TARAF YAZARINDAN NTV'YE SERT ELEŞTİRİ: ''SALON TELEVİZYONU''

Taraf yazarı Hıdır Geviş, NTV 'nin salon televizyonculuğu alışkanlığını dün de sürdürdüğünü iddia etti..

Salon televizyonu NTV

Diyarbakır’daki Newroz töreni, 40’ına merdiven dayayan bir iç savaşın bittiğinin ilanıydı bir bakıma. Dolayısıyla Türkiye için her şeyden daha önemli bir gündü dün... Abdullah Öcalan’ın Sırrı Süreyya Önder tarafından Türkçe okunan mesajında, bundan böyle silahların değil, siyasetin konuşacağı net bir dille vurgulanıyordu. “Zamanın ruhunu okuyamayan tarihin çöplüğüne gidecek” diyordu Öcalan...

Yepyeni bir Türkiye’nin adımı atıldı dün Diyarbakır’da. Benim için duygu dolu anlardı. Uzaktan milyonun üzerinde kalabalığı izlerken, geride bıraktığımız yılları düşündüm... Ağlamamak zordu... Öyle ya zekâmızı, enerjimizi, zamanımızı, duygularımızı esir alan lanet bir savaşın yükünden kurtuluyorduk nihayet. Bu lanet savaş gencecik insanların hayatlarını elinden almayacak artık.

Ve nihayet bütün Türkiye halkı olarak, gerçek anlamda gün yüzü göreceğiz. Herkes bunun heyecanını yaşıyor... Dün Diyarbakır’da toplanan Kürtler ve televizyon başında onları izleyen Türkler heyecanlıydı. Bu heyecanı sosyal medyada görebildik... Ancak bazı televizyonlarda aynı heyecanı göremedik. Bunların başında da NTV geliyor. Örneğin Habertürk televizyonu başından itibaren bölgeye kilitlendi; farklı isimlerle yaptığı röportajlar, muhabirlerin tek başına sunumları ve bütün bunların miting alanındaki görüntülerle beslenmesi mükemmeldi. Bu açıdan Habertürk televizyonu çalışanlarını tebrik ediyorum. Ancak NTV o kendine özgü salon televizyonculuğu alışkanlığını dün de sürdürdü. Kısa kısa Diyarbakır’a bağlantı yaptı; bir Mete Çubukçu sunum yapıyor, sonra bir bakıyorsunuz Mete Çubukçu’dan görüş alınıyor, tam bir komedi yani. Komedi bitmiyor, Öcalan’ın mesajı okunurken Mete Çubukçu’dan görüş alma olayı devam ediyor, sonra kesip stüdyoya geçiyorlar; hop, Cengiz Çandar çıkıyor karşımıza. Herkesin merak ettiği Öcalan’ın mektubu o an okunuyor ama NTV başka bir telden çalıyor.

Dün sergilediği yayıncılıktan, NTV’nin özgüven eksikliği yaşadığı ve kritik siyasi gelişmeler karşısında ne yapacağına tam karar veremediği anlaşılıyor. Zaten bu televizyonun sokağa, sokaktaki insana, sıcak siyasi gelişmelere karşı bir fobisi var. Belki de sokağın ekranda görüntü kirliliği yaratacağını düşünüyorlardır. O nedenle bu kadar snoplar, o nedenle sürekli stüdyoya kaçıyor, orada kendi akıllarınca riskli olmayan, her kanalda görmekten artık bööğk gelen isimleri ekrana getiriyorlar. İncilerinin dökülmesinden bu kadar çok korkan bir televizyon, kendine haber televizyonu demesin...

Dün bu düşüncelerimi Twitter’da yazdım, destek görünce, NTV, akşama doğru güne günaydın dedi ve normalleşmeye başladı. Umarım haberci refleksleri bizim eleştirilerimize gerek kalmadan tümden geri gelir. Ayrıca olaylara farklı perspektiflerden bakmayı ve farklı yüzleri ekrana çıkarmayı akıl ederler.

Diğer kanallara gelince... CNNTürk’ten Ahu Özyurt Diyarbakır’daydı. CNNTürk bu tecrübeli televizyoncuyu daha iyi kullanabilir, daha sık bağlantı yapabilirdi. TGRT Haber’e gelince... Kanalın başarılı anchormani, yılların gazetecisi Fuat Kozluklu’yu böyle kritik bir günde Diyarbakır’a yollayabilirlerdi; ne iyi olurdu, Fuat oradan neler çıkartırdı kimbilir...

Bir başka nokta da hükümete bir şekilde angaje olan haber kanallarının, Diyarbakır’daki mitinge hükümet kadar ilgi göstermemeleriydi. Oysa bu miting, bu kadar barışçı bira hava içinde geçtiyse, bunda hükümetin payı çok büyük. Mitingin sonuçları da yine hükümet için olumlu anlamlarla yüklü... Ama gelin görün ki sözkonusu kanallar için bu anlamlar çok da anlamlı değilmiş demek ki...

Böylesine büyük bir günde, gazetelerin web siteleri yayıncılık açısından tümden sınıfta kaldı. Taraf’ın web sayfası deseniz hareketsiz bir duvar gibi zaten... İnteraktif ve ânında yayıncılık iddiasındaki büyük gazetelerin web sayfalarına ise bakmaya gerek yoktu. Çünkü sosyal medya, özellikle Twitter oldukça doyurucuydu. Bir kere herkesi bulabildiğiniz bir alan. İkincisi Diyarbakır’a giden gazeteciler, cep telefonundan resimler çekiyor, bilgiler twitliyorlardı... Bir de yurttaş gazetecilerin twitleri vardı tabii... ve bağımız kurum ve kişilerin canlı yayın linkleri, videoları...

Orada ay-yıldızlı bayrak da olmalıydı

Diyarbakır’da, BDP’lilerin konuşma yaptığı sahneye ay-yıldızlı bayrağımızın konulması çok anlamlı olurdu... Öcalan’ın mesajlarına da uygun olurdu bu... Onları izleyen bütün Türkiye’ye de zarif bir jest olurdu, sertlikleri yumuşatır, duyguları okşardı...

Hıdır GEVİŞ / TARAF