TARAF YAZARINDAN İLGİNÇ BİR TEKLİF!
Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu, bugün de ilginç bir teklif ile okurlarının karşısına çıktı.
Taraf gazetesinde haberleriyle kendinden sıkça sözettiren ve kendine ayrılan köşesinde çarpıcı tezlerini kaleme alan Mehmet Baransu, bugün de ilginç bir teklif ile okurlarının karşısına çıktı.
"Benim bir teklifim var" diyen Baransu "Gelin, öyle bir demokratik yasalar yapalım ki, yarın Fethullah Gülen de, Doğu Perinçek de, Abdullah Öcalan da, Nur Serter de, Hizbullah da, başkaları da bu ülkeyi yönettiğinde, vatandaş kimseden korkmadan kanunlara güvenebilsin" diyor.
İşte Baransu’nun "bugün eleştirilen o yasalar Asker, medya, AKP ve CHP eliyle çıkmıştı" diyerek hatırlatmada bulunduğu o yazısından çarpıcı bir bölüm:
Hatırlayacaksınız, Şener ve Şık’ın tutuklanmasıyla bazı gazeteciler kendilerini sokaklara atmış, tutuklamalara karşı eylem yapmıştı. "Dokunan yanar" yalanının ardına sığınarak, bazıları ağzını bantlamış, bazıları da atkıyla ağzını kapama ihtiyacı hissetmişti.
Aslında, düne kadar MİT’e çalışan, askerin kara propagandasını yönettiği gazetede gün gün uygulayan bu isimler, eylemleri ne Nedim için ne de Ahmet için yapmışlardı. Psikolojik operasyon kokan bu tiyatronun perde arkasında, yani kulisinde, sorumluluklarını gizleme çabası vardı. (...)
Bugün şikâyet edilen maddeler, asker, medya, AKP ve CHP’nin eliyle ortaklaşa çıkarılmıştı. Peki, bunda amaçlanan neydi? Yapılan değişikliğin hedefi, Kürtleri, Kürt gazetecileri, aydınları ve de Fethullah Gülen’i, “Silahlı Terör Örgütü” kapsamında içeri tıkmaktı. Askerin bu planı Meclis’ten geçmiş, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer da değişikliği onaylamıştı. Artık, kaşkol, bir metin, hatta kırmızı, yeşil, sarı renkli bir kalem bile “Silahlı Terör Örgütü” kapsamına girebiliyordu.
Yapılan değişikliğin ardından binlerce Kürt, tutuklanıp hapse kondu. Yine bu yasa kapsamında İrticayla Mücadele Eylem Planı gibi onlarca plan asker tarafından devreye sokuldu ve Fethullah Gülen’in evlerine silah konup, hakkında “Silahlı Terör Örgütü” kapsamında soruşturma açılması planlandı.
Bugün siz bakmayın ağzını bantlayıp ortalıkta dolaşanlara. 2005 yılında askerin emriyle, yönettikleri gazetelerde, köşelerinde bu operasyonun neticelenmesi için var güçleriyle çalıştılar. Bu kişilerin, 2005 ve 2006 yılında neler yazdıklarına, neler söylediklerine bakmak yeterli. Arşivler bir adım ötede.
MİT’in ve askerin psikolojik operasyon elemanlarının o gün unuttukları bir nokta vardı. Tıpkı 28 Şubat’ın bin yıl süreceğini düşündükleri gibi. “Keser döndü, sap döndü, gün geldi devran döndü” ve yapmak istedikleri operasyon, kendi çıkarttıkları yasayla kendilerini vurdu. Bugün de ortalıkta ağızlarını bantlayarak, köşelerinden yine yalan bilgiler vererek o günkü operasyonlarını kapamaya çalışmaktan başka dertleri yok.
Bozdağ, önceki gün yasalardaki bu anti-demokratik hükümlerin değiştirileceğini müjdeledi. Benim bir teklifim var. Gelin, öyle bir demokratik yasalar yapalım ki, yarın Fethullah Gülen de, Doğu Perinçek de, Abdullah Öcalan da, Nur Serter de, Hizbullah da, başkaları da bu ülkeyi yönettiğinde, vatandaş kimseden korkmadan kanunlara güvenebilsin. Düzenleme, herkesin kendisine “düşman” kabul ettiği bir kişinin, grubun veya partinin bir gün bu ülkeyi yöneteceğini düşünerek, en kötü ihtimale karşı yapılsın. Göreceksiniz, en demokratik yasaları, bu mantıkla çıkaracağız.
