Türk dizileri yayından kaldırıldı, peki MBC yetkilileri ne düşünüyor? Karar geçici mi?
Son yıllarda yurtdışında yaygınlık kazanan Türk dizilerine ilişkin alınan yasaklama kararı tartışma yarattı.
Son dönemde özellikle Arap dünyasından Türkiye’ye yönelik saldırıların arttığı ve Katar kriziyle gerilimin arttığı Türkiye- Birleşik Arap Emirlikleri ilişkilerinin donma noktasına geldiği bir dönemde geçtiğimiz hafta yeni bir haber tartışma yaratmıştı. Birleşik Arap Emirlikleri’nde İngilizce yayın yapan gazetelerden The National, geçtiğimiz hafta MBC’nin Türk dizilerini yayından kaldırmalarına yönelik talimatta bulunduğunu aktarmış fakat bu ani kararın arkasındaki nedenin ne olduğunun henüz bilinmediğini okuyucularına duyurmuştu.
MBC Group Sözcüsü Mazen Hayek geçtiğimiz hafta, “MBC de dahil olmak üzere birçok Arap ülkesinde Türk dizilerinin yayından kaldırılmasına yönelik bazı medya gruplarını ilgilendiren bir karar alındı” demişti. Toplam 6 Türk dizisinin yayından kaldırılmasının arkasındaki nedenleri, dizilerin akibetini ve kararın geçici olup olmadığını Lale Elmacıoğlu Türkiye Haber Merkezi sitesinde kaleme aldı.
İşte Lale Elmacıoğlu'nun "Arap kanallarındaki Türk dizilerinin akibeti" başlıklı o yazısı:
Geçtiğimiz günlerde Arap medya kuruluşu MBC’nin Grup Sözcüsü Mazen Hayek’in, İngiliz gazetesi The National’a yaptığı ‘Türk dizilerinin yayından kaldırılması’na ilişkin açıklama, bizleri yakından ilgilendiriyordu. Hayek’in açıklamasındaki en dikkat çekici nokta şuydu: Sadece MBC değil, bazı diğer Arap medya kuruluşları da Türk dizilerini yayından kaldırıyordu. Yani karar sadece MBC Grup tarafından alınmamış, daha üst bir yerden tüm kanallara tebliğ edilmişti.
Kararın ardından Türk medyasında anlamsız şekilde MBC’yi suçlarcasına yazılmış yazılar ve yorumlar okudum. MBC’nin bu karardan dönmesi gerektiği bile yazılıp çizildi, söylendi. İyi de unuttukları bir şey vardı, karar MBC’nin inisiyatifinde değildi! Verilen kararda, MBC’nin bir dahli yoktu, Suudi Arabistan yönetimi tarafından alınıp onlara tebliğ edilmişti. İşte Birleşik Arap Emirlikleri’nin de payı vardı.
Peki bu karar, soft power (yumuşak güç)’ımız olarak görülen Türk dizileri için MBC ve diğer Arap kanallarının kapılarını sonsuza dek kapatıyor mu yoksa geçici bir durum mu? Bakın MBC tarafı ne diyor…
MBC YETKİLİLERİ NE DÜŞÜNÜYOR? KARAR GEÇİCİ Mİ?
İsmini veremeyeceğim yetkiliden edindiğim bilgiye göre, olay tam da düşündüğüm gibi. Durum onları da aşıyor, tamamen politik gerekçeler söz konusu. Karara karşı gelecek ya da seçim yapabilecek güçleri yok. Suudi Arabistan yönetimi, Mart ayı itibariyle MBC ve diğer medya kuruluşlarının Türk dizileri yayınlamasına yasak getirmiş, onlar da bu kararı uygulamaya koymak zorunda kalmışlar. Karar ani olduğu için, seyircilerin durumdan haberdar edilmesi ya da bir yayın planlaması yapılması gibi bir şey de söz konusu olamamıştı.Anlayacağınız MBC de bu işte mağdurolan taraf. Kararın geçici mi kalıcı mı olduğuna ya da bundan sonra ne olacağına ilişkinbilgileri yok. Ancak umutları baki…11 yıl önce Gümüş (Noor) ile başlayan uzun yolculukta Türk dizilerini severek yayınlayan, milyonlarca kişiyeulaştıranve bu işe ciddi sermaye ayıran ve bunun karşılığında ekonomik getiri sağlayan MBC’nin böyle bir karar alması, zaten mantığa ters bir durum olurdu. MBC tarafı, ilişkiler düzelirse seve seve Türk dizilerini yeniden yayınlamayı umuyor.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Peki şimdi ne olacak? Araplar, Türk dizilerini izlemekten vaz mı geçecek? Elbette ki hayır.
