Türk Basın Tarihinde ilklere imza attı! O isim TRT Genel Müdürlüğü'ne aday!

TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'in Samsun Valiliği'ne atanmasından sonra boşalan koltuğa 39 isim başvurdu. Bunlardan biri de Türk Basın Tarihinde ilklere imza atan bir isim oldu.

TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in , Samsun Valiliği’ne atanmasından sonra boşalan TRT Genel Müdürlüğü koltuğuna aday olanlar arasında Türk Basın Tarihinde ilklere imza atan İbrahim Saim Altunterim de yeraldı.
Diğer adaylarla birlikte İ.Saim Altunterim’in de adaylığı RTÜK resmi sitesinden duyuruldu. Altunterim RTÜK'e verdiği adaylık başvurusunda kendisini işte böyle tanıttı:

Saim Altunterim 1960 yılında İstanbul, Fatih Kocamustafapaşa’doğdu, 6 yaşından itibaren de sur içindeki Silivrikapı semtinde yaşadı. Aslen Malatya - Pütürgelidir (Doğanyol)

İlkokulu Kocamustafapaşa ilkokulu’nda, Orta Okulu Çapa Ortaokulu’nda bitirdi

(Şehir Hatları Denizcilik işletmelerinde, eski Şirket-I Hayriye gemilerinde görev yapan babası “Kaptan Osman”ın da isteği üzerine İmam Hatip Lisesine yazılacaktı ancak dönemin başbakanı Süleyman Demirel iktidarı, İmam Hatip Liselerinden Meslek derslerini kaldırıp, klasik lise müfredatına geçince, yine babasının isteği üzerine Çapa Ortaokuluna yazıldı. Orta okuldan sonra bir yıl Sümbül Efendi Erkek Kuran Kursu’na dini eğitim aldı.)

Liseyi Şehremini Lisesinde bitirdi. Şehremini Lisesini bitirdiği 1978 yılında üniversiteye girdi. (o zamanki adı İktisadi Ticari İlimler Akademisi, daha sonra Maliye Muhasebe Yüksek Okulu, daha sonrada Ticari Bilimler Fakültesi olarak değişen ve en son adı) Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden 1982 yılında mezun oldu.

Üniversite’ye devam zorunluluğu olmadığından üniversite hayatı boyunca, alçı dekorasyon, pazarlama, muhasebe, inşaat gibi sektörlerde çalışarak, hem okudu hem de ailesinin geçimini sağlamaya çalıştı.

Üniversite hayatı aynı zamanda evlilik hayatınında başlangıcı oldu. 1979 senesinde 19 yaşında Hülya hanım ile hayatını birleştirdi.

Üniversiteye devam ederken 1981 yılında 21 yaşındayken, ilk erkek çocuğu Ali Osman ( tvnet Tv 4x4 Futbol Modöratör Yorumcusu – Parkgrup basın Müşaviri- Turkfutbol.com Genel Yayın Yönetmeni) dünyaya geldi.

1982 Yılı Kasım Ayınının ortalarında Üniversiteden mezun olduğu gün, Gazetecilik mezunu çocukluk arkadaşını iş görüşmesi için, (Arkadaşı gazetenin yerini bilmediği için)Tercüman Gazetesine bağlı Bulvar Gazetesi Spor Servisine götürdü. Yapılan iş görüşmesi sırasında kendisine de muhabirlik teklifi yapılınca, çocukluğunun hayali olan gazetecilik mesleğine girebilme şansını anında kabul etti.

Bu arada 1974 yılında başladığı Amatör Futbolculuk hayatını 1982 yılında yaşadığı arka adale sakatlığı sebebiyle, sona erdirmek zorunda kaldı.

1982 Yılında başladığı gazetecilik yaşantısını Bulvar Gazetesi kapandıktan sonra Tercüman Gazetesi Spor Servisinde sürdürdü.

