TÜRK MEDYASI İKTİDAR ÇARKINDAN NASIL KURTULUR?

Milliyet yazarı Mehveş Evin, bugün köşesinde 'hakkı verilmedi' dediği TESEV raporunun ayrıntılarını taşıdı.

Türkiye medyasının bugüne nasıl gelindiği ve bugün yaşanan “basın ve ifade özgürlüğü” sorunlarının nedenlerinin incelendiği raporda, çözüm önerileri de madde madde sıralanıyor.

"Medya, iktidarın çarkından nasıl çıkar?" sorusuyla söze başlayan Mehveş Evin şöyle devam ediyor...

Türkiye’de özgür bir medyanın önündeki ekonomik, politik ve yasal engeller nedir? Dilek Kurban ve Ceren Sözeri, geçen yıl “İktidarın çarkında medya” raporunu hazırladı, TESEV yayınladı. Rapor, Türkiye medyasının bugüne nasıl geldiği... Ve bugün yaşanan “basın ve ifade özgürlüğü” sorunlarının nedenlerini inceliyor.
Her daim medyanın durumundan şikayet edildiği halde basında, raporun hakkının verilmediğini söylemeliyim. Oysa devlet baskısının arttığı, gazetecilerin işten çıkarıldığı, hapse atıldığı ve haklarının yendiği bir ortamda mesleğimizle ilgili gerçekleri ve çözümleri konuşmak zorundayız. Sadece kendimiz için değil, mesleğin geleceği için bu şart...
Milliyet yazarı ve akademisyen Dilek Kurban, 10 gün önce Brüksel’de AB bürokratları ve sivil toplum yöneticilerinin katıldığı bir toplantıda TESEV raporunu sundu. Ayrıca “Türkiye’de bağımsız ve özgür bir medya” için önerilerini sıraladı... İktidar çarkında daha fazla çiğnenmemek için bu önerileri ciddiye almakta fayda var.

Basın hiç özgür olmadı
Kurban ve Özeri’nin önerileri dört ana başlıkta toplanıyor. Bunlardan biri, yani basın ve ifade özgürlüğünü sağlama kısmında şöyle denmiş:
“Türkiye’de basın hiçbir zaman özgür olmadı. Otoriterlik, devletçilik ve muhafazakarlık, Anayasa ve medyayı düzenleyen yasalarda hakim. Yasaların belirsiz, taraflı yorumu gazetecileri zora sokuyor. Özgürlüğün önündeki bir başka engel, hükümet yetkilileri ve en başta Başbakan’ın bazı gazetecileri ‘terör sempatizanı’ olarak hedef göstermesi ve hakaret davaları açması. Bu durum gazeteciler açısından korku ve endişe ortamı yaratıp haber yapma özgürlüğünü engelliyor.”

Peki ne yapılmalı?
* Anti terör yasası feshedilmeli ve gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklu olanlar derhal serbest bırakılmalı...
* Basın yönetmeliği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karar ve ilkelerine uygun olarak, sivil toplumla birlikte düzenlenmeli.
* Meclis ve hükümet yetkilileri, devlet yayını dahil, medyaya eşit mesafede olmalı.
* TRT gerçek bir kamu yayınına dönüştürülmeli.
* İnternet yayıncılığının sansürünü kaldırmak için yasal, siyasi ve yönetimsel adımlar atılmalı.
* Basın kartları Başbakanlık değil, bağımsız bir kurum tarafından verilmeli.
* Devlet, vergi ve sosyal güvenlik yasalarını uygularken tarafsızlık prensibine uymalı.

Bağımsız dernek ihtiyacı
Söz konusu önerilerin tartışılması ve uygulanmasının önündeki en önemli engel, gazetecileri temsil edecek tarafsız, güvenilir ve bağımsız basın birliklerinin olmaması. Dernek, birlik veya cemiyet... Adı her neyse, gazetecileri temsil eden kurumlar, kendi siyasi doğrusu ve çıkarına göre hareket ettiği sürece kaybetmeye mahkumuz.
Bu önerilerin hepsi değil, bir bölümü gerçekleşse bugün yaşadığımız sorunların pek çoğu ortadan kalkardı. Özgür ve bağımsız bir medyayı, dolayısıyla özgür ve bağımsız bir ülkede yaşamayı gerçekten istiyorsak... Gazeteciler olarak kutuplaşmayı, patronumuzun sesi olmayı ve birbirimize saldırmayı bırakıp, ortak değerlerimize ve dertlerimize yoğunlaşalım.

BAĞIMSIZ BİR MEDYA İÇİN

TESEV’in Mart 2013’te yayınladığı önerilerin bir özeti:
1. Medya politikasını oluşturan süreçleri demokratikleştirmek: Diğer sektörlerde olduğu gibi medyada da düzenlemeler, had safhada merkezi ve bürokratik bir süreç. Sivillerin sürece dahil edildiği ender durumlarda medya sahipleri, reklamcılar, TV yapımcıları ve yayıncılar birliğinden başkası çağrılmıyor. Bu kurumlar da kendi maddi çıkarları doğrultusunda Meclis’te lobi yapıyor. Medya kanunları ve yönetmeliklerini ilgilendiren süreçler, gazeteci birlikleri, medya temsilcileri ve akademisyenlere açılmalı. Sivil aktörlerin önerileri dikkate alınmalı.
2. Medyayı düzenleyen kurumların bağımsızlığını güvenceye almak: RTÜK, TİB ve BTK gibi kurulların bağımsızlığı, şu şekillerde sağlanabilir:
* Basın temsilcilerinin katılımıyla birlikte bu kurullar yeniden yapılandırılmalı. Nefret söylemi, ayrımcı içerik, emeğin sömürüsü ve haksız rekabeti cezalandıracak güce sahip olmalı.
* RTÜK, BTK ve TİB’in yetkileri, basın ve ifade özgürlüğü prensiplerine uygun olarak yeniden düzenlenmeli.
* Yüksek profesyonel standartları yakalayabilmek için kurumlar kendi kurallarını belirleyip uygulamalı.
3. Pazarda haksız rekabetin sonlanması: Medyada çoksesliliğin sağlanması için medya sahipliğine yönelik kısıtlamaların kaldırılması şart... Küçük, bağımsız ve kar amacı gütmeyen medyaya destek sağlanmalı. Rekabet Kurulu, her şirkete karşı aynı ilkeleri uygulamalı. Sivil toplum ve üniversitelerin kendi yayınlarını kurma ve denetleme hakkı olmalı. Ve medya sahiplerinin devletle ilişkisi, bağımsız kurullar tarafından şeffaf hale getirilmeli.