Terör “AKP-CHP Koalisyonu”nu zorlamak için mi aniden tırmandırıldı?
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, terörün hızlı yükselişinin arkasındaki güncel siyasi nedeni yazdı…
Türkiye neredeyse 50 yıldır muhtelif isimler altında çeşitli maskeler takmış (Sağ, sol, etnik, mezhepsel, dinsel, vb) yoğun bir terör saldırısı altında. Dönem dönem azan dönem dönem yatışır gibi duran ama hiç bitmeyen bir durum bu. Bu uğurda binlerce vatandaşımızı terör saldırılarına kurban verdik.
Bu anlamda Türkiye her daim bir “terör ülkesi” olagelmiştir. Gerek devlet gerek toplum olarak bu konuda o kadar “deneyim” kazanmamıza rağmen (Halen aynı noktada dolanıp durmamız hayrete şayan bir durumdur!) bir türlü fasit daireyi nedense kıramıyoruz. Bu bakımdan terör için hayli mümbit topraklardayız denebilir!
Zaten hemen herkesin bu ülke sınırları içinde terör yapmak için bir “meşrulaştırıcı bahanesi” vardır. O nedenle her terör biçimi kendisine önce belli bir söylem geliştirir. Yani ki eldeki malzeme her daim boldur. Bunun çoğu kurgusal hatta yarı-mitolojiktir. İsteyen inanabilir!
Kaldı ki terör “sırf terör olsun, ortalık kan gölüne çevrilsin” diye de yapılmaz. En “psikopat ruhlu terörist” bile böyle düşünmez. Terörün her daim perdelenmiş siyasi bir hedefi vardır. Tersi ancak terörü uygulayan, elinde tabanca, bomba, kalaşnikof bulunan sıradan ve kullanılan “militan”ın algı dünyasından böyledir. O herhangi bir inanışın “şehidi” veya “kurtarıcısı” olduğuna inanır. Bu uğurda kendisini “cesurca” feda edebilir. Gerçekte ise kim için ölündüğünü kim bilebilir?
Oysa her terör, terörü uygulayanların dışında bir “mekanizma” tarafından beslenir ve tasarlanır. O mekanizmada terör sadece bir “adım”, bir “hamle” ve bir “yöntem”dir. Sonuç aldığı müddetçe verdiği zarar, yarattığı yıkım, saldığı acı önemli değildir. Önemli olan terör sonucu hedeflenen / planlanan siyasi beklentiyle uyumlu bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Bu “istenen” dir. Terör onun için sadece “araç”tır. O yüzden gerçek analizciler bu konuda fazla köşeli ve hamaset dolu laflardan kaçınmalıdırlar.
Şüphesiz bu siyasi beklentiler dönemine, konjonktürüne, yakın, orta ve uzun vadedeki hesaplara, devleti, toplumu, siyaset kurumunu yönlendirme, vb amacına bağlı olarak çoklukla değişebilir. Savaş nasıl siyasetin ordular eliyle daha üst yoğunlukta sürdürülmesiyse terör de siyasetin küçük-militan birlikler eliyle sürdürülmesidir. Ne var ki onun perde gerisi genelkurmayı birtakım gizli servisler eliyle yürütülür. Örneğin 12 Eylül öncesi “kontrollü iç savaş” şeklindeki tüm topluma yaygın terör bir “darbe hesabı” na endeksliydi. Savaşan, ölen tarafların bunun farkında olması bile gerekmezdi. Öyle de oldu. Jetonlar düştüğünde iş işten geçmişti!
Muhakkak ki böylesi uzun dönemli hesapları olan terör tipleri olduğu gibi çok anlık, çabuk siyasi sonuç almak için tırmandırılan “terör dalgaları” ya da tipleri de olabilir. Burada kısa vadeli gelişmeleri hemen etkileme amacı güdülmüştür. (Toplumsal psikoloji ve kanaatleri değiştirme, yönlendirme, baskılama, siyasi gelişmelerin yatağını kaydırma, partileri etkileme, vb) Buradaki “algı inşası” o gün için “bir şeyin yapılmasının gerekli olduğuna” herkesin ikna edilmesi ya da mecburi tutulması olabilir.
SON TERÖR DALGASI GİDEREK DEVREDEN ÇIKAN AKP-CHP KOALİSYONU İHTİMALİNİ YENİDEN CANLANDIRMAK İÇİN Mİ?
