TGC-KAS 59. YEREL BASIN SEMİNERİ BAŞLADI! SORUNUMUZ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ!

TGC'nin, Konrad Adenauer Stiftung'la (KAS) 14 yıldır sürdürdüğü Yerel Basın Seminerleri'nin 59.'su dün Antakya'da başladı.

2 gün sürecek seminere Hatay, Antakya, İskenderun, Kahramanmaraş, Elazığ, Osmaniye’den yaklaşık 150 gazeteci katıldı.

Demokrasinin güçlenmesi ve halkın gerçekleri öğrenme hakkının sağlanması için yerel medyayı destekleyen TGC’nin KAS ile birlikte düzenlediği, 59.Yerel Basın Semineri 150’ye yakın gazetecinin katılımıyla başladı.

Seminerin açış konuşmasını yapan TGC Başkanı Orhan Erinç, yerel basın seminerlerinin karşılıklı bilgi alışverişi olarak sürdürüldüğünü ifade etti.Erinç, şunları söyledi:
“Yerelde görev yapan meslektaşlarımızla, yaygın ya da bölgesel yayında görev yapan arkadaşlarımız aynı koşullar altında çalışıyorlar. Sorunlarımızı ikiye ayırmak mümkün. Birincisi, ifade özgürlüğü sorunu. Türkiye’de hem ifade özgürlüğünün olmadığını söyleyebiliriz, hem de olduğunu. İfade özgürlüğü var derken gösterebileceğiniz yasa maddeleri vardır, yok derken de vardır. Ama sonuçta şu bir gerçek ki, yok diyenler daha haklı durumdalar. Çünkü 5 bine yakın soruşturma, 2 bin dolayında dava dosyası, 70 tutuklu gazeteci Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yerini üzücü bir biçimde ortaya koyuyor. Bir başka sorun gazetecilerin kimlik ve kişilik sorunları olarak ortada. Türkiye’de yaklaşık 25 bin dolayında gazeteci var. Fiilen gazetecilik yapan ama çalışma mevzuatı bakımından gazeteci sayılmayan arkadaşlarımız ne yazık ki çoğunluğu oluşturuyor. Gazete çıkarılması konusunda sıkıntılar söz konusu. Öncelikle demokrasinin disiplin kurallarına uyma rejimi olduğunu öğrenmediğimiz sürece, herkesin canının istediğini yaptığı bir rejim olarak algıladığımız sürece sorunların çözümü mümkün değil. El birliğiyle sorunlarımızın üstesinden gelmek için çaba harcıyoruz.”

TGC Başkanı Orhan Erinç’ten sonra Yeni Hatay Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Yetişen, Antakya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Abdullahoğlu, M. Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüsnü Salih Güder, Antakya Belediye Başkan Vekili Serdar Güven ve Hatay Valisi Mehmet Celalettin Lekesiz birer konuşma yaptılar.


Yeni Hatay Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Yetişen:
“Antakya merkezde resmi ilan alan 15 gazetenin bir araya gelmesiyle Hatay ilini kapsayan bir cemiyet olarak 15 Ağustos’ta kurulduk. TGC’nin düzenlemiş olduğu seminerin Antakya’da gerçekleştirilmesi bizleri çok memnun etti. Bu seminerin sonunda temennim odur ki, gazetecilerin haklarına sahip çıkacak bazı sonuçlar elde edebiliriz. İfade özgürlüğü sıralamasında dünyadaki yerimiz çok üzücü. Cezaevindeki gazeteci sayısı giderek artmakta, yargılama süreleri uzamaktadır. Umut ediyorum ki bu konulardaki yasal düzenlemeler bir an önce yapılır ve basın özgürlüğü sıralamasında hak ettiğimiz yere geliriz” dedi.