1983 Yılında kadroya geçti.

1984 Yılında Basın Kartı için Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğüne Başvurdu. 2.5 yıl sonra SARI BASIN KARTI sahibi oldu

1986 Yılında TSYD Türkiye Spor Yazarları Derneği ve TGC Türkiye Gazeteciler Cemiyetine üyesi oldu.

1989 Yılında , Asil Nadir’in oğlu Birol Nadir’in bir Spor Gazetesi kurma düşüncesi ile bu gazetede kurucu olarak görev teklifini kabul ederek, ilk göz ağrısı, 7 yıl sporun duayenleri ile birlikte sevgi, saygı ve başarı ile görev yaptığı Tercüman Gazetesi’ne veda etti.

Tercüman Gazetesinde görev yaptığı yıllarda Allah iki güzel evlat daha bahşetti. 1983 yılında Mehmet Halit, 1986 yılında ise kızı Esra Çağla dünyaya geldi.

26 Yaşında üç çocuklu genç bir gazeteci olarak,1989 Yılının 4 Eylül Günü yayın hayatına başlayan Fotospor Gazetesi’nin muhabir kadrosunu kurdu ve dönemin “Milli Takımı” sayılan 55 kişiye “Tek imza yetkisi” ile yaşca kendisinden büyük abilerine ve akranı olan meslektaşlarına yöneticilik yaptı.

1982 den itibaren, Bulvar, Tercüman ve Fotospor Gazetelerinde, en önemli görevlerde görevlendirilirken, bir yandan da okul sporları ve amatör branşlardaki bütün müsabakaları takip eden ekibi kuran, yetiştiren ve yöneten bölüm şefi olarak, gazete sayfalarının her gün geniş yer vermesi ile birlikte, sporun okullara girmesinde büyük rol oynadı.

İlk, orta ve lise maçlarının 600 bin satan bir spor gazetesinde her gün fotoğrafları ile, yıldız tabloları ve dikkat çeken fotoğrafları ile yer alması ile birlikte, ailelerin, okul yönetiminin ve öğrencilerinin heyecanlarının salon ve sahalara yansıması rekabeti körükleyince, o dönemki 10 yıl içinde özellikle Liseler arası Dünya Şampiyonalarında çok büyük başarılar elde edildi.

Bu başarıyı yaşatan çocuklarımızın aynı zamanda okul dışında birer kulüp sporcusu olmaları, okul hayatları bittikten sonra da görev aldıkları kulüplerde Türk Sporunda büyük başarıların yaşanmasına alt yapı oluşturdu.

1989 Yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin “Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri” yarışmasında Fotoğraf dalında “Yılın Gazetecisi” seçilirken, meslek hayatı boyunca ağırlığı Fotoğraf olmak üzere toplam 28 ödül aldı.

Mesleği gereği Avrupa’nın hemen hemen tüm ülkelerine görev için giderken, Mesleğinin ilk yıllarında Berlin duvarı yıkılmadan, Doğu Almanya’ın Magdeburg’unda, Çavuşesku Romanya’sının Bükreş’inde, Komunist Rusya’nın Simferepol (Kırım)ünde, Yugoslavya’nın Split’inde, Polonya’nın Varşova’sında ve bir çok kez Bulgaristan’da bulunurken, o ülkelerin rejimlerinin sosyal yaşantıya yansımasını ve bu yaşantının o günkü Türkiye’miz ile karşılaştırılması fırsatını yakalaması, spor gazeteciliği mesleğinin çok ötesinde kazanımlara sahip olmasına sebep oldu.

1990 Yılında İtalya’da yapılan Dünya Kupasını takip ederken, gazetesinin tirajının 600 binleri geçtiği haberi bir spor gazetesinin gerçek habercilik yaptığında okuyucu tarafından nasıl takdir edildiğinin en büyük göstergesiydi.

İstihbarat Şefi ve bu başarıyı elde eden o kadronun kaptanı olarak, bu tirajdaki katkısı en az aldığı ödüller kadar önemliydi.

