"TUĞGENERAL ÖFKEDEN DELİYE DÖNMÜŞTÜ!.." BU FOTOĞRAFI ÇEKEN USTA GAZETECİ 35 YIL ÖNCEYİ ANLATTI!..
Kıbrıs Barış Harekatı sırasında esir alınan Rum askerlerin fotoğrafları, savaşın simgelerinden biri olmuştu. 35 yıl sonra bu esirlerin öldürüldüğü ortaya çıktı.
35 yıl önceki olay anını görüntüleyen gazeteci Ergin Konuksever esirlerin öldürüldüğünü ancak bunu mücahitlerin yaptığını söyledi
Tarih 14 Ağustos 1974. 35 yıl önce Kıbrıs´a düzenlenen ikinci Barış Harekatı´nın en hızlı anları... Serdarlı Bölgesi´nin kontrolünü sağlamaya çalışan Üsteğmen Ersel Kayan komutasındaki tank küçük tepeceği ele geçirdiği sırada 5 Rum askeri ile karşı karşıya kaldı. Tankın namlusunu askerlere çevirmesiyle birlikte Rum askerleri ellerini havaya kaldırarak teslim oldu. Bu anı ise savaş muhabiri, Ergin Konuksever ölümsüzleştirdi. Bu kareler Kıbrıs Barış harekatının simgesi oldu.
Aradan 35 yıl geçti ve şimdi adada bu fotoğraflar tekrar tartışılmaya başladı. Çünkü yapılan bir kazıda ortaya çıkan cesetlerin kimliği belirlendi ve toprağın altından çıkan cesetlerin bu esirlere ait olduğu saptandı. Bu saptamadan sonra ise fotoğrafları çekilen Rum esirlerin kimler tarafından öldürüldüğü araştırılıyor. BM tarafından kurulan Kayıplar Komisyonu yıllar sonra yaşananları ortaya çıkarmaya çalışıyor.
General mücahitlere bağırdı
Vatan'ın haberine göre kayıp komisyonunun elindeki fotoğrafları çeken Ergin Konuksever o günleri dün gibi hatırlıyor ve yaşananları şöyle özetliyor: "Meriç 1 tankı ile Serdarlı Bölgesi´ne vardığımızda esirlerle karşılaştık. Tank komutanı Üsteğmen Ersel Kayan onlara sigara ikram etti. Sonra Hakkı Borataş Paşa geldi. O da esirlerle ilgilendi ve onları kapalı bir yere konması için mücahitlere teslim ettiler. Biz tanka binip tam uzaklaşırken silah sesleri duydum. Hemen atlayıp silah sesine koştum. Bu sırada mücahitlerin esirleri vurduğunu gördüm. Yerde ölü yatan Rum askerler ile mücahitlerin fotoğraflarını çekerken Hakkı Paşa geldi. Manzarayı görünce ´Size öldürün mü dedim, ne yaptınız siz? Size bunları kapatın dedim´ diye bağırdı."
Kardeşimi öldürdü
Konuksever, Hakkı Paşa´nın sert çıkışına mücahitlerden yanıt geldiğini söylüyor: "Paşanın bu sert çıkışından sonra mücahitler konuşmaya başladı. Biri çıktı ´Onlar benim kardeşimi öldürdü´ dedi. Diğeri ´Benim kız kardeşimi öldürdü, biz bu anı yıllardır bekliyorduk´ diyerek tepki gösterdi. Hakkı Paşa bunun üzerine orada bulunan dozer çukur kazdırdı ve bu kişiler gömüldü. Bu sırada mücahitlerden biri Rum askerlerin üzerinden çıkan para ve evrakları Paşa´ya verdi. Paşa buna da çok kızdı ve bütün paraları, evrakları yırttı attı. Daha sonra ise tanklara binerek oradan uzaklaştık."