Örneğin bugünkü terör çıkmaza girme işaretleri veren AKP-CHP “koalisyon görüşmeleri” ni etkileme amacı gütmüşe benzemektedir. (Ne ilginç, dün tam koalisyon pazarlığı vardı ki terör birdenbire coştu!) Muhtemelen kilitlenecek ve “erken seçim” ihtimaline kapı aralayacak bu görüşmeler tekrar ertelendi ve tekrar bir değerlendirme yapılması ihtiyacı baş gösterdi. Bu koalisyon için yeni bir ihtimal ve umut demektir!
Bunu sağlayan ise aniden tırmanan terördür. Böylelikle görüşmeleri şeklen yürüten ve bu işte pek de gönüllü olmayan partilerde şu zorlama kanaat oluşturulmuştur; “Ülke bu şartlar altında hükümetsiz kalamaz. Memleket zor durumda, üçe beşe bakmadan, elimizi taşın altına koyalım. Ayrıntıları bırakıp biran önce anlaşalım. Vatan bizden bu hassasiyeti bekliyor.” Eğer böyle neticelenirse toplum da “Bravo, ne sorumlu partilermiş…” diyeceklerdir. Kendi tabanlarındaki en karşı olanlar bile fazla ses çıkartamayacaktır. Onlara da “Memleket ateş çemberinde iken siz halen bozgunculuk mu yapıyorsunuz?” denilerek susturulacaktır. Kısaca kimsenin itiraza mecali kalmayacaktır!
Hatta muhalefet partilerinin (Ardında kendilerine göre başka siyasi hesaplar yatsa da) böylesi bir durumu destekleyecekleri, fazla sorun çıkarmayacakları bile söylenebilir. Nitekim MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin ilk beyanatı aşağı yukarı bu yöndedir.
Bahçeli “AKP ile CHP’nin masayı devirmek için bahane araması siyasi sorumsuzluk örneğidir. Ülkemiz hızla kanlı bir iç savaşa doğru sürükleniyor” diye konuşurken ülkedeki gelişmelerin vahim bir sınıra dayandığını” belirterek “Kısaca AKP-CHP koalisyon hükümeti bu hafta içinde mutlaka kurulmalı, Türkiye artık nefes almalıdır. AKP ile CHP bir hükümet kurmak durumundadır. Millet ve devlet bekasının aşırı ve anormal ölçülerde tehdit ve tehlikelere maruz kaldığı bugünkü ortamda, hiçbir parti siyasi ikbal ve seçim hesabına odaklanamayacaktır. Nitekim Türkiye’nin erken seçim gündemi artık tedavülden kalkmış ve ikinci plana düşmüştür.”
Şüphesiz bizim tam hesap edemediğimiz yanlar ve tam göremediğimiz ilave unsurlar da olabilir. Ancak tırmanan terörün en dolaysız sonucu bir AKP-CHP hükümetinin zorlanması hatta kurulması yönündedir. Sanki birileri rotanın o yöne kırılması için “ufak bir fırtına” çıkarmışlardır!
Bu illâ “kötü veya yanlış bir seçenektir” diyemeyiz ama belli siyasi hesaplar üzerine oturduğu ortada, kimi çevrelerce istenilip, desteklendiği açıktır. (Eğer tersi bir psikoloji oluşsaydı bu kez “istemeyenlerce yapıldı” diyebilirdik ama oluşmadı.) O zaman bu terör “AKP-CHP koalisyonu” isteyenler çevrelerce tasarlanmış veya teşvik edilmiş, onların işine yarar demektir.
Bu aynı zamanda “Tek başına AKP iktidarı”nı devreden çıkartacak, “Erken seçim” seçeneğini işlevsizleştirecek ve Erdoğan’ı yeniden ve daha da zora sokacak (Davutoğlu’nun da yerini sağlamlaştıracak) bir durumun zorlanması anlamına gelir. “İktidar satrancı” nın hamleleri sürüyor!
Uluslar arası planda ise küresel sermaye kanadına denk düşen ve bizde belli iş çevrelerinin istediği bu seçenek -tam devreden çıkmak üzereyken- bizzat terör eliyle, adeta “suni teneffüs yaptırılarak” yeniden hayatiyet kazanmıştır. Şayet diğer taraf da başka ve sürpriz karşı-hamleler yapmaz ise önümüzdeki yakın günlerde birden “AKP-CHP Koalisyonu” kimileri için “Şaşırtıcı” bir gerçek haline gelebilir.
Bilemiyorum; bu da varlığını “terör baskısı” na borçlu enteresan bir hükümet olur tabii ki!...
Tuhaf ve çelişik olabilir ama bu kez terör her zamankinin aksine (Hemen “İstikrarsızlık için yapılıyor” klişesini tekrarlayan papağan analistlere duyurulur!) “siyasi istikrar” (!) için yapılıyor olabilir mi acaba?
