The Economist'ten çarpıcı Erdoğan analizi! Hırslarından vazgeç!
The Economist'in Dünya 2014 özel sayısında yeralan bir yazıda Tayyip Erdoğan'ın imajının tamir edilemeyecek kadar zarar gördüğü belirtildi.
Derginin Avrupa Editörü John Peet'in imzasını taşıyan 'Erdoğan'ın ikilemi' başlıklı yazı, "Türkiye'de geçen yılın sakin geçmesi bekleniyordu, güçlü ekonomik büyüme, belki de yeni bir anayasa. Hiç kimse Mayıs sonunda Taksim'deki Gezi Parkı'nda başlayan protestoları tahmin edemedi" sözleriyle başlıyor.
Polisin sert müdahalesinin ülke çapındaki gösterileri tetiklediğini ve çabucak dünyanın da dikkatini çektiğini belirten yazar, "Sonuçta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imajı büyük olasılıkla tamir edilemeyecek kadar zarar gördü. İstanbul'un 2020 Olimpiyatları'nı kaçırması belki de bunun sadece bir sonucuydu" diyor.
Başbakan Erdoğan'ın önümüzdeki yılın sakin geçmesini umduğunu söyleyen Peet, bunun dört nedenle mümkün olmadığını söylüyor;
"Birincisi Türkiye'nin iç politikası. Yerel seçimler Mart'ta ve ılımlı İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi açısından bir güvenoyu sınavı olarak görülüyor. Muhalif partiler hala zayıf ve bölünmüş halde. Ancak yine de AKP zayıf kalabilir, başlıca Kürt Partisi de iyi bir sonuç alabilir. Bu durum da, seçmenlerin artık Erdoğan'ın giderek otokratikleşen 10 yıllık iktidarından bunaldığı ve artık değişim istedikleri algısını birden yeniden canlandırıp, AKP iktidarını zayıflatabilir."
Peet'in yazısında anlattığı ikinci nedense, 'Erdoğan'ın büyük ihtimalle yaşayacağı hayalkırıklığı' diye tanımladığı Cumhurbaşkanlığı seçimleri. "Bu büyük ölçüde sembolik görevde şimdi Abdullah Gül var. Görev süresi Ağustos 2014'te sona eriyor. 2007'de yapılan anayasa değişiklikleriyle cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından çekilecek. Erdoğan bu görevi istiyor. AKP'nin kendi kuralları 2015'te tekrar başbakan olmasını önlüyor. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığına çok daha geniş yetkiler veren yeni sistemde, Türkiye'nin ilk doğrudan seçilmiş cumhurbaşkanı olmak istiyordu. Amacı iki dönem cumhurbaşkanlığı yapıp, Cumhuriyet'in yüzüncü yılının kutlanacağı 2023'te de Çankaya Köşkü'nde oturmak. 2013'teki eylemler ve hatta AKP içinde Erdoğan'ın otoriter tavrına dair kaygılar planını boşa çıkardı."
'Sultanlarınki gibi bir büyüklük sanrısı'
Bu noktada Başbakan Erdoğan'ın zorlu bir ikilemle karşı karşıya olduğunu söyleyen Economist yazarı, bu ikilemi de şu sözlerle açıklıyor;
"İktidarda kalmak istiyorsa, dördüncü dönem başbakanlık için Erdoğan AKP'nin kendi kurallarını değiştirmek zorunda kalacak. Bu Türkler'in Erdoğan'ın sultanlarınki gibi bir büyüklük sanrısından daha da kaygılanmalarına yol açar. Diğer yandan, iktidarı bir başkasına, büyük olasılıkla da daha popüler bir isim olan Abdullah Gül'e devretme fikrine alışacak."
Sıcak para bitince Erdoğan zorlanacak
Feet, Cumhurbaşkanlığı koltuğundaki görev değişimini zorlaştıracak önemli nedenlerden biri olarak ekonomik sorunları işaret etti. Çin ve Hindistan'dan sonra Türkiye, Endonezya ve Brezilya'yı saran coşkunun azaldığını belirten yazar, Türkiye'de de 2013'teki büyümenin yüzde 3'ün biraz üzerinde olduğuna dikkat çekiyor. Yazar ayrıca Amerikan Merkez Bankası'nın piyasaya para sürme politikasını yavaşlatmasının da sermaye akışına ihtiyacı olan ülkeleri zorlayacağını belirtiyor. Feet, bu anlamda en tehdide açık ülkenin de, düşük tasarruf oranları ve büyük bir cari açığa sahip, ayrıca dalgalı portföy akışlarına aşırı derecede bağımlı Türkiye olduğunu, 2014'te TL'nin değerinin düşeceğini ve bunun hükümet üzerinde baskı yaratacağını vurguluyor.
