TGC Basın Özgürlüğü Ödülleri sahiplerine verildi

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından verilen geleneksel "Basın Özgürlüğü Ödülleri" de sahiplerini buldu.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) basın özgürlüğünün önemini vurgulamak amacıyla 1989 yılından bu yana her yıl verdiği Basın Özgürlüğü Ödülleri, 24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’nde törenle sahiplerine takdim edildi. Basın Özgürlüğü Ödülleri töreni Taksim The Marmara Oteli’nde gerçekleştirildi.

Törene; TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGC Başkan Vekili Vahap Munyar, TGC Önceki Başkanı Orhan Erinç, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver, TGC Genel Sekreter Yardımcıları Ahmet Özdemir ve Niyazi Dalyancı, TGC Yönetim Kurulu Üyeleri İhsan Yılmaz, Göksel Göksu, TGC Balotaj Kurulu Sekreteri Haşmet Yavuz, Balotaj Kurulu Üyesi Olay Tan, TGC Onur Kurulu Başkanı Ergin Konuksever, TGC Onur Kurulu Üyeleri Orhan Ayhan, Şükran Soner, Atilla Özsever, Gazeteciler Sosyal Dayanışma Vakfı Genel Sekreteri Engin Köklüçınar, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Uğur Güç, Basın Konseyi Genel Sekreteri Namık Koçak, TGC Bizim Gazete yazarları Orhan Koloğlu, Kerim Evren, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Basın İlan Kurumu İstanbul Şube Müdürü Mehmet Köşker, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Özdemir Aktan, İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez, RATEM Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Güleryüz, İletişim Araştırmaları Derneği Füsun Özbilgen, Yazar Eşber Yağmurdereli, Amerikan Başkonsolosu Charles F. Hunter’in de aralarında bulunduğu 600’ün üzerinde gazeteci katıldı.

USTALARIMIZIN ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUZ
Sunuculuğunu Başak Şengül'ün üstlendiği tören, basın emekçileri ve basın şehitleri için bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Törenin açılış konuşmasını TGC Başkanı Turgay Olcayto yaptı.

Başkan Turgay Olcayto, şunları söyledi:
“Bugün, basında sansürün ilk kez kaldırılışının 106. yıldönümü. İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte görevli sansür memurlarını matbaalarına, gazetelerine ve yayınevlerine sokmayarak ertesi gün sansürsüz bir Türkiye’ye ‘merhaba’ diyen ustalarımızın önünde saygı ile eğiliyoruz. Dönemin gazetecilerinin direnişlerini, dayanışmalarını hayranlıkla yâd ediyoruz. Gerçekleştirdikleri meslek bütünleşmesinin, bölünmüş kamplara ayrılmış günümüz gazeteciliği için de örnek olmasını diliyoruz.

GAZETECİLİK ÇOK ZORLU BİR DÖNEM GEÇİRİYOR
Gazetecilik tüm dünyada özelikle de Türkiye’de çok zorlu bir dönem geçiriyor. Bir yandan gezegenin hemen hemen her bölgesinde başlayan çatışmaları izlerken yaşamını kaybeden muhabirler, foto muhabirleri ve kameramanlar; bir yanda da sosyal medya karşısında giderek tiraj ve itibar kaybeden sermaye yoğun gazetelerin küçülme gerekçesi ile işsiz bıraktıkları gazeteciler. Ortadoğu’da çatışmalarda, bölgesel savaşlarda ölen, yaralanan gazeteciler ve tüm bu özverili çalışmalarına karşı haberleri gazetelerde, ekranlarda siyasi dengeler gözetilerek yer almayan, haberlerinin sansürlendiği gazeteciler. Bunların tümünü düşündüğümüzde sistem tarafından bu onurlu mesleğin içine düşürüldüğü güç durumu yüreğimiz burkularak izliyoruz. Türkiye’ye baktığımızda gazeteciliğin genel sorunlarına günbegün iktidardan kaynaklanan yeni sorunlar ekleniyor.”