OKURLARA NOT: Bir haftalık kısa bir tatile çıkıyorum. Dönünce yeni analizlerle görüşmek umuduyla…
11.08. 2015.
atillaakar@gmail.com
Bu anlamda Türkiye her daim bir “terör ülkesi” olagelmiştir. Gerek devlet gerek toplum olarak bu konuda o kadar “deneyim” kazanmamıza rağmen (Halen aynı noktada dolanıp durmamız hayrete şayan bir durumdur!) bir türlü fasit daireyi nedense kıramıyoruz. Bu bakımdan terör için hayli mümbit topraklardayız denebilir!
Zaten hemen herkesin bu ülke sınırları içinde terör yapmak için bir “meşrulaştırıcı bahanesi” vardır. O nedenle her terör biçimi kendisine önce belli bir söylem geliştirir. Yani ki eldeki malzeme her daim boldur. Bunun çoğu kurgusal hatta yarı-mitolojiktir. İsteyen inanabilir!
Kaldı ki terör “sırf terör olsun, ortalık kan gölüne çevrilsin” diye de yapılmaz. En “psikopat ruhlu terörist” bile böyle düşünmez. Terörün her daim perdelenmiş siyasi bir hedefi vardır. Tersi ancak terörü uygulayan, elinde tabanca, bomba, kalaşnikof bulunan sıradan ve kullanılan “militan”ın algı dünyasından böyledir. O herhangi bir inanışın “şehidi” veya “kurtarıcısı” olduğuna inanır. Bu uğurda kendisini “cesurca” feda edebilir. Gerçekte ise kim için ölündüğünü kim bilebilir?
Oysa her terör, terörü uygulayanların dışında bir “mekanizma” tarafından beslenir ve tasarlanır. O mekanizmada terör sadece bir “adım”, bir “hamle” ve bir “yöntem”dir. Sonuç aldığı müddetçe verdiği zarar, yarattığı yıkım, saldığı acı önemli değildir. Önemli olan terör sonucu hedeflenen / planlanan siyasi beklentiyle uyumlu bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Bu “istenen” dir. Terör onun için sadece “araç”tır. O yüzden gerçek analizciler bu konuda fazla köşeli ve hamaset dolu laflardan kaçınmalıdırlar.
Şüphesiz bu siyasi beklentiler dönemine, konjonktürüne, yakın, orta ve uzun vadedeki hesaplara, devleti, toplumu, siyaset kurumunu yönlendirme, vb amacına bağlı olarak çoklukla değişebilir. Savaş nasıl siyasetin ordular eliyle daha üst yoğunlukta sürdürülmesiyse terör de siyasetin küçük-militan birlikler eliyle sürdürülmesidir. Ne var ki onun perde gerisi genelkurmayı birtakım gizli servisler eliyle yürütülür. Örneğin 12 Eylül öncesi “kontrollü iç savaş” şeklindeki tüm topluma yaygın terör bir “darbe hesabı” na endeksliydi. Savaşan, ölen tarafların bunun farkında olması bile gerekmezdi. Öyle de oldu. Jetonlar düştüğünde iş işten geçmişti!
Muhakkak ki böylesi uzun dönemli hesapları olan terör tipleri olduğu gibi çok anlık, çabuk siyasi sonuç almak için tırmandırılan “terör dalgaları” ya da tipleri de olabilir. Burada kısa vadeli gelişmeleri hemen etkileme amacı güdülmüştür. (Toplumsal psikoloji ve kanaatleri değiştirme, yönlendirme, baskılama, siyasi gelişmelerin yatağını kaydırma, partileri etkileme, vb) Buradaki “algı inşası” o gün için “bir şeyin yapılmasının gerekli olduğuna” herkesin ikna edilmesi ya da mecburi tutulması olabilir.
SON TERÖR DALGASI GİDEREK DEVREDEN ÇIKAN AKP-CHP KOALİSYONU İHTİMALİNİ YENİDEN CANLANDIRMAK İÇİN Mİ?
Örneğin bugünkü terör çıkmaza girme işaretleri veren AKP-CHP “koalisyon görüşmeleri” ni etkileme amacı gütmüşe benzemektedir. (Ne ilginç, dün tam koalisyon pazarlığı vardı ki terör birdenbire coştu!) Muhtemelen kilitlenecek ve “erken seçim” ihtimaline kapı aralayacak bu görüşmeler tekrar ertelendi ve tekrar bir değerlendirme yapılması ihtiyacı baş gösterdi. Bu koalisyon için yeni bir ihtimal ve umut demektir!
