Ne yalan söyleyeyim; Pazar akşamları TRT-1’de yayınlanan Teşkilat isimli diziye bayılıyorum. Hayatımda belki de ilk kez bir diziyi sürekli takip ediyor, reklam arası olmadan çay koymaya bile gitmiyorum.
“Madem bu kadar hayranısın o dizinin, o zaman tek kelimeyle özetle” derseniz yanıtım belli:
Kahramanlık…
MHP PROPAGANDASI
Bir defa şunu öğrendim:
MİT’te çalışan herkes fanatik bir MHP’li… Üç sahneden birinde Turan’dan, Altaylar’dan, kurttan, Tuna’dan söz ediliyor.
Hatta başrol oyuncusunun canlandırdığı karakterin ismi bile Altay… Kod adı ise “Kurtbey…”
Devletin her kademesine sızan Menzil, buna nasıl tahammül ediyor, anlamış değilim.
PAKET SERVİS
Bütün kahramanların üç ortak hedefi var:
Dünyanın neresinde olursa olsun Türk düşmanlarına hadlerini bildirmek, Türk’ün gücünü göstermek… Ve tabii bütün Türk dünyasını tek bir çatı altında toplamak.
Gösteriyorlar da…
Türkiye düşmanlarını bazen Paris’ten, bazen Münih’ten, bazen Roma’dan… Bolca da Suriye’den ve Irak’tan paketleyip paketleyip getiriyorlar.
Paketleyemediklerini de buldukları yerde öbür dünyaya postalıyorlar.
ADRENALİN BOMBASI!
Hayatım boyunca hiç “ırk” üzerinden milliyetçilik yapmadım. Böyle duygularım yok benim.
Atatürk’ün tanımladığı milliyetçilikle sınırlı benim milliyetçiliğim…
“Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı herkese Türk Milleti denir.”
Ama bu diziyi izleyince bazen “Allah, Allah” diye dalasım geliyor vatan hainlerinin içine… Adrenalin o kadar yükseliyor ki, hayatımda karınca bile ezmemeye özen gösteren ben, o anda üç-beş Türk düşmanını öldürebilecek hale geliyorum.
FETÖ NEDEN YOK?
Sonra; reklam aralarında ya da dizi bitince uzunca bir süre hep aynı sorunun yanıtını arıyorum:
Adıyla, sanıyla, merkez yerleşkesi olan Kale’siyle, sembolüyle MİT’i anlatan böyle bir dizide, uçan kuştan hesap soran “Teşkilat”, gerçek hayatta bunu ne kadar yapabiliyor?
Örneğin bine yakın gazeteciyi, hukukçuyu, polisi, askeri, bilim insanını, siyasetçiyi, sivil toplum örgüt yöneticisini düzmece ya da sahte belgelerle yıllarca zindana atan kaçak FETÖ’cü polisleri, savcıları, hakimleri…
Onların icraatlarını aklayan gazetecileri, yazarları…
Hepsinin birden arkasında duran, para sağlayan işadamlarını… Bölge ya da sektör imamlarını neden ensesinden tuttuğu gibi Türkiye’ye getirmiyor?
***
Dizide de durum aynı…
“Kötü karakterler” hep Türkiye üzerine planları olan ABD başta olmak üzere yabancı güçlerden ve onlara uşaklık eden PKK’lılardan oluşuyor…
Hala ülkemizin en büyük terör örgütlerinden biri sayılan FETÖ’yle ilgili tek bir olaya bile yer verilmiyor.
Takkeli, cübbeli din tacirlerinin gerçek yüzü anlatılmıyor.
Türkiye’de yönetimi ele geçirme hevesinde olduğu söylenen bu adamlar yokmuş gibi davranılıyor.
***
Dizide de gerçek hayatta da zamanında cukkaladıkları paralarla ülke dışında refah içinde yaşayan, “kırmızı liste” ile arandığı halde, sokaklarda ellerini kollarını sallayarak dolaşan bir FETÖ kaçağı, MİT tarafından paketlenip getirilmiyor.
Yani iki terör örgütünden PKK’lı katiller suçlu, öbürlerine ilişen yok…
Adamların gazetecileri bile hala internet üzerinden şakır şakır yayın yapıp, amaçlarının peşinde koşuyor. Bizden birileri de gidip “Gel bakalım buraya” demiyor.
İLEŞİM BAŞKANLIĞI BU İŞİN NERESİNDE?
Ve bir soru daha…
Her şeye müdahale eden ve “şekil veren”, düzenleyen “İletişim Başkanlığı”, bu dizinin senaryosuna da müdahale ediyor mu?
En azından “önerilerde” bulunuyor mu?
Ne yalan söyleyeyim, bir bölümü bile milyarlarca liraya mal olan ve ulusal kanalımız TRT’de yayınlanan, devletin gizli örgütünü anlatan böyle bir projenin, senaristlerin keyfine bırakılacağını pek sanmıyorum.
***
Neyse… Son bölümde Türk Konseyi Başkanlığı’na getirilen Kurtbey, eminim ki bu sorunu da çözecek ve yurtdışındaki din tacirlerini enselerinden tutup ülkemize getirecektir.