2018’in küresel dünyasında bir tıkla her diziye ulaşmaya, her istediklerini izlemeye devam edecekler.Arap izleyicilerin Türk dizilerini takip etme hakkı elbette ki ellerinden alınamaz. Diziler, Türkiye’de yeni bölümü yayına girer girmez dublajlı değil ama Arapça altyazılarla internette yayına sokuluyor. Ama bunun yapım şirketleri ve kanal tarafından Arap kanallarına resmi satışı, yaklaşık 120 milyon doları bulan bir sektör demek. Bedavaya internetten izlendiğinde, işin ekonomik yönü gözardı edilmiş olunuyor. Araplar, dizilerimizi izlemekten de ülkemize seyahat etmekten de vazgeçmeyecek.Zaten Türk dizi film endüstrisinin de tek kazancı Arap piyasası değil. İhracat ağını hali hazırda genişletmiş olanfirmalar, çaresiz de değil. Yeni arayışlara girip yöntemler bulacak, krizi fırsata çevirmeye çalışacaklardır.
Unutmamak gerekir ki, bu hayatta her şey olabilir. İmkansız diye bir şey yoktur. Özellikle deuluslararası ilişkilerde! Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir. Diplomaside ilişkileri ortak çıkarlar belirler. Dün düşman olanlar bugün dost olabilir. Şayet dış politikada şartlar değişirse, Türk dizilerinin yayını konusundaki yasağı kalkar. Gidişatı tamamen Suudi Arabistan ve BAE ile Türkiye arasındaki ilişkiler belirleyecek.Ancak kısa vadede ilişkilerin düzelmesini beklemek hayalperestlik olur.
Türk dizilerine getirilen yasak Türkiye’nin sadece dizi ihracatını değil, milyarlarca dolarlık turizm ve inşaat başta olmak üzere diğer iş alanlarını da ilgilendiriyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Türkiye’ye başka sektörlerde de ambargo koyma niyetleri olabilir.
MAZEN HAYEK’İN MESAJ DOLU PAYLAŞIMLARI
MBC’nin 2007 yılında ilk Türk dizisi yayınlamasından bu yana Grup Sözcüsü olarak görev yapan ve ikili ilişkilerdeki her ana bizzat şahit olan Mazen Hayek’in, The National’a yaptığı açıklamaların ardından sosyal medyadaki paylaşımları dikkatimi çekti. Arap medya sektöründeki başarılarıyla dikkat çeken Hayek, kişisel instagram ve twitter’da hesaplarında, Arap dünyasında fırtınalar estiren Gümüş (Noor) dizisine ilişkin fotoğraflar paylaşıp, ”eski, güzel günler” notunu düştü. Tek başına bu paylaşımlar bile aslında MBC’nin Türk dizilerini kaldırmadaki mutsuzluğunu gösteriyordu.
GEÇMİŞTEN GELEN HIRS: VELİAHT PRENS’İN MBC’Yİ ALMA İSTEĞİ
Önemli bir ayrıntı, Suudi medyasında geçmişte dillendirilen bir durum var. Bundan birkaç yıl önce şimdiki Veliaht Prens Muhammed (dönemin Savunma Bakanı’yken ), popülerliğini artırmak istiyormuş. Bunun için de MBC’yi satın almak istiyormuş. Bugün kendisi Veliaht Prens olduğu için, gücünü kullanarak geçmişte satın alamadığı MBC’yi istediği gibi yönlendiriyor diye düşünenler de var.
Bu arada, Veliaht Prens, Suudi Arabistan'ın petrol gelirlerine bağımlılığını azaltmayı, ekonomiyi çeşitlendirmeyi planlıyor.Kültür ve eğlence alanında harcamaları artırmayı hedefliyor. On yıl içinde eğlence endüstrisine 60 milyar doların üstünde yatırım yapması bekleniyor. Son dönemde başkent Riyad’da ülkenin ilk operası binasının yapımına başlandığını ve ülkedeki ticari sinemalardaki yasağın kalktığını da hatırlatmak gerekiyor.