"Benim bir teklifim var" diyen Baransu "Gelin, öyle bir demokratik yasalar yapalım ki, yarın Fethullah Gülen de, Doğu Perinçek de, Abdullah Öcalan da, Nur Serter de, Hizbullah da, başkaları da bu ülkeyi yönettiğinde, vatandaş kimseden korkmadan kanunlara güvenebilsin" diyor.
İşte Baransu’nun "bugün eleştirilen o yasalar Asker, medya, AKP ve CHP eliyle çıkmıştı" diyerek hatırlatmada bulunduğu o yazısından çarpıcı bir bölüm:
Hatırlayacaksınız, Şener ve Şık’ın tutuklanmasıyla bazı gazeteciler kendilerini sokaklara atmış, tutuklamalara karşı eylem yapmıştı. "Dokunan yanar" yalanının ardına sığınarak, bazıları ağzını bantlamış, bazıları da atkıyla ağzını kapama ihtiyacı hissetmişti.
Aslında, düne kadar MİT’e çalışan, askerin kara propagandasını yönettiği gazetede gün gün uygulayan bu isimler, eylemleri ne Nedim için ne de Ahmet için yapmışlardı. Psikolojik operasyon kokan bu tiyatronun perde arkasında, yani kulisinde, sorumluluklarını gizleme çabası vardı. (...)
Bugün şikâyet edilen maddeler, asker, medya, AKP ve CHP’nin eliyle ortaklaşa çıkarılmıştı. Peki, bunda amaçlanan neydi? Yapılan değişikliğin hedefi, Kürtleri, Kürt gazetecileri, aydınları ve de Fethullah Gülen’i, “Silahlı Terör Örgütü” kapsamında içeri tıkmaktı. Askerin bu planı Meclis’ten geçmiş, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer da değişikliği onaylamıştı. Artık, kaşkol, bir metin, hatta kırmızı, yeşil, sarı renkli bir kalem bile “Silahlı Terör Örgütü” kapsamına girebiliyordu.
Yapılan değişikliğin ardından binlerce Kürt, tutuklanıp hapse kondu. Yine bu yasa kapsamında İrticayla Mücadele Eylem Planı gibi onlarca plan asker tarafından devreye sokuldu ve Fethullah Gülen’in evlerine silah konup, hakkında “Silahlı Terör Örgütü” kapsamında soruşturma açılması planlandı.
Bugün siz bakmayın ağzını bantlayıp ortalıkta dolaşanlara. 2005 yılında askerin emriyle, yönettikleri gazetelerde, köşelerinde bu operasyonun neticelenmesi için var güçleriyle çalıştılar. Bu kişilerin, 2005 ve 2006 yılında neler yazdıklarına, neler söylediklerine bakmak yeterli. Arşivler bir adım ötede.
MİT’in ve askerin psikolojik operasyon elemanlarının o gün unuttukları bir nokta vardı. Tıpkı 28 Şubat’ın bin yıl süreceğini düşündükleri gibi. “Keser döndü, sap döndü, gün geldi devran döndü” ve yapmak istedikleri operasyon, kendi çıkarttıkları yasayla kendilerini vurdu. Bugün de ortalıkta ağızlarını bantlayarak, köşelerinden yine yalan bilgiler vererek o günkü operasyonlarını kapamaya çalışmaktan başka dertleri yok.
Bozdağ, önceki gün yasalardaki bu anti-demokratik hükümlerin değiştirileceğini müjdeledi. Benim bir teklifim var. Gelin, öyle bir demokratik yasalar yapalım ki, yarın Fethullah Gülen de, Doğu Perinçek de, Abdullah Öcalan da, Nur Serter de, Hizbullah da, başkaları da bu ülkeyi yönettiğinde, vatandaş kimseden korkmadan kanunlara güvenebilsin. Düzenleme, herkesin kendisine “düşman” kabul ettiği bir kişinin, grubun veya partinin bir gün bu ülkeyi yöneteceğini düşünerek, en kötü ihtimale karşı yapılsın. Göreceksiniz, en demokratik yasaları, bu mantıkla çıkaracağız.