''TETİKÇİLER EN BÜYÜK İSPİYONCULAR OLUR!..'' REHA MUHTAR KENDİ GAZETESİNDEKİ YAZARA FENA ÇATTI!..
İsmi lazım değil basında bir “atak” çocuk vardır... Cem Uzan'ın yıllarca televizyonda inanılmaz yayınlarla “tetikçiliğini” yapmakla ünlüdür..
Reha Muhtar isim vermeden Vatan Gazetesi yazarı Can Ataklı’yı "yerin dibine soktu"
Atak çocuğun yalanları...
İsmi lazım değil basında bir “atak” çocuk vardır...
Cem Uzan’ın yıllarca televizyonda inanılmaz yayınlarla “tetikçiliğini” yapmakla ünlüdür..
Sonra gün geldi, Cem Uzan’ı ispiyonladı “Askerlerin darbe yapmayacaklarını anladığında telefonu yere fırlattı” diyerek...
Zavallı Cem Uzan hâlâ yalanlamaya çalışıyor ki böyle bir şey yapmadığını...
Oysa yaptığını Hasan Cemal’e aktaran bizzat Cem Uzan’ın yıllarca en ünlü tetikçisi olan o “atak” çocuk...
***
Hayat böyledir, tetikçiler bir süre sonra en büyük ispiyoncular olurlar...
Medyada faaliyet gösteren her patron bilir bu gerçeği kendi tecrübelerinden...
Bu tetikçilikten ve ispiyonculuktan sabıkalı “atak” çocuk baktım dün bana bulaşmış...
Ben Bursa Başkanı İbrahim Yazıcı ve Beşiktaş Futbol Şubesi Sorumlusu Serdal Adalı’yla birlikte oturuyormuşum, da “bu ilginç bir buluşmaymış...”
Bu zavallı “atak” arkadaşa tetikçiliği ve ispiyonculuğu bırakıp biraz gazetecilik öğrenmesini tavsiye edeceğim...
Bak patron tetikçisi ve patron ispiyoncusu arkadaş:
Benim haftanın 2-3 günü bir öğle üzeri, kaç kulüp başkanı, idarecisi, Federasyon yöneticisi, başkanı ile bir arada olduğumu söylesem, dudağın uçuklar...
Gazetecilik hayatın içinde yapılır, insanlarla görüşerek...
Ben bir gün Adnan Polat’layım, diğer gün Aziz Yıldırım’la konuşuyorum, bir başka gün Yıldırım Demirören, başka günlerde de Ali İpek, İbrahim Kızıl, İbrahim Yazıcı, Levent Kızıl, Haldun Üstüner, Mahmut Özgener, Serdal Adalı, Neşet Yalçın, Cihan Kamer, Şekip Mosturoğlu ya da bir başkası...
***
Benim hayatımı değil yaşayarak, gözlerinle takip etmekte zorlanırsın sen...
En zavallısı da ne biliyor musun?..
Bunca isimle haftanın bunca günü beraber olurken, gerçekten de Bursa Başkanı dostum İbrahim Yazıcı ve Serdal Adalı’yla oturmuş da olabilirdik...
Ama öyle bir “oturma” bile olmadı...
Tesadüfen bile bir araya gelmedik...
İnsanda biraz “ar” olur...
Bir oturur düşünür ben ne yapıyorum diye...
Ama senden bunu beklemek imkânsız...
Sana hayatlarında hep yardım etmiş en can dostlarına etmiş olduğun laflar, “bir utanç belgesi olarak” kitap sayfalarında duruyor hâlâ...
Yürü git başımdan daha fazla kaşınmadan!..
***
HALİL BEZMEN’İN “KENDİNE İTİRAFLARI”
Çetin Altan birkaç yazısında “Çok değerli ve birikimli bir dost” demişti Halil Bezmen için...
On bir yaşında İsviçre’ye okumaya gitmiş, beş dili ana dili gibi bilen bir mühendisti Bezmen...
Türkiye’nin sayılı zenginlerinden olan bir ailenin çocuğuydu ve Mensucat Sanayi’nin 30 yıl başındaydı...
Sonra düşüş yıllarını iflasları, borçlanmaları ve Amerika’ya gidişini izledik...
Uğur Dündar’ın Amerika’daki evinden çekim yaparken, meydana gelen kavga, bıçaklı kovma olaylarıyla hafızalara kazındı...
***
Sonra sessiz sedasız Türkiye’ye döndü...