BU NOKTAYA NASIL GELİNDİ?
Peki, iş nasıl oldu da Türk dizilerinin Arap kanallarından kaldırılması noktasına geldi. Elbette, politik sebepler başı çekti.Malum Suudi Arabistan, Türkiye düşmanı bir politika yürütüyor. AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı yapıyor. Birleşik Arap Emirlikleri ile birlikte 15 Temmuz darbe girişimini finanse edenlerden oldukları biliniyor. FETÖ'ye yapılan destek, PKK’ya giden paralar da cabası.
Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz Haziran başında Katar ile Suudi Arabistan arasında yaşanan krizde Türkiye; Suud, BAE, Mısır, Bahreyn ittifakına karşı Katar’ın yanında durmuştu. İşte aynı ülkeler bugün ABD’yi de arkalarına alarak Türkiye’ye karşı hamlede bulunuyor.
Olayın başka bir tarafı da var. Dizilerimizin Arap ülkelerinde yayınıyla birlikte (son 11 yılda), Araplar’da Türkiye’ye, Türk insanına ve kültürüne duyulan sevgi, saygı ve ilgi arttı. Araplar, Türk dizilerini izledikçe hayranlıkları büyüdü. Öyle ki dizilerin çekildiği yalılar, semtler, mekanlar ziyaret edilmeye başlandı. Türkiye'ye ziyaretleri arttı. Bazı Araplar, dizilerin getirdiği hayranlıkla Türkçe bile öğrenir oldu.
2008’de Arapça yayınlanmaya başlayan ilk dizi olan Gümüş’ün kadınlara romantizmi aşılayıp bir erkeğin aşkı için mücadele edişini gösterişi, Muhteşem Yüzyıl’da Osmanlı İmparatorluğu döneminde sarayda yaşanan entrikalar ve aşklar, Fatmagül’ün Suçu Ne’de tacize uğrayan bir kadının susmayıp hukuk mücadelesi verişi, Aşkı Memnu’da yasak aşk, ve çekişme, Ezel’de sağ gösterip sol vuran olaylar ve intikam duygusu, Kara Para Aşk’taki aşk ve kirli oyunları, Binbir Gece’de para karşılığı tek gecelik aşk yaşayan kadının aslında çocuğunu kurtarmak için bunu kabul etmesi ve diğer dizilerdeki farklı durumları Araplar "topluma ters düşüyor, ahlakı bozuyor" eleştirilerine rağmen bayılarak, reyting rekorları kırdırtarak izledi.
Türk dizileri, Araplarda hem modern hayatı özgürce yaşayabilme hem de Müslüman olabilmeye ilişkin fikriyatı doğurdu. Kimilerine ses oldu. Baskıcı Arap rejimlerinde göremedikleri, çoğu zaman evlerinde bile hissedemedikleri sevmek, sevilmek, saygı duyulmak, ilgi gösterilmek, özgürce yaşamak gibi hissiyatlar, onların duygularına tercüman oldu. Dizilerde işlenen kimi konular, onlarda olmayan ama olmasını istedikleri şeylerdi. Türk dizilerindeki hayat tarzını istiyorlardı. İstedikçe izlediler, izledikçe de sevdiler. İstanbul’a aşık oldular. Boğaza gelmek, o havayı solumak hatta dizilerin çekildiği yalıları, semtleri görmek istediler.
10 yıl içinde Türk dizileri sayesinde Araplar’daki Türkiye sevdası giderek büyüdü. Türk kültürüne hayranlıkları arttı. Aralarında Türkçe öğrenenler bile oldu. Ancak diziler, Arap toplum yapısına uygun olmadığı, fazla özgür, çağdaş ve eşitlikçi bulunması nedeniyle bazı kesimler tarafından sürekli tartışılır hale de geldi.
İşin bir de ekonomik boyutu vardı. Dizilerin Arap dünyasına pazarlanmasının Türkiye’ye ekonomik katkısı… Bu durumdan en fazla dizi film piyasası nasibini aldı. 350 milyon dolarlık dizi ihracatımızın 3’te 1’i Arap ülkelerine gerçekleştirildi. Bu da yaklaşık 117 milyon dolara tekabül ediyor. Turizmi de işin içine katarsak milyar doları bulan kazanç kapımız oldu dizilerimiz (Türkiye’nin 2017’deki 27 milyar dolarlık turizm gelirinin önemli bir bölümü Arap turistlerin).
