediyor ama inanın bir şey söylemeye korkuyorum çünkü insanların malzeme yapmasından korkuyorum. Bir yıldır bir şeyler yazıyorum. En az iki yıl daha sürer. Bir roman değil, hikayeler olacak. Hem Türkler, hem İtalyanlar bir şeyler bulabilecek içinde.”
KİMDİR?
Donatella Piatti, 1954 yılında Cenova’da doğdu. Milano’da İtalyan filolojisi ve turizm öğrenimi gördü. Tiyatrocu olan ailesi ile birlikte birçok farklı ülkede yaşama şansı buldu. 1980 yılından bu yana Türkiye’de yaşayan Donatella Piatti, İtalya ve Türkiye’de çeşitli dergi ve gazetelere yazarlık yaparken, televizyon programları da yapıyor, İtalyanca dersleri veriyor ve psikoloji öğrenimine devam ediyor.