AKREDİTASYON ARTIK RESMİLEŞMİŞ GÖRÜNÜYOR
Başkan Olcayto, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sansür, oto sansür, düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engeller aradan geçen bir yılda daha da artmış durumda. İşsiz gazeteci arkadaşlarımızın durumu da öyle. Bu yıldan da pek çok örnek verebiliriz. Haberler karartılmıştır. Çeşitli yasaklama kararlarıyla halkın gerçekleri öğrenme, doğru haber alma hakkı örselenmiştir. Cezaevlerinde gazeteci sayısı azalmışsa da gazeteciliğin bir parçası olan dağıtımcılar hâlâ parmaklıklar arkasındadır. İktidarın gazete sahiplerine tehditleri, talimatları ve muhalif gazetecilerden şikayetleri ısrarla sürmektedir. Başbakanın ya da bakanların toplantılarına muhalif gazetelerin ya da sol tandanslı gazetelerin katılmaları engelleniyor. Akreditasyon artık resmileşmiş görülüyor.

GERÇEKLERİN ÜSTÜ ÖRTÜLMEYE ÇALIŞILIYOR
Yıl içinde; Türkiye Soma’da onulmaz bir acı yaşadı. 301 maden emekçisi kardeşimiz gerekli önlemler alınamadığından yaşamlarını kaybetmiş, Soma’da yaşananları kamuoyuna aktarmak, kamuoyunu bilgilendirmek isteyen gazeteciler ise devletin ve iktidarın baskısıyla karşılaşmışlardır. Gerçeklerin yine üstü örtülmeye çalışılmıştır. Ölen madencilerin sayısı düşük gösterilerek halkı yanıltmaya yönelik demeçler verilmiştir. Bu tutum Türkiye’de insan değerinin ne denli önemsenmediğini ortaya koyan önemli göstergelerden biri olmuştur.

106 YIL SONRA BÜTÜNLEŞME UNUTULDU
İstanbul’da Gezi eylemlerinin 2. yıldönümünde de polis şiddeti devam etmiş. Gençlerin Gezi olaylarında ölen arkadaşlarını anmalarına bile izin verilmemiştir. Bütün bu yaşananlarda yalnız iktidarı sorumlu tutmak haksızlık olarak gözükebilir. Çünkü gazeteciler ne yazık ki; ustalarımızdan 106 yıl sonra bütünleşmeyi unutmuştur. Meslek ilkelerini bir yana bırakmışlar ve iktidarın yanında kraldan çok kralcı kesilmişler. Böyle bir durumda gazeteciler olarak kendi özeleştirimizi yapmak zorundayız.

MESLEĞİ POLİTİK ÇIKARLAR İÇİN KULLANAN YENİ BİR ZÜMRE
Gazetelerinden atılan meslektaşlarımızın yanında olmayan; sendikasızlığa, örgütlenmeye karşı çıkan, mesleği politik çıkarlar için kullanan yeni bir zümre ortaya çıkmıştır. Bunları gazeteci olarak nitelemek içimizden gelmiyor. Toplumda var olan gerginliği arttırıcı yayınlar yapan, manşetlere nefret söylemlerini çıkaran, farklılıkları suç gibi gösteren bu yeni gazeteciliğin bir gün elbet son bulacağına inanıyoruz. Çünkü bu tür gazeteciliğin, dalkavukluk yaptıkları kimselere de yarardan çok zarar getirdikleri yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır.

ADALET SİSTEMİ GÜVEN KAYBEDİYOR
Türkiye bir genel seçim geçirdi. Önümüzde de bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Şeffaflık ve basın özgürlüğü çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Fakat 17 Aralık’tan sonra adalet ve emniyet kurumlarında başlatılan geniş çaplı görevden almalar ve atamaların gerekçelerini bütün açıklığıyla öğrenebilmiş değiliz. Adalet sistemi güven kaybediyor. Halkı korumakla yükümlü kolluk güçleri de öyle. Kamuoyunun gerçekleri öğrenme, doğru haber alma hakkı olarak belirlenen basın özgürlüğü ise uluslararası ölçeklerde Türkiye’de yok sayılıyor. Umuyoruz ki; Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra iktidarı ve muhalefeti ile demokrasinin uluslararası ölçütlerine uyum sağlanabilir. Ülkeyi içinde bulunduğu kaostan ve insan haklarına yönelik ayıplardan kurtarmanın çareleri de bulunabilir. TGC, özgür bağlantısız gazetecilik ilkesini benimsemiş bir kuruluştur. Dolayısıyla siyasi partilerle büyük iş çevreleriyle özel ilişkileri olmaz. Amaç salt gazetecilerin gasp edilen özlük haklarına, işsiz gazetecilerimizin durumlarına, her gün biraz daha tırpanlanan sosyal güvencelerine sahip çıkmaktır. Eleştirilerimiz bu kapsamda dikkate alınmalıdır.

