TİMUR SOYKAN ASLINDA KİMİ SAVUNUYOR
ÖZDEN ÖRNEK'İN OĞLUNU KİM ÖLDÜRDÜ?
ALTAYLI'NIN HARİKA GAZETECİ DEDİĞİ İSİM KİM?
KAFASINI KUMA GÖMEN PATRONLARA MEKTUP
Bir fırtına tuttu bizi, deryaya kardı
O bizim kavuşmalarımız yarim, mahşere kaldı…
Sevgili yoldaşlarım, sırdaşlarım, gönüldaşlarım…
Hepimizi bir virüs fırtınası tuttu…
Zaten biliyorsunuz, kalbim zayıf, tekleyip duruyor.
Bir de etrafta dolaşan virüs salgınına teslim oldu yaşlı vücudum.
Ne yazık ki bizim kavuşmalarımız da, geçen hafta için yarım kaldı.
Eeeeee Keskin ortadan kaybolunca eminim birileri zil takıp oynamıştır.
Amma onları üzecek bir haberim var, ballı zencefilli çayımı içtim, zıpkın gibi karşısındayım.
Yine birilerine bela olmaya geldim.
Hatta yıllardır türlü pisliğini yazdığım birinin, kirli geçmişini hatırlatmaya ant içtim.
Malum ülke gündemini gazeteci olduğunu iddia eden Fatih Altaylı işgal ediyor.
Son birkaç haftadır 28 Şubatçı kodlarına dönen Altaylı, iyiden iyiye gemi azıya almıştı.
Puslu havalarda provokasyonlara imza atan bu şahıs bir gazeteci midir?
Bu soru yanıtlanırsa ancak, tarihin doğru tarafında durulur sırdaşlar.
Özellikle Timur Soykan gibi, Altaylı’ya sosyal medyadan destek veren değerli meslektaşlara sesleniyorum:
İnsan hakları savunucusu Eren Keskin’i ‘’seni taciz edeceğim’ diye tehdit eden kimdi?
Başörtülü kadınlara f.hişe diyen ahlaksız kimdi?
Ahmet Kaya hakkında ‘’parayı veren Ahmet’i alır’’ diye yazı yazan kimdi?
ALTAYLI’YDI!
TİMUR, SİZ BÖYLE BİR ADAMI NASIL SAVUNDUNUZ?
Şimdiiiiiii uzun süredir beklediğim şey oluyor: Altaylı’nın kirli çamaşırları dökülüyor.
Daha önce defalarca yazdım, dönün arşivime bakın.
Mesela dövdürdüğü eski sevgilisi Serap Çil…
İlişkisi ifşa olunca kadına şantaj kumpası kurdurmak için FETÖ’yle işbirliği yapması…
Kadını mahkum edip susturmak için FETÖ’nün köpeği olması…
Yönettiği koca gazeteyi FETÖ’ye teslim etmesi…
Belli ki çok iyi gazeteci olduğunu düşündüğüm isimlerin bile arkasındayız dediği Altaylı’nın attığı manşetleri unutmuşlar.
Eyyyy Altaylı’nın arkasında duran meslektaşlarım.
Altaylı’yı vefat eden Oramiral Özden Örnek’in oğlu Tolga Örnek’e sorun.
FETÖ kumpasına kurban giden Örnek’in oğlu Tolga Örnek, kardeşi (o da vefat etti) Burak Örnek’i hedef alan Altaylı’ya şu sözlerle seslenmişti:
“Eğer bir cümle insanı öldürebilir mi diye sorarsanız bana, o da Fatih Altaylı’nın ‘Burak Örnek babasının günlüklerini çaldı ve milyonlarca para karşılığı sattı’ cümlesidir. Burak bunu asla kabullenemedi.”
Büyük harflerle Altaylı’nın arkasında duran gazetecilere soruyorum:
ALTAYLI KAÇ KİŞİYE MANŞETLERİYLE KUMPAS KURDU?
