Türkiye gazetesinde flaş ayrılık! Usta yazar vedasını böyle duyurdu!
Türkiye Gazetesi'nde 17 yıldır görev yapan yazar, duygusal bir veda yazısı yazarak gazeteyle yollarını ayırdığını duyurdu.
Türkiye Gazetesi yazarı Nuri Elibol, bugünkü köşesinde veda yazısı yazarak 17 yıldır çalıştığı kurumla yollarını ayırdığını duyurdu.
Nuri Elibol "Şimdi veda zamanı" başlıklı yazısında "Merhum Enver Ören Ağabey ile tam 13 yıl çok yakın çalışma imkânı buldum. Kendisinin verdiği tüm görevleri başarmak nasip oldu. Şubat 2013’te kendisi Hakk’ın rahmetine kavuşunca, bayrağı oğlu Mücahid Ören Bey devraldı. Ancak bugün itibarıyla hem Mücahid Ören Bey’in hem de diğer büyüklerimin rızasını alarak, İhlas Medya Grubundaki görevimden kendi rızamla ayrılıyorum. " dedi.
İşte Nuri Elibol'un veda yazısından bir bölüm:
Şimdi veda zamanı
Bir veda yazısı yazmanın ne kadar güç ve zor olduğunu ilk kez bu yazımı kaleme alırken hissettim. Aslında birkaç günden bu yana “Veda yazısında ne yazmalıyım?” diye düşünürken koca bir ömrü saatler içinde, içimde bir kez daha yaşadım. Ömür dediğin avucumuzda kullanma tarihi geçmiş anılarla dolu. Dünyaya ait ne varsa bırakıp gidiyoruz. Saymadım ama, bu kaçıncı kâğıt bilmiyorum ve yazdıkça bir daha başa dönüyorum. Sonra bir yeni kâğıt daha...
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çeşitli birliklerinde 20 yıla yakın süre, çoğu zaman zorlu ve meşakkatli görevler yaptıktan sonra kıdemli binbaşı rütbesinde kendi isteğimle emekliye ayrıldım. 2000 yılında Merhum Enver Ören Ağabey’den, medya grubunun Ankara sorumlusu olmam için teklif aldım. Enver Ağabey gibi bir insana ‘hayır’ demek imkânsızdı. Ama medya, gazetecilik benim deneyim ve bilgi sahibi olmadığım bir alandı. Bu kaygılarımı Enver Ağabey’e aktardım. Kendisi bana, “Bizim, Ankara’da medya grubumuzu koordine edip yönetecek bir yöneticiye ihtiyacımız var. Kaygıların yersiz” dedi. Ve bilge ağabeyimizden gelen görevi kabul ettim.
Ankara’ya geldiğimde burada detaylarına girmek istemediğim çok zor bir tablo ile karşılaştım. Şartlar ağırdı. Siyaset, tarihinin en puslu dönemlerinden birini yaşıyordu. 28 Şubat dönemiydi ve şimdilerde daha iyi okuma imkânı ile görüyoruz ki, FETÖ’nün yönlendirmesi ile âdeta grubun üzerinden silindir gibi geçilmişti.
Koalisyon hükûmeti, Enver Ağabey’e âdeta kin duyan FETÖ ve Mesut Yılmaz’ın da yönlendirmesi ile İhlas Grubu’na hayat hakkı vermek istemiyordu. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle büyük sorunlar yaşadık. İki yıl sadece yöneticilik yaptım ve muhabir arkadaşlarımdan büyük bir hevesle gazeteciliği öğrenmeye çalıştım. Ankara temsilcileri dâhil, Ankara’daki bütün gazeteci dostlarım bana çok destek verdi. İki yılın sonunda yazı yazmaya ve televizyon programı yapmaya başladım.