Fotoğrafların hikayesi
Konuksever söz konusu fotoğrafların da çok ilginç bir hikayesi olduğunu söylüyor: "Biz bölgeden ayrıldıktan sonra elimizdeki fotoğrafları Türkiye´ye ulaştırmak için yola çıktık. Lefkoşe´ye gideceğiz ve orada Adana´ya kalkan helikoptere filmleri yetiştireceğiz. Bunun için bir minibüse bindik. Araçta benim dışımda gazeteci olarak Adem Yavuz ve Cengiz Kapkın da vardı. Biz yolda giderken şoför yanlış yola girince Rumlar bize ateş açtı. Bu sırada bir kurşun sırtımdan girdi ve omuzumdan çıktı. Ateş kesildiğinde sarışın, sıska bir Rum asker geldi. Ona ´Ben gazeteciyim´ deyince bana ´Ben de gazeteciyim ama şu an savaştayız´ dedi. Benim 3 fotoğraf makinamı, 11 objektifimi ve filmleri aldı. Daha sonra bana bir havlu verdiler. Adem Yavuz bana yardım etti. Saatlerce yaralı bekledim. Sonra bizi zırhlı bir araç ile bir askeri karargaha götürdüler. Orada da saatlerce bekledim. Sonra hastaneye götürdüler. Burada hemşireler ben sedyedeyken bana saldırdılar. Sonra bir doktor geldi ve beni kurtardı. Ameliyata aldı beni."
Adem Yavuz´u vurdular
Beni ameliyat eden doktor ´Ben Hipokrat yemini ettim. Senin güvenliğin benden sorulur. Benim için savaş değil yeminim önemlidir´ dedi. Bu sırada baygın şekilde yanımdaki yatağa Adem´i getirdiler. Onu görünce şaşırdım çünkü o yaralı değildi. Şimdi niye yanımdaydı onu merak ettim. Adem bir kaç gün sonra ayıldığında bana yaşananları anlattı. Bana hemşireler saldırdığında Adem ve Cengiz´i birbirlerine kelepçelemişler. Daha sonra da gözlerini bağlamışlar. Bu sırada bir asker Adem´e ateş etmiş ve karnından vurmuş. Adem tam 5 defa ameliyat oldu. Özellikle sonuncusunda doktor bana ´Onu bayıltmadan, lokal aneztezi ile ameliyat edeceğim çünkü bayılırsa uyanamaz´ dedi. Onun çığlıkları hâlâ kulağımda. Ameliyattan sonra benden hep su istedi. Ama yasaktı. O zaman vasiyet etti: `Benim doğum yerim olan Sivas Çınarlı´daki akarsuyun yanına gömün. Sonra mezarımda cacık ve rakı iç. Çünkü en çok onları özledim´ dedi. Maalesef dayanamadı ve Adana´ya nakledilmesine rağmen hayatını kaybetti.´
London Time´s yayınladı
Konuksever yaşananların anlattıklarıyla bitmediğini söylüyor: "30 yıl önce London Times diye bir dergi de benim çektiğim fotoğraflar yayınlandı. `Savaş muhabirinin önemi´ başlıklı yazıda benim adım da geçiyordu ve esirlerin fotoğrafları vardı. Haberde ise ´Bu esirler Türkiye´de maden ocaklarında çalıştırılıyor´ yazıyordu. O dönem Milliyet´teydim ve Abdi İpekçi beni çağırdı. Yaşadıklarımı anlatmamı istedi. Daha sonra ise anlattıklarımı köşesinde yazarak esirlerin mücahitler tarafından öldürüldüğünü aktardı.