Gazetecilik, gazeteciler tarafından yapılmalı

Günümüzde gazeteciliğin para için yapıldığını vurgulayan Antakya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Abdullahoğlu, şunları söyledi:
“Yıllardan beri bizim savunduğumuz bir şey var. Bir dilekçe ile gazete kurulmaz. Türk demokrasisine bir dilekçe ile gazete kurulmasına izin vermek yakışmaz. Artık günümüzde gazetecilerin gerçek gazetecilik anlamında görevlerini yapmalarını diliyoruz. Gazetecilik artık gazeteciler tarafından yapılsın. Bugün şantaj, tehdit, iftira basın özgürlüğü içine alınmamalıdır. Umuyor ve diliyorum ki, Türkiyemizin önde gelen gazete ustalarımız sesimize tercüman olacaktır. Basın olmazsa siyasiler halkla buluşamaz. Onun için basının, gerçek basın emekçileri tarafından yapılması noktasında Basın Yasası değiştirilmelidir.”

Antakya Belediye Başkan Vekili Serdar Güven, TGC’nin düzenlemiş olduğu 59. Yerel Medya Semineri’nin medeniyetlerin buluşma noktası, barış ve hoşgörü kenti Antakya’da gerçekleşmesinden dolayı çok mutlu olduklarını söyledi.
Güven, “Bizler basın aracılığıyla kendimizi ülkemize ve dünyaya tanıtma fırsatı buluyoruz” dedi. Sivil toplum örgütleriyle birlikte Antakya’nın tarihi geçmişine kavuşması için çalışmalar yaptığını belirten Güven, hem belediyenin hem de diğer kurumların altyapı çalışmalarından, görev süreçleri içerisinde yaptıkları kültür etkinliklerinden bahsetti.

Hatay’da her renkten kesimlerin olduğunu ve bütün insanların barış içerisinde yaşadıklarını söyleyen Hatay Valisi Mehmet Celalettin Lekesiz ise “Hatay, binlerce yıllık bir yerleşim merkezi. Meclisinde her dinden insanların bulunduğu bir bölge. Hatay aynı zamanda bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’ne katılan son toprak parçası olma özelliğini de taşıyor. Hatay, Türkiye ekonomisine yaptığı katkı bakımından 81 il içerisinde, 12. sırada. Sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan büyük bir potansiyeli bünyesinde barındıran Hatay, ülkemize ciddi katkıda bulunuyor” diye konuştu.

Açış konuşmalarının ardından seminerin ilk oturumuna geçildi. Başkanlığını Hatay Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mithat Kalaycıoğlu’nun yaptığı ilk oturumda Milliyet Gazetesi yazarı Nail Güreli, “Medyada Ufuk Turu”, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkan Vekili Turgay Olcayto, “Çalışan Gazeteciler ve Sorunlar” ve Vatan Gazetesi yazarı Mustafa Mutlu, “Gazetecilik ve Demokrasi” konularında konuşma yaptılar.

Basının sorunu demokrasi sorunudur

Bugüne kadar yaptıkları 58 seminer içinde çok mesafe katettiklerini söyleyen Milliyet Gazetesi yazarı Nail Güreli, “bugün burada ortak sorunlarımızı tartışarak, deneyimlerimizi aktarmaya çalışacağız” dedi.

