Teğmenlere ağır hakaretler! Nasıl utanmaz bir zihniyettir böyle?

Medyaradar analisti Atilla Akar, kadın teğmenlere yönelik hakarete varan tutumları ele aldı…

ATİLLA AKAR atilla.akar@medyaradar.com

Efendim; siyasetin iyice gerdiği bu ülkede lümpen ve avam bir üslup artık her yana sinmiş bir durumda. İnsanlar artık birbirlerine her tür hakareti etmeyi adeta hak görüyorlar. Hele de hukuk tarafından cezalandırılmayacaklarına dair intiba edinmişlerse. “Nasıl olsa ceza görmem” güveni ön planda…

Hatta bırakın cezalandırılmayı bir cenah tarafından “Aferin”, “bravo” diye alkış almaları dahi mümkün. (Belki de bu yolla birilerinin gözüne girmeyi düşünüyorlardır) Bunların bir kısmı besleme “Trol” ler mi yoksa huyları mı böyle bilinmez. Bilinen tek şey bunların giderek daha fütursuz bir dille sağa sola saldırmaları. Küfrün bini bir para. Yuh yani!..

Kim Bu Zırtapozlar!..

Üstelik karşısındakilerin kadın mı erkek mi ( Hoş neticede fark etmez!) olduğu onlar için önemli değil. Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor. Dillerinin hiçbir ölçüsü, ayarı, sınırı yok. Saygısızlık, edepsizlik temel davranışları. Akılları sıra bir halt yediklerini zannediyorlar. Ağızları adeta birer lâğım çukuru!..

Bu uğurda o kadar berbat hakaretleri göze alabiliyorlar ki davranışlarından hiç umurlarında olmadığı anlaşılıyor. Karşısındakilerin cinsiyeti, yaşı, makam, mevki ve rütbesini önemsemiyorlar bile. Varsa yoksa bir nefret ve kin dalgasını düşman saydıklarının üzerlerine püskürtebilmek. Bu rezillere göre başkalarının şeref, haysiyet ve onurları hiç mühim değil. Kendi seviyesizliklerini bir mikrop gibi her yana bulaştırıyorlar. Tedavisi ve aşısı yok üstelik!..

Nasıl Zehirli Bir Dil Böyle?..

İşte aynı tarz yaklaşımlardan en sonuncusu “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarıyla hafızalara kazınan “Kılıçlı tören” sonrası gündeme oturan ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) ihraç talebi ile Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilen teğmenlerle ilgiliydi.

Söz konusu teğmenlere yönelik ağızların ishal olduğu ve artık bir b.k çukuruna dönüşen sosyal medyada o kadar çirkin saldırılar yapıldı ki insan hayretler içinde kalıyordu. Bilhassa Teğmen Ebru Eroğlu ve kadın teğmenler üzerinde yoğunlaşan söz konusu yılansı nobran dil oldukça rahatsız ediciydi. Kafayı mı yediniz siz?..

“İfade Özgürlüğü” mü?..

Belki daha da kötüsü bu hakaret ve tehditler şikâyet edilmesine rağmen önceleri “İfade özgürlüğü” sayılmış ancak oluşan tepkiler üzerine bu karar kaldırılmıştı. Cumhuriyet Gazetesi yazarı Barış Terkoğlu’nun aktardığı sosyal medya mesajlarında (İnsanın söylemeye dili varmıyor ama) örneğin genç kadın teğmen Ebru Eroğlu için şunlar söyleniyordu: "Bunu insan s***** bile, o kadar çirkin bir Kemalist k*şar ama Kemalist olduğu için tecavüz edebilirim buna."

Ancak hakaretler bununla sınırlı kalmadı. Aynı zamanda dönem birincileri olan üç kadın teğmen Kara Harp Okulu'ndan Ebru Eroğlu, Deniz Harp Okulu'ndan Şeyda Yıldırım ve Hava Harp Okulu'ndan İkra Kuyumcu’ya yönelik daha da utanmazlıklarla dolu yakıştırmalar yapılacaktı. Nitekim bu kişilerden birinde üç kadın teğmen yarı çıplak bir pencereden bakıyor ve üzerinde bir zamanların meşhur genelev sokağı “Zürafa Sokağı” nın sokak tabelası duruyordu. Böylelikle üç kadın teğmene “Hayat kadını” denilmek isteniyordu.

Bir diğerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden mezuniyet diplomasını alan teğmen Ebru Eroğlu fotoğrafının altında “Birazda simit satsınlar. Ya da hayat kadınlığı yapsınlar” denmekteydi. Bir başka montajda ise “Kahpe Ebru Eroğlu Caddesi” yazıyordu. Daha başkaları da olabilir. Bir tür marazi “Linçkültürü” dür bu!..

Etik Boyut Önemli!..

Bu noktadan sonra işin siyasi tartışma boyutuna hiç girmeyeceğim. (İşin o yönlerini olaydan şu veya bu yönde nemalanmak isteyenlere bırakıyorum.) Beni işin etik boyutu daha fazla ilgilendiriyor. Öyle ki birileri sizin tutumunuza çok aykırı bir şeyler söyleyebilir ya da yapabilirler. Haklı veya haksız bundan rahatsız olup tepki de duyabilirsiniz. Kendinizi çok haklı görüp, bir fikri ya da kesimi savunduğunuzu zannedebilirsiniz. (Bunlar gibi kişilerin oturmuş bir fikirleri olduğunu da sanmıyorum) Diğerleri size göre çok kötü de bir şey yapmış olabilirler. Kısaca nefret edebilirsiniz.

Ancak bu size –her kime yapılırsa yapılsın- böylesi hakaretler etme hakkını vermez. Hele de karşınızda kadınlar varsa. Üstelik bu kadınlar –beğenin ya da beğenmeyin- halen üstlerinde şerefli TSK üniforması ve rütbesi taşıyorlarsa. Ettiğiniz küfür ve hakaretler sizin ne kadar basit, seviyesiz ve çapsız şahıslar olduğunuzu ispatlamaktan başka işe yaramaz!..

Biraz edep yahu!..

19.11. 2024

NOT 1: Tabii bu gibi hakaretler ve küfürler başka odaklarca durumu iyice kızıştırmak için operasyonel amaçlı ortaya atılabilir. Ancak işler o kadar çığırından çıktı ve bu zihniyet o kadar revaçta ki buna ihtiyaç kalmadığını da –maalesef- düşünebiliriz!..

NOT 2: Bu konudaki daha ayrıntılı tutumumu merak eden okurlar 09.09. 2024 tarihli sıcağı sıcağına yazdığım “Genç teğmenler krizi tırmanıyor! Teğmenlere ‘kazan kaldıran yeniçeri’ muamelesi mi yapılacak? başlıklı yazıma bakabilirler.

Tüm yazılarını göster