Bildiklerimi anlattım
Konuksever bundan 5 yıl kadar önce Rauf Denktaş´ın kendisini davet ettiğini söyledi: "Denktaş Cumhurbaşkanı iken yaveri beni aradı ve BM tarafından kurulan ´Kayıplar Komisyonu´na ifade vermem için beni Kıbrıs´a çağırdı. Ben de bildiklerimi anlatmak için gittim. Komisyonun olduğu yere girince benim çektiğim fotoğrafları dosya olarak gördüm. Bunları inceledim. Komisyona, ´Tamam Rumların esir alınışı var ama mücahitlerin onları vurduğu kareler yok´ dedim. Yaşananları anlattım. Daha sonra ise ´Benim 3 makinamı ve fotoğraflarımı bulmanız da sizin göreviniz´ dedim. Bu sırada komisyonun Hollandalı Başkanı yanıma geldi ve kulağıma `Ben soğuk bir ülkenin vatandaşıyım. Kıbrıs´ta güzel bir evde yaşıyorum, lüks bir arabam var ve ayda 20 bin dolar alıyorum. Bu olayın bitmesini hiç istemiyorum´ dedi."
EOKA ve Rum Milli Muhafızları
KIbrIs´In Yunanistan´a bağlanmasını isteyen Yorgo Grivas liderliğindeki faşist EOKA örgütü 1950´nin başında kuruldu. Yunanistan´da eğitim gören ve silahlanan EOKA´cılar Ada´daki İngiliz askerlerini ve onlarca Rum komünist partisi AKEL taraftarlarını öldürdü. Adanın çok kültürlü yapısına tahammülü olmayan örgüt daha sonra Kıbrıslı Türkleri hedef alan saldırılara başladı. Yunanistan´daki albaylar cuntasının da desteğini alan örgüt Türk köylerini basarak toplu katliamlar yaptı. Örgüt, Ada´daki Rumlardan umduğu desteği alamadı. Ancak adanın silahlı gücü Rum Muhafız Kuvvetleri´nin, albaylar cuntasının hüküm sürdüğü Yunanistan´da eğitim gören askerleri de EOKA sempatizanıydı. Rum Muhafız Kuvvetleri 15 Temmuz 1974´te Başkan Makarios´u devirerek diktatörlük ilan etti. Fanatiklerden oluşan yeni hükümetin Türklere karşı baskısı artınca Türkiye askeri harekat düzenledi. Konuksever´in çektiği yandaki fotoğrafta EOKA´cıların katlettiği Türklerin toplu mezarı görülüyor.
35 YIL SONRAKİ BULUŞMA
Konuksever yaralandıktan sonra kendisini hayata döndüren Rum doktor Andreas D. Demetriades ile 19 Temmuz 2009´da bir araya geldi: "Beni ameliyat ederek hayatımı kurtardı. Ayrıca kapıya nöbetçi dikerek Rumların saldırısından korudu. Yıllar sonra bana ´Bizim hastane cepheye çok yakın olduğu için çok hayat kurtardım. (Adem Yavuz´u kastederek) ama arkadaşınız yaşayamadı´ dedi."
`Türkiye aleyhinde kampanya başlatıldı´
Kıbrıs Barış Harekâtı´nın ikinci aşamasında 14 Ağustos 1974´te çekilen fotoğrafların 35 yıl sonra ortaya çıkması ve Türk askerleri tarafından teslim alınan 5 Rum askerinin kalıntılarının Kuzey Kıbrıs´taki bir Türk köyünde yer alan su kuyusunun içinden çıkmasıyla ilgili beklenen açıklama KKTC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Hasan Erçakıca´dan geldi.
Erçakıca, Rum tarafının kayıp şahıslarla ilgili olarak Türkiye aleyhinde bir kampanya başlatacağı yönündeki haberlerin endişe ile izlendiğini ifade etti. Böyle bir kampanyanın Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi tarafından yürütülen çalışmaları engelleyici nitelikte olduğunu belirten Erçakıca, KKTC Cumhurbaşkanlığı´nın kayıp şahıslarla ilgili yapılan çalışmaların siyasileştirilmemesi için titizlik gösterdiğini, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Rum Yönetimi eski Başkanı Tasos Papadopulos arasında geçmişte bu konuda bir mutabakat bulunduğunu ve bu mutabakat sayesinde kayıp şahıslarla ilgili çalışmaların etkinlik ve hız kazandığını kaydetti. Konunun siyasileştirilmediği zaman çalışmaların ileriye götürülmesi zemininin daha iyi olduğunu belirten Hasan Erçakıca, ancak özellikle Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas döneminde söz konusu mutabakattan uzaklaşıldığının görüldüğünü ifade etti. Erçakıca, Rum tarafını bu konuda sağduyulu davranmaya da çağırdı.