KİMLERİ LİNÇ ETTİRDİ?
KİMLERİ DÖVDÜ?
KİMLERİ MANŞETLERİYLE ÖLDÜRDÜ?
SİZDE BİRAZ GAZETECİLİK HAYSİYETİ VARSA BÖYLE KARANLIK BİR FİGÜRÜN ÖNÜNDE SİPER OLMAZSINIZ.
Bu kadar diyorum!
ALTAYLI’NIN SÖZDE HABERTÜRK UZANTISI FAALİYETE AYNEN DEVAM
MAY…
Şimdi diyeceksiniz ki; "bu MAY da ne ola?"
Derim size ki gelin bu Altaylı meselesine şimdi bir de farklı perspektiften bakalım ve “Medyada Altaylı Yapılanması”ndan bahsedelim.
Bu yapılanma uzun süredir Türk medyasının içinde...
Kendini medyanın sahibi zanneden, geriye kalanı böcekten farksız gören bir kafadan bahsediyorum
Ego desen var.
Kibir desen bunlarda...
Yıllarca 28 Şubatçıların kapısında ayakçılık yapan birinin kendini medya eliti görmesine de şaşmamak gerek elbette...
Ona sorsanız o bir "seçkin"
O yüzden hala ağzından salyalar saçar tarzda yaptığı küfürlü konuşmalarını entelektüel değerlendirme sanıyor.
Hezeyan dolu bilinç altı, tepeden tırnağa 28 Şubat günlerinden kalma önyargılarla dolu.
Altaylı'nın etrafına kümelenen asalak takımı da onun bu düşüşünü izlerken yanındaymış gibi yapmaya, alkış tutmaya, son anına kadar ayakçılığını yapmaya devam edecek gibi görünüyor...
Medyada bu yapılanmanın pek çok mağduru olduğu da bilinmektedir...
Kovdurdukları, hakaret ettikler, işleriyle aşlarıyla oynadıkları, ego tatmini yapmak için azarladıkları… Niceeee niceeeee insanlar var...
Altaylı son günlerde yaptıkları ve söyledikleriyle bu defterleri açtırma yolunda...
O defterlerin açılacağını duyduğu anda ise küfrettiği insanlara yalakalık yapmaya başlıyor.
Eminim bu yazıyı okuduğunda da aynı hissi yaşayacak: Derin bir korku!
Öfkeli bir korkak vakasıyla karşı karşıyayız.
Size kendisinin durumunu şöyle anlatmak isterim.
Misal Altaylı neden aslında nefret ettiği bir gazeteciye "harika gazetecilik yapıyor" diye yazı yazmış olabilir?
Acaba Altaylı neden eski patronuna ettiği küfürleri ve çevirdiği dolapları yazacak olan ama nefret ettiği bir gazeteciye övgüler yağdırmıştır?
Diyeceksiniz ki bre deli Keskin, Altaylı konusunu yazmıyordun uzun süredir niye açtın?
Hiç kapatmamıştım ki!
...
Gelelim Altaylı'nın Habertürk’ten kovulmasına...
Kovuldu ama kovulmadı
Kendisinin ruhu hala Habertürk koridorlarında dolaşıyor.
Daha önce yazmıştım, türlü tetikçiliğini yaptırdığı Yayın Yönetmeni hala Habertürk’te… Altaylı Habertürk'ten kovulunca o da kendisine ek bir iş daha bulmuş: O da Altaylı’nın menajerliğini yapmaya başlamış!
Altaylı'nın küfürlü sosyal medya kanalına sponsor bulma işlerini üstlenmiş.
Biri Altaylı’yla mı görüşecek?
Hooop onun kapısı çalınıyor…
Her işini o yürütüyor.
Amma ne hikmetse Habertürk’ten ayrılıp Altaylı’nın yanına gitmiyor!
Neden?
