TARAF'IN TİRAJI BİR GECEDE YÜZDE 20 NASIL ARTTI? HÜRRİYET'İN GÜNAH KEÇİSİ AYŞE ARMAN MI?

Medyaradar'ın sivri kalemi Barbaros Altuğ kafasını kurcalayan "deli sorulara" cevap aradı...

Kafamda deli sorular

Yeni yıla nasıl girdiğimi hatırlamıyorum; ama aniden yataktan kalktığımda aklımdaki tek düşünce ne zamandır Nur Çintay’ın ne yediğini bilmiyor olduğumdu- yazılarından uzak kalmıştım. Hırsla medya sitelerini araştırırken memleketin aslında benim şampanya ve Nur Çintay’in bugün nerde kebap yesek Emre’yle sorunlarından daha ivedi birtakım sorulara cevap aramak zorunda olduğunu keşfettim.

Nasıl yani?

Taraf kurulduğundan beri Allah için sansasyonsa sansasyon haberse haber; taş üstünde taş bırakmadı. Ahmet Altan başta kallavi yazarları, açıkladığı dosyalar, peşine düştüğü kodamanlarla herkesin konuştuğu gazete oldu. Ama tirajı asla ve kat’a 50 binlerin üstüne çıkamadı. Normaldir; Posta hala coğrafyamızın en mutena gazetesi, halk onu istiyor. Seda Sayan’ı, Acun’u falan istediği gibi.

Bunca olaya, yazara, dosyaya rağmen 50 bin tirajını aşamayan Taraf geçen haftalarda ağır bir kayba uğradı. Ahmet Altan gitti, Yasemin Çongar gitti, yazar kadrosunun tamamı nerdeyse gazeteyi bıraktı, istihbarat yavaşladı. Haliyle böyle bir durumda ne olur? Elif Shafak’ın köşküne yani Radikal’e ne olduysa kocacığı başına geçtiğinde o olur; tiraj nerdeyse yarıya düşer, okur bekler bi, bakar falan. Aa yok; birden gazetenin tirajı 60 bine o da yetmedi bu hafta nerdeyse 70 bine dayandı! Ne oldu peki kardeşim? Petrol mü buldu Taraf? Kuponla tek taş mı veriyor? Papermoon’a yemek kuponu mu dağıtıyor Başar Brothers? Niye kimse bu soruları sormuyor? Nasıl oldu da bu tiraj bir gecede pıttadanak yüzde 20 falan arttı? Taraf okurlarının çocukları büyüdü, ayrı eve çıktılar da ayrı gazete mi alıyorlar? Çıldırıcam.

Ellere var da?

Kurallar gazetesi amiral gemi Hürriyet biliyorsunuz benden gayri pek kişinin takılmadığını sandığım etik kurallarını açıklamıştı. Hayır; meğer Faruk Bildirici de takılmış. Ucunu yakarak yazdığı mektupta inşaat mühendisi rolünde reklamlara çıkan Ayşe Arman’a “kızım sana söylüyorum” yoluyla “inşaatlar çökerse ne olacak?” dedi. İyi güzel ama neden sadece Ayşe Arman o zaman?

Kadın pedi senin yağlı yoğurt benim cingillara doyamayan Nil Karaibrahimgil Kelebek’te yazmıyor mu? Şarkı sözü verdiği şarkıcılara “ay aman ne şahanesiniz” yağlamalarına doymayan Onur Baştürk’e ne diyeceğiz aynı yerden? Cengiz Semercioğlu’nun artık sağır sultanın duyduğu hadiselerini hasır altı mı edelim ülkecek?

Ki Ayşe Arman öyle ya da böyle bu yazarcıkların hepsinden daha fazla kendi markasını yaratmış; “Ayşe Arman” olarak pekala da reklamlara çıkabilecek kıvamda (nolucak benim bu ilahi adalet duygum?). Ama anlaşılan Arman bu sıralar Hürriyet’in günah keçisi; ama yemezler. Yani ben bari yemeyeyim bari; ellere varsa puantiye çorcusu kıza da, şarkıcı yağcısı oğlana da bir mektup isterim.

Hedefe adım adım

Mektup deyince Nuray Mert’i anmadan olmaz: zira eski köşeci yeni röportaj-sevici Mert elbette yine durunamadı ve Birgün’de belki yazarım belki de yazmam konulu bir adet daha mektup-röportaj verdi.

“Ay ben ayak sürçmüyorum ki” ile başlayan röportajın sonu aynen şöyle bitiyor “Görüşlerimiz ortaklaşırsa Birgün’de yazmak isterim”. Hürriyet, Radikal, Milliyet’te yazdığında demek tam bir fikir beraberliğinde imiş bu otoyol komplocusu hanımefendi. Daha bu röportajın izi örtülmeden bu sefer televizyona çıktı: Yazcam yazcam tamam dedi. Yollarına güller döktürdü, başından şampanyalar akıtıldı, nihayet Madame Nişantaşı “halk”ın arasına kerhen de olsa inmeye ikna oldu. Ne kadar surer? Bence çok değil.

Bu ne kestin koç ne yedin hiç konulu uzun röportajlar dizisinin tek bir faydası oldu zaten gazete falan okumayan halkımıza; Nuray Mert’i yakinen tanıdılar. Ne alçakgönüllü, ne hatırbilir, ne afra tafrasız ne kaprissiz bir “aydın” olduğunu günbegün keşfettiler.

Darısı diğer gönülsüz halk kahramanlarının, yiğit dizi yazıcılarının başına. Haydi Cihangir’den kopun da gelin aslan demokrasi gazileri, vatan sizden hizmet bekliyor; röportaj olur, kapris olur, gönlünüzden ne koparsa artık.

BARBAROS ALTUĞ