Tarih 14 Ağustos 1974. 35 yıl önce Kıbrıs´a düzenlenen ikinci Barış Harekatı´nın en hızlı anları... Serdarlı Bölgesi´nin kontrolünü sağlamaya çalışan Üsteğmen Ersel Kayan komutasındaki tank küçük tepeceği ele geçirdiği sırada 5 Rum askeri ile karşı karşıya kaldı. Tankın namlusunu askerlere çevirmesiyle birlikte Rum askerleri ellerini havaya kaldırarak teslim oldu. Bu anı ise savaş muhabiri, Ergin Konuksever ölümsüzleştirdi. Bu kareler Kıbrıs Barış harekatının simgesi oldu.
Aradan 35 yıl geçti ve şimdi adada bu fotoğraflar tekrar tartışılmaya başladı. Çünkü yapılan bir kazıda ortaya çıkan cesetlerin kimliği belirlendi ve toprağın altından çıkan cesetlerin bu esirlere ait olduğu saptandı. Bu saptamadan sonra ise fotoğrafları çekilen Rum esirlerin kimler tarafından öldürüldüğü araştırılıyor. BM tarafından kurulan Kayıplar Komisyonu yıllar sonra yaşananları ortaya çıkarmaya çalışıyor.
General mücahitlere bağırdı
Vatan'ın haberine göre kayıp komisyonunun elindeki fotoğrafları çeken Ergin Konuksever o günleri dün gibi hatırlıyor ve yaşananları şöyle özetliyor: "Meriç 1 tankı ile Serdarlı Bölgesi´ne vardığımızda esirlerle karşılaştık. Tank komutanı Üsteğmen Ersel Kayan onlara sigara ikram etti. Sonra Hakkı Borataş Paşa geldi. O da esirlerle ilgilendi ve onları kapalı bir yere konması için mücahitlere teslim ettiler. Biz tanka binip tam uzaklaşırken silah sesleri duydum. Hemen atlayıp silah sesine koştum. Bu sırada mücahitlerin esirleri vurduğunu gördüm. Yerde ölü yatan Rum askerler ile mücahitlerin fotoğraflarını çekerken Hakkı Paşa geldi. Manzarayı görünce ´Size öldürün mü dedim, ne yaptınız siz? Size bunları kapatın dedim´ diye bağırdı."
Kardeşimi öldürdü
Konuksever, Hakkı Paşa´nın sert çıkışına mücahitlerden yanıt geldiğini söylüyor: "Paşanın bu sert çıkışından sonra mücahitler konuşmaya başladı. Biri çıktı ´Onlar benim kardeşimi öldürdü´ dedi. Diğeri ´Benim kız kardeşimi öldürdü, biz bu anı yıllardır bekliyorduk´ diyerek tepki gösterdi. Hakkı Paşa bunun üzerine orada bulunan dozer çukur kazdırdı ve bu kişiler gömüldü. Bu sırada mücahitlerden biri Rum askerlerin üzerinden çıkan para ve evrakları Paşa´ya verdi. Paşa buna da çok kızdı ve bütün paraları, evrakları yırttı attı. Daha sonra ise tanklara binerek oradan uzaklaştık."