Güreli şunları söyledi:
“TGC Başkanı Orhan Erinç’in de belirttiği gibi, yerel basınla yaygın basın arasında bölgesel anlamda fazla bir fark yok. Yaygın basın, ulusal basın olarak niteleniyor. Yerel basın, bölgesel basın ve ulusal basının toplamı yaygın basını oluşturur. Basın Yasasına da girdi bu kavramlar. Basının kişiliği bakımından, özellikle yerel basının kişiliği bakımından buna sahip çıkmalıyız. Demokrasinin önemi, basının sorumluluğudur. Doğru bilgi, doğru tercih, eşittir doğru demokrasi demektir. Halkın doğru bilgilendirilmesi gerekir. Hiçbir gerçeğin halktan saklanmaması gerekir. Ancak bu bilgilerle donanan halk, sırası geldiğinde hem ara süreçlerde sosyal sivil toplum örgütleriyle olsun, bireysel olsun, kendisini yönetenlere karşı doğru bilgilendirildiğinde tercihini de doğru yapar. Demokrasinin işlerliği bakımından basının doğru bilgi vermesi büyük önem taşıyor. Basının sorunu demokrasi sorunudur. Demokrasi de Türkiye’nin sorunudur.”
Basının temel ilkeleri olan 2 nokta bulunduğunu belirten Güreli, şöyle konuştu: “Birincisi tarafsızlık, ikincisi bağımsızlık. Meslek ilkeleri bakımından taraflıyız, demokrasi tarafındayız. Olayları yansız, eksiksiz yansıtmak bakımından gerçeğin çok parçalı olduğunu ve ne yazık ki bir kısım yayın organları, medya, tv tarafından kendi siyasal tercihleri veya çıkar ilişkileri doğrultusunda gerçeğin tek taraflı gösterildiğini söyleyebiliriz. Günümüzde bağımsız basından söz etmek güç, ama yerelde çok seslilik ve bağımsız davranma şansı ve olanakları çok daha fazla. Yaygın basında bu yok, orada ölçek değişiyor. Örneklerini gazetelerde görmek mümkün. Yerel basının çoğunluğu kendi yerel haberlerine yer veriyor. Yerel haberler ön planda olmakla birlikte Türkiye haberlerinin de yerel basında yer alması gerekir. Unutulmamalı ki, basının sorunları müşterektir. Muhalefet gazeteciliğin tabiatı gereğidir. Günümüzde bağımsız gazetecilik yapılamıyor.”
Çeşitli gazete manşetlerinden örnekler vererek sunum gerçekleştiren Güreli, gazetecilikte taraflı, yandaş sorununu gazete başlıklarından verdiği örneklerle katılımcılara anlattı.

Mesleğini doğru yapanların işlerine son veriliyor

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkan Vekili Turgay Olcayto, “Türkiye’de gazeteciliğin tarafsız olmadığı doğru. Ama bu tek parti döneminden sonra, Demokrat Parti döneminden gelen bir gazetecilik kültürümüz var. Dolayısıyla biz güçten yana gazetecilik yaparız. Türkiye’de bu böyledir” dedi.
İktidar sahipleriyle gazeteci arasında hep bir mesafe olması gerektiğini söyleyen Olcayto, “Türkiye’de 8 yıldır iktidarda olan AKP, şöyle bir şey başardı. Bugün gazete çıkaran sermayenin yüzde 75’i AKP destekli sermaye. Böyle çıkarılan gazetelerin yansız, tarafsız başlık atmalarını beklemek gerçekten abes. 5953 sayılı yasa 1950’lerde çıkmış, 1960 İhtilali’nden sonra askerlerin katkısıyla çalışanlar lehine 212 sayılı yasa olarak değişmiş. Çalışanlar ilk defa sendikaya destek vererek patronların karşısında durmuşlar. Ama bugün 212 sayılı yasa bile eskidi. Aradan geçen bunca zaman sonra fiilen gazeteci ama hukuken gazeteci olmayan meslektaşlarımız var. Bu konuda hiçbir girişimde bulunmadılar” diye konuştu.

TGS’nin 212 sayılı yasanın değişmemesi yolunda çaba harcadığını belirten Olcayto, “bir avuç kalmış 212’den yararlanan arkadaşlar da yarın öbür gün yeni çıkartılan yasayla daha zor durumda kalırlar. Sıkıntıyı çeken hep muhabir kökenli arkadaşlarımız, iyi gazeteciler” dedi.
Olcayto konuşmasına şöyle devam etti:
“Bugün gazeteciler giderek güç eline teslim ediliyor. Bir kere ucuz emek piyasada çok geçerli, ucuz emekten kaynaklanan niteliksiz bir grup var. Gazetelerde büyük yanlışlar yapılıyor. Muhabir arkadaşların işleri çok güç. Doğru verdikleri haber redaksiyonda ya makaslanıyor ya da haber çöpe atılıyor. Gazetecilik mesleklerini doğru yapanların bugün işlerine birer birer son veriliyor ya da ayrılmaları sağlanıyor. Son 1-2 ay içerisinde basından bunun örneklerine sıkça rastladık. Gazeteciliğe daha yeni başlayan meslektaşlarımızın gazeteciliğin öldüğünü, artık mesleklerini yapamadıklarını söyleyerek işlerini bırakmaları çok üzücü.”

