TUNCAY ÖZKAN'DAN MEKTUP VAR! GENEL SEÇİMLERDE ADAY OLACAK MI?
Ergenekon sanıklarından Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan, önümüzdeki genel seçimlerde aday olacak mı?
Tuncay Özkan: Geliyoruz!
Ergenekon sanıklarından Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan, önümüzdeki genel seçimlerde aday olacak mı?
Tuncay Özkan, günlerdir yanıtı aranan bu soruya 28 Ocak’ta bana hitaben yazdığı mektupla net bir yanıt verdi... İşte o mektup:
***
“Sevgili Mustafa
Esir tutulduğumuz bu mezarlıktan olup bitenleri hayretle izliyorum. Ne acı ki, ‘dost’lar ile düşmanlar, kıskançlık ve kin noktasında beni şaşkınlıkta bırakan bir dayanışma içinde. Yaşadığımız şeyin adı faşizmdir! Ama faşizmi bir kenara bırakmışlar; ‘Tuncay Özkan ile Mustafa Balbay zindandan çıkmasınlar’ diye kendilerini parçalıyorlar.
Çünkü onlar da biliyor ki; Özkan ile Balbay çıkarsa, bu yalan düzenini başlarına yıkarlar. Oyun bozulur!
Madem ‘herkes’ Ergenekon uzmanı ve Tuncay ile Mustafa’nın zindandan çıkartılmasından korkuyorlar; onlara meydan okuyorum. Her kim bu Ergenekon yalanlarının uzmanıyım diyorsa; hodri meydan! Çıksın karşıma... Önce benden başlayalım! Sonra kimi, hangi delili, hangi belgeyi ele alacaksak buyursunlar belirlesinler! Bana; hangi eylemle, hangi delille, hangi belgeyle, hangi suçla üç yıldır zindanda tutulduğumu söylesinler.
Ben ve Balbay; iki ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 300 yıl ağır hapis cezasıyla yargılanıyoruz. Mahkeme tam iki yıldır, ‘Tuncay Özkan’a iddianameden delilleri, belgeleri gösterin, bildirin’ dedi; ama savcılık bildirmiyor.
Aksine Ergenekon savcıları, ‘Tuncay Özkan’a suçunu söyleyemezsiniz’ diyorlar mahkemeye... Ben sıkıştırınca da ‘Suçunu en iyi sanığın kendisi bilir’ diyorlar.
Hukukları bu kadar!
Ama elimi, kolumu, ağzımı bağlayıp; mezarlığa koyup, esir tutup, arkamdan yalan, iftira, cehalet ve vicdansızca saldırmak kolay... Kin ve kıskançlıkla saldırmak kolay!
Buradan sesleniyorum; hodri meydan! Arkamdan konuşmak namertliktir. Haydi gelin karşıma... ‘Balbay ile Özkan, bir gün dahi dışarıya çıkmasın’ diyenler; haydi buyurun!
Bir gün elbet bu mezarlıktan çıkacağız. O gün yalanlarını yutmak zorunda kalacaklar. Rezil olacaklar. Çatlasalar da patlasalar da; elbet çıkacağız! Zulüm, yalan ve iftira ile kurdukları bu zalim dönemi başlarına yıkacağız.
Buradan ilan ediyorum; 81 ili, 350 büyük ilçe ve 500 büyük mahalleyi tek tek gezeceğim. Her soruya yanıt vereceğim. Bu yalan ve korku imparatorluğunu yıkacağız. AKP’li yurtsever insanlara gidip, gerçekleri anlatacağım. Onlara nasıl kandırıldıklarını tek tek açıklayacağım.
En önce de suçlayan, iftira eden medyalarına hodri meydan diyorum. Seçimlerden sonra 13 Haziran’da çıkınca onlara tek tek başvuracağım. Beni ekranlarına canlı yayına çıkarmalarını istiyorum. Bakalım bunu yapmaya yürekleri yetecek mi? Yanlarına kimi alırlarsa alsınlar;
Başbakan dahil!
Sevgili Mustafa
Hz. Ali’ye sormuşlar, ‘Neyle savaşıyorsun?’
Yanıtı, ‘Cehaletin üç ordusuyla’ olmuş:
Kâsıtın, mârikin, nâkısin!
Kâsitin; zalim, istismarcı adalet düşmanı!
Mârikin; kindar, şuursuz, bencil, kıskanç, kötü, yobaz!
Nâkısin; dostların, inancını yolda bırakan, onlara iftira eden, sırtından hançerleyen!