MBC Grup’u tanıyalım
MBC’nin açılımı “Middle East Broadcasting Center” (Ortadoğu Yayıncılık Merkezi). 1991’de Londra’da kurulan, 2002’den bu yana merkezi Dubai- BAE’de bulunan Arap dünyasının en büyük özel medya grubu. Aynı zamanda uydudan Arapça yayın yapan ilk özel tv. Günümüzde 18 kanalı bünyesinde bulunduruyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yayın yapıyor. Sahipleri, Suudi. Sheikh Waleed al İbrahim, şirketin yüzde 40’ına sahip. Diğer hissedarlar da yine Suudi iş adamları. Suudi medyasının yüzde 50’sini oluşturuyor. Bölge çapında günlük 140 milyon izleyiciye ulaşıyor.
MBC’nin en büyük hissedarı Sheikh Waleed al İbrahim kimdir?
Sheikh Waleed al İbrahim, Kasım ayında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’daki operasyonda gözaltına alınan isimlerden biriydi. 2.5 ayın ardından salıverilmesi karşılığında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed’e yüklü miktarda para ve Türkiye ile ilişkileri bitirme sözü verdiği söyleniyor.
Diğer bilgilere gelirsek, Suudi Arabistan’da doğup büyümüş bir isim. Üniversite eğitimini ABD’de almış. Ardından Ortadoğu’ya dönerek Arap medyasındaki ilk girişimi olan ARA Prodüksiyon ve Televizyon stüdyolarını kurmuş. Medya dünyasında çıktığı yolculuk, onu dünyanın en güçlü Arap medya kuruluşu MBC’nin %40’lık hissesiyle en büyük ortağı haline getirmiş.
Dünyanın en güçlü Arapları listesinde hep ilk 50’de yer alıyor. Bugün, kişisel servetinin milyarlarca doları aştığı biliniyor. Ondan, “Arap medyasının yüzünü değiştiren adam” diye bahsediliyor. Ancak kimi zaman eleştiri oklarına da maruz kalıyor. Kendisi hakkında bilgi verirken geçmişte, Al Jazeera’nin sahibi Katarlılar ile girdiği rekabeti de belirtmek gerekiyor.(Suudi Arabistan ile Katar arasında, geçtiğimiz yıldan bu yana işi ülkeler arasında gruplaşmaya çeviren bir kriz yaşanıyor.)
Lale ELMACIOĞLU
MBC Group Sözcüsü Mazen Hayek geçtiğimiz hafta, “MBC de dahil olmak üzere birçok Arap ülkesinde Türk dizilerinin yayından kaldırılmasına yönelik bazı medya gruplarını ilgilendiren bir karar alındı” demişti. Toplam 6 Türk dizisinin yayından kaldırılmasının arkasındaki nedenleri, dizilerin akibetini ve kararın geçici olup olmadığını Lale Elmacıoğlu Türkiye Haber Merkezi sitesinde kaleme aldı.
İşte Lale Elmacıoğlu'nun "Arap kanallarındaki Türk dizilerinin akibeti" başlıklı o yazısı:
Geçtiğimiz günlerde Arap medya kuruluşu MBC’nin Grup Sözcüsü Mazen Hayek’in, İngiliz gazetesi The National’a yaptığı ‘Türk dizilerinin yayından kaldırılması’na ilişkin açıklama, bizleri yakından ilgilendiriyordu. Hayek’in açıklamasındaki en dikkat çekici nokta şuydu: Sadece MBC değil, bazı diğer Arap medya kuruluşları da Türk dizilerini yayından kaldırıyordu. Yani karar sadece MBC Grup tarafından alınmamış, daha üst bir yerden tüm kanallara tebliğ edilmişti.
Kararın ardından Türk medyasında anlamsız şekilde MBC’yi suçlarcasına yazılmış yazılar ve yorumlar okudum. MBC’nin bu karardan dönmesi gerektiği bile yazılıp çizildi, söylendi. İyi de unuttukları bir şey vardı, karar MBC’nin inisiyatifinde değildi! Verilen kararda, MBC’nin bir dahli yoktu, Suudi Arabistan yönetimi tarafından alınıp onlara tebliğ edilmişti. İşte Birleşik Arap Emirlikleri’nin de payı vardı.
