TARAF YAZARINDAN YİĞİT BULUT VE ŞAFAK SEZER'İ ANLAMA KILAVUZU!

Taraf Gazetesi yazarı Ferhat Uludere, gazeteci Yiğit Bulut ve Şafak Sezer'i anlamak için bir kılavuz önerdi!

Şafak Sezer’i anlamak için kılavuz: Mephisto

Müzisyenlerin, oyuncuların, yazarların, ressam ve heykeltıraşların Gezi Parkı Direnişi’ne verdiği destek malumunuz. Başbakan’ın yüzde ellisi dışında kalan, Başbakan tarafından ötekileştirilen hemen hemen herkes bu desteği ayakta alkışladı. Bu isimlerin birçoğu gerçekten samimi duygularla oraya gitti. Haklı olarak İstanbul’da nefes alınabilir bir yerin sermayeye teslim edilmemesini istiyorlardı. Ancak bu arkadaşlarımızın çoğunun patronu, iktidarın bölüştürdüğü pastadan besleniyor ve onlar da o pasta payından kendilerine düşeni alıyordu... Gezi Parkı Direnişi’ne katılırken bunu hiç düşünmemişlerdi bana kalırsa. Çünkü günün ve kalabalığın cezbedici çağrısıydı onları sokağa döken... Ama patronları kızdı onlara ve bazıları Gezi Parkı pişmanlığını yaşıyor şimdi. Durumu nasıl kurtaracaklarının hesaplarını yapıyorlar. Biri el etek öpüp özürler diliyor, diğeri bir protestoyu “hava güzeldi” diyerek ucuzlatmaya, iktidarın istediği kıvama getirmeye çalışıyor.

“Edebiyat ne işe yarar” diye popüler bir soru vardır ya yıllardır cevabı bulunamayan... İşte o sorunun cevabı bugün karşımızda duruyor. Klaus Mann’ın Mephisto adlı romanı bugünün Şafak Sezer’ini Okan Bayülgen’ini anlamak için bir kez daha okunabilir mesela. İktidarın sanatçısı nasıl olur merak mı ediyorsunuz? Buyurun kitap burada ve bakın tarih nasıl tekerrür ediyor. Eminim Klaus Mann’ın anlattıkları ile yaşananlar arasında bir bağ kuracaksınız. Hitler’in sanatçılarını göreceksiniz orada, sanatçıları nasıl kendi yanına aldığını... Bu konuda da belki benzerlikler bulunabilir... Dünyanın her yerinde iktidar nasılsa sanatçısı da öyle oluyor... Bizde imam yalan söylüyor cemaat bu yalanı tekrar ederken kendi kimliğini inkâr ediyor. Kendini komik duruma düşürüyor... Tıpkı Beyaz Tv’deki Şafak Sezer gibi...

Oyunculuğuna zerre kadar itibar etmediğim Şafak Sezer Başbakan’ın elini öpmesinin hemen ardından Beyaz Tv’ye konuk oldu. Kendini bir oyuncu olarak görse bile mesleğini yapamayan, duygularını kontrol edemeyen bir Şafak Sezer vardı ekranda. Belli ki iktidarın istemediği şeyleri söylemekten korkuyordu. Tedirgin olmakta haklıydı aslında, çünkü iktidarın neyi sevip neyi sevmeyeceği bir türlü belli olmuyordu artık. Ama bir şeyler söylemesi gerekiyordu. Çünkü belli ki el öpmekle kendini affettirememişti; Başbakan’ın kulağına söylediğini ekranda da söylemesi istenmişti...

Şafak Sezer programda “Demokrasinin ne olduğunu bilmiyorum” diyordu. Ama hemen sonra kendini Türk milliyetçisi olarak tanımlıyordu. Demokrasinin bile ne olduğunu bilmeyen birinin milliyetçiliğe dair fikrinin olması korkutucu değil mi?

Demokrasinin ne olduğunu bilmeyen biri akıl veriyor herkese... “Herkes kendi işini yapsın” diyor... Sadece politikacı politika yapacakmış ona göre. Sanatçı yaptığı işten başka bir şey yapmayacakmış... Kimse kimsenin işine karışmayacak böylece, “ağabeyim” dediği Başbakan da iktidarını istediği gibi devam ettirecek. Çünkü ağabeyi ondan bunları istiyor... Sen taklitlerini yap yüzde elliyi oyala, diyor. Kendisi diğer yüzde elliyi tomalarla, biber gazıyla, suyla, plastik kurşunla, yetmezse gerçek mermi kullanarak korkutur nasılsa.

Yiğit Bulut nasıl iktidarın istediği gazeteciyi temsil ediyorsa, Şafak Sezer de iktidarın sanatçısının resmi artık bu ülkede. Çünkü gazetecisi de kendini sanatçı diye tanımlayanı da biat etmiş durumda Başbakan’a... Başbakan ne derse onu tekrarlıyorlar... Tıpkı Mephisto’daki gibi...

Ferhat ULUDERE / TARAF