Bunları düşünürken hücrem buz gibi... Oysa; dört adıma bir adım!
80 gözlü kör pencere pek cüretkâr... Rüzgârı da yağmuru da içeri alıyor.
Bana kızgın... Zincirlere, zulme karşı sabırsızlığımı, öfkemi anlamıyor. Özgürlük için yaşamamı kabullenmiyor!
Silivri Toplama Kampı’na ‘Mezarlık’ dememe, baş kaldırmama sinirleniyor. O yüzden kırık pencere kolu, bir buçuk yıldır yapılmıyor. Bana soruyorlar, ‘Neyle savaşıyorsun?’ İnatçı, cahil, kindar, faşist bir
düzenle!
Kör pencere; ranzadan, dikenli telden aldığı güçle soruyor gardiyan olup:
‘Hayırdır, bu güzelim Silivri Mezarlığı’nı, seçimde bırakıp, çıkmayı düşünüyormuşsunuz. Bırakmayız. Sizi halkla kucaklaştırmayız. Her önlemi alırız. Her kumpası kurarız. Kavga çıkarırız. Size siyaset yaptırmayız. Nereye?’
İyi de bu korku niye?
‘Tuncay Özkan, Mustafa Balbay siyaset yapmasın’ diye bunca telaş neden?
Ankara’ya, ‘Korkunun Kralı’na hücreden yayın yapan kamera, 24 saat açık. ‘Korkunu Kralı’ cakalı, fiyakalı. Peki; biz söz konusu olunca; neden telaşlı?
Dedim kör pencereye, ‘Nereye’ diyorsun...
Halkın yüreğine, memlekete... Cehaletle savaşa. Kaygılanma, davaya da devam. Sonuna kadar! Ama madem hukuk yok, madem bu politik davanın sonucu da politik olacak, siyaset bu işin anahtarı... O zaman siyasete gidiyoruz. Halk bu Silivri Mezarlığı’nı ancak burada olup bitenleri öğrendiğinde yıkar. Bunu sağlamak, halkla kucaklaşmak, oyunu bozmak için; vicdansızlık, iftira ve yalanla mücadele etmek için, milletin vekili olmak için... Halka gidiyoruz!
Ayrılıkta musibet, birlikte bereket olduğunu biliyoruz...
Birliğe, faşizme karşı omuz omuza mücadeleye geliyoruz!
Herkesi kucaklıyorum.
Tuncay Özkan”
Mustafa MUTLU / VATAN
Ergenekon sanıklarından Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan, önümüzdeki genel seçimlerde aday olacak mı?
Tuncay Özkan, günlerdir yanıtı aranan bu soruya 28 Ocak’ta bana hitaben yazdığı mektupla net bir yanıt verdi... İşte o mektup:
***
“Sevgili Mustafa
Esir tutulduğumuz bu mezarlıktan olup bitenleri hayretle izliyorum. Ne acı ki, ‘dost’lar ile düşmanlar, kıskançlık ve kin noktasında beni şaşkınlıkta bırakan bir dayanışma içinde. Yaşadığımız şeyin adı faşizmdir! Ama faşizmi bir kenara bırakmışlar; ‘Tuncay Özkan ile Mustafa Balbay zindandan çıkmasınlar’ diye kendilerini parçalıyorlar.
Çünkü onlar da biliyor ki; Özkan ile Balbay çıkarsa, bu yalan düzenini başlarına yıkarlar. Oyun bozulur!
Madem ‘herkes’ Ergenekon uzmanı ve Tuncay ile Mustafa’nın zindandan çıkartılmasından korkuyorlar; onlara meydan okuyorum. Her kim bu Ergenekon yalanlarının uzmanıyım diyorsa; hodri meydan! Çıksın karşıma... Önce benden başlayalım! Sonra kimi, hangi delili, hangi belgeyi ele alacaksak buyursunlar belirlesinler! Bana; hangi eylemle, hangi delille, hangi belgeyle, hangi suçla üç yıldır zindanda tutulduğumu söylesinler.
Ben ve Balbay; iki ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 300 yıl ağır hapis cezasıyla yargılanıyoruz. Mahkeme tam iki yıldır, ‘Tuncay Özkan’a iddianameden delilleri, belgeleri gösterin, bildirin’ dedi; ama savcılık bildirmiyor.
Aksine Ergenekon savcıları, ‘Tuncay Özkan’a suçunu söyleyemezsiniz’ diyorlar mahkemeye... Ben sıkıştırınca da ‘Suçunu en iyi sanığın kendisi bilir’ diyorlar.
Hukukları bu kadar!