Peki bu karar, soft power (yumuşak güç)’ımız olarak görülen Türk dizileri için MBC ve diğer Arap kanallarının kapılarını sonsuza dek kapatıyor mu yoksa geçici bir durum mu? Bakın MBC tarafı ne diyor…
MBC YETKİLİLERİ NE DÜŞÜNÜYOR? KARAR GEÇİCİ Mİ?
İsmini veremeyeceğim yetkiliden edindiğim bilgiye göre, olay tam da düşündüğüm gibi. Durum onları da aşıyor, tamamen politik gerekçeler söz konusu. Karara karşı gelecek ya da seçim yapabilecek güçleri yok. Suudi Arabistan yönetimi, Mart ayı itibariyle MBC ve diğer medya kuruluşlarının Türk dizileri yayınlamasına yasak getirmiş, onlar da bu kararı uygulamaya koymak zorunda kalmışlar. Karar ani olduğu için, seyircilerin durumdan haberdar edilmesi ya da bir yayın planlaması yapılması gibi bir şey de söz konusu olamamıştı.Anlayacağınız MBC de bu işte mağdurolan taraf. Kararın geçici mi kalıcı mı olduğuna ya da bundan sonra ne olacağına ilişkinbilgileri yok. Ancak umutları baki…11 yıl önce Gümüş (Noor) ile başlayan uzun yolculukta Türk dizilerini severek yayınlayan, milyonlarca kişiyeulaştıranve bu işe ciddi sermaye ayıran ve bunun karşılığında ekonomik getiri sağlayan MBC’nin böyle bir karar alması, zaten mantığa ters bir durum olurdu. MBC tarafı, ilişkiler düzelirse seve seve Türk dizilerini yeniden yayınlamayı umuyor.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Peki şimdi ne olacak? Araplar, Türk dizilerini izlemekten vaz mı geçecek? Elbette ki hayır.
2018’in küresel dünyasında bir tıkla her diziye ulaşmaya, her istediklerini izlemeye devam edecekler.Arap izleyicilerin Türk dizilerini takip etme hakkı elbette ki ellerinden alınamaz. Diziler, Türkiye’de yeni bölümü yayına girer girmez dublajlı değil ama Arapça altyazılarla internette yayına sokuluyor. Ama bunun yapım şirketleri ve kanal tarafından Arap kanallarına resmi satışı, yaklaşık 120 milyon doları bulan bir sektör demek. Bedavaya internetten izlendiğinde, işin ekonomik yönü gözardı edilmiş olunuyor. Araplar, dizilerimizi izlemekten de ülkemize seyahat etmekten de vazgeçmeyecek.Zaten Türk dizi film endüstrisinin de tek kazancı Arap piyasası değil. İhracat ağını hali hazırda genişletmiş olanfirmalar, çaresiz de değil. Yeni arayışlara girip yöntemler bulacak, krizi fırsata çevirmeye çalışacaklardır.
Unutmamak gerekir ki, bu hayatta her şey olabilir. İmkansız diye bir şey yoktur. Özellikle deuluslararası ilişkilerde! Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir. Diplomaside ilişkileri ortak çıkarlar belirler. Dün düşman olanlar bugün dost olabilir. Şayet dış politikada şartlar değişirse, Türk dizilerinin yayını konusundaki yasağı kalkar. Gidişatı tamamen Suudi Arabistan ve BAE ile Türkiye arasındaki ilişkiler belirleyecek.Ancak kısa vadede ilişkilerin düzelmesini beklemek hayalperestlik olur.
Türk dizilerine getirilen yasak Türkiye’nin sadece dizi ihracatını değil, milyarlarca dolarlık turizm ve inşaat başta olmak üzere diğer iş alanlarını da ilgilendiriyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Türkiye’ye başka sektörlerde de ambargo koyma niyetleri olabilir.
