"TÜRK BASINININ TEŞHİRCİ GAZETECİSİNE TEŞEKKÜR BORCUMUZ VAR!...." ORAY EĞİN HANGİ SARIŞIN VE GÜZEL GAZETECİYE NEDEN TEŞEKKÜR ETTİ?....
Bunca yıl teşhircilik başta olmak üzere pek çok şeyle itham edildi ünlü gazeteci. Köşesinde yaşadığı hayatı en ince detaylarına kadar anlattığı için çok eleştirildi, ama bugün anlıyorum ki bu işin de bir klası varmış.
Türk Basını´nın Ayşe Arman´a bir teşekkür borcu var. Bunca yıl teşhircilik başta olmak üzere pek çok şeyle itham edildi ünlü gazeteci. Köşesinde yaşadığı hayatı en ince detaylarına kadar anlattığı için çok eleştirildi, ama bugün anlıyorum ki bu işin de bir klası varmış ve bu kaliteye sadece Ayşe Arman´ın köşesinde ulaşılıyor.
Çünkü onun yolundan gidenler, başka gazetelerin Ayşe Arman´ı olmaya çalışanlar, dahası tıpkı onun gibi kendi özel hayatını da gazetecinin malzemeleri arasında sayanlardan aynı tadı almak mümkün olmadı. Bugüne kadar sırf sarışın diye röportajcı yapılan onlarca genç kız geldi gitti, hiçbiri Ayşe Arman soruları soramadı. Özel hayatını da kimse Ayşe Arman gibi süsleyerek anlatamadı.
Çünkü onun farkı kendi hayatına da bir gazeteci / köşe yazarı gözüyle yaklaşabilme becerisi. Diğerleri hep kendi mesleki kimliklerini unutup, özel hayatlarını ve hislerini her şeyin üzerinde görüyorlar. Bu yazılarına da yansıyor ve maalesef bu satırlar günlüğe dökülen notlar, yahut hatıra defteri anılarından öteye gidemiyor.
Ayşe Arman kendini bundan ayırabiliyor, çünkü gazeteci kökenli. Adeta köşesinde "Ayşe" diye kendinden bağımsız bir karakter yaratıp, bize onun maceralarını tefrika ediyor. O yüzden de ilgi çekiyor, yazan kişiden bağımsız olarak da okuyabiliyorsunuz.
En önemlisi hayatı merak ediyorsunuz. Çünkü ortada renkli, cazibeli ve bol malzemeli bir hayat var. Üstelik kendi şöhretlerini de yaratıyor, başka şöhretlerden beslenmiyor.
Zafer adlı bir işadamını hiç kimse tanımıyordu, o köşede birden şöhrete ulaşıyordu. Ömer Dormen gibi iş dünyasında sadece belli bir kesimin adını bildiği ikinci koca da birden medyatik ve popüler bir figüre dönüştü.
Halbuki Tuna Kiremitçi, İclal Aydın´la aşk yaşamasaydı bu son ayrılığının herhangi bir anlamı olmazdı ki. Ya da Ayşe Özyılmazel, Okan Bayülgen´den değil de herhangi birinden ayrılsa takip etmezdik...
Erkeklerin, seksin, itirafların ötesinde Ayşe Arman´ın kullandığı dekor ve son derece ilginç: Bir kere dünyanın her yerinde yaşıyor Ayşe. Arjantin´de evleniyor, kızını Los Angeles´ta gezdiriyor, Dubai´de ev kuruyor. Hepimizin merak ettiği insanlarla karşılaşıyor; diyelim ki bir maça gidiyor ön sırada oturan Jack Nicholson´ın kucağına oturup poz veriyor. Cahide ve Scotch´la sınırlı değil gezdiği alanlar. Hatta kustuğu asansör bile dünyanın sayılı otellerinden birine ait.
Güzelliğinin ve şıklığının farkında olduğu için bunu da sunmaktan çekinmiyor, bu bir anlamda aşırı özgüveni de beraberinde getiriyor. "Ben ayrıldım, ben terk ettim, ben başardım" deme derdi yok. En yakın arkadaşı Nalan´dan kocasına kadar etrafındaki insanları köşesinde figür olarak kullanıyor olabilir ancak onları yüceltiyor, haklarında iyi sözler söylüyor, okur gözünde de merak ettirip hayran bıraktırıyor. Etrafındaki hiç kimsenin acılarından ya da hayal kırıklıklarından malzeme çıkarmıyor; belki de bu yüzden yakınları onun köşesinde anılmaktan rahatsız olmuyor.
Hafta sonu, pek çok arkadaşımla Ayşe Arman ve ailesinin Los Angeles´a yaptığı seyahati konuştuk. Kimileri dalga geçti, kimileri kıskandı, "Haftaya da benim kızımın fotoğraflarını basalım" diye espri yapanlar da çıktı. Ben kaldıkları oteli, neden o oteli seçtiklerini, o oteli onlara tavsiye eden arkadaşlarını merak ettim. Epey bir sohbet gündemimizi aldı. Ayşe Arman´ın en iyi, en kışkırtıcı yazısı da değildi kuşkusuz. Ama yi