Girişimci yönü ile de sanatın 'Yıldız’ıydı
Türk tiyatrosunun efsane ismi Yıldız Kenter, son yolculuğuna uğurlanıyor. Duayen sanatçı için 1960’lı yılların sonunda turne ve bağış gelirleri ile kurduğu Kenterler Tiyatrosu’nda tören düzenleniyor...
Kenter’in sürdürülebilir ve bağımsız sanat için gerekli gördüğü tiyatro salonunun kuruluşu öyküsü işdünyası ile dayanışmayı da kapsayan büyük bir mücadeleyi içeriyor. Türkiye, efsane sanatçısına ağlıyor. Türk tiyatrosunun usta ismi Yıldız Kenter, tedavi gördüğü hastanede 91 yaşında yaşama veda etti. Peşinden belki de bir ömüre sığması bundan sonra pek de mümkün olmayacak bir yaşam öyküsü bırakarak aramızdan ayrıldı usta sanatçı.
Mustafa Kemal Çolak'ın Dünya Gazetesi'nde yer alan haberine göre Türkiye’nin, yalnızca sanatı ile anılamayacak kadar aydınlık yüzü olan Kenter’i unutulmaz kılan yönleri bulunuyor.
Herşeyden önce tabi ki tiyatro ve sinema dünyasının en önemli simalarının başında yer alıyordu. Yanı sıra hocaların hocası olarak çok uzun yıllar konservatuarda sayısız sanat insanının yetişmesinde rol oynadı. Türkiye’yi dünyanın en ünlü salonlarında temsil etti, ülkemizin en değerli ödüllerine layık görüldü.
Yaşamı boyunca 100’ün üstünde oyunda rol alan, 100’e yakın oyun sergileyen, yetiştirdiği sanatçılarla da Türkiye’nin tiyatro tarihine damga vuran Yıldız Kenter, sanatçı yönüyle tanınsa da sanat dünyasında girişimci yönüyle ve katkılarıyla iz bırakmış bir duayen…
Çok uzun yıllar Türkiye’nin önde gelen özel tiyatro salonu olarak hizmet veren İstanbul Harbiye’deki Kenter Tiyatro Salonu, Yıldız Kenter’in önderliğinde 1960’lı yılların sonunda hizmete açıldı. Hem de yıllarca süren, kendisinin tabiri ile ‘Elimizle tırnağımızla kazıyarak, durmaksızın sayısız turnelerle, koltuklar satarak, alın teriyle, gözyaşıyla’ sürdürülen bir mücadelenin ardından kurulur Kenter Tiyatrosu.
Dünya Gazetesi olarak Yıldız Kenter’i biz de sanata dönük bu girişimci yönü ile anmak istedik. Günümüzde sayılarını artması için gayret sarf ettiğimiz kadın işgücü ve kadın girişimciliğine olan simgesel katkısını gözler önüne sermeye gayret ettik.
Kendilerine ait salonun olmasını isteyince...
1959 yılında Ankara’dan İstanbul’a taşınan Yıldız Kenter, aynı yıl özel tiyatroya da adım atar ve o yıllarda Türkiye’nin önde gelen Karaca, Ses gibi tiyatrolarında sahne alır. Ancak zamanla salon ihtiyacı ortaya çıkınca Yıldız Kenter’de de ‘Kendi tiyatro salonumuzu kuralım’ fikri doğar. Yakın çevresini ikna etmesi pek de kolay olmaz. Kenter, o dönemi şöyle anlatır: “Özel girişimle tiyatro binası yaptırmaya karar verdiğimizde bizi 7 yıllık çok zor bir süreç bekliyordu. Bunun tam farkında değildim, hep mücadeleyle geçti ömrüm.”
Koltuklar değer yaratır mı?
Tiyatroyu yapmak için yılda 500 oyun oynamalarına, sürekli turnelerde olmalarına her gün iki oyun sergilemelerine rağmen, bilet satışları ve turnelerden gelen para yeterli gelmez. Sermaye ve kaynak sorunu had safhaya ulaşır. Usta sanatçı, bir söyleşisinde 1960’lı yılların sonuna doğru yaşadığı bu zorlu sürece ilişkin, “O sıra imdadıma Talat Halman Bey yetişti” diyor.