MAZEN HAYEK’İN MESAJ DOLU PAYLAŞIMLARI
MBC’nin 2007 yılında ilk Türk dizisi yayınlamasından bu yana Grup Sözcüsü olarak görev yapan ve ikili ilişkilerdeki her ana bizzat şahit olan Mazen Hayek’in, The National’a yaptığı açıklamaların ardından sosyal medyadaki paylaşımları dikkatimi çekti. Arap medya sektöründeki başarılarıyla dikkat çeken Hayek, kişisel instagram ve twitter’da hesaplarında, Arap dünyasında fırtınalar estiren Gümüş (Noor) dizisine ilişkin fotoğraflar paylaşıp, ”eski, güzel günler” notunu düştü. Tek başına bu paylaşımlar bile aslında MBC’nin Türk dizilerini kaldırmadaki mutsuzluğunu gösteriyordu.
GEÇMİŞTEN GELEN HIRS: VELİAHT PRENS’İN MBC’Yİ ALMA İSTEĞİ
Önemli bir ayrıntı, Suudi medyasında geçmişte dillendirilen bir durum var. Bundan birkaç yıl önce şimdiki Veliaht Prens Muhammed (dönemin Savunma Bakanı’yken ), popülerliğini artırmak istiyormuş. Bunun için de MBC’yi satın almak istiyormuş. Bugün kendisi Veliaht Prens olduğu için, gücünü kullanarak geçmişte satın alamadığı MBC’yi istediği gibi yönlendiriyor diye düşünenler de var.
Bu arada, Veliaht Prens, Suudi Arabistan'ın petrol gelirlerine bağımlılığını azaltmayı, ekonomiyi çeşitlendirmeyi planlıyor.Kültür ve eğlence alanında harcamaları artırmayı hedefliyor. On yıl içinde eğlence endüstrisine 60 milyar doların üstünde yatırım yapması bekleniyor. Son dönemde başkent Riyad’da ülkenin ilk operası binasının yapımına başlandığını ve ülkedeki ticari sinemalardaki yasağın kalktığını da hatırlatmak gerekiyor.
BU NOKTAYA NASIL GELİNDİ?
Peki, iş nasıl oldu da Türk dizilerinin Arap kanallarından kaldırılması noktasına geldi. Elbette, politik sebepler başı çekti.Malum Suudi Arabistan, Türkiye düşmanı bir politika yürütüyor. AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı yapıyor. Birleşik Arap Emirlikleri ile birlikte 15 Temmuz darbe girişimini finanse edenlerden oldukları biliniyor. FETÖ'ye yapılan destek, PKK’ya giden paralar da cabası.
Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz Haziran başında Katar ile Suudi Arabistan arasında yaşanan krizde Türkiye; Suud, BAE, Mısır, Bahreyn ittifakına karşı Katar’ın yanında durmuştu. İşte aynı ülkeler bugün ABD’yi de arkalarına alarak Türkiye’ye karşı hamlede bulunuyor.
Olayın başka bir tarafı da var. Dizilerimizin Arap ülkelerinde yayınıyla birlikte (son 11 yılda), Araplar’da Türkiye’ye, Türk insanına ve kültürüne duyulan sevgi, saygı ve ilgi arttı. Araplar, Türk dizilerini izledikçe hayranlıkları büyüdü. Öyle ki dizilerin çekildiği yalılar, semtler, mekanlar ziyaret edilmeye başlandı. Türkiye'ye ziyaretleri arttı. Bazı Araplar, dizilerin getirdiği hayranlıkla Türkçe bile öğrenir oldu.
2008’de Arapça yayınlanmaya başlayan ilk dizi olan Gümüş’ün kadınlara romantizmi aşılayıp bir erkeğin aşkı için mücadele edişini gösterişi, Muhteşem Yüzyıl’da Osmanlı İmparatorluğu döneminde sarayda yaşanan entrikalar ve aşklar, Fatmagül’ün Suçu Ne’de tacize uğrayan bir kadının susmayıp hukuk mücadelesi verişi, Aşkı Memnu’da yasak aşk, ve çekişme, Ezel’de sağ gösterip sol vuran olaylar ve intikam duygusu, Kara Para Aşk’taki aşk ve kirli oyunları, Binbir Gece’de para karşılığı tek gecelik aşk yaşayan kadının aslında çocuğunu kurtarmak için bunu kabul etmesi ve diğer dizilerdeki farklı durumları Araplar "topluma ters düşüyor, ahlakı bozuyor" eleştirilerine rağmen bayılarak, reyting rekorları kırdırtarak izledi.
