TBMM Genel Kurulu
- "Yardımcı doçentlik" kadrosu yerine "doktor öğretim görevlisi" kadrosunun ihdas edilmesini öngören kanun teklifinin görüşmelerine devam ediliyor- Milli Eğitim Bakanı Yılmaz:- "İstisnasız hangi yardımcı doçente sorarsanız sorun 'bu bizim talebimizdi' diyor. Bu talepler milletvekili olarak bize...
TBMM (AA) - Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, "İstisnasız hangi yardımcı doçente sorarsanız sorun 'bu bizim talebimizdi' diyor. Bu talepler milletvekili olarak bize geldiği gibi halkın oyuyla seçilen Cumhurbaşkanına da geliyor. Herkes vatandaşın sorunlarını yerine getirsin ama Cumhurbaşkanı getirmesin yaklaşımını doğru bulmuyorum." dedi.
TBMM Genel Kurulunda, "yardımcı doçentlik" kadrosu yerine "doktor öğretim görevlisi" kadrosunun ihdas edilmesini öngören kanun teklifinin görüşmelerine devam ediliyor.
Teklif üzerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlayan ve mevcut yardımcı doçent sayısını 35 bin 995 olarak açıklayan Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, bu sayının yasanın çıkmasıyla birlikte doktor ve öğretim üyesi olacağını bildirdi.
Yılmaz, tasarı yasalaştığında eser inceleme araştırmasında başarılı olan adayların üniversiteler arası kurulca sözlü sınava gerek kalmaksızın doçentlik unvanının verileceğini, unvan alınmasıyla birlikte de diğer sürelerin başlayacağına işaret etti. Yılmaz, eski kriterler ışığında eser inceleme araştırmasında başarılı olup, sınavda başarısız olanların güncel doçentlik kriterlerine tabi tutulmayacağını ifade etti.
Bakan Yılmaz, üniversiteler bünyesinde görev yapmakta olan öğretim elemanlarına, doktora eğitimlerini başarıyla tamamlayan ancak öğretim üyesi kadrolarına atanamayan kişi sayısına ilişkin de araştırma görevlisi 3 bin 775, öğretim görevlisi 2 bin 300, okutman 396, eğitim-öğretim planlayıcısı 2, uzman 606, çevirici bir olmak üzere, toplam 7 bin 80 kişinin atanamamış durumda olduğunu kaydetti.
Yardımcı doçentlikten "doktor öğretim görevlisi" kadrosuna geçirilmesinin tenzili rütbe olarak değerlendirilmesinin doğru olmadığını, özlük haklarına ilişkin de iyileştirmelerin daha yüksek olması temennisine kendisinin de katıldığını vurgulayan Yılmaz, "Türkiye'nin ekonomik durumu iyileştikçe, milli gelirden eğitime daha fazla kaynak ayırdıkça bu kadrolara verilen ücretleri de daha iyi duruma getiririz." diye konuştu.
Bakan Yılmaz, teklifin "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın isteği üzerine mi" gündeme geldiğini sorusuna, şu an yardımcı doçent kadrosunda bulunan çalışanları dinlediğini onların da bu düzenlemeden memnun olduğunu söylediklerini belirtti.
Profesörlerin, sınavdan geçmiş olanların ise "böyle bir değişiklik yapılırsa üniversitelerde kalite bakımından geriye gitme olur mu?" şeklinde kaygılarının olduğuna değinen Yılmaz, "Ama istisnasız hangi yardımcı doçente sorarsanız sorun 'bu bizim talebimizdi' diyor. Bu talepler milletvekili olarak bize geldiği gibi halkın oyuyla seçilen Cumhurbaşkanına da geliyor. Herkes vatandaşın sorunlarını yerine getirsin ama Cumhurbaşkanı getirmesin yaklaşımını doğru bulmayorum." değerlendirmesinde bulundu.
Yılmaz, öğretmen atamalarına ilişkin de ülkenin öğretmene ihtiyacının olduğu kadar hakime, polise, hemşireye, sağlıkçıya ihtiyacının bulunduğuna işaret etti.
Devletin planlamasını da bu kapsamda gerçekleştirdiğini vurgulayan Yılmaz, "Devlet bir alanda planlama yapsa diğer alanlardaki hizmet aksayacak. Dolayısıyla sağlıkta da güvenlikte de adalette de eğitimde de hizmet aksamasın istiyoruz. İhtiyaç kapsamında öğretmen ataması yapmamamız hizmetlerin aksadığı anlamına da gelmiyor. Ücretli öğretmenlerimizle bu ihtiyacı gideriyoruz." ifadelerini kullandı.
Öğretmen Strateji Belgesine ilişkin de değerlendirmede bulunan Bakan Yılmaz, strateji belgesinin uzun yıların bir çalışması olduğunu, yüksek planlama kurulu tarafından da onaylandığını söyledi.
Strateji belgesindeki amacın, doğru kimseleri öğretmen olarak göreve başlatmak ve öğretmenin toplum içindeki algısını daha iyi hale getirmek olduğunun altını çizen Yılmaz, "Üç ayak üzerine kurulu amaç kapsamında öğretmenlerimizin kalitesini hizmet içi eğitimlerle daha üst seviyelere çıkarmak da var. Öğretmenimizin kalitesini ne kadar artırırsak eğitimin kalitesini de o derece artırırız." değerlendirmesinde bulundu.
- "İster suçlu, ister suçsuz bunlar bizim vatandaşımız"
Yılmaz, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açığa alınan 500 civarında öğretmenin bulunduğunu, bunun dışında valilikler tarafından açığa alınmış 3 bin öğretmenin olduğunu ifade etti.
İçişleri Bakanlığına konuyla ilgili ricada bulunduğunu anlatan Yılmaz, şöyle devam etti:
"İçişleri Bakanlığımıza rica ettim ve valiliklere talimat verilmesini istedim. Kamudan ilişiğinin kesilmesinin daha uygun olduğu düşünüyorlarsa bunu bize bildirsinler. Ya da 'bu kimselerin kamuda çalışmasında bir sakınca yoktur' diye bize bildirsinler ki hem açıkta olan öğretmene ücret ödüyoruz hem de açıktaki öğretmenin yerine ücretli öğretmen görevlendiriyoruz. Dolayısıyla biz bakanlık bünyesinde bir çalışma yaptık ve valiliklerimizin çalışmasının da neticelenmesini bekliyoruz. Sonuçta ister suçlu, ister suçsuz bunlar bizim vatandaşımız. Hakkını, hukukunu bizim korumamız gerekir diye düşünüyorum. Darbe döneminde bir tsunami vardı ve devletin buna tepki göstermesi normaldi. Şuan yargı yolu açıldı. Yargı ne talimat verirse gereğini yerine getiririz. Hukuk devleti olmanın gereği de budur."
Yılmaz, üniversite öğrencilerine yönelik bir affın söz konusu olmadığını da vurguladı.
- Şeker Fabrikalarının Özelleştirilmesi
Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi konusuna ilişkin de İsmet Yılmaz, devlet yatırımlarının özelleştirilmesine yönelik ertelemelerin, istihdam oluşturması, nüfusu bulunduğu bölgelerde korumasından kaynaklandığını belirtti.
Devletin bir işi yaparken diğer sosyal projeleri de dikkate aldığını vurgulayan Yılmaz, "Özelleştirmeyle alakalı ilgili bakanlıklarımız istihdam ve nüfusun korunması gibi kriterleri dikkate alacaktır." diye konuştu.