Polisin sert müdahalesinin ülke çapındaki gösterileri tetiklediğini ve çabucak dünyanın da dikkatini çektiğini belirten yazar, "Sonuçta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imajı büyük olasılıkla tamir edilemeyecek kadar zarar gördü. İstanbul'un 2020 Olimpiyatları'nı kaçırması belki de bunun sadece bir sonucuydu" diyor.
Başbakan Erdoğan'ın önümüzdeki yılın sakin geçmesini umduğunu söyleyen Peet, bunun dört nedenle mümkün olmadığını söylüyor;
"Birincisi Türkiye'nin iç politikası. Yerel seçimler Mart'ta ve ılımlı İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi açısından bir güvenoyu sınavı olarak görülüyor. Muhalif partiler hala zayıf ve bölünmüş halde. Ancak yine de AKP zayıf kalabilir, başlıca Kürt Partisi de iyi bir sonuç alabilir. Bu durum da, seçmenlerin artık Erdoğan'ın giderek otokratikleşen 10 yıllık iktidarından bunaldığı ve artık değişim istedikleri algısını birden yeniden canlandırıp, AKP iktidarını zayıflatabilir."
Peet'in yazısında anlattığı ikinci nedense, 'Erdoğan'ın büyük ihtimalle yaşayacağı hayalkırıklığı' diye tanımladığı Cumhurbaşkanlığı seçimleri. "Bu büyük ölçüde sembolik görevde şimdi Abdullah Gül var. Görev süresi Ağustos 2014'te sona eriyor. 2007'de yapılan anayasa değişiklikleriyle cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından çekilecek. Erdoğan bu görevi istiyor. AKP'nin kendi kuralları 2015'te tekrar başbakan olmasını önlüyor. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığına çok daha geniş yetkiler veren yeni sistemde, Türkiye'nin ilk doğrudan seçilmiş cumhurbaşkanı olmak istiyordu. Amacı iki dönem cumhurbaşkanlığı yapıp, Cumhuriyet'in yüzüncü yılının kutlanacağı 2023'te de Çankaya Köşkü'nde oturmak. 2013'teki eylemler ve hatta AKP içinde Erdoğan'ın otoriter tavrına dair kaygılar planını boşa çıkardı."
'Sultanlarınki gibi bir büyüklük sanrısı'
Bu noktada Başbakan Erdoğan'ın zorlu bir ikilemle karşı karşıya olduğunu söyleyen Economist yazarı, bu ikilemi de şu sözlerle açıklıyor;
"İktidarda kalmak istiyorsa, dördüncü dönem başbakanlık için Erdoğan AKP'nin kendi kurallarını değiştirmek zorunda kalacak. Bu Türkler'in Erdoğan'ın sultanlarınki gibi bir büyüklük sanrısından daha da kaygılanmalarına yol açar. Diğer yandan, iktidarı bir başkasına, büyük olasılıkla da daha popüler bir isim olan Abdullah Gül'e devretme fikrine alışacak."
Sıcak para bitince Erdoğan zorlanacak
Feet, Cumhurbaşkanlığı koltuğundaki görev değişimini zorlaştıracak önemli nedenlerden biri olarak ekonomik sorunları işaret etti. Çin ve Hindistan'dan sonra Türkiye, Endonezya ve Brezilya'yı saran coşkunun azaldığını belirten yazar, Türkiye'de de 2013'teki büyümenin yüzde 3'ün biraz üzerinde olduğuna dikkat çekiyor. Yazar ayrıca Amerikan Merkez Bankası'nın piyasaya para sürme politikasını yavaşlatmasının da sermaye akışına ihtiyacı olan ülkeleri zorlayacağını belirtiyor. Feet, bu anlamda en tehdide açık ülkenin de, düşük tasarruf oranları ve büyük bir cari açığa sahip, ayrıca dalgalı portföy akışlarına aşırı derecede bağımlı Türkiye olduğunu, 2014'te TL'nin değerinin düşeceğini ve bunun hükümet üzerinde baskı yaratacağını vurguluyor.