TGS BAŞKAN YARDIMCISI'NDAN BÜLENT ARINÇ'A TEPKİ
TGS Genel Başkan Yardımcısı Mete Öztürk, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Medya-İş yöneticileriyle ilgili sözlerine cevap verdi.
Bozacı ile Şıracı…
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Anadolu Ajansı’nda patron desteğiyle kurulan Medya İş’in Yönetim Kurulu bir araya gelmiş ve TGS’yi çekiştirmişler. Hadi Anadolu Ajansı’nın geniş bir şekilde servis yaptığı bu görüşmeye beraber bakalım.
Önce Medya İş Genel Başkanı Gürsel Eser konuşmuş ve sendikalarının, TGS’den hoşnut olmayan çalışanlar tarafından kurulduğunu ifade etmiş. Anadolu Ajansı’nda 510 üyeleri olduğunu vurgulayıp, “Anadolu Ajansı’nda tek olan sendika yetkisini biz almış durumdayız” demiş.
Gerçekten de Gürsel Eser, siyasi iktidar ve patronların talimatıyla kurduğu Medya İş’e çok kısa sürede çok sayıda çalışanı üye yaptı. Ama bu büyük başarının(!) arkasında çalışanların TGS’den hoşnutsuzluğu değil, onlara yapılan baskıların olduğunu artık herkes biliyor.
Ayrıca Gürsel Eser, böyle resmi bir görüşmede küçük bir çarpıtma da yapmaktan çekinmiyor.
Anadolu Ajansı’nda yetkiyi aldıklarını söylüyor ama daha işkolu barajını geçemedikleri için ‘ehliyetsiz bir sendika’ olduklarını unutuyor.
Sadece üyelerin hak ve menfaatlerini düşündüklerini söyleyen Eser, Anadolu Ajansı’daki çalışanların şu anda sendikasız kaldığı gerçeğini ise saklamaya çalışıyor.
Gelelim Bülent Arınç’a... Başbakan Yardımcısı, büyük bölümünde gülücükler saçtığı görüşmede Medya İş yöneticilerine mavi boncuklar dağıtıyor.
Medya İş’i takip ettiğini ve başarılı bulduğunu söylüyor. Ki, ortaya çıkan tabloya Bülent Arınç cephesinden bakıldığında ortada gerçekten bir başarı olduğu gözüküyor. Sonuçta ‘sendikasızlaştırma’ operasyonu sıkıntısız yürüyor.
Arınç bununla da yetinmiyor. Sendikal haklardan yana olduğunu söylüyor. Ama Anadolu Ajansı’nda, - TGS’den hoşnut olmayan’lar arasına girmeyen çalışanlara - yapılan baskıyı, sendikal hakların engellenmesi olarak algılamıyor.
Sendikalar ile çalışma hayatının bütün unsurlarını görüşmek istediklerini söylüyor ama Gürsel Eser’le birlikte, TGS’nin basın özgürlüğü, gazetecilere özgürlük ve halkın haber alma hakkı konusundaki mücadelesini ‘dar ideolojik faaliyetler’ olarak görüyor.
Tüm bunların üstüne “Yeni toplu sözleşmemizi daha ileri haklar noktasında Medya İş ile yaparsak bu bizi çok mutlu edecektir” diyerek safını belirliyor ve ‘sendikal haklara saygı’ tartışmasına son noktayı da kendisi koyuyor.
Ajans’taki gelişmelerde kimsenin işverene ya da iktidara dayalı bir olağanüstülük aranmaması gerektiğini savunan Arınç, “Çünkü olayları bizim kadar, sizin kadar, çalışanlar da takip ediyor” diyor. Burada çanak çömlek patlıyor; çünkü Arınç doğruyu söylüyor. Olanları gerçekten de herkes biliyor. Arınç’ın ya yaşananlardan haberi yok ya da gözümüzün içine baka baka gerçekleri çarpıtıyor.
TGS’nin ideolojik sendikacılık yaptığını söyleyen ve bundan rahatsızlığını dile getiren Arınç, ideolojik tavrın kendilerinden yana konması durumunda ne kadar mutlu olduğunu da bu görüşmede saklayamıyor.
Tüm bunların üzerine Arınç’ın tüm çalışanlara sendikalı olmayı önermesi ise bize hiç samimi gelmiyor. Başbakan Yardımcısı, sektörde çalışanların yaşadığı sıkıntıları hatırlatıp, örgütlenme çağrısı yapıyor. Ama örneğin Başbakanın damadının ceo olduğu Sabah-atv’de hala devam eden grevle ilgili tek kelime etmiyor. Bu konuda kendisinin ve diğer AKP’lilerin tüm görüşme taleplerini geri çevirdiklerini söylemiyor. Kimbilir belki de o pankartı kaldırmak için yakın gelecekte Hava İş operasyonuna benzer bir yasal düzenleme yapar ve yandaş patronlarını kurtarmak için basında da grev yasağı getirirler.
Sonra sıra yıpranmaya geliyor. TGS öncülüğünde yapılan ‘yıpranıyoruz’ eylemlerini görmezden gelen Arınç’ın AKP’si, Medya İş’in bu taleplerine de çok sıcak (!) yaklaşıyor. Bununla ilgili formüller üretiyor. Medya İş’in bu talebini çok olumlu buluyor.
Bu konuyu gündemlerine aldıklarını söyleyen Bülent Arınç, “Sürekli sorun çözen hükümet ve meclisten söz ediyor.” Bu konuda haklarını yememek lazım. Bir sorunla karşılaştıkları anda yasaklarla çözüm bulma konusunda üstlerine yok.
Bkz: Havacılık sektörüne grev yasağı ve yüzlerce kişinin işten çıkarılması.
Arınç-Eser ikilisinin ‘al gülüm ver gülüm’ şeklindeki görüşmesi üzerine çok bile konuştuk. Burada asıl çalışanlara bir şeyler hatırlatmak gerekiyor.
Arınç, ‘daha ileri hakların’ olduğu bir sözleşmeden söz ediyor ya... Size, tarihin en iyi sözleşmesini imzalamayı taahhüt eden Memur Sen’i hatırlatıyoruz. ‘İktidara sadakat’ konusunda Medya İş’ten eksiği olmayan bu grubun, sözleşme masasında neler yaşadığını, AKP iktidarının kendileriyle nasıl dalga geçtiğini hep birlikte gördük.
Sizin için hangi sendikanın doğru seçim olacağını elbette siz bilirsiniz. Ama size önerimiz, seçeceğiniz kurumun mutlaka bir ‘sendika’ olmasıdır.
Anadolu Ajansı’nda baskılara rağmen TGS’de kalmaya devam eden çalışanlar için toplu sözleşmeden doğan güvenceler sözkonusu. Ama TGS’den istifa eden çalışanlar, patronun iki dudağının arasına girmiş durumda. Arkadaşlarımız, patronun kim olduğunu ve bugüne kadar çalışanlarla ilgili icraatlarını hatırlarlarsa bunun ne anlama geldiğini göreceklerdir.
Baskılar yüzünden TGS’den istifa eden arkadaşlarımızı, haklarına sahip çıkmaya; bunun için de sendikalarına geri dönmeye çağırıyoruz.
Yönetimden hoşnut olmayanlar için de bir sözümüz var elbette. Hoşnutsuzluğunu gidermenin yolu patron saflarına geçmekten değil, TGS içinde mücadele etmekten geçiyor. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz; sizi de ait olduğunuz yere, işçilerin yanına bekliyoruz.
METE ÖZTÜRK
TÜRKİYE GAZETECİLER SENDİKASI GENEL BAŞKAN YARDIMCISI