Fotoğrafların hikayesi
Konuksever söz konusu fotoğrafların da çok ilginç bir hikayesi olduğunu söylüyor: "Biz bölgeden ayrıldıktan sonra elimizdeki fotoğrafları Türkiye´ye ulaştırmak için yola çıktık. Lefkoşe´ye gideceğiz ve orada Adana´ya kalkan helikoptere filmleri yetiştireceğiz. Bunun için bir minibüse bindik. Araçta benim dışımda gazeteci olarak Adem Yavuz ve Cengiz Kapkın da vardı. Biz yolda giderken şoför yanlış yola girince Rumlar bize ateş açtı. Bu sırada bir kurşun sırtımdan girdi ve omuzumdan çıktı. Ateş kesildiğinde sarışın, sıska bir Rum asker geldi. Ona ´Ben gazeteciyim´ deyince bana ´Ben de gazeteciyim ama şu an savaştayız´ dedi. Benim 3 fotoğraf makinamı, 11 objektifimi ve filmleri aldı. Daha sonra bana bir havlu verdiler. Adem Yavuz bana yardım etti. Saatlerce yaralı bekledim. Sonra bizi zırhlı bir araç ile bir askeri karargaha götürdüler. Orada da saatlerce bekledim. Sonra hastaneye götürdüler. Burada hemşireler ben sedyedeyken bana saldırdılar. Sonra bir doktor geldi ve beni kurtardı. Ameliyata aldı beni."
Adem Yavuz´u vurdular
Beni ameliyat eden doktor ´Ben Hipokrat yemini ettim. Senin güvenliğin benden sorulur. Benim için savaş değil yeminim önemlidir´ dedi. Bu sırada baygın şekilde yanımdaki yatağa Adem´i getirdiler. Onu görünce şaşırdım çünkü o yaralı değildi. Şimdi niye yanımdaydı onu merak ettim. Adem bir kaç gün sonra ayıldığında bana yaşananları anlattı. Bana hemşireler saldırdığında Adem ve Cengiz´i birbirlerine kelepçelemişler. Daha sonra da gözlerini bağlamışlar. Bu sırada bir asker Adem´e ateş etmiş ve karnından vurmuş. Adem tam 5 defa ameliyat oldu. Özellikle sonuncusunda doktor bana ´Onu bayıltmadan, lokal aneztezi ile ameliyat edeceğim çünkü bayılırsa uyanamaz´ dedi. Onun çığlıkları hâlâ kulağımda. Ameliyattan sonra benden hep su istedi. Ama yasaktı. O zaman vasiyet etti: `Benim doğum yerim olan Sivas Çınarlı´daki akarsuyun yanına gömün. Sonra mezarımda cacık ve rakı iç. Çünkü en çok onları özledim´ dedi. Maalesef dayanamadı ve Adana´ya nakledilmesine rağmen hayatını kaybetti.´
London Time´s yayınladı
Konuksever yaşananların anlattıklarıyla bitmediğini söylüyor: "30 yıl önce London Times diye bir dergi de benim çektiğim fotoğraflar yayınlandı. `Savaş muhabirinin önemi´ başlıklı yazıda benim adım da geçiyordu ve esirlerin fotoğrafları vardı. Haberde ise ´Bu esirler Türkiye´de maden ocaklarında çalıştırılıyor´ yazıyordu. O dönem Milliyet´teydim ve Abdi İpekçi beni çağırdı. Yaşadıklarımı anlatmamı istedi. Daha sonra ise anlattıklarımı köşesinde yazarak esirlerin mücahitler tarafından öldürüldüğünü aktardı.
Bildiklerimi anlattım
Konuksever bundan 5 yıl kadar önce Rauf Denktaş´ın kendisini davet ettiğini söyledi: "Denktaş Cumhurbaşkanı iken yaveri beni aradı ve BM tarafından kurulan ´Kayıplar Komisyonu´na ifade vermem için beni Kıbrıs´a çağırdı. Ben de bildiklerimi anlatmak için gittim. Komisyonun olduğu yere girince benim çektiğim fotoğrafları dosya olarak gördüm. Bunları inceledim. Komisyona, ´Tamam Rumların esir alınışı var ama mücahitlerin onları vurduğu kareler yok´ dedim. Yaşananları anlattım. Daha sonra ise ´Benim 3 makinamı ve fotoğraflarımı bulmanız da sizin göreviniz´ dedim. Bu sırada komisyonun Hollandalı Başkanı yanıma geldi ve kulağıma `Ben soğuk bir ülkenin vatandaşıyım. Kıbrıs´ta güzel bir evde yaşıyorum, lüks bir arabam var ve ayda 20 bin dolar alıyorum. Bu olayın bitmesini hiç istemiyorum´ dedi."
