"TELEVİZYON DEĞİL,TAM BİR KORKU İMPARATORLUĞU!.." HABERTÜRK'TE NELER OLUYOR? YAPRAK DÖKÜMÜ'NDE SIRA HANGİ İSİMDE?

Bir süredir içimden gelen ses 'Yaz şunu' diyor.Haksız, yersiz bir ses de değil hani.Malzeme bol, olay çok...

Habertürk'te neler oluyor?


Bir süredir içimden gelen ses 'Yaz şunu' diyor. Haksız, yersiz bir ses de değil hani.


Malzeme bol, olay çok...


Erteledim, erteledim ama şu Marketing Türkiye röportajı, Saba Tümer açıklamaları, Pelin Batu-Nagehan Alçı'nın vedası, Özge Uzun meselesi üst üste gelince dayanamadım.


Hem sadece bu isimler de değil...


'Habertürk kadınları' arasında sayılan, ancak akıbetleri belli olmayan İclal Aydın ve Sevim Gözay da vardı işin içinde.


Kapıdan son anda döndürülen Ahu Özyurt da...


Verdiği röportajda 'içeri'de yaşananları cesurca anlatan Özlem Gürses'i de unutmamak lazım.


Bu adamın kadınlarla bir sorunu mu var kuzum?


Yiğit Bulut'tan bahsediyorum.


Habertürk'e geldiği günden beri sürekli sorunlar yaşatan Yiğit Bulut'tan.


Kanal çalışanları bezmiş.


Sokakta karşılaştığım Habertürk çalışanı meslektaşlarıma, 'İşler nasıl?' sorusunu sormaya çekinir oldum.


Hepsi tedirgin...


Kısık sesle 'Ah biliyorsun başımızda Yiğit Bulut var' diye yakınıyorlar.


Yahu neler oluyor o kanalda?


***


Hemen neler olduğuna, neler yaşandığına bir bakalım:


- Özge Uzun diye bir marka yaratılıyor. Kendi yarattıkları markadan rahatsız olup kadını dibe çekmeye çalışıyorlar. Elden kaçtı bir...


- İclal Aydın ve Sevim Gözay'la anlaşıyorlar. Ne istedikleri, ne bekledikleri belli olmadan 'Başka bir program yapalım sizlerle' diyerek yolları ayırıyorlar. Elden kaçtı iki ve üç...


- Pelin Batu ve Nagehan Alçı'ya program yaptırmaya başlıyorlar. Ancak o kadar müdahale edip, o kadar rahatsız ediyorlar ki elden kaçıyor dört ve beş...


- Özlem Gürses de dayanamayanlardan. Elden kaçtı altı...


Sonuncusu en komiği...


Yiğit Bulut daha yönetime gelmeden başka kanala transfer olan Saba Tümer için 'İyi ki gitti yoksa ben onu da elden kaçıracaktım' açıklamaları yapıyor.


***


Bu kadınların hepsi de tanınan bilinen isimler.


Hepsiyle sorun yaşandı.


İyi, kötü bir şekilde yollar ayrıldı.


Şimdi kanalın içinden alınan bilgilere dönelim.


Kanaldaki 'tuhaf Yiğit Bulut talepleri' şöyle anlatılıyor:


- Dekolte giyilecek. Kadının kadınlığı ekrana yansıyacak.


- Siyaset, ciddi konu konuşulmayacak. Magazin kavgaları, polemikler, stüdyo terklerine ağırlık verilecek.


- Yayına bir saat kala 'Hayır ben o konuğu istemiyorum. Derhal iptal et' dendiğinde neden sorgulanmayacak.


- İptal ettirilen konuk, ertesi gün Yiğit Bulut'un programında görülünce hiç ses çıkarılmayacak.


- Agresif tavırlara, hakaretamiz sözlere, küçümsemelere katlanılacak.


- Yayın yönetmeninin şahsi ilişkilerine göre konuk listesi belirlenecek.


- Kadınlığa dair bel altı esprilere gülünecek.


- 'Bu kanalda tek reytingi olan, tek başarılı kişi Yiğit Bulut'tur, onun dışında hepimiz bir hiçiz' mantığı benimsenecek.


- Odasındaki televizyondan yayını izleyen Yiğit Bulut'un aniden sıkılıp programı yarıda kestirmesine katlanılacak.


- 'Yayın çok iyiydi de esas göğüs çatalının görünmesi mükemmel oldu' yorumundan mutlu olunacak.


- Doğan Grubu'ndan kimse beğenilmeyecek.


- Faşizan tavırlar makul karşılanacak.


***


Habertürk böyle yönetiliyor işte...


Ama olan ekran yüzlerine oluyor.


Çünkü onların özellikle konuklar üzerinden yaşadıkları sıkıntı ciddi boyutta...


Nasıl olmasın? Sık sık 'şu yasaklı / bu yasaklı' diye yeni isimler listeye katılıyor.


Bu yasak listesinin her gün değişmesi yüzünden fıkra gibi olaylar da yaşanıyor:


Mesela o yasak listesinde adı olduğunu öğrenen bir işadamı, patronun en yakın arkadaşlarından biri olması vesilesiyle bu konuyu 'en tepeye' taşıyor.


Bunun üzerine ortalık karışıyor.


O işadamından 'tüm tepe' tek tek özür dilemek zorunda kalıyor.


***


Son bir bilgi:


Habertürk'te Yiğit Bulut nedeniyle yaşanan bu yaprak dökümüne bir ismin daha katılması bekleniyor.


O da Balçiçek Pamir.


Pamir'in zor dayandığı, her gün yeni bir olay yaşadığı konuşuluyor.


Bulut'un bazen Pamir'in konuklarına el koyduğu yönünde rivayetler dolaşıyor medya kulislerinde.


Evet... Evet...


Aniden iptal edilen programlar, yayında kulağa yapılan baskılar, aniden beklenmedik telefon bağlantılarıyla konukların gerilmesi...


Televizyon değil, tam bir korku imparatorluğu.


Bu korku imparatorluğu öyle bir hal almış ki 'Aman Tuğçe, sakın yazma. Başına dert olur. Takar, yıllarca uğraşır, canını sıkar' uyarıları bitmek bilmiyor.


Neyse... Tablo ortada.


Dayanmak zorunda olan, dayanmak için mücadele eden yola devam ediyor. Ama görünene göre pes eden çoğunlukta...


Bu arada Fatih Altaylı'nın da durumdan oldukça rahatsız olduğu konuşuluyor.


Tuğçe Tatari/AKŞAM