Merhum Enver Ören Ağabey ile tam 13 yıl çok yakın çalışma imkânı buldum. Kendisinin verdiği tüm görevleri başarmak nasip oldu. Onunla tanıştığım gün hayatımın en anlamlı ve önemli günüydü. Ondan çok şey öğrendim. Şubat 2013’te kendisi Hakk’ın rahmetine kavuşunca, bayrağı oğlu Mücahid Ören Bey devraldı. Enver Ören Ağabey’in vasiyetine uyarak Mücahid Ören Beye de bugüne kadar elimizden gelen desteği verdik. Ancak bugün itibarıyla hem Mücahid Ören Bey’in hem de diğer büyüklerimin rızasını alarak, İhlas Medya Grubundaki görevimden kendi rızamla ayrılıyorum. Bu ayrılık, İhlas’tan ayrıldığım ve onları terk ettiğim anlamına gelmiyor. İhlas’ta ayrılma olmaz. Gönül bağı ile bağlandığımız birlikteliğimiz iki cihanda devam edecektir inşallah.
Hazreti Mevlana, “Vedalar; gözüyle sevenler içindir. Çünkü gönülden sevenler ayrılmaz” diyor. Medyada ayrılıklar genelde tatsız olur. Benimkisi öyle değil. Ben çok güzel hatıralarla ayrılıyorum. Bu veda, medya grubuma veda, İhlas camiasına ve değerli abilerime değil.
Vedalaşmakla ilgili çok anlamlı bulduğum iki söz var. “Bazen vedalar sevgisizlikten değil, çaresizliktendir!” ve “Vedalar acıtsa da, bazen gitmek gerekir.” İşin özeti budur.
İhlas Medya Grubu’nun okuyucularından, televizyon izleyicilerinden ve çalışma arkadaşlarımdan helallik isteyerek kendilerine veda ediyorum. Varsa ben de hakkımı helal ediyorum. O mübarek insanın ekibinde yer aldım. Ne kadar şükretsem azdır.
17 yıldır birlikte çalıştığım arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. 2001 yılından bu yana görev yapan Ankara gazetecilerine ve Ankara temsilcilerine bunca süre bana verdikleri sınırsız destek-dostluk ve kardeşlik için teşekkür ediyorum.
Bundan sonra ne mi yapacağım? Henüz alınmış bir kararım yok. Hayata atıldığım günden bu yana hep çalıştım, hem de hiç durmadan. Şimdi eşime, aileme ve kendime daha fazla vakit ayıracağım. İhmal ettiklerimle ilgileneceğim.
Yaşanan tüm güzelliklerin hatırına hep iyi şeyler hatırlayacağım. Allah'a ısmarladık, Allah’a emanet olun…
Nuri Elibol "Şimdi veda zamanı" başlıklı yazısında "Merhum Enver Ören Ağabey ile tam 13 yıl çok yakın çalışma imkânı buldum. Kendisinin verdiği tüm görevleri başarmak nasip oldu. Şubat 2013’te kendisi Hakk’ın rahmetine kavuşunca, bayrağı oğlu Mücahid Ören Bey devraldı. Ancak bugün itibarıyla hem Mücahid Ören Bey’in hem de diğer büyüklerimin rızasını alarak, İhlas Medya Grubundaki görevimden kendi rızamla ayrılıyorum. " dedi.
İşte Nuri Elibol'un veda yazısından bir bölüm:
Şimdi veda zamanı
Bir veda yazısı yazmanın ne kadar güç ve zor olduğunu ilk kez bu yazımı kaleme alırken hissettim. Aslında birkaç günden bu yana “Veda yazısında ne yazmalıyım?” diye düşünürken koca bir ömrü saatler içinde, içimde bir kez daha yaşadım. Ömür dediğin avucumuzda kullanma tarihi geçmiş anılarla dolu. Dünyaya ait ne varsa bırakıp gidiyoruz. Saymadım ama, bu kaçıncı kâğıt bilmiyorum ve yazdıkça bir daha başa dönüyorum. Sonra bir yeni kâğıt daha...
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çeşitli birliklerinde 20 yıla yakın süre, çoğu zaman zorlu ve meşakkatli görevler yaptıktan sonra kıdemli binbaşı rütbesinde kendi isteğimle emekliye ayrıldım. 2000 yılında Merhum Enver Ören Ağabey’den, medya grubunun Ankara sorumlusu olmam için teklif aldım. Enver Ağabey gibi bir insana ‘hayır’ demek imkânsızdı. Ama medya, gazetecilik benim deneyim ve bilgi sahibi olmadığım bir alandı. Bu kaygılarımı Enver Ağabey’e aktardım. Kendisi bana, “Bizim, Ankara’da medya grubumuzu koordine edip yönetecek bir yöneticiye ihtiyacımız var. Kaygıların yersiz” dedi. Ve bilge ağabeyimizden gelen görevi kabul ettim.