EOKA ve Rum Milli Muhafızları
KIbrIs´In Yunanistan´a bağlanmasını isteyen Yorgo Grivas liderliğindeki faşist EOKA örgütü 1950´nin başında kuruldu. Yunanistan´da eğitim gören ve silahlanan EOKA´cılar Ada´daki İngiliz askerlerini ve onlarca Rum komünist partisi AKEL taraftarlarını öldürdü. Adanın çok kültürlü yapısına tahammülü olmayan örgüt daha sonra Kıbrıslı Türkleri hedef alan saldırılara başladı. Yunanistan´daki albaylar cuntasının da desteğini alan örgüt Türk köylerini basarak toplu katliamlar yaptı. Örgüt, Ada´daki Rumlardan umduğu desteği alamadı. Ancak adanın silahlı gücü Rum Muhafız Kuvvetleri´nin, albaylar cuntasının hüküm sürdüğü Yunanistan´da eğitim gören askerleri de EOKA sempatizanıydı. Rum Muhafız Kuvvetleri 15 Temmuz 1974´te Başkan Makarios´u devirerek diktatörlük ilan etti. Fanatiklerden oluşan yeni hükümetin Türklere karşı baskısı artınca Türkiye askeri harekat düzenledi. Konuksever´in çektiği yandaki fotoğrafta EOKA´cıların katlettiği Türklerin toplu mezarı görülüyor.
35 YIL SONRAKİ BULUŞMA
Konuksever yaralandıktan sonra kendisini hayata döndüren Rum doktor Andreas D. Demetriades ile 19 Temmuz 2009´da bir araya geldi: "Beni ameliyat ederek hayatımı kurtardı. Ayrıca kapıya nöbetçi dikerek Rumların saldırısından korudu. Yıllar sonra bana ´Bizim hastane cepheye çok yakın olduğu için çok hayat kurtardım. (Adem Yavuz´u kastederek) ama arkadaşınız yaşayamadı´ dedi."
`Türkiye aleyhinde kampanya başlatıldı´
Kıbrıs Barış Harekâtı´nın ikinci aşamasında 14 Ağustos 1974´te çekilen fotoğrafların 35 yıl sonra ortaya çıkması ve Türk askerleri tarafından teslim alınan 5 Rum askerinin kalıntılarının Kuzey Kıbrıs´taki bir Türk köyünde yer alan su kuyusunun içinden çıkmasıyla ilgili beklenen açıklama KKTC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Hasan Erçakıca´dan geldi.
Erçakıca, Rum tarafının kayıp şahıslarla ilgili olarak Türkiye aleyhinde bir kampanya başlatacağı yönündeki haberlerin endişe ile izlendiğini ifade etti. Böyle bir kampanyanın Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi tarafından yürütülen çalışmaları engelleyici nitelikte olduğunu belirten Erçakıca, KKTC Cumhurbaşkanlığı´nın kayıp şahıslarla ilgili yapılan çalışmaların siyasileştirilmemesi için titizlik gösterdiğini, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Rum Yönetimi eski Başkanı Tasos Papadopulos arasında geçmişte bu konuda bir mutabakat bulunduğunu ve bu mutabakat sayesinde kayıp şahıslarla ilgili çalışmaların etkinlik ve hız kazandığını kaydetti. Konunun siyasileştirilmediği zaman çalışmaların ileriye götürülmesi zemininin daha iyi olduğunu belirten Hasan Erçakıca, ancak özellikle Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas döneminde söz konusu mutabakattan uzaklaşıldığının görüldüğünü ifade etti. Erçakıca, Rum tarafını bu konuda sağduyulu davranmaya da çağırdı.