Televizyonculuk Tarihinin En Garip 'kuruluş' Hikayesi!

VAROL ERSOY varol.ersoy@medyaradar.com
El Cezire Televizyonu’nun Türkiye’de Türkçe yayın yapma kararı almasının üzerinden tam üç buçuk yıl geçti. Amaç “El Cezire Türk” markasıyla Orta Asya’yı, Balkanlar’ı ve Anadolu’nun tamamını kapsayan yeni bir izleyici kitlesine ulaşmaktı.
Böylece “Türkçe” konuşan yaklaşık 200 milyon kişilik yeni bir “izleyici” kitlesi hedef alınıyordu.
Kanal, bu üç buçuk yılda çok ciddi adımlar attı. Yönetimdeki isimlerden edindiğimiz bilgilere göre 100 milyon dolardan fazla para harcandı.
Genel Yayın Yönetmenliği’ne deneyimli bir haberci olan Gürkan Zengin getirildi. Gürkan Zengin, CNN Türk’teki çalışma arkadaşlarının ve NTV’nin o günlerdeki deneyimli kadrosunun önemli bir bölümünü kanala transfer etti. Bu arada Cine 5’in karasal yayın hakları da TMSF’den ihale yoluyla elde edildi. Ve son olarak kanal için Topkapı’da büyük bir bina satın alındı.
Şu anda idari personel dahil yaklaşık 100 kişi her ay düzenli olarak maaşlarını alıyor, işe gidip geliyor… Üstelik çalışanlara ödenen maaşlar ve tanınan sosyal haklar, diğer haber kanallarındaki meslektaşlarını kıskandıracak düzeyde…
Kameramanlar sanki yayın yapılıyor gibi her gün “habere” gidiyor, muhabirler haberlerini yazıyor, sunumlarını yapıyor, montaj ekipleri karınca gibi çalışıyor; ama…
El Cezire Türk, her nedense bir türlü yayına başlamıyor!
Türkiye’deki çalışanların yaptığı haberlerin “uluslararası öneme sahip olanları”, El Cezire’ye servis ediliyor, bölgedeki olaylar ve gelişmeler El Cezire adına izleniyor; ama yayına başlanmıyor.
***
Merkezi Katar'ın Doha kentinde bulunan “El Cezire”, Arapça’da “ada” anlamına geliyor.
Katar Emiri Şeyh Hamid bin Halife el Thani’nin 150 milyon dolarlık mali desteğiyle 1996’nın sonlarına doğru kuruldu. İlk olarak yalnızca Arap dünyasına ilişkin güncel haberlerle yayına başladı. Sonradan bünyesine birçok tematik kanal eklendi.
Körfez Savaşı sırasında yaptığı yayınlarla dikkatleri çekti.
Ama asıl ününü, El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in video görüntülerini ve açıklamalarını yayınlayarak elde etti.
2001 yılında ABD’nin ikiz kulelerine yapılan 11 Eylül saldırılarının ardından dünya çapında üne kavuştu.
Kanalın uydu aracılığıyla Orta Doğu’da izlenebiliyor olması Arap Baharı’nı körükledi. El Cezire’nin yayına başlamasından önce Orta Doğu’da ve Arap ülkelerinde devletlerin sansürlediği televizyon kanalları dışında hiçbir kanal izlenemezken, El Cezire’nin yayına başlamasıyla birlikte televizyon dünyasına ifade özgürlüğü geldi.
Kanalın şu andaki en önemli finansörü hâlâ Katar Emiri… Her yıl kanala önemli bir miktarda mali destek sağlamaya devam ediyor.
***
Peki; böylesine güçlü mali olanaklara sahip olan El Cezire, hiçbir eksiği kalmamasına karşın Türkiye’de neden yayın hayatına başlamıyor?
Bu sorunun yanıtı kimilerine göre cemaatlerle, kimilerine göre de iktidarla yaşanan tatsızlıklar…
Fakat gerekçe ne olursa olsun; insan sormadan edemiyor:
Kim, neden her ay 2 milyon dolar gibi bir parayı havaya savurur?
İşte bu ikinci sorunun yanıtını, Türkiye’deki El Cezire yetkilileri dahil hiç kimse bilmiyor ve zaten yaşadıklarına en çok onlar şaşırıyor.
Yanıtı bilinmeyen bir diğer soru da kanalın ne zaman yayına geçeceği…
Çalışanlar bile bu konuda artık o kadar umutsuz ki; “Dünyada meslek hayatını hep yayına hazırlanarak ama asla yayın yapmadan emeklilikle sonuçlandıran ilk televizyoncular biz olacağız” diye espri yapıyorlar.
Zaten bu arada üç yılı aşkın süredir kanalda çalışan bazı isimler, arada geçen sürede emekliliğe hak kazanmış durumda…
Bakalım bu “gariplik” ne zaman bitecek ve arkadaşlarımızı El Cezire Türk ekranında ne zaman görmeye başlayacağız?

VAROL ERSOY
Tüm yazılarını göster