BAYRAM DEĞİL BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN MÜCADELE GÜNÜ’DÜR
Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’nü Türkiye’de sansürün, otosansürün olmadığını, düşünceyi ifade özgürlüğünün rahatça kullanıldığını söyleyen kişi ve kurumlara varsa onlar 24 Temmuzları bayram olarak kutlayabilirler; ama bir kez daha altını çizerek söylemek istiyorum. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 12 Mart darbesinden bu yana bayram sözcüğünü kaldırmıştır. Gazetecilerin sorunlarını dikkate alarak 24 Temmuzları Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak ilan etmiştir. Elbette dileğimiz; gelecek 24 Temmuzların çok sesli çağdaş bir toplumun bayramı olarak kutlanması. Geçen yıl söylediğim gibi bugün ütopyada olsa Gezi Parkı gençleri ütopyanın ne denli değerli olduğunu bizlere anımsattı. Gençlerden dayanışmayı, hoşgörüyü, doğaya saygıyı, paylaşmayı öğrendiğimizi de bu arada unutmayalım. Basın özgürlüğü ödüllerini alan meslektaşlarımı, kurumları kutluyorum.”

ÖNDEROĞLU: İŞSİZ YAŞAMAKTAN KORKAR OLDUK
TGC Başkanı Turgay Olcayto’nun yaptığı açılış konuşmasından sonra ödül törenine geçildi. 2014 Basın Özgürlüğü Ödülü Kişi dalında gazeteci Erol Önderoğlu’na ve Tuğrul Eryılmaz’a verildi. Erol Önderoğlu basın ve ifade özgürlüğü ile ilgili hak ihlallerini takibi, raporlanması, duyurulması için Türkiye’de ve uluslararası alanda yaptığı çalışmalar nedeniyle ödül aldı. Önderoğlu, ödülünü TGC Başkanı Turgay Olcayto’nun elinden aldı.

Önderoğlu, şunları söyledi:
“Türkiye siyasetindeki sertlik, yetkililerin gazetecileri kamuoyu önünde açıkça hedef alması, polisin sokakta barışçıl gösteri yapanlara ve yine habercilere saldırması, iktidarın çeşitli çıkar gruplarıyla medya sahipliğini dizayn etmesi, bir de yasamanın güvenliği özgürlüklere tercih etmesi gibi şartlar, ne yazık ki mesleğimize daha çok zararlar verecek. Bu öngörüyü de gelecekte yanılıp kendime bir mutluluk payı çıkarmak için yapıyorum. On yıldır, demokratik değerleri her tür güce çiğnetiyoruz. Örneğin politik adabımıza muhabir ve köşe yazarı attırmak da sığabilir. Ölümlerden sonra yargılamak, hapse atılmak derken artık güvencesiz, işsiz yaşamaktan korkar olduk. Son 3 ayda editöryal bağımsızlığı olmayan medyamızda 186’ımız daha sokağa atıldı.”

ERYILMAZ: GAZETECİLERİN ÖRGÜTLENMESİ ŞART
Kişi dalında bir diğer ödül ise çok farklı seslerin bir araya geldiği özgür bir platform olan Radikal 2’yi 17 yıl yönetmesi, ayrıca basın çalışanlarının haklarının korunmasında verdiği destek nedeniyle gazeteci Tuğrul Eryılmaz’a verildi. TGC Başkanı Olcayto, Eryılmaz’a ödülünü takdim etti. Eryılmaz, törende yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: “Ben gazeteciliğe Mehmet Barlas’ın yayın dairesi başkanı olduğu TRT’de başladım. Eyüp Can’ın yayın müdürü olduğu Radikal’de bitirdim. Daha ne diyeyim? Bilemiyorum. Bu ödülü hak ettiğimi düşünüyorum. Gazeteciliğin başına bütün gelenler bizim örgütsüzlüğümüzdendir. 1980’lerden beri medya, örgütsüzleştirilirken buna seyirci kalanlar, hatta ortak olanlar da özeleştirilerini yapsınlar. Bir örgütümüzün olmaması nedeniyle yüzlerce, binlerce kişi işten atılıyor. Gazeteciliğin önündeki ilk büyük görev, örgütlenmeyi sağlamaktır.”

