TARHAN ERDEM SERT ELEŞTİRDİ! SAYIN ÇİÇEK BU SÖZLER YAKIŞTI MI?

Tarhan Erdem 'Sayın Çiçek, eğer şimdiye kadar yapmamışsa hemen 'Özür dilerim, sözlerimi geri alıyorum' bildirisi yayımlamalıdır' dedi.

İşte Radikal yazarı Tarhan Erdem'in Çiçek'e hem çağrı yapan hem de eleştiren o yazısı...

Sayın Çiçek, bu sözler yakıştı mı?

TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in konuşmasından bazı cümleleri birlikte okumamızı istiyorum: (8 Ağustos, MÜSİAD, Ankara, Gazi Kültür Merkezi, iftar yemeği, Anadolu Ajansı metninden yararlanılmıştır.)
Çiçek neler söyledi?
“Eğer bir ülkede yaşayan insanların devletinden talebi varsa, şikâyeti varsa, beklentisi varsa, bunun yolu kan dökmek, kin kusmak, hayır mübarek günde masum insanları hayattan etmek değil, onların ocaklarına ateş düşürmek değil. Demokratik kanallardan ne talep edecekse onu gelecek talep edecek.
‘Meclise gel’, ‘gelmem’; ‘yemin et’, ‘etmem’ bunu dersen, şunları şunları yapmazsan ‘adam öldürürüm, polis öldürürüm, jandarmayı öldürürüm, masum insanların kanına girerim’ deniyorsa o zaman bu ülkede ne, nasıl yapılacak?
Bugün herkesi üzen terör örgütünün arkasında uluslararası güçler vardır.
Bunu iyi anlayalım. Bu güçler, bunu kullanmak suretiyle Türkiye’de bir kısım sıkıntıları çıkarmaya çalışıyor.
Kan dökenler, kin kusanlar, bu ülkenin hiçbir vatandaşını temsil etmiyor.
Bu nasıl temsildir ki iki yaşındaki çocuğu katlediyor, bu nasıl temsildir ki hamile kadınları katlediyor, bu nasıl temsildir ki yaşlı, eli öpülesi insanları kurşuna diziyor, bu nasıl temsildir ki bir alışveriş merkezinde, bir pazarda bombanın pimini çekiyor, masum bir sürü insanın kanına giriyor? Sonra da bunun önüne ‘barış, demokrasi’ diyor. Bununla da zannediyor ki ‘bu işin üstünü kapatacağım’.
Heyecanımı bağışlayın. Ben siyaset adamıyım ama yaptığım konuşma siyasi bir konuşma değil.”

Konuşmanın tanımı
Sayın Çiçek, eğer şimdiye kadar yapmamışsa, bu yazının devamını okumadan, hemen “Özür dilerim, sözlerimi geri alıyorum” bildirisi yayımlamalıdır!
Bu vahim konuşma iki nedenle yanlıştır; biri konuşanın devlette aldığı görevinin gereklerine aykırı olduğu için; diğeri de içeriği bakımından. Bir de “Söz, sahibinin irfanını aksettirmeli” sözüne aykırılığını da ekleyebilirsiniz.

Çiçek’e yakışmadı
Önce sondan başlayalım: Bu Meclis’in en kıdemli üyelerinden ve bakanlarından olan Sayın Cemil Çiçek, sorunlarımızı iyi bilen ârif bir siyaset insanımızdır. Heyecanına kapılarak söylediği ölçüsüz sözler kendisine hiç yakışmadı; Cemil Bey’den bunları duymamalıydık. Meclis başkanları istediği zaman siyasal sorumluluğunu terk edip, aklına geldiği gibi konuşma özgürlüğüne sahip değildir.
Taşıdığı devlet görevinin gereklerinin usulü bakımından Sayın Çiçek’in konuşmasına bakalım:
Bu konuşmada Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) ele alınmış olduğu, “Yemin et, etmem”, “Sonra da bunun önüne barış, demokrasi diyor” ibarelerinden açıkça anlaşılmaktadır.

Niçin ‘Sayın Başkan’ deniliyor?
Bu partinin Meclis’te grubu vardır, grubu olmasa bile bu partinin milletvekili olan üyeleri vardır. Sayın Cemil Çiçek; BDP üyesi milletvekillerinin, tercihleri gereği olarak veya değil, Meclis’in kabul edilmiş kuralları bakımından, ‘Sayın Başkan’ diye hitap etmek zorunda oldukları bir kişidir. Yönettikleri üyelere karşı her koşul ve durumda, ‘tarafsız’, ‘adaletli’, ‘azınlığı kollayan’ bir anlayış içinde davrandıkları ve bütün kararlarında daima ‘gerçeğin yanında’ bulundukları için milletvekilleri Meclis başkanlarına, ‘Sayın Başkan’ derler. Bütün milletvekilleri, bu özelliklere gerçekten sahip olduklarına ‘inandıkları’ için başkanlarını herkesin ‘saygıdeğer’ görmesini isterler.
Tarihin ve ‘İçtüzük’ün gereği olan bu anlayış ve düşünceler başkanın üyelerle ilişkilerini belirlemektedir. ‘İçtüzük’ün başkanlıkla ilgili kuralları üyeleri değil, başkanları bağlamaktadır! Milletvekilleri ise toplantılarda istedikleri ve meşreplerine uyan biçimde davranacak ve konuşacaklardır.

Partiler arası komisyondan başlayalım
Örneğin yakın gelecekte yeni anayasa hazırlamak için, partiler arası komisyon oluşturulacaktır. Eğer iş ve komisyon ciddiye alınacaksa, o komisyonun ilk toplantısında başkanlık koltuğunda Sayın Çiçek’i göreceğiz. Naklettiğim sözler ortada kalırsa, BDP’liler başkanlarının kendilerini diğer partilerle eşit haklara sahip olarak kabul ettiğine nasıl inanacaklar? Sayın Çiçek BDP adaylarının iki milyon beş yüz bine yakın seçmenin oyunu fiilen almış olduklarını kabul edebilecek mi? İçine sindirebilecek mi? Diğer taraftan, kendilerini çocuk ve ana katili olarak gösteren bir başkanın veya onun vekillerinin yönetimindeki Meclis toplantılarında BDP’nin ve üyelerinin aşırılıkları nasıl önlenecek? Meclis Başkanı’nın, “milletvekilleri bütün milletin vekilidir” ilkesini bilmediğini nasıl iddia edebiliriz?

Sayın Çiçek sözünü geri alsın
Konuşmanın içeriği, biçiminden de vahim! Değerli yazarımız Murat Yetkin ‘Cemil Çiçek ve Kürt Meselesi’ başlıklı dünkü yazısında konuyu çok güzel anlattı; ben konuşmanın içeriğine girmeden, önerimi tekrarlayarak yazımı bitirmek istiyorum: Sayın Çiçek samimiyetle sözlerini geri aldığını belirtmeli ve yurttaşlarından heyecanla söylediklerinin unutulmasını istemelidir.