Çünkü ana akım medyadan ayağını çekmemek için Altaylı’nın bu aparata bir süre daha ihtiyacı var.
Bakalım küfür makinasının ayakçı aparatının akıbeti ne olacak?
KAFASINI KUMA GÖMEN PATRONLARA MEKTUP
Yoldaşlar bazen merak etmeden duramıyorum.
Biliyorsunuz şu geçim sıkıntısı içerisinde sesinizi duyurmaya çalışıyorum, mesajlarınıza, maillerinize yer veriyorum.
Veriyorum amma medya patronları, yöneticiler bunları okuyor mu?
Okuyorsa vicdanı sızlıyor mu?
Ben biliyorum: Patron katından ulaştırma katına kadar herkes, yazılarımı okuyor.
Fakat pek çokları kafasını kuma gömmeyi tercih ediyor.
Boşa gömmesinler, yakında çalıştıracak emekçi bulamadıklarında dönüp dönüp yazılarımda yer verdiğim haykırış dolu mektupları okusunlar.
İşte onlardan bir tanesi:
Ülkenin büyük bir tv kanalından bir süre önce istifa etmiş bir medya çalışanı olarak size bu e-postayı yazma ihtiyacı duydum.
Yaklaşık 20 yıldır büyük küçük birçok tv kanalı ile çeşitli prodükdiyon fşrmalarında (teknik eleman olarak) görev aldım.
Mesleğe başladığımızın ilk yıllarında işimiz gerçekten gelecek vadediyordu.
Ancak sizin de birçok yazınızda değindiğiniz gibi medya çalışanlarının durumu maalesef içler acısı. Çalışma şartları da keza öyle.
Bunun en önemli nedeni maalesef tepeden inme, medyayı kendi ideolojileri (koltukları) için kullanan kişiler.
Bir işin nasıl yapılması gerektiğini sizden daha iyi bildiklerini düşünmeleri.
Oysa ki işin uzmanı olan sizsiniz.
Hal böyle olunca ortaya ne amaca hizmet ettiği belli olmayan, albenisiz, detaysız, gülünç işler çıkıyor.
Misal x bir işi ele alalım.
Normalde roll captionda bir sürü isim yazar ya hani... İşte o roll captionlara artık rastlamıyoruz bile. Rastlasak da çoğu iş olsun diye eklenmiş kişiler.
Nedeniyse büyük bir (deneyimli) eleman eksikliği.
Bir işi yapan ikinciyi de yapabilir. İkinciyi yapan da üçüncüyü diye diye sonunda roll captiona yazacak adam bile kalmadı.
Bunu gören de (deneyimli olanlar) aç kalırım yine de bu işi yapmam diyerek gemiyi terkediyor.
İdarecilere gelince...
Hepsi (istisnasız) aynı geminin yolcuları.
Dışarıya tek laf çıkmıyor, çıkamıyor.
Bütün amirler, genel müdürün adamı.
Düşünün sizin amiriniz, sizin sorunlarınızla ilgilenmesi gereken kişi, yönetimin elemanı.
Böyle bir çalışma ortamında emekçinin hakkını kim koruyacak!
Mümkün mü sizce?
Derdinizi anlatabileceğiniz tek bir kişi bile yok maalesef.
Dertten kastım sadece maaş anlamında değil.
Çalışma şartları ve hangi işin ne kadarının nasıl yapılması gerektiği konusu da çok büyük problem.
X işinde, a b c d e f g vs bir sürü eleman olması gerekirken, tek bir kişi ile iş halledilmeye çalışılıyor.
Dayatılıyor da diyebiliriz.
Böyle bir çalışma ortamında kaliteden bahsetmemiz mümkün mü?
Benim, bir medya çalışanı olarak, medya patronlarından tek isteğim, ya bu işi olması gerektiği gibi yapsınlar ya da beceremiyoruz deyip kepenk kapatsınlar.
Teşekkürler.