AKSOY: YAŞASIN DEMOKRASİ, YAŞASIN ÖZGÜR BASIN
Ankara Barosu basın, ifade ve iletişim özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması için verdiği destek nedeniyle kurum dalında ödüle layık görüldü. Ankara Barosu Başkanı Avukat Sema Aksoy ödülünü TGC Başkan Vekili Vahap Munyar’ın elinden aldı. Aksoy, şöyle konuştu: “Basın özgürlüğünü savunmak insanın birey olmasını, rejimin demokrasi olmasını savunmaktır. Ülkenin bölünmez bütünlüğünü; sadece fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bireylerin kuracağı bir demokratik rejim sağlayabilir. Özgür basın, demokratik toplumun, demokratik devletin vazgeçilmez koşuludur. Tıpkı laiklik gibi, tıpkı hukuk devleti gibi, sosyal devlet gibi. Ankara Barosu olarak bu değerlere inanmış bir anlayışla yılmadan çalıştık, çalışmaya devam edeceğiz. Biz her zaman mazlumun ve haksızlığa uğrayanın yanında olduk. Ve olmaya da devam edeceğiz. Eğer görevimizi bir parçada olsa yapmış isek ne mutlu bize. Bu ödül hukuk, özgürlük ve demokrasi mücadelesini büyük bir kararlılıkla sürdüren bizlere güç verecektir. Bizi özgür basından yoksun bırakmayan tüm basın emekçilerine, TGC’ye ve kendilerini temsil etme onurunu veren 12 bin Ankara Barosu mensubuna sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.”

NİŞANCIOĞLU: HER ZAMAN YANINIZDAYIZ
BBC Türkçe, Türkiye’de habere erişimin kısıtlı olduğu dönemlerle, Gezi sürecinde ve Soma faciasıyla ilgili her türlü baskıya rağmen kamuoyunun bilgilendirilmesine yaptığı katkılar nedeniyle kurum dalında ödüle değer görüldü. BBC Türkçe Bölümü’nün Servis Başkanı Murat Nişancıoğlu’na ödülünü TGC Başkan Vekili Vahap Munyar takdim etti.

Murat Nişancıoğlu, ödülünü alırken şöyle konuştu:
“Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü’nde Türkiye’nin en köklü kuruluşu TGC’den bir basın özgürlüğü ödülü almak bizim için büyük bir onur. Hele bunu geçtiğimiz yılın belki en önemli olayları sayılabilecek Gezi Olayları ve Soma faciası nedeniyle almış olmak bizim için bir gurur kaynağıdır. Türkiye’de meslektaşlarımızın nasıl bir baskı altında çalışmak zorunda olduklarının farkındayız. Bugün benimle birlikte BBC Türkçe’den 3 arkadaşım var. Rengin Aslan, Selin Girit ve Sinan Onuş. Bu arkadaşlarımız gerek Gezi gerekse Soma’da yaptığımız yayınları çeken arkadaşlar. Selin Girit, Gezi olayları sırasında ağır bir baskıyla karşı karşıya kaldı, sataşmalara, ağır hakaretlere uğradı. Aynı şekilde Rengin Aslan, Soma’dan yaptığı haberler nedeniyle asılsız iftiralara, ağır baskılara maruz kaldı. Bu haberciler, bu şekilde saldırıya uğradığında benim editörlerim bana iki soru sordular sadece. ‘Haberleriniz doğru mu? Bu haberlerde farklı görüşlere yer verdiniz mi? Bunları yaptıktan sonra biz bu arkadaşlarımızın yüzde yüz arkasındayız.’ Buradaki meslektaşlarımızın nasıl ağır koşullarda çalıştıklarının bilincindeyiz dedim. Burada verilen mücadele ile dayanışmamızı, İngiltere’de sendikalarımız aracılığıyla, meslek kuruluşlarımız aracılığıyla, uluslararası meslek kuruluşlarımız aracılığıyla destekliyoruz.”

ANI PLAKETİ VERİLDİ
Ödül töreninin ardından 24 Temmuz 2013’den bu yana Sürekli Basın Kartı almaya hak kazanan 195 TGC üyesine anı plaketleri takdim edildi. Törenin gerçekleşmesine destek olan sponsor Polimeks adına Kurumsal Halkla İlişkiler Müdürü Bahadır Araz’a şükran plaketi verildi. Araz’a plaketini TGC Başkan Vekili Vahap Munyar takdim etti.