Ama elimi, kolumu, ağzımı bağlayıp; mezarlığa koyup, esir tutup, arkamdan yalan, iftira, cehalet ve vicdansızca saldırmak kolay... Kin ve kıskançlıkla saldırmak kolay!
Buradan sesleniyorum; hodri meydan! Arkamdan konuşmak namertliktir. Haydi gelin karşıma... ‘Balbay ile Özkan, bir gün dahi dışarıya çıkmasın’ diyenler; haydi buyurun!
Bir gün elbet bu mezarlıktan çıkacağız. O gün yalanlarını yutmak zorunda kalacaklar. Rezil olacaklar. Çatlasalar da patlasalar da; elbet çıkacağız! Zulüm, yalan ve iftira ile kurdukları bu zalim dönemi başlarına yıkacağız.
Buradan ilan ediyorum; 81 ili, 350 büyük ilçe ve 500 büyük mahalleyi tek tek gezeceğim. Her soruya yanıt vereceğim. Bu yalan ve korku imparatorluğunu yıkacağız. AKP’li yurtsever insanlara gidip, gerçekleri anlatacağım. Onlara nasıl kandırıldıklarını tek tek açıklayacağım.
En önce de suçlayan, iftira eden medyalarına hodri meydan diyorum. Seçimlerden sonra 13 Haziran’da çıkınca onlara tek tek başvuracağım. Beni ekranlarına canlı yayına çıkarmalarını istiyorum. Bakalım bunu yapmaya yürekleri yetecek mi? Yanlarına kimi alırlarsa alsınlar;
Başbakan dahil!
Sevgili Mustafa
Hz. Ali’ye sormuşlar, ‘Neyle savaşıyorsun?’
Yanıtı, ‘Cehaletin üç ordusuyla’ olmuş:
Kâsıtın, mârikin, nâkısin!
Kâsitin; zalim, istismarcı adalet düşmanı!
Mârikin; kindar, şuursuz, bencil, kıskanç, kötü, yobaz!
Nâkısin; dostların, inancını yolda bırakan, onlara iftira eden, sırtından hançerleyen!
Bunları düşünürken hücrem buz gibi... Oysa; dört adıma bir adım!
80 gözlü kör pencere pek cüretkâr... Rüzgârı da yağmuru da içeri alıyor.
Bana kızgın... Zincirlere, zulme karşı sabırsızlığımı, öfkemi anlamıyor. Özgürlük için yaşamamı kabullenmiyor!
Silivri Toplama Kampı’na ‘Mezarlık’ dememe, baş kaldırmama sinirleniyor. O yüzden kırık pencere kolu, bir buçuk yıldır yapılmıyor. Bana soruyorlar, ‘Neyle savaşıyorsun?’ İnatçı, cahil, kindar, faşist bir
düzenle!
Kör pencere; ranzadan, dikenli telden aldığı güçle soruyor gardiyan olup:
‘Hayırdır, bu güzelim Silivri Mezarlığı’nı, seçimde bırakıp, çıkmayı düşünüyormuşsunuz. Bırakmayız. Sizi halkla kucaklaştırmayız. Her önlemi alırız. Her kumpası kurarız. Kavga çıkarırız. Size siyaset yaptırmayız. Nereye?’
İyi de bu korku niye?
‘Tuncay Özkan, Mustafa Balbay siyaset yapmasın’ diye bunca telaş neden?
Ankara’ya, ‘Korkunun Kralı’na hücreden yayın yapan kamera, 24 saat açık. ‘Korkunu Kralı’ cakalı, fiyakalı. Peki; biz söz konusu olunca; neden telaşlı?
Dedim kör pencereye, ‘Nereye’ diyorsun...
Halkın yüreğine, memlekete... Cehaletle savaşa. Kaygılanma, davaya da devam. Sonuna kadar! Ama madem hukuk yok, madem bu politik davanın sonucu da politik olacak, siyaset bu işin anahtarı... O zaman siyasete gidiyoruz. Halk bu Silivri Mezarlığı’nı ancak burada olup bitenleri öğrendiğinde yıkar. Bunu sağlamak, halkla kucaklaşmak, oyunu bozmak için; vicdansızlık, iftira ve yalanla mücadele etmek için, milletin vekili olmak için... Halka gidiyoruz!
Ayrılıkta musibet, birlikte bereket olduğunu biliyoruz...
Birliğe, faşizme karşı omuz omuza mücadeleye geliyoruz!
Herkesi kucaklıyorum.
Tuncay Özkan”
Mustafa MUTLU / VATAN