Gazeteci patronların medyaya hakim oldukları, gerçek gazeteciliğin, duayen gazetecilerle usta –çırak ilişkisi içinde, saygı hiyerarşisinin gizli rütbeler şeklinde tecelli ettiği dönemlerde, gazetelerin “Gerçek Haber, Fotoğraf ve Bağımsız Köşe Yazarları” ile çıktığı, gücünü sadece okuyucusundan aldığı yıllarda , maddi ve manevi rüya gibi bir dönem yaşadı. Bugün spor medyasında üst düzey görev yapan bir çok gazeteci yetiştirerek adını spor basını tarihine yazdırdı.

1989 Yılında Gazetelerin Eğitim Yayınları şeklinde başlattığı Promosyon savaşlarının 1991 yılı başlarında çığrından çıkması ve gazeteci patronların yerlerini holding patronlarına bırakması ile birlikte “İyi Haber”in yerini “Tencere Kuponu”, “iyi Fotoğrafın” yerini “Tava Kuponu” nun aldığı, manevi olarak biten meslekte ayakların baş olduğu, promosyon savaşlarına 4 trilyon lira harcayan patronların, çalışanlarına maaş ya da tazminat ödemeyez duruma düştükleri, manevi olarak biten mesleğin, maddi olarak da bittiği bir ortamda, geleceğin çok karanlık olduğunu görerek, Gazetecilik yaşantısını kendi medyasını kurarak devam ettirme kararı aldı.

Profesyonel Gazeteciliğini ve mesleki kadrosunu, sadece hafta sonları spor müsabakalarında görev yapmak üzere anlaştığı Günaydın (Tan) Gazetesinde devam ettirirken, 44 ajans bünyesinde memleketi olan Malatya’ya “Süper Malatya” adında gazete çıkartmaya başladı..

Türk Basın Tarihinde bir ilke imza attı…

Kendi öz sermayesi ile çıkarttığı Süper Malatya Gazetesini çok farklı bir çizgide çıkartırken, yerel gazeteciliğin “Kibar Dilencilik ya da Şantaj Gazeteciliği” olarak algılandığı bir ortamda, o algı içinde yer almamak adına, Reklam için kimsenin ayağına gitmeden, abone yapmadan çıkarttığı 6 sayıdan sonra 7.sayısını Birleşik Basın Dağıtım ile yaptığı anlaşma ile bayilerde satılmasını sağladı. Süper Malatya Gazetesi, Türk Basın Tarihinde, dağıtımı, Profesyonel bir dağıtım şirketi tarafından yapılarak Bayilerde satılan ilk Yerel Gazete olarak tarihe geçti.

Bağımsız, tarafsız, cesur ve objektif bir yayıncılık anlayışı ile Malatya’nın siyasetine ve sporuna yön verecek güce ulaşan Süper Malatya, sadece ve sadece haberciliğinin gücü ile bayilere giderek, gazeteyi satan alan binlerce okuyucusunun ilgisi ve desteği ile 49. Sayısına kadar yayın hayatına devam etti. Gazetenin satış lokomotifi olan Malatyaspor un kötü yönetilmesi sebebiyle ikinci ligden düşecek duruma gelmesinin tiraja yansıması ile yayın hayatına son verdi.

Basın Tarihine geçen bir başka proje: “15.000 baskısı Noter Tasdikli” Bedava dağıtılan Fatih Vitrin Gazetesi…

Aslen Malatyalı olduğu için memleketine hizmet adına çıkarttığı Malatya Gazetesinden sonra, ikinci adım doğup büyüdüğü ilçe olan Fatih’e, “Fatih Vitrin” adında, Ücretsiz dağıtılan gazete çıkartma kararı aldı. Bu defa strateji Reklam tabanlı Alış Veriş ve Haber Gazeteciliği idi. Ancak, gerçek tirajı her zaman gizlenenen yerel gazetelerin güvenilirliğinin olmaması sebebi ile bastığı her Fatih Vitrin Gazetesinin baskı adedini Noter e tasdik ettirerek, Noter tasdikli baskı belgesini de gazetesinde yayınladı.. Ilıcak Matbaasında basılan Fatih Vitrin Gazetesinin her sayısını , dönemin Kocamustafapaşa 21. Noteri Fikret Düzgün’ü matbaaya götürerek, gazetenin 15.000 (onbeşbin) basıldığını tasdik ettirdi. Fatih Vitrin Gazetesi, her sayısı 15.000 olarak basılan, baskı adedi Notere Tasdik ettirilerek, Bedava Dağıtılan Gazete olarak Basın tarihine geçti.. 40 Sayı çıkan Fatih Vitrin Gazetesinde ilçe sınırları içinde 380 firma ile ticari ilişkinin dışında, saygı ve sevgi ile kalıcı dostluklar kurdu.