Bunu sağlayan ise aniden tırmanan terördür. Böylelikle görüşmeleri şeklen yürüten ve bu işte pek de gönüllü olmayan partilerde şu zorlama kanaat oluşturulmuştur; “Ülke bu şartlar altında hükümetsiz kalamaz. Memleket zor durumda, üçe beşe bakmadan, elimizi taşın altına koyalım. Ayrıntıları bırakıp biran önce anlaşalım. Vatan bizden bu hassasiyeti bekliyor.” Eğer böyle neticelenirse toplum da “Bravo, ne sorumlu partilermiş…” diyeceklerdir. Kendi tabanlarındaki en karşı olanlar bile fazla ses çıkartamayacaktır. Onlara da “Memleket ateş çemberinde iken siz halen bozgunculuk mu yapıyorsunuz?” denilerek susturulacaktır. Kısaca kimsenin itiraza mecali kalmayacaktır!
Hatta muhalefet partilerinin (Ardında kendilerine göre başka siyasi hesaplar yatsa da) böylesi bir durumu destekleyecekleri, fazla sorun çıkarmayacakları bile söylenebilir. Nitekim MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin ilk beyanatı aşağı yukarı bu yöndedir.
Bahçeli “AKP ile CHP’nin masayı devirmek için bahane araması siyasi sorumsuzluk örneğidir. Ülkemiz hızla kanlı bir iç savaşa doğru sürükleniyor” diye konuşurken ülkedeki gelişmelerin vahim bir sınıra dayandığını” belirterek “Kısaca AKP-CHP koalisyon hükümeti bu hafta içinde mutlaka kurulmalı, Türkiye artık nefes almalıdır. AKP ile CHP bir hükümet kurmak durumundadır. Millet ve devlet bekasının aşırı ve anormal ölçülerde tehdit ve tehlikelere maruz kaldığı bugünkü ortamda, hiçbir parti siyasi ikbal ve seçim hesabına odaklanamayacaktır. Nitekim Türkiye’nin erken seçim gündemi artık tedavülden kalkmış ve ikinci plana düşmüştür.”
Şüphesiz bizim tam hesap edemediğimiz yanlar ve tam göremediğimiz ilave unsurlar da olabilir. Ancak tırmanan terörün en dolaysız sonucu bir AKP-CHP hükümetinin zorlanması hatta kurulması yönündedir. Sanki birileri rotanın o yöne kırılması için “ufak bir fırtına” çıkarmışlardır!
Bu illâ “kötü veya yanlış bir seçenektir” diyemeyiz ama belli siyasi hesaplar üzerine oturduğu ortada, kimi çevrelerce istenilip, desteklendiği açıktır. (Eğer tersi bir psikoloji oluşsaydı bu kez “istemeyenlerce yapıldı” diyebilirdik ama oluşmadı.) O zaman bu terör “AKP-CHP koalisyonu” isteyenler çevrelerce tasarlanmış veya teşvik edilmiş, onların işine yarar demektir.
Bu aynı zamanda “Tek başına AKP iktidarı”nı devreden çıkartacak, “Erken seçim” seçeneğini işlevsizleştirecek ve Erdoğan’ı yeniden ve daha da zora sokacak (Davutoğlu’nun da yerini sağlamlaştıracak) bir durumun zorlanması anlamına gelir. “İktidar satrancı” nın hamleleri sürüyor!
Uluslar arası planda ise küresel sermaye kanadına denk düşen ve bizde belli iş çevrelerinin istediği bu seçenek -tam devreden çıkmak üzereyken- bizzat terör eliyle, adeta “suni teneffüs yaptırılarak” yeniden hayatiyet kazanmıştır. Şayet diğer taraf da başka ve sürpriz karşı-hamleler yapmaz ise önümüzdeki yakın günlerde birden “AKP-CHP Koalisyonu” kimileri için “Şaşırtıcı” bir gerçek haline gelebilir.
Bilemiyorum; bu da varlığını “terör baskısı” na borçlu enteresan bir hükümet olur tabii ki!...
Tuhaf ve çelişik olabilir ama bu kez terör her zamankinin aksine (Hemen “İstikrarsızlık için yapılıyor” klişesini tekrarlayan papağan analistlere duyurulur!) “siyasi istikrar” (!) için yapılıyor olabilir mi acaba?
OKURLARA NOT: Bir haftalık kısa bir tatile çıkıyorum. Dönünce yeni analizlerle görüşmek umuduyla…
11.08. 2015.
atillaakar@gmail.com