Türk dizileri, Araplarda hem modern hayatı özgürce yaşayabilme hem de Müslüman olabilmeye ilişkin fikriyatı doğurdu. Kimilerine ses oldu. Baskıcı Arap rejimlerinde göremedikleri, çoğu zaman evlerinde bile hissedemedikleri sevmek, sevilmek, saygı duyulmak, ilgi gösterilmek, özgürce yaşamak gibi hissiyatlar, onların duygularına tercüman oldu. Dizilerde işlenen kimi konular, onlarda olmayan ama olmasını istedikleri şeylerdi. Türk dizilerindeki hayat tarzını istiyorlardı. İstedikçe izlediler, izledikçe de sevdiler. İstanbul’a aşık oldular. Boğaza gelmek, o havayı solumak hatta dizilerin çekildiği yalıları, semtleri görmek istediler.
10 yıl içinde Türk dizileri sayesinde Araplar’daki Türkiye sevdası giderek büyüdü. Türk kültürüne hayranlıkları arttı. Aralarında Türkçe öğrenenler bile oldu. Ancak diziler, Arap toplum yapısına uygun olmadığı, fazla özgür, çağdaş ve eşitlikçi bulunması nedeniyle bazı kesimler tarafından sürekli tartışılır hale de geldi.
İşin bir de ekonomik boyutu vardı. Dizilerin Arap dünyasına pazarlanmasının Türkiye’ye ekonomik katkısı… Bu durumdan en fazla dizi film piyasası nasibini aldı. 350 milyon dolarlık dizi ihracatımızın 3’te 1’i Arap ülkelerine gerçekleştirildi. Bu da yaklaşık 117 milyon dolara tekabül ediyor. Turizmi de işin içine katarsak milyar doları bulan kazanç kapımız oldu dizilerimiz (Türkiye’nin 2017’deki 27 milyar dolarlık turizm gelirinin önemli bir bölümü Arap turistlerin).
MBC Grup’u tanıyalım
MBC’nin açılımı “Middle East Broadcasting Center” (Ortadoğu Yayıncılık Merkezi). 1991’de Londra’da kurulan, 2002’den bu yana merkezi Dubai- BAE’de bulunan Arap dünyasının en büyük özel medya grubu. Aynı zamanda uydudan Arapça yayın yapan ilk özel tv. Günümüzde 18 kanalı bünyesinde bulunduruyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yayın yapıyor. Sahipleri, Suudi. Sheikh Waleed al İbrahim, şirketin yüzde 40’ına sahip. Diğer hissedarlar da yine Suudi iş adamları. Suudi medyasının yüzde 50’sini oluşturuyor. Bölge çapında günlük 140 milyon izleyiciye ulaşıyor.
MBC’nin en büyük hissedarı Sheikh Waleed al İbrahim kimdir?
Sheikh Waleed al İbrahim, Kasım ayında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’daki operasyonda gözaltına alınan isimlerden biriydi. 2.5 ayın ardından salıverilmesi karşılığında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed’e yüklü miktarda para ve Türkiye ile ilişkileri bitirme sözü verdiği söyleniyor.
Diğer bilgilere gelirsek, Suudi Arabistan’da doğup büyümüş bir isim. Üniversite eğitimini ABD’de almış. Ardından Ortadoğu’ya dönerek Arap medyasındaki ilk girişimi olan ARA Prodüksiyon ve Televizyon stüdyolarını kurmuş. Medya dünyasında çıktığı yolculuk, onu dünyanın en güçlü Arap medya kuruluşu MBC’nin %40’lık hissesiyle en büyük ortağı haline getirmiş.
Dünyanın en güçlü Arapları listesinde hep ilk 50’de yer alıyor. Bugün, kişisel servetinin milyarlarca doları aştığı biliniyor. Ondan, “Arap medyasının yüzünü değiştiren adam” diye bahsediliyor. Ancak kimi zaman eleştiri oklarına da maruz kalıyor. Kendisi hakkında bilgi verirken geçmişte, Al Jazeera’nin sahibi Katarlılar ile girdiği rekabeti de belirtmek gerekiyor.(Suudi Arabistan ile Katar arasında, geçtiğimiz yıldan bu yana işi ülkeler arasında gruplaşmaya çeviren bir kriz yaşanıyor.)
Lale ELMACIOĞLU