Türkiye’de internet dünyasında yine bir ilke imza attı..

‘Google yokken biz vardık.!’ Türkiye’de ilk spor sitesini kurdu.

1996 yılının sonlarında 97 başlarında daha google bile yokken, interneti keşfetti. Bir yandan Fatih Vitrin Gazetesi ile ticari birliktelik ve dostluk kurduğu firmaların, el ilanı, broşür, katolog, afiş vs gibi ajans işlerini yaparken, sabahlara kadar da ilk web tasarımı programlarından olan Front Page çalışarak, Türkiye’de ilk internet sitelerine imza atmaya başladı. Türkiye’de internetin ancak ve ancak bir elin parmakları kadar insan tarafından bilindiği, (Rahmetli Yurtsan Atakan ve günümüzde fenomen haline gelen Serdar Kuzuloğlu dönemin önemli isimlerden ikisi) gazetelerin bile internet sitelerinin olmadığı dönemde, Türkiye’nin ilk spor sitesini turkfutbol.net’i (O zamanlar domainler sadece networksolutions.com dan alındığı için turkfutbol.net domain de oradan alınmıştı. Ancak daha sonraki yıllarda bu domain ve hosting Türkiye ye taşıma talebimiz uzun uğraşlarımıza ragmen yerine getirilmediği için düşmek durumunda kalmıştı) için kurarak, bu defa Türk İnternet Medyasında Bir ilke imza attı. (Spor ile ilgili site domainleri.. turkspor.net, turkspor.org, turkfutbol.com, turkfutbol.org, futbolsitesi.com, sporsitesi.com, sporgazetesi.com, spormedyasi.com, sporajans.com, iddaabulten.com, iddaabulteni.com, superligtahmin.com, futbolturca.com, futboldergisi.com, spordergisi.com başta olmak üzere 500 ün üzerinde domain…) Hayatımızın olmazsa olmazı haline gelen dünya devi Google’ın 4 Eylül 1998 kurulmuş olması, Türkiye’de interneti google dan bile önce keşfetmesi diğer projelerinde olduğu gibi vizyon derinliğini bir kez daha ortaya koyuyordu.

CHP adayı ve Anavatan Partisi İl Başkanlığının Gazetesini yaptı.. Kendisine ANAP İl Başkan Yardımcılığı teklif edildi.

Fatih Vitrin Gazetesinin, dürüst, objektif ve tarafsız yayınları ile tüm siyasi partilere eşit mesafedeki yayın politikası 1999 Yılında yapılan Yerel Seçimlerinde belediye başkan adayların seçmenlere ulaşması için en önemli medya kaynağı idi. Bir çok aday Fatih Vitrin Gazetesinde sadece kendilerinin yer alması için büyük maddi tekliflerde bulunuyordu. Bu adaylardan birisi de CHP Fatih Belediye Başkan Adayı Çetin Soysal’dı. Soysal, Fatih Vitrin Gazetesini 100 bin basmayı teklif ediyor ancak gazetede başka siyasi parti adaylarının yer almaması şartını ortaya koyuyordu. Kendisine verilen cevap ise “Bu gazete seçimden once de vardı, seçimden sonra da var. Biz bütün adayları, Fatih’e hizmet için yola çıkmış isimleri olarak görüyoruz. Gazetemizi bir siyasi partiye angaje etmek prensiplerimizle uyuşmaz. Bu sebepten bu teklifi Kabul etmemiz mümkün değil. Ancak size özel bir gazete çıkartabiliriz” oluyordu. Çetin Soysal ın sponsoru ise, farklı dünya göüşlerine sahip olmalarına ragmen, kendisi gibi Siirtli olan, çocukluk arkadaşı Jet Pa nın sahibi Fadıl Akgündüz’dü.. Fatih Vitrin umudu gerçekleşmeyen Soysal, en sonunda “Tamam ayrı biz gazete yapalım” deyince kendisine “Fatih Değişim” adında gazete bir kaç sayı olarak çıkartılıyordu. Soysal ile halen dostluğu aynı çizgide devam etmektedir.