Ankara’ya geldiğimde burada detaylarına girmek istemediğim çok zor bir tablo ile karşılaştım. Şartlar ağırdı. Siyaset, tarihinin en puslu dönemlerinden birini yaşıyordu. 28 Şubat dönemiydi ve şimdilerde daha iyi okuma imkânı ile görüyoruz ki, FETÖ’nün yönlendirmesi ile âdeta grubun üzerinden silindir gibi geçilmişti.
Koalisyon hükûmeti, Enver Ağabey’e âdeta kin duyan FETÖ ve Mesut Yılmaz’ın da yönlendirmesi ile İhlas Grubu’na hayat hakkı vermek istemiyordu. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle büyük sorunlar yaşadık. İki yıl sadece yöneticilik yaptım ve muhabir arkadaşlarımdan büyük bir hevesle gazeteciliği öğrenmeye çalıştım. Ankara temsilcileri dâhil, Ankara’daki bütün gazeteci dostlarım bana çok destek verdi. İki yılın sonunda yazı yazmaya ve televizyon programı yapmaya başladım.
Merhum Enver Ören Ağabey ile tam 13 yıl çok yakın çalışma imkânı buldum. Kendisinin verdiği tüm görevleri başarmak nasip oldu. Onunla tanıştığım gün hayatımın en anlamlı ve önemli günüydü. Ondan çok şey öğrendim. Şubat 2013’te kendisi Hakk’ın rahmetine kavuşunca, bayrağı oğlu Mücahid Ören Bey devraldı. Enver Ören Ağabey’in vasiyetine uyarak Mücahid Ören Beye de bugüne kadar elimizden gelen desteği verdik. Ancak bugün itibarıyla hem Mücahid Ören Bey’in hem de diğer büyüklerimin rızasını alarak, İhlas Medya Grubundaki görevimden kendi rızamla ayrılıyorum. Bu ayrılık, İhlas’tan ayrıldığım ve onları terk ettiğim anlamına gelmiyor. İhlas’ta ayrılma olmaz. Gönül bağı ile bağlandığımız birlikteliğimiz iki cihanda devam edecektir inşallah.
Hazreti Mevlana, “Vedalar; gözüyle sevenler içindir. Çünkü gönülden sevenler ayrılmaz” diyor. Medyada ayrılıklar genelde tatsız olur. Benimkisi öyle değil. Ben çok güzel hatıralarla ayrılıyorum. Bu veda, medya grubuma veda, İhlas camiasına ve değerli abilerime değil.
Vedalaşmakla ilgili çok anlamlı bulduğum iki söz var. “Bazen vedalar sevgisizlikten değil, çaresizliktendir!” ve “Vedalar acıtsa da, bazen gitmek gerekir.” İşin özeti budur.
İhlas Medya Grubu’nun okuyucularından, televizyon izleyicilerinden ve çalışma arkadaşlarımdan helallik isteyerek kendilerine veda ediyorum. Varsa ben de hakkımı helal ediyorum. O mübarek insanın ekibinde yer aldım. Ne kadar şükretsem azdır.
17 yıldır birlikte çalıştığım arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. 2001 yılından bu yana görev yapan Ankara gazetecilerine ve Ankara temsilcilerine bunca süre bana verdikleri sınırsız destek-dostluk ve kardeşlik için teşekkür ediyorum.
Bundan sonra ne mi yapacağım? Henüz alınmış bir kararım yok. Hayata atıldığım günden bu yana hep çalıştım, hem de hiç durmadan. Şimdi eşime, aileme ve kendime daha fazla vakit ayıracağım. İhmal ettiklerimle ilgileneceğim.
Yaşanan tüm güzelliklerin hatırına hep iyi şeyler hatırlayacağım. Allah'a ısmarladık, Allah’a emanet olun…