"TRT DAHİ AÇSA ÇOCUK KANALI TEHLİKELİ!.." ÜNLÜ ÇOCUK PROGRAMLARI UZMANI UYARDI!

Çocuklar için hazırladığı TV ve çocuk tiyatrosu çalışmaları nedeniyle UNICEF Türkiye Millî Komitesi'nden iki kez ödül alan Dr. Tekin Özertem'den önemli uyarılar var:



Ali Murat Güven'in röportajı

Uluslararası ödüllere sahip çocuk programları uzmanı Dr. Tekin Özertem, `Tematik çocuk kanalları, çocuk eğitiminin düşmanıdır´ uyarsında bulundu.

TRT´nin kuruluşundan 1990´ların ortalarına kadarki süreçte yapım ve yayınına öncülük ettiği, her biri anılara bir daha silinmemecesine kazınmış durumdaki onlarca eğitici-öğretici çocuk programıyla, bugün 40´lı yaşlarını sürmekte olan kuşağın "normal insanlar gibi" yetişmesinde çok önemli katkıları olmuş bir televizyon duayenidir Dr. Tekin Özertem.

Biz de kendisini TRT´den emekli oluşundan yıllar sonra, halen danışmanlığını yürüttüğü Umut Sanat Ürünleri Filmcilik Şirketi´nde bulduk ve "Uykudan Önce"den "23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenlikleri"ne kadar düzinelerce unutulmaz programın mimarı olan bu büyük ustaya, Türk televizyonculuğunda çocuk yayınlarının günümüzdeki görünümünü sorduk�
- Sevgili Hocam, çeyrek yüzyılı aşkın bir süre boyunca TRT Çocuk ve Gençlik Programları Müdürlüğü´nde yapımcılık, yönetmenlik, senaristlik, sunuculuk ve nihayet yöneticilik yaptınız; bu süreçte de benim kuşağımın çocukluk yıllarına damgasını vuran bir televizyoncuya dönüştünüz. Bildiğim kadarıyla, başta TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği olmak üzere, Susam Sokağı'nın Türkiye versiyonu "Bizim Sokak", "Elif´in Düşleri", "Aliş ile Zeynep", "Uykudan Önce" gibi çocuk programcılığının bir çok kült yapımı hep sizin eserinizdi. Öte yandan, bütün bu programlar, TRT'nin tek kanallı, siyah-beyaz ve yayıncılıkta rakipsiz olduğu yıllarda, teknolojik kapasitenin de gayet sınırlı olduğu bir dönemde hazırlanmıştı.
Çocuk programcılığında Türkiye'nin en deneyimli televizyoncularından biri olarak, dört kanallı ve renkli bir TRT'nin, yanısıra da bunca özel televizyonun egemen olduğu günümüzde, çocuklara yönelik olarak gerçekleştirilen yayınların kalitesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ne dersiniz, sizin döneminizi aşabildik mi, yoksa hâlâ yerimizde mi sayıyoruz?

- Öncelikle, ülkemizdeki çocuk yayınlarını sorgulayan bu anlamlı söyleşi ve beni onurlandıran güzel sözleriniz için hem size, hem de gazetenize çok teşekkür ediyorum.

Ancak, sözlerimin en başında şunu önemle ifade etmek isterim ki, 1969 yılında göreve başladığım, 1977 yılından 1989 yılına kadar da yöneticiliğini üslendiğim Ankara Televizyonu Çocuk ve Gençlik Programları Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen -sizin anılarınızda da yer etmiş- bütün o programlarda, yalnızca benim değil, yıllarca birlikte çalıştığım özverili bir kadronun da yoğun emekleri vardır. Hiç bir mesai arkadaşımın o dönemdeki yapıcı katkılarını atlamak istemem.
1968 yılında TRT Ankara Televizyonu´nda başlayan çocuk ve gençlik programcılığı geleneği, 1980´li yıllardan itibaren İstanbul ve İzmir Televizyonları bünyesinde gerçekleştirilen programlarla daha da güçlendi; 1968 öncesinde -Ankara, İstanbul ve İzmir Radyoları´nın çocuk yayınları dışında- bu alanda hiç bir birikimi olmayan ülkemizde çok kısa zamanda önemli bir gelişim gösterdi.
Bu tarihî sürecin değeri ve önemi, uzun yıllar boyunca ülkemizi temsilen katıldığım "Avrupa Yayın Birliği (EBU) Çocuk ve Gençlik Programları Çalışma Grubu"nun toplantılarında yabancı televizyoncular tarafından da defalarca teslim edilmiştir.

Bugün geriye dönüp baktığımda, TRT ailesi olarak çocuk yayıncılığına gerçekten de çok güzel eserler armağan ettiğimizi görüyor ve yıllar yılı omuz omuza çalıştığım bütün o güzel insanlarla gurur duyuyorum.
Buna karşılık, 1990´ların başlarından itibaren ardarda kurulan özel televizyonların hiç bir zaman içtenlikli bir çocuk eğitimi politikaları olmadı. 1997 yılında bu konuda çok önemli bir adım atan ve çocuk programları yayıncılığını bünyesinde kurumsallaştırma yönünde ciddi bir yol katettikten sonra, 2007 yılında söz konusu projeden ansızın vazgeçen Kanal D de -ne yazık ki- buna dahil... Sanırım, onlar da stratejik bir alan olan çocuk ve