Onu fizyoterapist bir arkadaşımın ofisinde “saçlarını at kuyruğu yapmış” bilge bir edayla gördüğümde, yaşamında çok değişin değişmiş olduğunu anladım...
Belli ki artık görüntüyle değil, özle ilgileniyordu...
“Güç savaşlarının” sanallığını kavramış, bilge bir düyanın kapılarını aralamıştı...
“Reha Muhtar’a Sevgiyle” diye gönderdiği son kitabı “Kendime İtiraflarım...” adını taşıyor...
Kitabın arkasında, hayatta sanal güçleri matah bir şey zanneden “zavallılar” için çok ilginç satırlar var...
“Çoktan beri değerli, ama daha az önemli biri olmaya çalışıyorum” diyor...
Değerli olmakla “önemli” olmak aynı şeyler değil çünkü...
“Haklısın korkuyorum” diyor, “Yeni baştan bir hayat kurdum... Hem başarılıyım hem mutluyum... Bunu kaybetmekten çekiniyorum... Görmüyor musun ki bir mucize olmuş ve kötülüklerden iyilikler doğmuş...”
Gündelik borsa türü inişli çıkışlı sanal ilişkilerle her gün yeni biri, yeni bir başarı, yeni bir kendini gösterme gayreti sarmalında beyhude çabalar altında ezilenlerin, üstünde düşünmeleri gereken ne önemli bir gerçek söylediği...
***
“Birçok fakirlik çeşidi vardır...
Ama tek gerçek fakirlik seçeneksizliktir...” diyor Halil Bezmen “Kendine İtiraflarda...”
Esas kimse için inandırıcılığı kalmayan zavallılar için bir sözü var ki, iyi düşünmeli herkes:
“Her şey gibi çare de biter... Kimsenin bize artık inanmadığını gördüğümüzde, çıkmaz sokağın dibine vardık demektir...”
“Erotizmle aşkın birleştiği noktada cennetin olduğu söylenir” lafı kitabın en önemli incilerinden biri...
Ve çarpıcı bir yorum:
“Bütün dünyada binlerce yıldır evlilikler, maddi çıkarların, politikaların ve güç mücadelelerinin sonucu olan birer kontrattan başka bir şey değildir...”
Bu hafta Halil Bezmen’in kitabının içine bir kez daha gömülmek geliyor içimden...
Hayatın gizemini ortaya çıkartabilecek bilgeliği yeniden keşfedebilmek için...
Reha Muhtar/Vatan
Atak çocuğun yalanları...
İsmi lazım değil basında bir “atak” çocuk vardır...
Cem Uzan’ın yıllarca televizyonda inanılmaz yayınlarla “tetikçiliğini” yapmakla ünlüdür..
Sonra gün geldi, Cem Uzan’ı ispiyonladı “Askerlerin darbe yapmayacaklarını anladığında telefonu yere fırlattı” diyerek...
Zavallı Cem Uzan hâlâ yalanlamaya çalışıyor ki böyle bir şey yapmadığını...
Oysa yaptığını Hasan Cemal’e aktaran bizzat Cem Uzan’ın yıllarca en ünlü tetikçisi olan o “atak” çocuk...
***
Hayat böyledir, tetikçiler bir süre sonra en büyük ispiyoncular olurlar...
Medyada faaliyet gösteren her patron bilir bu gerçeği kendi tecrübelerinden...
Bu tetikçilikten ve ispiyonculuktan sabıkalı “atak” çocuk baktım dün bana bulaşmış...
Ben Bursa Başkanı İbrahim Yazıcı ve Beşiktaş Futbol Şubesi Sorumlusu Serdal Adalı’yla birlikte oturuyormuşum, da “bu ilginç bir buluşmaymış...”
Bu zavallı “atak” arkadaşa tetikçiliği ve ispiyonculuğu bırakıp biraz gazetecilik öğrenmesini tavsiye edeceğim...
Bak patron tetikçisi ve patron ispiyoncusu arkadaş:
Benim haftanın 2-3 günü bir öğle üzeri, kaç kulüp başkanı, idarecisi, Federasyon yöneticisi, başkanı ile bir arada olduğumu söylesem, dudağın uçuklar...
Gazetecilik hayatın içinde yapılır, insanlarla görüşerek...