Yine 2001 yılında Anavatan Partisi’nin iktidar olduğu dönemde, İstanbul Anavatan Partisi İl Teşkilatı bir gazete çıkartma projesini hayata geçirmek isterken, daha once Fatih ilçede görev yapan ancak daha sonra il teşkilat yönetiminde yer alan ANAP lı yöneticiler , böyle bir gazete için bizi adres olarak gösteriyor ve bu konuda ısrarcı oluyorlar.

Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerindeki tarihi binaya davet edilerek, yapılan ilk toplantıda dönemin ANAP İstanbul İl Başkanı Av. İbrahim Taşkın, düşündükleri gazeteyi yapmayı teklif ediyordu.

Oysa dönem ANAP iktidarıydı ve herkesin malumu Doğan Grubu sahibi Aydın Doğan, dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’ı eşofmanlarla karşılayacak kadar samimiydi.

Dolayısı ile İl Başkanı İbrahim Taşkın’a sorduğu soru “Böyle bir medya elinizin altında iken, düşündüğünüz gazeteyi neden oraya yaptırmıyorsunuz da bizim yapmamızı istiyorsunuz. İsteseniz kuruş vermeden Doğan Grubunda yaptırırsınız” olurken, alınan cevap “Biz sizin halkın nabzını nasıl tuttuğunuzu ve bir gazeteyi tek başınıza nasıl yaptığınızı çok iyi biliyoruz. O’nun için buradasınız ve bizi temsil edecek bir gazeteyi en iyi sizin yapacağınıza inanıyoruz” şeklinde oluyordu.

Nitekim parti binası içinde kendisine tahsis edilen odada, gazetenin bütün içerik malzemeleri tamamen bağımsız olarak hazırlıyor, gazeteyi Silivrikapı daki ofisinde hazırlanıyor, İbrahim Taşkın’ın onayından sonra baskıya veriyor sonrasında istenilen adet olarak baskısını yaptırıp, teslim ediyordu.

Hazırlanan gazetedeki farklı bakış açısı, siyasi partiler tarafından hazırlanan ve vıcık vıcık başkanlara yağ çekilen gazetecilik anlayışından uzak olunca, büyük ses getiriyor, Başbakan Mesut Yılmaz için “Kendisi Galatasaraylı, takımı Fenerbahçeli” manşetine partililer tarafından “Acaba Başbakanımız bu manşete kızar mı?” düşüncesi ile endişe ile karşılanırken, tüm sorumluluğu ajans 44 olarak üzerine alıyor “Tepki gelirse, biz yapmadık, gazeteyi hazırlaması için verdiğimiz ajans böyle birşey yapmış” dersiniz diyordu.

Nitekim endişe içinde Başbakan Mesut Yılmaz’ın ne tepki vereceğini merak eden il yöneticileri, gazeteyi gören Başbakan Mesut Yılmaz ın “Mükemmel ve çok farklı olmuş. Emeği geçenleri tebrik ediyorum” demesi ile adeta bayram coşkusu yaşıyordu.

Yine, saygı ve sevgi içinde oluşan dostluk ve arkasından gelen özgün ve farklı gazetecilik anlayışı farklı bir teklife sebep oluyordu.

Anavatan Partisi İstanbul İl Teşkilatı Başkan Yardımcılığı teklifi..

Teklif “Odanız hazır parti rozetinizi takalım. Basından sorumlu başkan yardımcısı olarak görevinize başlayın” şeklinde olurken, alınan cevap siyasetten uzak bir “Teşekkür” oluyordu. Özgür ve bağımsız bir ömür süren birisi için siyasetin kendine has ritüelleri bir yerde esaret anlamına geliyordu.