“En büyük arzum tiyatrom yaşasın"”
449 koltuk kapasiteli Kenter Tiyatrosu, kapılarını 11 Kasım 1968’de açar ve kesintisiz hizmet yürütür. Kenter, Koç Holding'in kurumsal dergisi Bizden Haberler’in Mart 2017 tarihli 445'inci sayısında yayınlanan röportajında, tiyatro binasına ilişkin şu ifadeleri kullanır: “Satarsam başka şeyler yapmak için alıcısı var. Oysa onca emek harcayarak ortaya çıkardığımız böyle bir tiyatronun yaşatılmasını, yaşamasını istiyorum. Tiyatroyu ayakta tutacak birileri lazım. En büyük arzum bu.”
İş dünyasından büyük destek görür
Türkiye’nin ilk Kültür Bakanı ve Dışişleri Bakanlığı Kültür İşleri Büyükelçisi yakın dostu Talat Halman, Kenter’e, ABD’de kiliselerde bile koltuklarının satışa çıkarılması yolu ile kurumlarına kaynak yarattığı yaygın bir sistemi tarif eder. Öneriye göre, Kenter Tiyatrosu’nun henüz inşa edilmeyen binasının, henüz kurulmamış koltukları belli bir ücret karşılığında satılacak, alınan ücret borç olarak kabul edilip, belli bir süre sonra ödenecektir.
Yılların sanatçısı Yıldız Kenter, koltuk satmak için kapı kapı dolaşır. Dostlarına, tanıdıklarına, tanımadıklarına projesini açar, destek ister. Pek çoğundan iltifat alır, gördüğü olumsuz geri dönüşlerden moralini bozmaz. “Salonumuz için sermayemiz yoktu ancak gerçek sermayemizin dostlarımız olduğunu koltuk satışında anladım” diyen Yıldız Kenter, o süreci şu cümleleri ile tarif eder: “Her koltuğu üç bin liradan satarak, koltukların arkasına isimlerini yazacağımızı, ödünç aldığımız bu koltuk paralarını tiyatro açıldıktan sonra iade edeceğimizi belirttik. Ama koltuk satın alanların hiç biri böyle bir talepte bulunmadı. Erol Simavi’nin on koltuk birden alması benim için itici güç oldu. Ondan aldığım enerjiyle yola devam ettim. Aralarında Adalet Cimcoz’dan Asım Kocabıyık’a, Vehbi Koç’tan Nejat Eczacıbaşı’na, Zeki Müren’den Müzeyyen Senar’a, Selahattin Beyazıt’a, Ruhi Su’dan Köy Okulları Haberleşme ve Yardımlaşma Derneği’ne uzanan bu dayanışmada Türkiye’nin çeşitli yerlerinde 149 kişi, kurum ve kuruluş bize el verdi, 278 koltuk sattık. Elimizle tırnağımızla kazıyarak, durmaksızın sayısız turnelerle, koltuklar satarak, alınteriyle, gözyaşıyla Kenter Tiyatrosu’nu yaptık. Dünyada bunun örneği var mıdır, bilmiyorum.”
Efsane sanatçının, ailesi ve tüm tiyatro ekibi ile birlikte aylarca sürdürdüğü bu mücadele mutlu son ile bitiyor. Bize göre birden fazla ders niteliğinde sonuçlar da ortaya koyuyor. Sürdürülebilir ve bağımsız sanat için verilen bu mücadele, kadın girişimciliğinin en iyi örneklerinden biri olması açısından da incelenmeye değer. Yanı sıra Türkiye iş yaşamının, benimsediği projelere katılımda gösterdiği duyarlılığı ve dayanışmayı vurgulaması noktasında da ülkemizin yüzakı girişimlerinden biri olduğu rahatlıkla söylenebilir.