Ben bir gün Adnan Polat’layım, diğer gün Aziz Yıldırım’la konuşuyorum, bir başka gün Yıldırım Demirören, başka günlerde de Ali İpek, İbrahim Kızıl, İbrahim Yazıcı, Levent Kızıl, Haldun Üstüner, Mahmut Özgener, Serdal Adalı, Neşet Yalçın, Cihan Kamer, Şekip Mosturoğlu ya da bir başkası...
***
Benim hayatımı değil yaşayarak, gözlerinle takip etmekte zorlanırsın sen...
En zavallısı da ne biliyor musun?..
Bunca isimle haftanın bunca günü beraber olurken, gerçekten de Bursa Başkanı dostum İbrahim Yazıcı ve Serdal Adalı’yla oturmuş da olabilirdik...
Ama öyle bir “oturma” bile olmadı...
Tesadüfen bile bir araya gelmedik...
İnsanda biraz “ar” olur...
Bir oturur düşünür ben ne yapıyorum diye...
Ama senden bunu beklemek imkânsız...
Sana hayatlarında hep yardım etmiş en can dostlarına etmiş olduğun laflar, “bir utanç belgesi olarak” kitap sayfalarında duruyor hâlâ...
Yürü git başımdan daha fazla kaşınmadan!..
***
HALİL BEZMEN’İN “KENDİNE İTİRAFLARI”
Çetin Altan birkaç yazısında “Çok değerli ve birikimli bir dost” demişti Halil Bezmen için...
On bir yaşında İsviçre’ye okumaya gitmiş, beş dili ana dili gibi bilen bir mühendisti Bezmen...
Türkiye’nin sayılı zenginlerinden olan bir ailenin çocuğuydu ve Mensucat Sanayi’nin 30 yıl başındaydı...
Sonra düşüş yıllarını iflasları, borçlanmaları ve Amerika’ya gidişini izledik...
Uğur Dündar’ın Amerika’daki evinden çekim yaparken, meydana gelen kavga, bıçaklı kovma olaylarıyla hafızalara kazındı...
***
Sonra sessiz sedasız Türkiye’ye döndü...
Onu fizyoterapist bir arkadaşımın ofisinde “saçlarını at kuyruğu yapmış” bilge bir edayla gördüğümde, yaşamında çok değişin değişmiş olduğunu anladım...
Belli ki artık görüntüyle değil, özle ilgileniyordu...
“Güç savaşlarının” sanallığını kavramış, bilge bir düyanın kapılarını aralamıştı...
“Reha Muhtar’a Sevgiyle” diye gönderdiği son kitabı “Kendime İtiraflarım...” adını taşıyor...
Kitabın arkasında, hayatta sanal güçleri matah bir şey zanneden “zavallılar” için çok ilginç satırlar var...
“Çoktan beri değerli, ama daha az önemli biri olmaya çalışıyorum” diyor...
Değerli olmakla “önemli” olmak aynı şeyler değil çünkü...
“Haklısın korkuyorum” diyor, “Yeni baştan bir hayat kurdum... Hem başarılıyım hem mutluyum... Bunu kaybetmekten çekiniyorum... Görmüyor musun ki bir mucize olmuş ve kötülüklerden iyilikler doğmuş...”
Gündelik borsa türü inişli çıkışlı sanal ilişkilerle her gün yeni biri, yeni bir başarı, yeni bir kendini gösterme gayreti sarmalında beyhude çabalar altında ezilenlerin, üstünde düşünmeleri gereken ne önemli bir gerçek söylediği...
***
“Birçok fakirlik çeşidi vardır...
Ama tek gerçek fakirlik seçeneksizliktir...” diyor Halil Bezmen “Kendine İtiraflarda...”
Esas kimse için inandırıcılığı kalmayan zavallılar için bir sözü var ki, iyi düşünmeli herkes:
“Her şey gibi çare de biter... Kimsenin bize artık inanmadığını gördüğümüzde, çıkmaz sokağın dibine vardık demektir...”
“Erotizmle aşkın birleştiği noktada cennetin olduğu söylenir” lafı kitabın en önemli incilerinden biri...
Ve çarpıcı bir yorum:
“Bütün dünyada binlerce yıldır evlilikler, maddi çıkarların, politikaların ve güç mücadelelerinin sonucu olan birer kontrattan başka bir şey değildir...”
Bu hafta Halil Bezmen’in kitabının içine bir kez daha gömülmek geliyor içimden...
Hayatın gizemini ortaya çıkartabilecek bilgeliği yeniden keşfedebilmek için...
Reha Muhtar/Vatan