Milletvekili beklentisine karşılık bulamayan Değerli Dost Av. İbrahim Taşkın seçimler öncesi partisinden istifa ederken, dostluklar baki kalıyordu.

Türk Dergiciliğinde de bir ilke imza attı..

Maçların fotoromanı FOTOROMAÇ ı çıkarttı..

Çıkarttığı gazetelerin özellikleri ile Türk Basın Tarihi ilklerine imza atan, daha sonra Türk İnternet Medyasında da ilklere imza attıktan sonra bu defa Türk Medyasında Dergicilikte de bir ilke imza atarak, Maçların başlangıcından bitişine kadar, sadece “Konuşturulan Fotoğrafların” bir akış içinde yer aldığı 32 sayfalık Fotoromaç adında tamamı renkli, kuşe kağıda baskılı spor dergisini çıkarttı.. Bu dergi de 22 bin baskısı ile BİR YAY tarafından bütün Türkiye de bayilerde satılarak, basın tarihindeki yerini aldı. Ancak 2001 Şubat ayında tamamı renkli ve kuşe kağıda baskılı 22 bin adet basılan bir dergi olarak, tüm finansmanı kendisi tarafından karşılanırken, 3.sayısının hazırlandığı günlerde 2001 deki büyük kriz sebebi ile kuşe kağıt ve baskı maliyetlerinin ikiye katlanması ile birlikte yayın hayatı son buluyordu.

20 Yıllık Profesyonel Gazetecilik ve 2003 Yılında gelen Emeklilik..

Türkiye’de interneti ilk keşfeden ajans olarak , Yeniçağ Gazetesinin internet sitesini yaparak, gazeteyi internet ortamına taşırken, bu hizmet karşılığında kadrosunu emekli olana kadar A Yayıncılıktan devam ettirdi ve 2003 Yılında ( 47 yaşında emekli olması gerekirken, 212 sayılı fikir işcisi kanununun ilgili maddesi gereği yıpranma payı sebebiyle 4 yıl erken) Emekli oldu

Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından 22 Mart 2007 tarihinde Sürekli Sarı Basın Kartı almaya hak kazandı.

Profesyonel gazetecilik mesleğini temsil eden, Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından verilen “Sarı Basın Kartı” nı 20 yıl taşıdığı ve “Sürekli Basın Kartı” alma süresini doldurması üzerine, kendisine 22 Mart 2007 tarihinde, Dolmabahçe Sarayında yapılan törende, Sürekli Sarı Basın Kartı verildi.

Malatya’nın ilk uydu kanalı “Kanal 44”ü kurdu..

Gazetecilik, internet ve dergicilikte Türk Basınında ilklere imza attıktan sonra bu defa Televizyonculuk da da kendi memleketi olan Malatya’nın ilk uydu kanalı olan Kanal 44 ü 2008 Yılının Ocak ayında, uydudan yayın hayatına taşıdı..

Antalya’da yayın yapan uyduda frekansı bulunan E Tv isimli kanal ile anlaşma yaparak e TV frekansı içinde yayın hayatına başlayan Kanal 44, Malatyanın İlk Uydu Televizyon kanalı olarak, bu defa memleketinin basın tarihinde bir ilk olarak yerini aldı. Ancak söz konusu kanalın Türksat a olan yüklü borcunu ödeyememesi sebebiyle, yayın kesilince, e Tv ile birlikte Kanal 44 de yayından hayatına son vermek zorunda kaldı.

Kobimport.com ve altinport.com

KOBİ lere yönelik Türkiye’nin en büyük ticari Platformunu 2008 yılında kurdu. Türkiye’nin bütün illerine, Büyük illerimizin ilçelerine, birbirinden bağımsız ayrı ayrı toplam 170 farklı ticari port ile Türkiye’nin en kapsamlı platformu kobimport.com ve yine Türkiyenin en kapsamlı arama motoru altinport.com yoluna devam ediyor..