Güneydoğu’daki gazetecilerin sorunlarından bahseden Olcayto, “TGC olarak Terörle Mücadele Yasası’nın 6, 7 maddesinin değiştirilmesini istedik. Umursamadılar. TMY’de öyle maddeler var ki, yoruma çok açık. Somut deliller olmadan gazeteciler çok rahat yargılanıp, cezaevlerine konulabiliyor. Yasalar bu kadar yoruma açık olunca hakim ve savcı standardı olmayan Türkiye’de her şey çok tehlikeli bir boyuta sürükleniyor. Bu standardı sağlamamız lazım. Bunun temeli de eğitimdir. Gazetecilik, gazeteciliktir. Gazeteci eğer işini doğru yapıyorsa, doğru bilgi akışını sağlıyorsa, ister dağ başında yapsın ister köyde, ama gazetecidir” diye konuştu.

Ekonomi, demokrasinin göstergesidir

Vatan Gazetesi yazarı Mustafa Mutlu, “Önce demokrasinin neresinde olduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Ekonomist dergisinin yaptığı bir internet araştırmasında demokrasi sıralamasında Türkiye 130 küsur ülke arasında 89. sırada. Demokrasi kültürdür, kültür yaşamdır. Hatay’ın ekonomisi çok iyi ama ekonomi her zaman kentleşmeye, mimari dokuya yansımıyor. Ekonomi demokrasinin göstergesidir. Ekonomik açıdan dışa bağımlı, kritik bir ülkeyiz.
Demokrasinin olmazsa olmazlarının içinde özgür ve eşit oy kullanmak vardır. Türkiye’de oylar özgürce atılıyor ama oyun yansıması özgürce olmuyor. Burada bir kandırmaca var” dedi.
Yargıda bağımsızlığın önemine değinen Mutlu, “Eğer bir ülkede yargı bağımsız değilse, yargı siyasetçiler tarafından yönlendiriliyorsa, baskı altındaysa, yargıya gerçekten ideoloji sızdıysa, ne yazık ki o ülkede yargının da bağımsızlığından söz edilemez” diye konuştu.
Türkiye’de 85 bin dernek olduğunu, bu sayının Avrupa standartlarının üstünde olduğunu belirten Mutlu, “Her 10 kişiden biri dernek üyesi. Baktığınız zaman demokrasi kültürünü renklendirecek anlamda dernek sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda. Ve onlar da ne yazık ki başları beladan kurtulmayan dernekler. Siyasi anlamda katkıda bulunmak isteyen dernek ve vakıfların üstünde büyük baskı var” dedi.

Mutlu, Türkiye’de seçmen sayısının 52 milyon olduğunu , 20 milyon seçmeninin hiçbir şey okumadığını, tv, gazete ve internetten bilgi almadığını ifade etti. Kişilerin kendisine verilen ya da istenen şeyleri yerine getirdiğini, bunun da Türkiye’de demokrasiyi etkilediğini belirten Mutlu, basının bu nedenle çok önemli olduğunu insanların mutlaka doğru haberi, bilgiyi alması için çaba sağlanması gerektiğini söyledi.
Mutlu, “Milli iradenin demokrasiye gerçekten saygı duyulabilecek bir güç olabilmesi için önce okuma-yazma oranını artırmamız gerekiyor” dedi.