Hem Gazetecilik mesleğindeki tecrübesi, hem internet dünyasındaki ilklerden oluşu, hem de ünlü firmalara verdiği ajans hizmetleri ve müşteri portföyü, reklam ve pazarlama alanındaki çalışmalarının bir projede toplanması ile ortaya çıkan PORT projesini, oğlu Mehmet Halit’in yazdığı program ile 2008 yılında 11 pilot ilde hayata geçirdi.

Elde edilen müşteri memnuniyeti ve olumlu geri dönüşler ile proje iki yıl gibi kısa sürede Türkiye’mizin bütün illerine, İstanbul’un bütün ilçelerine, yine Ankara ve İzmir gibi illerimizin bazı ilçelerini de içine alarak toplam 170 ayrı il ve ilçede alt yapısını tamamladı. 7000 in üzerinde firmanın yer aldığı Türkiye nin en büyük ticari platformundaki en büyük sıkıntıyı, bu vizyona sahip, genç, sabırlı, istikrarlı, çalışkan eleman bulma konusunda yaşamakta.

Bu mesleki geçmiş, yöneticilik ve bilgi birikimi ile Spor Programlarında yorumculuk, Üniversitelerde Öğretim Görevlisi, Türkiye Spor Yazarları Derneği Başkanlığı gibi onur verici teklifleri, kobimport.com projesinde sistemi iyice oturtmak ve doğru yere doğru çalışma arkadaşlarını koyabilmek için şimdilik erteliyor.

.. Ve bir ilk daha.. Medya Mühendisliği..

Hem Gazetecilik, hem internet, hem televizyonculuk gibi medya dediğimiz iletişim bütününün her alanında bizzat işin mutfağından gelerek, ilklere imza atarken, eski medya ve yeni medya diyerek adeta birbirini yok sayan iki farklı bakış açısının aslında birbirini tamamlaması gerektiği düşüncesi ile yepyeni bir tanımlamaya imza attı.

Medya Mühendisliği…

Artık herkesin medyasının kendi elinin altında olduğu gerçeğinden yola çıkarak, dijital medya devrimi ile geleneksel medyanın farklılaştığını işin içine algoritmaların, programlama dillerinin girerek bunun bir mühendisliğe dönüşmesi bugün medya dediğimiz iletişim bütününün tamamına kapsayacak bir kavramı şiddetle ihtiyaç haline getirirken, Medya Mühendisliği tanımını buluyordu.

Dört ayrı sınıfta, Medya Mühendisliği Marka Tescilini aldı.

Türkiye’de ilk defa Medya Mühendisliği kavramını kullanarak, bu kavramın tescili için Türk Patent Enstitüsüne 4 Aralık 2012 tarihinde 35, 38, 41 ve 42.sınıflarda marka başvurusunda bulundu.

Bugüne kadar böyle bir kavramın hiç kullanılmamış olması, böyle bir mühendislik dalının bulunmaması sebebi ile Türk Patent Enstitüsü 22 Ekim 2013 tarihinde “Medya Mühendisliği” nin söz konusu dört ayrı sınıfta adına (İbrahim Saim Altunterim) Tescil edildiği kararını verdi.

Üniversitelerimizde ve hazırlanacak olan medyamuhendisligi.com internet sitesi üzerinden farklı ve özgün bir içerik sunabilmek için, 35 Yıllık meslek hayatında bilgisine inandığı konularında uzman arkadaşları ile birlikte “Medya Mühendisliği” kitabını hazırlıyor.

Her yıl binlerce iletişim, gazetecilik, radyo, televizyon, grafik, halkla ilişkiler mezunu işsiz gezerken, en büyük işsizlik gazetecilik, iletişim ve halkla ilişkiler fakültesi mezunlarında yaşanırken, sektördeki firmaların ürününü ve markasını geniş kitlelere tanıtmak, eski medyanın ruhu ile yeni medyayı, sosyal medyayı ve internet araçlarını kullanarak, ürünün satış ve pazarlamasında etkili olacak gençleri arıyor.

Medya Mühendisliği, gazete, radyo ve televizyonlara insan kaynağı yetişmeyi değil, sektördeki yüzlerce hatta binlerce firmanın taleplerini karşılayacak, yönetim kadrosunda en az üretim mühendisleri kadar etkili bir yere sahip olacak Medya Mühendisleri yetiştirmeyi hedefliyor ve bu hedef doğrultusunda üniversitelerle görüşmelerini sürdürüyor.

Neden TRT Genel Müdürlüğü Adayı oldu?

Evet tüm bu mesleki birikim, Türkiye Basın tarihinde ilklere atılan imzalar, kobimport, altinport ve medya mühendisliği gibi büyük ve heyecan veren projelere ragmen, hatta kızından olma 2.5 yaşındaki torunu Zeynep Erva ile, huzurlu, sakin doğa ile içiçe çiftliğinde hayatını devam ettiriyor. Eşi Hülya Hanım ile 21 Eylül’de evliliklerinin 35. Yıldönümünü geride bıraktıkları mutlu bir ortamda, özgürlüğünü ve özgün projelerini hayata geçirmeyi kendisine hayat tarzı olarak seçmiş ve bunları başarı ile gerçekleştirmiş biri olarak TRT Genel Müdürlüğü gibi son derece sorumluluğu ağır, stratejik, mesaisi olmayan, yeni , özgün fikirlerle yeniden yapılanma gibi zor ve uzun bir yolculuğa çıkmanın sebebini ise kendisi şöyle açıklıyor..

“Aslında herkesin hedefi, emekli olup, şöyle üç beş dönüm bir arazi üzerinde, ailem ve torunlarımızla, dostlarımızı çok iyi bir şekilde ağırlayacak bir mekan içinde, tavuklarımızla, kedilerimizle, köpeklerimizle, kuzularımızla, doğa ile iç içe ömrünün kalan kısmını mutlu yaşamaktır. Rabbim bana hiç hayal etmediğim kadar güzellikleri nasip etti. Bunun için hergün eşim ve ben şükrediyoruz. Elbette yarım asırı aşan bir ömürden sonra bu rahatın bozulmasının karşılığı hiç bir maddi değer ya da makam ile ölçülemez.

Ancak bir gerçek var ki, o da Yeni Türkiye kurulurken, içerdeki ve dışardaki hain planlar yapanlara karşı verilen mücadeleye katılmak bilinci ve sorumluluğudur. Bu uğurda kefenlerini giymiş, adeta canavarlarla savaşan bu yürekli insanların mücadelesini kenara çekilip “Ben bu savaşa karışmayayım” demek, tarafsız olmak değil, canavarlardan yana olmaktır. Bu düşünce ile, meslek içinde bir çok duayenin bile “Mümkün değil, yapamazsın olamaz” dedikleri projeleri gerçekleştirmiş, gerçekleştirmeye de devam eden biri olarak, bilgi birikimim, sağlığım ve tecrübem ile, ülkem adına, elimi taşın altına sokma adına, kendime saygım, ülkeme sevgim, torunlarımıza ve bizden sonraki nesillere çok daha iyi bir gelecek hazırlama adına mücadele verenlerin arasında olmak için TRT Genel Müdürlüğü için adaylık başvurusu yapıyorum. Bu başvuru herşeyden once vicdanımı rahatlatmak, ülkeme borucumu ödemek, bu mücadeleye destek vermek içindir. Sözkonusu makam nasip olursa TRT kazanacak, eğer nasip olmazsa ben kazanacağım. Bu başvuru ile vicdani ve ülkeme olan sorumluluğumu bir nebze olsun yerine getirmiş olacağım. Eğer nasip olmazsa Yüce Yaradan’ın bana ve aileme bahşettiği güzellikleri yaşamaya devam edeceğim. Böylesine uzun bir özgeçmişi okuma zahmetine katlanan siz değerli kurul üyelerinin vaktini fazlası ile aldığım için hakkınızı helal etmenizi hasseten rica ediyor, saygılar sunuyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum”..